Dr. Yaşar Kalafat


Yeni Dünya Düzeninde Bölgesel Yapılanma İtibariyle Kültürel Kimlik Strateji Analizi(1)

Büyük Orta Doğu Projesi ile bölge ülkelerini parçalayarak, çıkarlarına uygun coğrafyalar yaratmasının önlenmesini, kanaatimizce tanımı yapılan türden çalışmalarla sağlanabilir.


 

 

 

Yaşar Kalafat(2)

 

 

 

/resimler/2021-12/2/1613385407132.jpg

 

Giriş:

 

Bu çalışmada, sosyo-kültürel içerikli bir strateji ele alınmaktadır.

Çalışmada temel çelişki, ulusal çapta halkların ittifakı ile emperyalizm arasında konulurken, bölgesel çapta, bölge halkları ile emperyalizm arasında konulmaktadır.

Bu çalışma ile, bölgesel bir karşı kültür stratejisinin içeriği ele alınırken; onun oluşmasına sebep teşkil eden emperyalist stratejilerin tanımından hareketle, ona neden ihtiyaç duyulduğu ve ona duyulan ihtiyacın nasıl karşılanabileceği ele alınmaktadır.

Uygulama alanı olarak seçilen bölgeden, Güney Kafkasya´dan Azerbaycan ve Gürcistan,  Ortadoğu´dan Türkiye ele alınmaktadır. Uygulama alanın kapsamında ve faaliyet çemberi içerisinde, İran İslam Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu da vardır. Ayrıca, projenin coğrafî alan açılımı, gelişmeler sağlayabilecektir.

Ukrayna´nın üzerinde durulan yapılanmaya dahil edilmesi, projenin “bölgesel olma” özelliğine şimdiki halde aykırıdır. Zira Ukrayna´nın malum olduğu üzere, üzerinde çalışılan bölge ile  sınır bağlantısı yoktur. Ukrayna´nın projeye dahil edilmesi fikri, Büyük Ortadoğu Projesi ile de bugün itibariyle bağlantılı değildir. En azından başlangıç safhasında durum böyle değildir. Büyük Ortadoğu Projesinin  kapsadığı bölge ülkeleri arasında,  Güney Kafkasya da vardır. Bölgede kurulacağı ABD resmî açıklamaları ile ifade edilen “yeni kırk devlet” in coğrafyası, doğrudan ve dolaylı Güney Kafkasya´yı da kapsamaktadır. Bununla birlikte, Ukrayna-Rusya ilişkileri, Kırım-RF-Ukrayna bağlantılı gelişmeler, denklemin farklı boyutları olarak bilinmektedirler.

ABD Dışişleri Bakanının döneminde yeni kurulacak devletlerle ilgili olarak yaptığı açıklamada, Ortadoğu ülkelerinden Suriye, Irak, İran ve Türkiye´yi de kastetmektedir. Ortadoğu ülkelerinin etno-sosyal yapıları, ülkelerinin ulusal sınırları ile belirlenmemiştir. Bölge sınırlarını oluşturan halklar, etnik sınırları ile siyasi sınırları aşan bölgesel yayılım gösterebilen  özelliktedirler.

Ortadoğu ülkelerinden Türkiye, Suriye, İran, Irak demografik yapı itibariyle büyük ölçüde  ortak  özellik gösterirlerken; bu özellik, inanç ve anadil yapısında da kendisini gösterir.

Keza; Türkiye, İran, Azerbaycan ve Gürcistan kısmen de Ermenistan etno sosyal yapı ortaklığı arz ederler. ABD; Büyük Ortadoğu Projesi ile, bağımsız devletleri parçalamayı planlarken, Ortadoğu ülkeleri halklarına uygulanacak etnik kimlik merkezli bir parçalama operasyonu, domino teorisi gereği, doğal olarak Güney Kafkasya ülkelerini de etkileyecektir.

