• BIST 100

    10147,85%-0,25
  • DOLAR

    32,28% 0,05
  • EURO

    34,97% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2452,76% 0,28
  • Ç. ALTIN

    3942,46% 0,76

ABD´nin Türkiye Planı: Kargaşa ve Savaş

ABD´nin Türkiye Planı: Kargaşa ve Savaş

İran resmi haber ajansı IRNA´nın haberine göre PJAK militanları ile İran askerleri arasında bir çatışma çıktı. Çatışmada iki militanın öldürüldüğü ve iki Devrim Muhafızının da hayatlarını kaybettiği açıklandı.Türkiye´de

 

Türkiye ve İran´daki olayların aynı tarihlerde meydana gelmesi bir rastlantı mı? İki ülkede olup bitenlerin sebebi nedir?

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz şu değerlendirmelerde bulundu.

Evet sayın Salih Bey, İran resmi haber ajansı IRNA´nın haberine göre PJAK militanları ile İran askerleri arasında bir çatışma çıktı. Çatışmada iki militanın öldürüldüğü ve iki Devrim Muhafızının da hayatlarını kaybettiği açıklandı. Türkiye´de durumlar malum. Bazı uzmanlara göre, Türkiye ve İran´a karşı aynı güçler tarafından aynı yöntemler uygulanmaya çalışılıyor. Türkiye ve İran´daki olayların aynı tarihlerde meydana gelmesi bir rastlantı mı? İki ülkede olup bitenlerin sebebi nedir?

'Tabi ki bunları bir rastlantı olarak görmek düşünülemez. Şöyle ki; Türkiye´de 2002 yılından itibaren bir çözüm süreciyle birlikte bir normalleşme süreci yaşanmıştı ve terör olayları son bulmuştu. Yaklaşık on yıldır terör olayları hemen hemen yok gibiydi diyebiliriz. Ta ki 7 Haziran seçimleri sonrasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş´ın açıklaması ve Suruç´taki patlamaya kadar. Suruç´taki patlamanın kimler tarafından yapıldığını biliyoruz. Bunu, dışarıdan yönetilmekte olan IŞİD destekli güçlerin yaptığını biliyoruz. Bu olaylardan sonra Türkiye´de bir daha terör olayları başladı.

Aynı durum İran´da da söz konusuydu. PJAK, İran yönetimiyle bir anlaşmaya varmıştı ve barış ortamı orada da vardı. PJAK ile yapılan dünkü mücadele aslında İran´da bir ay öncesinden başlayan bir süreç ve bir ay öncesinde çok üst düzey bir komutanını kaybetmişti. PJAK açıklama yapmıştı: ‘İran ile olan ateşkes durumuna son veriyoruz ve meşru olarak saldırılara devam edeceğiz´ diye.

İşin ilginç tarafı aynı şekilde bugün Kuzey Irak´ta, Erbil´de de bir sıkıntı var. Biliyorsunuz, Barzani şu anda mecliste Kuzey Irak parlamentosunda bir sıkıntı çekiyor ve KDP ile birlikte diğer partilere çağrıda bulundu. Çünkü diğer partiler Barzani´yi yönetimden düşürmek istiyorlar. Peki neden? ABD, biliyorsunuz, bugün Suriye´nin kuzeyinde IŞİD ve diğer radikal dinci örgütlerle mücadele için YPG´yi kullanıyor, yani o bölgedeki Kürtleri kullanıyor. Ve bu durumdan hem Erbil yönetimi, hem Türkiye hem de İran rahatsızlık duyuyor. Çünkü bölgede Amerika´nın yeni bir uydusunun oluşmasını istemiyorlar.

Amerika uzun süredir Suriye´deki IŞİD´e karşı müdahale ve Suriye´deki kendi planlarına sorgusuz destek konusunda Türkiye´ye baskı yapıyor. Ve Türkiye bu konuda Amerika´nın politikalarının tamamını kabul etmese de bugün IŞİD´le mücadele konusunda aktif bir politika izliyor. Aynı durum Barzani için de geçerli. Barzani de ABD´nin Suriye´nin kuzeyindeki varlığından rahatsız ve bu varlığından rahatsızlığı ile ilgili çekincelerini ifade etmişti. Aynı şey İran için de geçerli.

Bir bakıyoruz, bu tür rahatsızlıklar devredeyken birden hem Kuzey Irak´ta hem Türkiye´de hem de İran´da bir anda terör olayları başladı ve bu terör olayları birbirleriyle bağlantılı ve birbirleriyle koordinasyon içinde. Belli ki, bir planlama olmuş. Bu ani terör olayları bir planlama olmadan, önceden düşünülmeden yapıldığını ben şahsen düşünmüyorum. Dikkat ederseniz PKK, Türkiye´de eskiden yaptığı saldırı tekniklerini değiştirmiş. Yeni tekniğine göre, şehir savaşlarını tercih etmeye çalışıyor. Şehirlerde işte Asker ve Polisle çatışmaya çalışıyor.

Bence Arap Baharı´nın bir benzerinin, özellikle Türkiye´nin Güney-Doğusu´nda uygulamaya geçirilmeye çalışılıyor. Çünkü bölgedeki sivil halkı ayaklandığı an bir şekilde güvenlik kuvvetlerine karşı koymaya çalışıyorlar. Fakat halk bu konuda oldukça müzdarip ve Türkiye´nin Güney-Doğusu´ndan Batı´ya doğru göçler başladı. Yani halk PKK´dan kaçmaya başladı. Bu da ayrı bir sorun.

Türkiye bu konuda hazırlıksız yakalandı. Çünkü çözüm süreci dolayısıyla Türkiye, bölgedeki askeri varlığını azaltmıştı. Uzmanlar, özellikle savaş konusunda ve gerilla, terör savaşı ile ilgili uzmanlar bölgede bulunmuyordu. Bu hazırlıksız yakalanma aynı şey İran için de geçerli. İran´ın da belli bir süredir PJAK ile ateşkes anlaşması vardı. Onlar da hazırlıksız yakalandı. Barzani, kendi içerisinden, kendi parlamentosundan kendisini düşürmeye yönelik böyle bir saldırının geleceğini düşünmüyordu. O da büyük bir sıkıntı içerisine girdi.

Daha önce biliyorsunuz Irak´ta Maliki yönetimi varken, işte Maliki İran´la çok fazla ilişki kurduğu için ve Amerika Birleşik Devletleri´nin politikalarından saptığı için Irak´a yeni bir yönetim geldi. Bu yönetim her ne kadar altı aylık bir süreçte Erbil yönetimi ile iyi ilişkiler kurmuş olsa da son bir ay içerisinde orada da bir Baharın sona erdiğini ve Bağdat yönetiminin özellikle Barzani´ye karşı keskin ve yıkıcı politikalar uyguladığını, Erbil´i köşeye sıkıştırma açısından kararlar aldığını görüyoruz. Barzani, hem ekonomik anlamda hem de diğer alanlarda desteğinin büyük bir bölümünü Türkiye´den alıyordu. Türkiye´ye güveniyordu, kendisine bir destek olarak görüyordu. Şimdi Türkiye´de olan karışıklıklarla birlikte Barzani, çaresine kendi başına bakmak durumda.

Türkiye´deki duruma bakacak olursak, biliyorsunuz, son yıllarda Türkiye Batı´nın ve özellikle NATO´nun politikaları yönünde siyaset gütmüyor. Yani kendi siyasi görüşü ve dış politika konsepti doğrultusunda hareket ediyordu. Bu yüzden Türkiye, birçok kez hem NATO üzerinden hem de ABD üzerinden uyarılar almıştı. Fakat bu uyarılara rağmen Türkiye çizgisini değiştirmemişti. Aslında Türkiye´de bir patlamanın, herhangi bir karışıklığın meydana geleceği bekleniyordu. Daha önce denendi bu. Gezi olaylarında denendi, seçim dönemindeki propaganda döneminde denendi. Batı, Türkiye´de siyaseten bir geriye gidişin olmayacağını anladıktan sonra elindeki en kolay koz, hazır olan silah PKK´yı, PJAK´ı ve Kuzey Irak´taki o ellerinde tuttukları reaksiyon güçleri devreye soktular.

Peki bu süreçte başarılı olabilecekler mi? Şöyle ki, halkın desteği olmayan hiçbir mücadele başarılı olamaz. İran için durum farklı. Bir de ABD çok uzaktan politika üretirken bir şey gözden kaçırıyor. Yani okyanus ötesinden Orta Doğu´yu, Kafkasya´yı şekillendirmeye çalışıyor ve bunu sadece masa başında oturan uzmanların görüşleri doğrultusunda yapıyor. Fakat şunu bir türlü anlamıyor: İran´daki PJAK, Türkiye´deki PKK, Kuzey Irak´taki Kürtler ve Suriye´deki Kürtler, inançları, kültürleri, dilleri bakımından birbirinden ayrışmış durumda. Bunlar birbirine benzemiyor. Batı bunları tek bir çatı altında birleştirip kendisinin kolayca kullanabileceği bir uydu devleti oluşturmaya çalışıyor. Ama bunları bir araya getirmek tarihsel köken itibariyle de mümkün değil. Görüş itibariyle de, amaçları doğrultusunda da mümkün değil.

Bakıyorsunuz, İran´daki Kürtlerin çoğu Şii, Kuzey Irak´taki Kürtlerin çoğu Sünni, Suriye´deki Kürtlerin çoğu Sünni fakat kontrol devrimci ya da komünist anlamda Türkiye´den destekli olan örgütlerin elinde. Bunların silahlanmasıyla birlikte Kobani´deki, Rojava´daki halkın Türkiye´deki kamplara göç ettiğini ve oradaki yönetimlerden rahatsızlık duyduğunu görüyoruz. Batı´nın planları, okyanus ötesinden her ne kadar şu anda başarılıymış gibi gözükse de tekrardan kendisine dönecek. Ve bu süreçte Batı, Orta Doğu´daki müttefiklerini kaybedecek.

Obama´nın devlet başkanlığının bitmesine, biliyorsunuz, 18 aylık bir süreç kaldı. Amerika´daki politika yapıcılar aslında Obama´nın devlet başkanı olmasından rahatsızlar. Yani Orta Doğu´daki sessizlik ortamından rahatsızlar. Orta Doğu´daki bu kaynamalar, karıştırmalar aynı zamanda Amerika´daki seçime de yönelik. Obama´nın gitmesiyle birlikte aslında Orta Doğu´da çok daha farklı hareket alanları olacak. Ve ben İran´ın yaptığı nükleer anlaşmanın da yürürlüğe girmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü İran´la yapılan nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesi demek, Amerika Birleşik Devletleri´nin Ortadoğu planlarının sona ermesi demektir. Yani Batı, karmaşadan ve savaştan besleniyor. Onar bu durumu, silah, petrol, teknolojilerini ihraç etme aracı olarak kullanıyorlar.

Türkiye büyük bir ülke, İran büyük bir ülke. Ben bu devletlerin bu saldırılardan ve kendilerini kargaşa ortamına çekilme politikasından kolayca kurtulabileceklerini düşünüyorum. Yani Türkiye´yi ya da İran´ı bir Suriye olarak, bir Irak olarak görmek çok büyük bir hataya düşürecektir. Zaten son on yılda baktığımız zaman ABD ve genel olarak Batı´nın Orta Doğu´daki, Türkiye´deki, İran´daki, Kafkasya´daki, Orta Asya´daki bütün politikaları çökmüş durumda ve geriye doğru gidiyor. Orada bir çıkmaz içerisinde, ne yapacağını bilmez durumda. Bu politika çıkmazı Batı´yı felakete sürükleyecek diye düşünüyorum.'



17.4° / 11.4°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor