Tarih: 17.09.2013 20:38

AB`nin Yeni Bir Türkiye Stratejisine İhtiyacı Var

Facebook Twitter Linked-in

Alexander Graf Lambsdorff *


Bundan tam 50 yıl önce 12 Eylül 1963 tarihinde, Türkiye ile dönemin Avrupa Ekonomik Topluluğu AET arasında Türkiye’yi Avrupa’ya yakınlaştırmayı öngören bir Ortaklık Anlaşması imzalandı. Üyelik perspektifi belirsiz olsa da sonraki yıllarda yavaş ilerleyen, kimi zaman sert ve tekrar tekrar gerilemelerin damgasını vurduğu ancak tarafların gerçekten yakınlaştığı bir süreç yaşandı.

Daha sonra dönemin Alman SPD/Yeşiller hükûmeti dâhil AB hükûmetleri, Türkiye ile katılım müzakerelerine başlanmasını kararlaştırdı. Başta Fransa ve Kıbrıs, Avrupa’nın pek çok ülkesi Türkiye’yi Birliğe almaya hazır olmamasına rağmen üyelik perspektifi somutlaştırıldı. Sonuç olarak Türkiye bugün Avrupa’ya uzak.

Bunun bir nedeni, Türkiye`nin üyeliğine karşı çıkan ve dolayısıyla Ankara’da anlaşılır bir hayal kırıklığı yaratan bu AB üye ülkelerinden kaynaklanıyor. Eğer müzakere ediyorsanız bu dürüst yapılmalıdır. Ancak müzakerelerin hedefi olan üyeliğe prensipte karşı çıkılıyorsa her üç yılda bir teknik fasıl açmak da bunu değiştirmeyecektir. AB’nin kaçındığı adil muamele görmeye Türkiye`nin hakkı var.

Fakat AB de başka şansa sahip değil. Türkiye üyeliğinin faydası konusunda bir uzlaşı sağlanamadığı gibi AB’nin önde gelen ülkelerinin vatandaşları da Türkiye’yi AB’de istemiyor. Durum böyleyken katılım müzakerelerini sürdürmek bu yüzden yapıcı olmadığı gibi biraz da maceraperestliğe kaçıyor. Bunu hükûmetler de günün birinde fark etti ve bir “pozitif ajanda” geliştirdiler; üyelik konusuna hemen etki etmeyecek, iş birliği yapılabilecek konuların bir listesi hazırlandı.

Bu akıllıca oldu ve eş zamanda üyelik müzakerelerine hiç başlanmaması gerektiğinin gecikmeli bir itirafı oldu. Türkiye’ye düşmanlık beslenmesinden ötürü değil aksine tek üye için tek bir AB anlaşması olduğu sürece adil müzakerelerin objektif yürütülemeyecek olmasından dolayı. Avrupa, tam üye olamayacak ülkelere de bir perspektif sunmayı başarabilecek duruma geldiğinde Türkiye yeniden AB’ye uygun hâle gelecektir.

AB kendi üzerine düşen görevi yerine getirerek Wolfgang Schaeuble’nin daha 1994 yılında dikkatini çektiği, anlaşmalar üzerine bir sonraki reform çalışmasında, entegrasyon konusunda hamle yapma cesaretini artık göstermek zorundadır. Sadece entegrasyon konusunda esnek bir konsepte sahip bir Avrupa, zor ve geniş bir coğrafyada hukuk devleti ilkeleri, demokrasi ve insan haklarında fener olma sorumluluğunu yerine getirebilecektir. (Almanya`da yayınlanan Die Zeit gazetesi, 12 Eylül 2013)

 

* Alexander Graf Lambsdorff, Avrupa Parlamentosu Hür Demokrat Parti (FDP) Grup Başkanı ve Türkiye Raportörü`dür.


Orjinal metin için bakınız:

http://www.zeit.de/politik/ausland/2013-09/tuerkei-europa-assoziierungsabkommen




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —