Hamam aynı, Tas aynı; Tellak, Natır değişti, yeni hamam oldu. Oldu mu Hoca?
Kafa zihniyet değişti mi hoca? Üniversitelere ait olması gerekirken yıllarca gasp edilen birkaç yetkiyi vermekle çok mu demokrat davrandınız, idari ve mali özerk Kalite Kurulu oluşturuyorsunuz. Kuluçka makinesi civcivleri gibi, sayısı bile sizinki ile taklit edilmiş 21 Kara Cübbeli adam, 21 Pagan Keşişleri Meclisi, Black & Jack21 oynamadın ki bilesin be hocam.
Graham Fuller doğru söylemiş; “Müslümanları iktidara taşıyalım, ideolojik safiyetleri bozulur. Program önermedikleri için zaten sahneden mağlup olarak ineceklerdir.”
YÖK, Kurul olarak düşünülmüş, yıllar içinde kurum tutmuş, her katından is ve pis kokan bir icra kurumu olmuş, bu kurum kokan yapının içinde en eski üye sıfatınız da var. Ne yapıyorsunuz, palyatif tedbirlerle nereye varacağınızı zannediyorsunuz?
Ahmed Cevdet Paşa rahmetlinin anılarından -Medreselerde ilmi sohbetlerin kesilmesi, Eğitimin bozulması, 1848´e kadar devlet kuruşu girmemiş, vakıflarca yönetilmiş Medreselere devlet aşı ve maaşı girdikten sonra düzenin de bozulması olarak özetlenebilecek “Eti yenmez Ulemanın” ve nereye, kime hizmet ettiği belli olmayan Ümeranın (bürokrasinin) elinden çıkacak bir kanunla “Arif yetiştirmeyen Maarif” sistemimizi kurtaracakmışsınız. Maşallah.
Bu, sağınızda, solunuzda dil bilmez “Lal” ler ile mi olacak?
Fotoğraf sanatçımız Ara Güler´in tekzip edilmeyen “Üniversiteler Aptallar yığınıdır” dedikleriyle mi olacak?
Yoksa rahmetli Üstadın “Bizde Profesör deriz, Kitap yüklü merkebe” nâzımındakilerle mi olacak?
Şu hendek akademisyenlerinin kaçının icadı var, ar-ge projesi var, patenti var, bunlar piyasaya çıksalar ekmek verecek esnaf var mı? İşte mal bu, kumaş bu? İyiye gitmiyoruz. Bu kademe müsveddeleri ve şakşakçılarına kin kapısında asılan Patrik Gregorius´un boynundaki yafta tarih içinden sesleniyor ‘´Devlet-i Aliyenin her türlü nimetlerinden faydalanmasına, türlü imtiyazlarına sahip olmasına rağmen, nankörlük edip Rumları devlete karşı isyana kışkırttığı gerekçesiyle..´´ bu kulak küpesideğil, boyun kolyesi beyler sizlere bir şeyler hatırlatıp, akılınızın başınıza gelmesine sebep olmalı.
İcadınız, makaleniz, patentiniz kadar konuşun. Kürsülerinizde özgürsünüz, ilminizde de öyle; bilim adına söyleyecek sözü olan özgüveni olanlara hodri meydan! Akademik ilmi konularda sonuna kadar özgürsünüz, anlatın dinleyelim. Yok! Devletin taamıyla, maaşıyla devletle kavga edeceksiniz, yağma yok beyler. Çıkarın cüppeleri buyurun siyasal alanda buluşalım. Her kötüde bir hayır aramak gerekirse; dedelerinize göre çok medenisiniz, onlar kara cüpbelerini giyer Anıtkabir´e şikayete gider, dilekçe verirlerdi.
Hayalci olmayalım; paranız konvertibl değilse ekonominizi dünyaya entegre edemezsiniz.
Yolunuz, limanınız yoksa ürettiğinizi dünyaya satamazsınız.
Dünyayı bilmeyen, dilsiz akademisyenlerle nereye kadar gidebileceğiz. Bir otuz yıl daha mı kaybedeceğiz?
