Selim Çoraklı


Vahiy Akılsız Anlaşılmaz!


 

Başta şunu belirtelim:

“Vahyi insana rehber olarak gönderen Allah (cc) aklı da vahyi anlamak için insana hediye etmiştir. Bu anlamda akıl ve vahiy ikiz kardeş gibidir. Vahiy akla yol göstererek onun ‘Selim akıl´ olmasını sağlar. Akılda selim akılla vahyi doğru olarak anlar.”

Vahiy, Allah(cc)´ın vasıtasız veya değişik vasıtalarla emirlerini peygamberlerine bildirmesi anlamına gelir.

Akıl ise, insanın düşünme, bilme, davranışlarını belirleme, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırması, kısaca hayatın gayesini anlamak için Allah (cc) tarafından hediye edilen kabiliyettir.

İnsana rehber olarak vahyi gönderen Allah (cc) vahyi anlamak içinde aklı vermiştir.

Vahyin akıl olmadan anlaşılması mümkün değildir. Bu anlamda peygamberlere verilen sıfatlar arasında “Fetanet” de vardır.

Aklın önemini herkes anlar ama ne yazık ki onu en gereken yerde kullanan oldukça azdır.

Mesela bugün kime “akılsız” desek hemen kızar ve belki de insanların en akıllısının kendisi olduğunu söyler!

Hatta deliler bile akıllı olduklarını iddia ederler!

Peki, nedir akıl ve akıllı kimdir?

Aklı olmayan insana niçin deli denir?

İslam “akil baliğ” olmayan insanla niçin muhatap olmuyor?

İslam neden aklı olmayanı sorumlu tutmuyor?

Bu sorulara verilecek cevap, aklın ve akıllının kim olduğunu ve ortaya koyacaktır.

Kur´an-ı Kerim´e göre insanı insan yapan, onun her türlü fiillerine anlam kazandıran, Allah(cc)´ın emirleri karşısında yükümlülük (mükelleflik) altına sokan ve ona sorumluluk yükleyen akıldır. Aklı genellikle fiil halinde kullanan Kur´an ayetleri, aklı kullanmanın ve doğru düşünmenin önemine dikkat çeker.

İslami kaynakların hemen hepsi ittifakla insanın en üstün vasfının akıl olduğu hususunda müttefiktirler. Buna düşünen bütün ilim ve fikir insanlarını da dahil edebiliriz.

Akıl, bilgi edinmeye yarayan güç ve bu güç ile elde edilen bilgidir. Bu bir anlamda düşünme, kavrama, anlama ve bilgiye ulaşma yeteneğidir.

Akıl, ilimle insanı koruyan, kale içerisine alan, insanı mahveden yollara sürüklemekten kurtaran bir ruhi kuvvettir.

Allah(cc)´ın yarattıkları içinde; insan hiç şüphesiz müstesna bir yere sahiptir. İnsanın, yaratıcısı karşısında ki bu değeri, ilahi bir lütuftan öte, “akıl” nimetiyle onurlandırılması ve bu nimetin karşılığında kendisinden kulluk vazifesinin beklenmesinden kaynaklanmaktadır.

Akıl, eşyadaki düzeni anlama gücüne sahip olduğu gibi, ilahi gerçekleri de anlama, sezme, onların üzerinde düşünüp yorum yapma, onların hikmetini idrak etme gücüne de sahiptir. Zaten aklın birinci görevi de budur. Akıl olmadan eşyanın güzellik, çirkinlik, kemâl ve noksanıyla ilgili sıfatları idrak edilemez. Eşyanın mahiyetini anlamak ancak akılla mümkündür.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peşpeşe gelişinde, gemilerin denizde yüzmesinde, yağmurun yağmasında, canlıların üreyip çoğalmasında, bulutların hareketlerinde aklını kullananlar için âyetler vardır.” (Bakara, 164)

Aklını kullananlar bilgiye ulaşmış kimselerdir. Akletmek, etkilenenden etkileyene (eserden müessire), görülebilen veya hissedilebilen bir etkilenenden, görünmeyen, duyu organlarıyla henüz hissedilmeyen etkileyici şeye ulaşmaktır.

Akıl olmazsa insan hakikatleri anlayamaz. Bu dünyaya niçin geldiğini, nereden gelip nereye gittiğini idrak edemez. Yaratılışının gayesini bilemez.

Akla Kur´an ve vahyin açıklaması olan Sünnet yön verirse isabetli karar alır.