Ukrayna´nın proje kapsamında düşünülmesi, RF ile Ukrayna arasındaki ihtilaftan hareketle,  bölgesel güç RF karşısında, projenin Ermenistan dışındaki katılımcı genelini etkileyecek, bir noktada  ABD ve AB gibi ulus üstü güçler de yapılanma kapsamında olabilecekler ki, oluşması üzerinde durulan bölgesel yapılanmanın yapısal özelliği ve amacı itibariyle mahiyetinin dışına çıkılmış olunacaktır. Diğer boyutu ile de, Ukrayna´nın proje kapsamında yer alması, bir noktada RF nu çınarının batıdan budanması anlamına gelmiş olacaktı. Ukrayna bu yapılanmaya dahil olduğunda, muhtemelen siyasi bağlantılı olduğu  bir kısım ülkeleri de az çok sürükleyebilecektir. Bu kısa sınırlı ara açıklamadan sonra, projenin özüne dönülecek olur ise;

  

/resimler/2021-12/2/1614233689249.jpg

 

 

 

Metin:

Projenin oturtulduğu zeminde esas unsur olarak halk kültürü ve halkların kültürel kimliklerindeki uzak geçmişten gelen kültür akrabalıkları vardır. Bu özellik halkların emperyalizme karşı olan avantajlı durumudur.

Projenin halk kültürü zemine oturtulmasının gerekçesi,  emperyalizmin sömürü alanı olarak seçtiği coğrafyalara, halkların yerel kültürlerindeki doğal farklılıklardan hareketle ihtilaflı alanlar oluşturmasını hedeflemiş olmasıdır.

Emperyalizm, birlikte yaşayan halkların ulus devletleri ile, aralarında ihtilaf yaratırken, temel çelişkiyi; bir safhada, halk kesimleri ile, onların müşterek eseri olan ulus devlet arasında koymaktadır.

Diğer bir safhada ise, bölge ülkelerinden farklı halk kesimlerinin, komşu ülkelerdeki akrabalarından hareketle, bölgenin komşu ülkeleri arasında, ihtilaf çıkaran bir strateji uygulanmaktadır. Böylece, bölge ülkelerini iç yapılanmalarında, halkları etnik kimlik ihtilafına sürükleyerek,  birbirleri arasında ve bölgenin komşu ülkelerini de, ülkeler arası ihtilaflı duruma sokabilmektedir.

Bu noktada, projeyi en fazla tehdit eder durumda olan unsur, komşu ülkelerin bünyelerinde bulunan soydaşları arasında faaliyet gösterebilen fanatik gruplardır. Bu coşkulu grupların, coşkuları komşu ülkelerin ihtilafına yol açmayacak şekilde yönlendirilmeleri gerekebilecektir. Bu tür çevrelerin başarı şansını sıfıra indirebilme; bölgenin adı geçen komşu ülkeleri yönetimlerinin, birlikte yaşanılan bünyelerindeki halklara, karşılıklı demokratik davranmaları ile mümkündür.

Böylesi bir uygulama, fanatizmin önünü kesebilirken, emperyalizme, hassas kesimlerin fanatikleri amaçları istikametinde kullanma imkânı da bırakmamış olacaktır.

Sınırdaş ülkelerin, sınır ötesi komşularında soydaşlarının bulunması, emperyalizmin komşular arası ihtilaf unsuru olmaktan çıkarılıp, bölgenin sosyal yapılanmasına anti emperyalist bir güç unsuru olarak katılmalarının sağlanması mümkündür.

Konuyu biraz açmak gerekir ise;

            Emperyalizm, gerek Kafkasya´da ve gerekse Anadolu ve Osmanlı yurdunun sair kesimlerinde, okullaşmanın yansıra, araştırma merkezleri de kurmuştur. Bu tür yapılanmaları Türkiye ve Gürcistan son yüzyıl tarihinden de biliyoruz. George Soros´un etkinlikleri bu itibarla anılabilir. Bu bilgilerimizi, Gürcistan´dan da, Anadolu´dan da günümüz itibariyle yenileyebiliyoruz. Emperyalizm,  Kafkasya ve Ortadoğu etno-kütürel yapısı hakkındaki bilgi birimi, bölge ülkeleri arşivlerinden çok daha zengindir. Sürekli yenilebilen bu bilgi birikimi, emperyalizme uygulayacağı stratejiler için ihtilaf çıkabilme imkânı sağlamaktadır.

Gürcistan ve Türkiye´deki anadilleri Lazca olan az sayılı halklar gibi toplumlar ile, Gürcistan´daki Türk dilli halklar ve Türkiye´deki ana dili Gürcüce olan halk kesimleri, tanımı yapılmaya çalışılan bu strateji kapsamında, emperyalizmin istismarından kurtarılarak, anti emperyalist millî yapılanmalarda istihdamları gerekecektir.

            Bu noktada; kapsamlı arşiv bilgileri, sürekli yenilenerek geliştirilen alan çalışmaları bilgi birimi ve bu birikimi hizmete sokabilecek uzman kadrolar gerekecektir.

Sonuca giderken açıklamamızın bu bölümü için şu söylenebilir;

Değişebilen ülke sınırlarının bir sonucu olarak bölge ülkelerinin tarihî komşuluklarından gelen bir kütür akrabalıkları vardır. Dini hayatlarındaki değişmelere rağmen, halk kültürü hayatlarından bu akrabalık izlerini takip edebilmek zor olmamaktadır. Emperyalizm bu akrabalık bağlarını, akraba olan taraflardan yaptığı araştırmaların bir sonucu olarak, daha iyi bilerek, onların arasındaki muhabbet duygularını, hasım hane duygulara dönüştürebilmekledir.

Bu noktada, kültür stratejisi yapımcıları olarak, imparatorluklar da yıkabilen Thomas Edvard Lawrence´lere değil, sağlığını geri plana iterek, alanında, çağındaki gelişmelere fikirleri ile imza atabilen  Friedrich Nietzsche´lere ihtiyacımız vardır.

Fikir sahibi aydınları olmayan toplumlar espiyonaj ve k/espiyonaj tezgâhı kuramazlar. Basil Nikitin´ler, Vladimir Minorsky´ler  Radloff´lar  bunun için önemlidirler. Ziya Gökalp öldüğü zaman, Atatürk ailesine gönderdiği  taziye telgrafında mealen, “düşünce dünyamın bir yarısı gitti”, açıklamasını yapmışlardı.

 

Türkiye Cumhuriyeti´ndeki başkanlık seviyesindeki kuruluşlardan birisi, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığıdır. İsimdeki akrabalık kelimesi bize göre, Türk Gürcü kültür bağlarını anlatmış olmaktadır. Bize göre, biz Gürcüler ve Türkler kültür akrabası milletleriz.

Bu akrabalığın kök hücreleri mitolojik izler taşıyor olmalı. Bu teşhisimize Gürcü ve Türk halk inançlarında yaşamakta olan bir kısım kültür kodları şehitlik yapabilmektedir. Bu itibarla Türk-Gürcü ilişkilerinin inceleme dönemlerinden eksik olan mitolojik dönem de incelenerek ikmal edilebilmelidir.

                 

/resimler/2021-12/2/1615266205941.gif

 

Türk yazılı kaynakları ve minyatürlerinde  yaşamakta olan, kahraman atının kuyruğunun özel hallerde bağlanması, Gürcü kültüründe de aynı içerikle yaşamakta olduğu gibi tespitler bu gerçeğe şahitlik etmektedirler.

Emperyalizm girmeye karar verdiği ülke halkında, siyasi oryantalizm araştırmaları marifeti ile, o ülkeyi, ülke aydınından ve yöneticisinden daha yakından, zayıf ve güçlü yönleri ile tanıyarak girmekte, ülkeye yerleşmekte ve orada varlığını sürdürebilmektedir. Ayrıntılı olarak bilinen bu gerçeklere geçmişten günümüze ışık tutabilmek için yer vermek istiyoruz.

Bu noktada, halklarının ülke içerisinde demokratik kültürel yaşamlarının, millî vahdetlerini tehdit edemeyecek tedbirler alınabilmiş olması, emperyalizmin  bu istismar imkânını elinden almış olmayı sağlanabilecektir.

 Ayrıca da bu uygulamalar, Emperyalizmin elinden farklı bir istismar silahını da almış olacaktır. Emperyalizm etnik kesimler ile ulus devlet arasında ihtilaf yaratmakla kalmayıp, etnik yapının siyasi sınır ötesi uzantılarından hareketle, komşu ulus devletler arasında ihtilaf yaratarak siyasetine faaliyet alanı yaratabilmektedir.

Bildiri konumuzla doğrudan bağlantılı olduğu için belirtme ihtiyacı duyulan bu hususlar yapılan çalışmaların bize düşündürdüğü hususlardır. Türkiye, Gürcistan  ve Azerbaycan arasındaki bölgesel yaşamlarının tarihçeleri, ilkçağdan başlatılarak her tarihi çağ için ayrı ayrı olmak üzere günümüze, tarihî dönemler itibariyle yapılan müteaddit ilmî toplantılarla, ülkelerin uzmanlarınca  ele alınmıştır. Yeni toplu etkinliklerde; mitoloji, arkeoloji, sanat tarihi ve benzeri alanlarda da yapılacak çalışmalarla, bu konuda oluşmaya yüz tutan merkezi birikim artırılabilir.

Adı konulmamış, çatısı henüz çatılmamış olsa da, adı geçen üç ülkenin sosyal bilimcileri bu konuda ihtiyaç duyulan yapılanmanın temelini atmışlardır.

Böylesi bir proje için Uygulama safhasında, muhtemelen mevcut ilgili kurumların ve uzman potansiyelinin belirlenmesi ve benzeri ikmallerin yapılması gerekebilecektir.

Türkiye´de, izleyebildiğimiz kadarı ile, Türk Gürcü  tarihini de kapsayacak konularda 15 civarındaki tarih ilmî disiplini öncelikli olmak üzere, ilgili sosyal bilimler alanlarında Prof. Tellioğlu Yönetiminde lisansüstü çalışma yaptırılmış ve yaptırılmaktadır. Anadili Türkçe ve Gürcüce olan genç araştırmacılar, muhakkak İngilizce konuşarak anlaşmak zorunda değildirler.

Bu gelişmelere paralel olarak Gürcistan´da da önemli adımlar atılmakta araştırma merkezleri kurulmaktadır.

Tanımı yapılan yapılanma için ilgili kaynaklardan oluşmaya başlayan bir başvuru hazinesi giderek zenginlik kazanmaktadır. Anadili Türkçe olan genç akademisyenler ilgili Gürcüce yazılmış eserleri yayının orijinal dili ile takip edebilmektedirler.

Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye ülkelerinde yaşamakta olan anadili ülkenin resmi dilinden farklı olan halklara getirdikleri kimlik tanımlamalarında ortak yaklaşım noktalarında, anti emperyalist olma adına imkân nispetinde buluşabilmelidirler. Bu yaklaşım tarzı bir noktada bölge stratejilerinin inisiyatif üstünlüğü kazanmaları anlamına da gelebilecektir.

Türk-Gürcü akademik araştırmaları şüphesiz bununla sınırlı değildir. Bu konuda yani Türkiye-Gürcistan, Gürcistan-Azerbaycan Türkiye ve Gürcistan Azerbaycan kayıtlarının çıkarılması akademik çalışmaların koordinesi adına yararlı olacağı kanaatindeyiz.

Yetişmiş Nietzsche´sileriniz yok ise sizin doğal olarak Lawrence´leriniz fazla bir varlık gösteremeyecektir. Her şeye rağmen Nietzsche´leri, onlara sunulan araştırma ortamları, almaları sağlanan eğitim imkanlarıdır.

 

Sonuç:

Karabağ Savaşı, Güney Kafkasya merkezli yeni bir yapılanmaya ilham vermektedir. Böylesi bir yapılanmanın dayanakları tespit edilirken, halk kültürünün önemi üzerinde durulabilir. Emperyalizmin, Büyük Orta Doğu Projesi ile bölge ülkelerini parçalayarak, çıkarlarına uygun coğrafyalar yaratmasının önlenmesini, kanaatimizce tanımı yapılan türden çalışmalarla sağlanabilir.

 

 

1.Dr. Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, yasarkalafat@gmail.com

2.4. Uluslararası Türk-Gürcü İlişkileri Sempozyumu 26-28 Kasım 2021 Gori-Gürcistan 20. Yüzyılda Türk Gürcü İlişkileri

 

 

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı