Tarih: 16.02.2018 16:54

Cumhurbaşkanının La Stampa Mülakatı

Facebook Twitter Linked-in

La Stampa

Recep Tayyip Erdoğan Avrupa´nın kapısını çalıyor, Kudüs konusundaki girişim için bakışlarını Papa´ya çeviriyor ve Suriye´deki Afrin´den başlamak üzere, Türkiye´nin düşmanlarıyla ara vermeksizin mücadele ediyor.

Bugün başlayacak İtalya ve Vatikan ziyaretinin önceliklerini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan bize anlattı. Görüşmemiz Osmanlı padişahları tarafından Boğaz´ın Asya yakasında 19. yüzyıl ortalarında inşa ettirilmiş olan ve Cumhurbaşkanı´nın bir dönemler Belediye Başkanlığını da yaptığı İstanbul´a geldiği günlerde çalışma ofisi olarak kullandığı bir kanadı bulunan Beylerbeyi Sarayı´nın ikinci katında gerçekleşti. Arkasında ulusal bayrakların yer aldığı Erdoğan Türkçe konuşuyor, gözünü karşısındakinden bir an olsun kaçırmıyor ve elini kolunu oynatmıyor; üzerindeki çok şık lacivert takım ile son derece bakımlı bıyıkları göze çarpıyor. En ufak bir tereddüdü dahi olmayan rahat bir lider imajı veriyor.

Heyecanını ele verdiği tek an ise İslam´a olan inancından bahsettiğinde görülüyor: “Benim için her şey; (dinimin) bana emrettiği her şey benim önceliğimdir”. 2003´ten bu yana Türkiye´yi yöneten, 2014´ten beri Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan ve geçtiğimiz yıl yapılan halk oylamasıyla elindeki yetkileri güçlendirdikten sonra 15 Temmuz 2016´da vuku bulan darbe girişiminden sağ kurtulan Erdoğan, ülke içindeki düşmanları bastırdı, şimdilerde ise dış düşmanların peşinden koşuyor; birlikleri Suriye´de ileri itiyor ve Orta Doğu´da kendisine bağlı bir nüfuz alanının oluşturulması istikametinde yoluna devam ediyor.

Gerçekleştirdiğimiz bu mülakat sırasında, halihazırda tamamen yokuşta ilerleyen Avrupa Birliği´ne katılım süreci için de müzakereleri yeniden harekete geçirme iradesine eşlik eden, hem kişisel hem de siyasal bir özgüven sergiliyor...

--Özel Mülakat... Bugün Roma´ya, Mattarella, Gentiloni ve Papa ile Görüşmek Üzere Geliyor. İnsan Hakları Konusunda Protesto Eylemleri Olması Bekleniyor... Türk Cumhurbaşkanı: “Katılımımızın Önündeki Suni Engelleri Ortadan Kaldırın.” Erdoğan: “Sayın Papa ile Kudüs Konusunu Ele Alacağım. Trump´ın Açıklamasından Sonra Çözüm Artık Statükoyu Muhafaza Etmek ve Tüm Dinlerin Kutsal Alanlarını ve Filistinlilerin Haklarını Garanti Altına Almaktır.” Erdoğan: “Ülkelerimiz Arasındaki İlişkileri İyileştirmemiz Gerekir. Libya´nın Birliği için Sizinle İş Birliği Anlaşmalarına Hazırız. Bana Protesto Edenlere Ne mi Diyebilirim? Teröristleri Destekleyenlere Bir Sözüm Yok!” Erdoğan: 'Kudüs´ü Savunmak Üzere Papa ile Birlikte...”--

LA STAMPA GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ MAURIZIO MOLINARI: Sayın Erdoğan, AB´nin Bulgaristan Dönem Başkanlığı sizi mart ayı sonunda Varna´ya, Junker ve Tusk ile birlikte düzenlenecek ortak bir zirveye davet etti. AB´ye katılım ihtimaline hala inanıyor musunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Türkiye aday ülke olarak yükümlülüklerini yerine getiriyor. Ancak üyelik süreci bizim tek başımıza ilerletebileceğimiz bir süreç değil. AB´nin de üzerine düşeni yapması gerekir. Her şeyden önce de bize verilen sözlerin tutulması lazım.

MOLINARI: Kast ettiğiniz nedir?

ERDOĞAN: AB katılım müzakerelerinde hem önümüzü tıkıyor, hem de sürecin ilerlememesinin sorumlusu bizmişiz gibi gösteriyor. Bu haksızlık! AB üyesi birtakım ülkelerin Türkiye için farklı alternatifleri gündeme getiriyor olmaları da haksızlıktır.

MOLINARI: Dolayısıyla Brexit sonrası Büyük Britanya´nın yanında yer alma varsayımını kabul etmiyorsunuz...

ERDOĞAN: Türkiye´nin arzusu, hedefi AB´ye tam üyeliktir. Bunun dışındaki seçenekler bizi tatmin etmekten çok uzaktır.

MOLINARI: AB içerisindeki direniş ve itirazlar OHAL´e ilişkin uyumsuzluktan ve insan haklarına uyumdaki eksiklik suçlamalarından doğuyor...

ERDOĞAN: AB´den beklentimiz, önümüzdeki suni engellerin bir an evvel kaldırılması ve yapıcı bir tutum izlenmesidir. Türkiye´nin üyeliği, iç siyasi hesaplara kurban edilmemelidir.

MOLINARI: Peki, Varna Zirvesinden beklentiniz nedir?

ERDOĞAN: Borisov, Juncker ve Tusk eski dostlarımız; AB kapsamında benden daha uzun deneyime sahip başka siyasetçi yoktur. Fakat bir şey var ki, beni üzüyor: Dünyanın geri kalanı gibi Avrupa´nın da terör sorunu bulunmaktadır. Örneğin PKK, AB ve her bir devlet tarafından terör örgütü ilan edilmişti. Ama daha sonra bakıyoruz ki bir grup PKK´nın paçavralarına sarılıyor ve Avrupa Parlamentosuna giriyor! Bunlar olmaması gereken şeyler. Avrupa bir yandan bu örgütü yasaklıyor, diğer yandan ise onların sembolleriyle Avrupa Parlamentosuna giren parlamenterler görüyoruz.

MOLINARI: Papa Francis ile yapacağınız görüşmede, ele alacağınız konuların başında ne geliyor?

ERDOĞAN: Kudüs´ün statüsü.

MOLINARI: Neden?

ERDOĞAN: Trump´ın Kudüs´e ilişkin olarak yapmış olduğu tamamen uluslararası hukuka aykırı açıklamadan sonra (Papa ile) konuştuk. Kudüs´e ilişkin olarak Papa ile yaptığımız o telefon görüşmesi nedeniyle kendisine teşekkürlerimi sunmak istiyorum; o telefon görüşmesini takiben Papa Francis hiç vakit kaybetmedi ve tüm Hristiyan alemine hakkaniyetli bir mesaj gönderdi. Çünkü Kudüs sadece Müslümanların meselesi değildir. Her ikimiz de statünün savunulması taraftarıyız ve bu statüyü koruma iradesine de sahibiz. Milyarlarca insan için hassasiyet arz eden böyle bir meselede bu şekilde tek taraflı adımlar atmaya, uluslararası hukuku ve teamülleri yok saymaya hiçbir ülkenin hakkı yoktur. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Aralık 2017 tarihinde ABD´nin kararını hukuk dışı olarak tanımlamıştır. Bu karara İtalya´nın da olumlu oy kullanmasından ziyadesiyle memnuniyet duydum. Görüldüğü üzere, büyük Amerika´nın yanında sadece İsrail ve beş ya da altı küçük devlet yer aldı...

MOLINARI: Ancak bugün Filistinlilerin Arap dünyasında da izole kaldıkları gibi bir gerçek mevcut. Türkiye ve Vatikan´ın Kudüs konusunda nasıl bir girişimi olabilir?

ERDOĞAN: BM kararları doğrultusunda, şehrin statüsü muhafaza edilmelidir. Orada Müslümanların, Hristiyan ve Yahudilerin barış içinde birlikte yaşamalarını, herkesin hakkının korunmasını sağlamak ancak bu şekilde mümkün olabilir. Kudüs´te barış ortamının sağlanması için uluslararası toplum da üzerine düşeni yapmalıdır.

MOLINARI: O halde uluslararası düzeyde bir adım mı düşünüyorsunuz?