“Düşünüp aklını kullanan bir topluluk için elbette deliller vardır.” (Bakara, 164)

İnsanın elde edebileceği bütün ilimlerin kaynağı da yine akıldır. İnsan ancak akıl sayesinde kar ve zararı seçebilir. İnsan ancak akıl sayesinde Allah(cc)´ın rızasını elde edebilir.…

Aklın görevi; araştırma, düşünme ve gerçeği bulmadır. Araştırmayan, düşünmeyen akıl, görevini yerine getirmemiş akıldır ki, sahibini hayvandan daha aşağı duruma sürükler. Akıl çalışmayınca görevini yerine getiremez ve sahibini taklit bataklığına düşürür. Taklit ise, araştırma ve düşünmenin baş düşmanıdır. Allah (cc), kitabında taklidi, donukluğu kınarken; araştırıcı aklı över. İslam taklitçiliğe karşı çıkmıştır. Çünkü taklitçilik, Allah´ın insana en büyük nimetlerinden olan aklı kullanmamak, başkalarına körü körüne uymaktır.

“Gerçek şu ki, Allah katında, yerde hareket edenlerin en kötüsü akıl erdirmez sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfal, 22)

Aklını gereği gibi kullanmayanlar, sağır, dilsiz ve kör gibidirler. Gerçeği duymazlar, dilleriyle dile getirmezler, gözleriyle görüp anlamazlar. Onların akılları bu noktada hiç bir işe yaramamaktadır. Bunun için akletmeyenleri Kur´an, “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Zira akletmezler.' (Bakara, 171) şeklinde tasvir eder.

Kur´an akılsız inanların devamlı zararda olduğunu bildirip, aklını kullanmayarak iman edemeyenlerin ahirette Cehenneme gideceklerini de haber verir.

Aklını kullanmayan insan zarardadır. Aklını kullanan hak yolu bulur. Aklın yolu birdir, o da hak yoludur. Bu yolu kabul etmeyenler akılsızlıklarının cezasını çekerler.…

Kur´an, akıl üzerinde bu kadar durup aklın önemini vurgulayarak, bazı muharref veya uydurma dinlerin 'İman akıldan uzaktır; iman akılla bağdaşmaz; Dine girmek ve anlamak için aklı kapıda bırakıp buraya öyle gireceksiniz; Mü´min olabilmek için aklı bir kenara bırakıp sadece kalpten yararlanmak gerekir.' şeklindeki anlayışların yanlışlığını belirtiyor.

Batılı düşünür Charles Mısmer, “Hıristiyanlar âlim olunca, Hıristiyanlıkla alakaları kesilir, Müslümanlar cahil olunca İslamiyet´le alakaları kesilir.” diyerek müthiş bir tespitte bulunur.

Müslüman dünyasındaki cehaletin sebebi “aklı” terk etmiş olması ve akletme işini sadece kanaat önderlerine, şeyhlere veya cemaat liderlerine terk etmiş olmasıdır.

Unutmayalım:

Allah(cc)´ı bilmenin yolu akıldır. Teklifin şartlarında akıl vardır. Delillere ve gelen haberlere hükmetmek akılladır. Deliler Allah(cc)´ı bilmekle yükümlü değillerdir.

İlim ancak Allah(cc)´ın bahşettiği akılla yapılır. Bu şekilde elde edilen ilim iman etmenin sebebi ve dini doğrulamanın yoludur.

Kur´an´ın nazarında ilim, ilahi vahyin bütünüdür. Bu vahiyse Allah(cc)´ın peygamberlerinden dilediğine gönderdiği, “Kitap”,”Hikmet” ve “İlim”dir.

Yine unutmayalım:

Bugün Müslümanlar 1.5 milyar olmalarına rağmen batılın ayakları altında eziliyor ve zelil bir durumda bulunuyorsa bu aklını çalıştırmayıp, vahyi hakkıyla anlamamasından kaynaklanmaktadır.

İçinde bulunduğumuz durumdan kurtulup, “İnanıyorsanız üstünsünüz.” Ayetinin işaret ettiği üstünlüğü kazanmak istiyorsak, Allah(cc)´ın bize hayatı anlamak için verdiği aklı vahiy ışığında çalıştırmak ve onu selim akıl hale getirmek zorundayız. Aklımızı çalıştırmazsak içinde bulunduğumuz zilletten kurtulmamız asla mümkün değildir.

Zaten Rabbimiz aklını çalıştırmayanlara Şeytan´ı musallat edeceğini ve onları pislik (şirk) içinde boğacağını Yunus suresi 100. Ayette açık biçimde ikaz etmektedir.

Artık iş bize düşüyor: Ya aklımızı çalıştırıp vahyi hakkıyla anlayıp insan-ı kamil olma yolunda ilerleyerek hakiki Müslüman olacağız. Ya da aklımızı çalıştırmadığımızdan dolayı zelil ve sefil biçimde yaşamaya devam edeceğiz.

Buyurun tercih bizim/sizin…

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var