Al-Monitor´ün 18 Ekim 2021 tarihli haberine göre geçtiğimiz günlerde Van´da İran´ın casusluk faaliyetine karşı gerçekleştirilen MİT operasyonu ile casus baskını, İran´la Türkiye´nin rekabetini tırmandırıyor değerlendirmelerine yer verildi. İran ve Türkiye´nin Kafkasya´da ve Irak´ta giderek daha da fazla rakip haline geldiğini ifade eden değerlendirmeye göre Ankara ve Tahran arasındaki rekabetin kızıştığının son işaretinin ise MİT operasyonu olduğunu ifade ediyor.[1]
TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ise bundan iki ay önce 17 Ağustos 2021 tarihinde Yeni Akit gazetesine yaptığı bir değerlendirmede Suriyeli nüfusunun Türkiye´nin demografik yapısını ciddi anlamda tehdit ettiğini ve İran´ın Türkiye´ye yönelik Afgan göçünü kendi emelleri için kullanabileceğini ifade etmişti. Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Suriye İstihbaratı (El Muharebat) da potansiyeli ve derin faaliyetleriyle bilinen bir yapıdır. Tüm bunların yanı sıra şimdi de son olarak ülkemize ellerini kollarını sallayarak gelen Afgan nüfusu da güvenlik açısından ciddi risk oluşturmaktadır. Gelen bu Afganlıların sadece erkek ve hatta bir kısmının asker üniformalı olduğu, yanlarında çocuk ve kadın olmadığı da dikkat çekmektedir. Ayrıca gelenlerin bir kısmının İstanbul´un göbeğinde Taliban bayrağı açtığı da medyada yer almıştır. Üstelik şimdiden bazılarının Türklere hakaret ettikleri ve adi suçlara karıştıkları da görülmektedir. Sonuç olarak Türkiye çok ciddi bir düzensiz göç akımı ile karşı karşıyadır. Bu durum güvenlik açısından çok ciddi riskler ve sorunları da beraberinde getirmektedir.”[2] değerlendirmesinde bulunmuş ve Afganistan üzerinden Türkiye´ye yönelik düzensiz göç akımının milli bir güvenlik tehdidi olduğunu ifade etmişti.
Doç. Dr. Cihat Yaycı´nın Türkiye´ye yönelik artan Afgan göç dalgası sırasında Suriye İstihbaratı El Muharebat´a dikkat çekmesi ve derin faaliyetleriyle bilinen bir yapı olduğunu özellikle vurgulaması üzerine aradan iki ay gibi bir zaman dilimi geçtikten sonra İran İstihbaratı´nın Van´da İranlı eski bir askeri ülkelerine kaçırmak için istihbari faaliyet yürütürken MİT tarafından yakalanması da akıllarda soru işareti yarattı.[3]
Tüm bu gelişmelere ek olarak Türkiye´nin desteği ile Azerbaycan´ın Ermenistan´a karşı kazandığı Karabağ Zaferi´nin ardından geçtiğimiz günlerde açılacağı duyurulan, Türk dünyasının hayali olan Nahçıvan-Azerbaycan koridoru da İran´ı oldukça rahatsız ediyor. Azerbaycan´ın Karabağ Zaferi ile Türkiye´nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile kara bağlantısını sağlayacak Zengezur Koridoru´na geçtiğimiz günlerde Ermenistan Başbakanı Paşinyan´dan da yeşil ışık açıklaması gelmişti. Ermenistan Başbakanı Paşinyan bu koridoru, 'Ermenistan ve Türkiye ilişkilerini normalleştirmek adına büyük bir adım' olarak değerlendirdi. Keza Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan´ın da genel olarak bölgede ulaşım yollarının açılmasından yana olduğu biliniyor. Çünkü bu durum ne kadar Azerbaycan´a avantaj sağlıyorsa bir o kadar da Ermenistan´a çıkar sağlamakta.
STRATEJİK GÖÇ MÜHENDİSLİĞİ ÇERÇEVESİNDE SURİYE VE İRAN İSTİHBARATINA DİKKAT!
Stratejik göç mühendisliği çerçevesinde Türkiye´ye göç ettirilen ve daha önceden de Doç. Dr. Cihat Yaycı´nın altını çizerek ifade ettiği Suriye İstihbaratı El Muharebat ve İran İstihbaratı SAVAK dikkat edilmesi gereken bir mesele.
Türkiye´ye yönelik gerçekleştirilen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin doğrudan ulus devlet yapısını hedef alan Afgan mülteci akını sırasında stratejik göç mühendisliğini istihbarat servisleri bir sızma faaliyeti olarak kullanmış olabilir. Sivil göçmenlerin içerisinde Suriye İstihbaratı El Muharebat ve İran İstihbaratı SAVAK ajanları Türkiye´de humint faaliyeti gerçekleştirmek için Türkiye´ye sızmış olabilirler. Diğer yandan İran´ın vekil güç yapılanmasının bu kapsamda göz önünde bulundurulması şarttır. İran´ın Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları başta Suriye olmak üzere Lübnan ve Yemen gibi Ortadoğu ülkelerinde İran lehinde silahlı faaliyetler yürütmektedirler. İran´ın vekil güç yapılanması Ortadoğu´da kurulmak istenen Şii Hilali projesinin de önemli ayaklarından birisi olarak askeri rol oynamaktadır. Türkiye´nin mevcut durumu da bu bağlamda dikkatle incelenmelidir. Örneğin; Türkiye kayda değer herhangi bir Şii yapılanmasının olmadığı ender Ortadoğu´ya da komşu ülkelerden birisidir. Komşularımız Irak ve Suriye´deki İran nüfuzu ve yapılanması düşünüldüğünde Türkiye´nin hedef ülke olma olasılığı oldukça yüksektir. Diğer yandan; Afganistan´daki durumda İran´ın Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugaylarına yönelik insan kaynağı ihtiyacını ciddi oranda karşılamaktadır. İran bölgedeki Şiileri kendisine çekerek buradan aktif bulunduğu alanlara yaymaktadır. Türkiye´nin de kontrolsüz Afgan göçünden ve bunun tehlikelerinden muzdarip bir ülke olarak bu konu hakkında önlem alması elzemdir. İran´ın Türkiye özelinde yürüttüğü politikaların detaylı incelenmesi ve başta sınır illerimiz olmak üzere Doğu Anadolu bölgesindeki istihbari teyakkuzun arttırılması da elzemdir. Örneğin; Iğdır, Kars, Erzurum gibi illerimizde Şii mezhebinin bir kolu olan Caferilik inancına mensup birçok vatandaşımız yaşamaktadır. İran´ın hedef kitle olarak bu vatandaşlarımıza dair yapacağı faaliyetler ve çabalarında espiyonaj faaliyeti kapsamında ele alınması ve düşünülmesi gerekmektedir. Türkiye´nin hem sosyolojik hem de askeri kırılma noktalarının merkezinde bulunan bir coğrafyada yer alması erken önlem ve tedbiri elzem kılmaktadır. Ülkemizin bekası ve ulusal güvenliğimiz için sosyal, kültürel, inançsal ve istihbari her türlü güvenliği ve önlemi almamız şarttır.
ZENGEZUR KORİDORU TAHRAN´A BİR ALTERNATİF OLUŞTURARAK TÜRK DÜNYASINI YENİ İPEK YOLU PROJESİNDE BULUŞTURABİLİR
Zengezur Koridoru´nun açılması ile Kars-Iğdır-Nahçivan hattı Türk dünyasını buluşturacak. Çin´in 'Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifi´nin' geçiş güzergâhında bulunan İran, Tahran´a alternatif bir geçiş güzergahı oluşturabileceği için Zengezur Koridoru´ndan oldukça korkuyor. Eğer Zengezur Koridoru açılırsa Çin´in “Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifi” geçiş güzergâhı kapsamında Tahran´a alternatif olarak Zengezur Koridoru kullanılabilir. Bu da İran´ın oyun dışında kalması ya da Tahran´a bir alternatif üretilmesi anlamına geliyor. Bu yüzden küresel demiryolu ağından yani günümüzün İpek Yolu´ndan önemli bir rol üstlenmek isteyen İran, Tahran´a bir alternatif doğmasına karşın her türlü kışkırtmayı denemesi olağan gibi gözüküyor. Hatta İran´ın yalnızca Türkiye´ye değil, Ermenistan ve Azerbaycan´a da istihbarat ajanlarını sızdırmış olması ve olası bir iç karışıklık çıkarmak ve bu karışıklıkla bölgede istikrarsızlık yaratmak istemesi “Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifi” kapsamında Tahran´ın sıklet merkezi olarak yer almasını istemesinden kaynaklanabilir. Tüm bu ihtimallere karşın Türkiye´nin ve Azerbaycan´ın bölgede olası bir karışıklığa karşı çok dikkatli olması gerekiyor.
TÜRK DEGS ARAŞTIRMACILARI
ÖMER MEMOĞLU & ŞAFAK YILDIRIM