ERDOĞAN: Kudüs´ün statüsünün korunması, her üç dinin mabetlerinin ve kutsal mekanlarının güvence altına alınması, Filistin halkının haklarının tanınması büyük önem arz ediyor. Papa´nın ve ayrıca Kudüs´teki farklı Hristiyan cemaatlerinin bu yönde mesajlar vermiş olmaları önemlidir.

MOLINARI: İsrail ile Filistin arasındaki ihtilafı çözüme kavuşturmak için izlenmesi gereken yol hangisidir?

ERDOĞAN: İsrailliler ve Filistinliler arasında gerçekten barış isteniyorsa, bunun yolu, iki devletli çözümü hayata geçirmekten geçiyor. Bunun için de Filistin´i tanıyan ülke sayısının artması gerekiyor. Ben bu noktada İtalya´yı da Filistin Devleti´ni bir an önce tanımaya davet ediyorum.

MOLINARI: Türk Bayrağı, stratejik bir aktör haline geldiğiniz Orta Doğu´nun diğer pek çok yeri gibi Katar, Sudan ve Gazze´de de dalgalanıyor. Elde etmek istediğiniz nedir?

ERDOĞAN: Türkiye sadece Orta Doğu´da değil tüm dünyada iş birliği ve ortaklığı aranan etkili, güvenilir ve güçlü bir aktördür. Türkiye Avrupa´ya doğudan gelen göç krizinin durdurulması ve Avrupa´nın istikrar ve güvenliğinin temini açısından da çok önemli bir ülkedir. Biz öte yandan PKK, PYD/YPG ve IŞİD gibi terör örgütleriyle mücadelede büyük çaba gösteriyoruz.

MOLINARI: Fakat Avrupa ve ABD, PYD/YPG´nin Suriyeli Kürtlerini terörist olarak kabul etmiyor ve hatta onlara IŞİD´e karşı kampanyada destek veriyor...

ERDOĞAN: Hata yapıyorlar çünkü PKK ile PYD-YPG arasında hiçbir fark yoktur. Terör örgütleri arasında ayrım yapılması son derece yanlıştır. Suriye´deki durum bir terör örgütünün bir başka terör örgütüyle bertaraf edilemeyeceğini göstermiştir.

MOLINARI: Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarına nasıl bir yaklaşımınız var?

ERDOĞAN: Barış ve istikrarın tesisi için ülkelerin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin teminat altına alınmasına, kapsayıcı siyasi süreçlere ihtiyaç var. Demokratik taleplerin desteklenmesi konusunda da ilkeli tutum benimsenmeli, ülkeye ve bölgeye göre muamele yapılmamalıdır. Maalesef bu noktada son yıllarda uluslararası kamuoyu bunu yapmadı. Bunun değişmesi gerekiyor.

MOLINARI: Papa Francis Orta Doğu´da Hristiyan azınlıklara yönelik şiddeti pek çok kez ifşa etti. Bu şiddet sizce nasıl durdurulmalıdır?

ERDOĞAN: Orta Doğu, farklı dinlerin mensuplarının yüzyıllardır yanyana ve barış içinde yaşadıkları bir coğrafyadır. Dış müdahaleler, radikal ideolojiler, IŞİD ve el Kaide gibi terör örgütlerinin neden olduğu ihtilaflar yüzünden kötüye gitmiştir. Orta Doğu´da terör sadece Hristiyanlara değil, Müslümanlara da zarar veriyor. IŞİD en fazla Müslümanları kurban etmiştir. Sadece tek bir tarafın haklarına ve özgürlüklerine odaklanmak doğru olmaz. Sayın Papa´nın Rohingya Müslümanlarının acılarına bizatihi dikkat çekmiş olması tüm dünyaya örnek olmalıdır.

MOLINARI: Irak Kürdistanı bağımsızlık konusundaki halk oylamasının ertesinde izole edildi. Bu çıkmazdan nasıl çıkılır?

ERDOĞAN: Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Türkiye´nin ve uluslararası toplumun ikazlarını dikkate almayarak gayrımeşru bir referandum düzenlemiş, bu yolla Irak´ın toprak bütünlüğünü hiçe saymıştır. Bu hatanın telafi edilmesi için IKBY´nin, merkezi Bağdat hükümetini Irak´ın parçası olarak kalacağı yönünde ikna etmesi gerekiyor. Bağdat ile Erbil arasındaki diyaloğu müspet karşılıyoruz.

MOLINARI: Rakka ve Musul´un düşmesinden sonra sizce IŞİD gerçekten mağlup edildi mi, yoksa yeniden doğabilir mi?

ERDOĞAN: Fırat Kalkanı Harekatı´mızla 3 bin IŞİD teröristini etkisiz hale getirdik, 2.015 kilometrekarelik bir alanı IŞİD´den kurtardık, 130 bin Suriyelinin evlerine geri dönmesine imkan sağladık. PYD/YPG, Rakka´nın IŞİD terör örgütünden temizlenmesine yönelik harekat sürerken IŞİD ile anlaşarak çok sayıda teröristinin şehirden kaçmasına neden olmuştur; bu teröristlerin pek çoğu şimdi Afrin´de bulunmaktadır!

MOLINARI: Türk Silahlı Kuvvetleri silahlı Kürt gruplarla mücadele etmek için Afrin´e girdi. Askeri hedefleriniz nelerdir?

ERDOĞAN: Öncelikle sorunuzu düzeltmeme izin vermenizi istiyorum; çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri “silahlı Kürt gruplarla” mücadele etmek için Afrin´de bulunmamaktadır. Suriyeli Kürtlerle hiçbir bir sorunumuz yoktur. Biz sadece teröristlerle mücadele ediyoruz. Ve bunu yapma hakkına sahibiz. “Zeytin Dalı” Harekatı, Hatay ve Kilis illerimize karşı gerçekleştirilen yaklaşık 700 eylemin kaynağı olan Afrin´den onları temizlemek istemektedir.

MOLINARI: Afrin´de sivilleri öldürmekle suçlanıyorsunuz...

ERDOĞAN: Operasyonlar başladığından bu yana çok sayıda roket saldırısı neticesinde Hatay ve Kilis illerimizde bulunan dört vatandaşımız ölmüş; 90 kişi de yaralanmıştır. Bizi sivilleri öldürmekle suçlayanlar (kendilerine sivilleri) canlı kalkan kullanan YPG teröristleridir!

MOLINARI: Operasyonlara ne zaman son vereceksiniz?

ERDOĞAN: Çok açık konuşacağım: En ufak bir toprak arzumuz yok. Suriye´nin toprak bütünlüğüne katkıda bulunacağız.

MOLINARI: Suriye konusunda S-400 uçaksavar bataryalarını da satın aldığınız Putin Rusya´sıyla iş birliği içindesiniz. Bu da NATO´da büyük korkulara yol açıyor. Neden bunu yaptınız?

ERDOĞAN: Suriye´den gelen saldırılar hava savunma sistemlerimizi güçlendirme ve modernleştirme gereksinimini ortaya koydu. Muhtelif devletlerle bir süredir bu konudaki görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu süreç sırasında her türlü sorundan kendimizi korumak isteyeceğimizi bildiğimiz için, mali bedelin ötesinde bizim önceliğimiz teknoloji aktarımına açık muhataplara sahip olmaktı. S-400 konusuna gelince… Rus Federasyonu hem fiyat, hem teslim, hem de üretim ve teknoloji transferi konularında ihtiyaçlarımıza cevap verdi. NATO üyesi Almanya´nın, bir model düşüğüne, S-300´e sahip olduğu düşünülürse, bu anlaşmayı NATO ile ilişkilendirmek hatalı olur. Halihazırda Fransa ve İtalya ile de müzakerelerimizi sürdürüyoruz.

MOLINARI: Burada söz konusu olan nedir?

ERDOĞAN: Aselsan ile Roketsan İtalyan-Fransız konsorsiyumu Eurosam ile hava savunma ve uzun menzilli füze sistemleri üretimi projesi kapsamında iş birliği yapıyorlar. Fransa ziyaretim sırasında bir anlaşmaya vardık ve çalışmalar başladı. Savunma sanayine büyük önem veriyoruz. Ancak tüketmekle ve ithal etmekle yetinen bir ülke olmak istemiyoruz.

MOLINARI: Roma´da Mattarella ve Gentiloni ile de görüşeceksiniz; beklentiniz nedir?

ERDOĞAN: İtalya ile ikili ilişkilerimizi iyileştirmemiz gerekir. Eski Başbakan´ınız Berlusconi sevdiğim bir dost ve onunla birlikte mükemmel bir iş birliği başlatmıştık; onun görev dönemi sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin son derece canlı ve olumlu olduğunu söyleyebilirim. O ortamı yeniden yakalamalıyız. Mesela “Attack Agusta Westland” helikopterleri için son derece önemli bir anlaşma yapmıştık. Bu tür bir iş birliğini yeniden geliştirmek istiyoruz. Papa Francis´ten sonra büyük itibar atfettiğim isimler olan Cumhurbaşkanı Mattarella ve Başbakan Paolo Gentiloni ile görüşeceğiz. Ayrıca iş adamlarıyla da verimli olmasını dilediğim bir görüşmemiz olacak. İtalya üçüncü en büyük ticaret ortağımızdır ancak potansiyel büyüktür. Türkiye´deki yabancı şirketler sıralamasında İtalya 1.400 kadar şirketle 11. sıradadır. Bu sayıyı artırmak istiyoruz. Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprülerini İtalyan ortaklarla birlikte hayata geçirdik. 2017´deki anlaşma sayesinde her iki ülke işletmelerinin büyük anlaşmalara imza atabileceklerinden kuşkum yoktur.

MOLINARI: İtalya açısından Libya´nın stratejik bir önceliği bulunuyor. Libya´yı birlik içinde tutma gerekliliğini paylaşıyor musunuz? Bu nasıl başarılabilir?

ERDOĞAN: Türkiye, Libya´nın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini kararlılıkla desteklemektedir. Libyalı dostlarımız tarafından 2014´ten bu yana dile getirilen diyalog arzusunu teşvik ediyoruz. BM Libya Özel Temsilcisi Hassan Salame´nin göstermiş olduğu samimi çabaları görüyoruz. Özel Temsilcinin de desteğiyle yürütülen ve bölgesel ve ulusal uzlaşmayı, yeni bir anayasanın benimsenmesini ve son olarak da seçimlerin düzenlenmesini hedef alan sürecin yanındayız.

MOLINARI: O halde Libya´da, Türkiye ile İtalya´nın ortak bir eylemi varsayımı var mı?

ERDOĞAN: Türkiye gibi İtalya da Libya´da barış ve istikrar arzu ediyor. İtalya ve Türkiye Trablus´taki büyükelçiliklerini yeniden faaliyete geçirdiler. Bu da ülkelerimizin Libya´ya verdikleri önemi gösteren bir husustur. İki ülkenin Libya´daki varlığı ne kadar artarsa, o kadar çok iş birliği fırsatı olacaktır. Halihazırda tasarı safhasında olan ortak Libya çalışma grubu pek yakında faaliyete geçecektir.

MOLINARI: Roma´da Türkiye´yi insan haklarını ciddi şekilde ihlal etmekle suçlayan grupların, ziyaretiniz vesilesiyle protestoları da olacak. Bu göstericilere bir şeyler diyecek olsaydınız, ne söylerdiniz?

ERDOĞAN: Terörizmi destekleyenlere değil, terörizmle mücadele edenlere sözüm olurdu. Teröristlere karşı Afrin´deki gibi hareket ederim; bunu yapmamın nedeni tek anladıkları dilin o olmasıdır ve böyle yapmaya da devam edeceğim. İtalya teröristlerle hangi dili konuşuyordu? Fransa, Büyük Britanya, Amerika, Rusya teröristlerle hangi dili konuşuyor? İşte ben de o dili konuşuyorum!

MOLINARI: Siz bir din adamı olan Papa ile görüşeceksiniz. Siz de inanç sahibisiniz. Sizin kimliğiniz açısından ne kadar önemli?

ERDOĞAN: Dindar olmak, din, benim için her şeydir. Vazgeçebileceğim bir şey değildir ve dinimin bana emrettiği her şey benim için bir önceliktir.

MOLINARI: 15 yıldır ülkenizin başındasınız. Yarının Türkiye´si için hayaliniz nedir?

ERDOĞAN: Türkiye´nin (dünyanın) en gelişmiş ilk 10 ülke arasında olmasını hayal ediyorum. Avrupa´da beşinci, dünyada ise 16. sıradayız; hedefimiz ilk onun arasına girmektir.(İtalya Stampa-04.02.2018)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —