Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte siyasal istikrar yönünde oy kullanan Azerbaycan halkı başkan İlham Aliyev'i 7 yıllığına tekrar Cumhurbaşkanlığı görevine getirdi. Siyasal istikrar özellikle üçüncü dünya Savaşına doğru hızla sürüklenen günümüz küresel sisteminde ülkelerin bekası için en önemli kriterdir. Bu kritik dönemde Türkiye'de olduğu gibi Azerbaycan'ın da siyasal istikrara kavuşmuş olması hem bölge jeopolitiği hem de bütün Türk dünyası için son derece önemli gelişmelerdir. Mevcut duruma bakılacak olursa Orta Doğu ve Afrika'nın giderek daha da istikrarsızlaşması son derece muhtemel görünmektedir. Özellikle bu iki kıta üçüncü küresel savaşın lojistik kaynaklarını oluşturacak gibi durmaktadır. Anlaşılan o ki Afrika ile İran dahil Ortadoğu bir ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi atomize olup daha da ayrıştıktan sonra sömürülmeye devam edilecekler. Amerika ve Avrupa'nın nihai hedefi Çin olduğu için final mücadelesi Asya Pasifik'te cereyan edecek gibi görünüyor. Dolayısıyla hem doğu hem de batı ittifakı için Türk dünyasının belirleyici olacağını söyleyebiliriz.
Bu bakımdan Türkiye ve Azerbaycan'ın istikrarlı kalabilmesi aynı zamanda Kafkaslardaki Türk dünyasının da istikrarlı kalabilmesinin zeminini oluşturmaktadır. Ancak ABD ve batı dünyası bu durumdan pek memnun değil. O yüzden 2020 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan barış anlaşmasının uygulanmasını engellemek için her türlü çabayı göstermekteler. Azerbaycan'ı Avrupa parlamentosundan dışlamaya çalışıyorlar, Azerbaycan'a birtakım haksız ithamlarla yaptırımlar uygulamak istiyorlar, Azerbaycan aleyhinde akıl almaz propagandalarla dünya kamuoyu algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu şekilde adeta Azerbaycan'a diplomatik sabotajlar yapmayı ve siyasi intikam almayı amaçlıyorlar. Ancak daha da önemlisi Ermenistan'ı silahlandırmaya ve diasporaların da etkisiyle Azerbaycan'a karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Türkiye'nin güvenliğinin Kafkaslardan ve özellikle Azerbaycan'dan, Kafkasların güvenliğinin ise Türkiye'den geçtiğini herkes bilmektedir. O yüzden bölgede dengeleri bozabilecek yeni bir silahlı kalkışmanın yeni bir jeopolitik durumu ortaya çıkaracağını şimdiden söyleyelim.
Karabağ'daki Ermeni sorunu halledildikten sonra resmi sınırları çizmek yerine eski sorunları getirmeyi amaçlayan diaspora aklının bölge güvenliğini tehlikeye atmanın dışında hiçbir işe yaramayacağını da ayrıca belirtelim. Ermenistan'ın silahlandırılması bölge dengeleri bakımından Azerbaycan'dan ziyade Ermenistan'ı tehlikeye atar. Zira savaşı kazanan silah değil insandır. Bu kapsamda 44 günlük vatan muharebesinde binlerce Azerbaycanlı kardeşimiz askerlik şubelerinin önünde askere gitmek için sırada beklerken, 10 binden fazla Ermeni askerinin savaştan kaçtığını ve firar ettiklerini hatırlatmak isterim. Ayrıca Azerbaycan ordusu Kafkasların en güçlü ordularından biridir. Modern harp silah ve araçlarına sahiptir. Ayrıca Türkiye'deki kardeşlerinin desteği her zaman can Azerbaycan'ın yanındadır. Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanmış askeri ittifak anlaşması olan Şuşa beyannamesini de herkese hatırlatmak isterim. Özellikle bu saatten sonra kim olursa olsun Azerbaycan'a karşı yapılacak herhangi bir düşmanca girişim sadece Azerbaycan'a değil aynı zamanda Türkiye'ye de yapılmış sayılacaktır.
Sonuç olarak Ermenistan'ın şeytani diaspora aklına uyarak Azerbaycan'a karşı düşmanca girişimde bulunması, Ermenistan'ı toprak kaybıyla sonuçlanabilecek çok ağır bedeller ödemek zorunda bırakabilir. O yüzden Ermenistan'ın başkalarının silahıyla savaşa girilmeyeceğini bilmesi ve bir an önce barış masasında uygulayacağını taahhüt ettiği barış anlaşmasını imzalayarak hayata geçirmesi gerekmektedir. Yoksa ne mi olur? Ne olacağını hep birlikte görürüz. Uyarmadı demesinler.