Darülfünun´da ilim sayılmayan Hukuk ve Tıp´çı iki yardımcınıza ülkenin geleceğini teslim ettiniz, tarihe kara harflerle mi yazılmak istersin ey Yekta Hoca. Hukuk eğitimi 180 ECTS´dir. Mühendislik ve Eğitim Fakülteleri üzerine çıkarılamaz. Adalet Bakanı ve Hukukçularla yaptığınız toplantıda 10 başlık altında Akademik kadroların yetersizliğinden değil, insan kaynağı yetersizliğinden bahsediyorsunuz, Hukuk meslek değil, bir ilim dalı da değil, herkesin bilmesi gereken nesnel bir alandır, Avukatlık, Hakimlik, Savcılık her hukuk bitirenin yapacağı işler olmamalıdır. YÖK zihniyet devrimini başarmalı kafayı değiştirmelidir. Hukuk konusundaki hukuksuz uygulamanızda Barolar Birliği Başkanı´nın yandaş beyanatı da mı gözünüzden kaçtı? Bu konuyu dava konusu yapan hanım avukata Danıştay´ın vermediği yürütmeyi durdurma kararını YÖK´ün web sayfasından zafer gibi yayınladınız mı?, Yayınladınız. Şimdi sıkı dur, Danıştay savcısı uygulamanızı Anayasa, yasalar, fırsat eşitliği, beynelmilel sözleşmelere sadakat gerekçeleriyle tebliğname ile davayı açtığı konusunda herhalde bilginiz de yok ki; yanlışınızda ısrar ediyor, hala dünyanın “500 Üniversiteye gidersen git, diğerlerine denklikte görüşürüz ha” anlayışınızı anlamak mümkün değil. Sahi bu ilk 500 Üniversitede bizim kaç YÖK üyemiz bırakın dersi, konferansa davet edilmiş? Kargaları bile kendinize güldürüyorsunuz. Hani okuma konusunda tüm engelleri kaldıracaktık!
Ya biliyorsunuz, ya kaçıyorsunuz, ya da bi-habersiniz. Hükümet AB ile Eğitim sözleşmesi imzaladı, TBMM de kanunlaştırdı, sayısı 5463, yeni yapılacak kanunla tezat ve tenakuzu olmamalı, Anayasa´mızı göz göre göre ihlal edemezsiniz bu birinci konu.
Gelelim ikinciye; kötü terzi iyi elbise dikemez.
AB standartlarında kaç akademisyenimiz var, aynı okulda Lisans, Master, Doktora, Doçentlik, Profesörlük, bu ne? Rotasyonsuz titrler mi?. Ahpap-çavuş Profları, yandaş jüri ürünleri.
Hiç birisi Avrupa Kalite Ajansları´nca Akredite edilmeyecekler. Naylon Jurilerle, Kitapsız ve Dilsiz proflarımızla mı AB´ye gireceğiz. 1/21 yabancı dili olanlarla mı üçüncü bini Türk asrı yapacağız. Ekonomi, “Kötü para, iyi parayı kovar” der. Kötü hocalarımızda iyi hocalar istemezler. Gazi Yaşargil´i istemedikleri gibi, Hotamışlıgil´den denklik için ilk okul diploması istedikleri gibi, daha yeni, Suriyeli sığınmacı bilim adamı İstanbul´da iki yıl kaldı BM ve Unesco´nun mültecilerle ilgili kararlarına rağmen adamı kanser ettiniz, işte Obama´nın tavrı? Başbakanımız dünyada ki Türk akademisyenleri davet ediyor, sizin ne hazırlığınız var, istiyor musunuz, hukuki ve mali alt yapı çalışmaları olmadan bu iş havada kalmaz mı? İnanalım mı?
İlmi seviyesi düşük, sığ ve eski bilgiye, daha vahimi kısır ve karartılmış fersude bilgiye en yüksek bedeli ödeyen bir Türkiye, Obskürantizm karanlığında bırakılan benim ülkeme, çok yazık.
Kalite kuruluna görev verin, tüm gradasyonları ve titrleri ve de jürileri mercek altına alsın. Öncülük yapın, yol gösterin, sizden başlasınlar.
Durum vahimdir ama ümitsiz değiliz...