Tarih: 09.08.2016 19:46

Demokrasi Düşmanlarıyla Savaşıyoruz

Facebook Twitter Linked-in

Mevlüt Çavuşoğlu

15 Temmuz gecesiydi, birçokları için güzel bir yaz akşamıydı ve Türk demokrasisi için neredeyse korkunç bir kâbusa dönüşüyordu. Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı olan ve kendilerini haince orduda gizlemiş olan darbeciler; Türkiye´de demokratik yollarla seçilmiş hükûmeti, Cumhurbaşkanı´nı ve anayasal düzeni devirmeye teşebbüs ettiler. Kutsal üniformalarına tam ihanet eden bu kişiler, kendilerine karşı cesurca karşı koyan sivilleri katlettiler. Bu hainlerin tankları masum demokrasi savunucularını ezdi geçti.

Teröristler, Cumhurbaşkanı´na suikast girişiminin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi´ne saldırdı ve vekiller içerideyken Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladılar. Daha önce demokrasiyi bu tür şartlar altında savunmak adına hiç yayın yapmamış özgür medyaya şiddetle saldırdılar. Ancak Türk Devleti´nin vatandaşlarıyla birlik içinde hareket etme azmi sayesinde bu hain darbe girişimi önlenmiş ve Türkiye´nin demokratik rejimi uçurumun kenarından kurtarılmıştır.

İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü ile Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olan demokratik evrensel değerler ve normların kalesi olan ve AB´ye üyelik için müzakere eden Türkiye, şükürler olsun ki bu çetin sınavlara karşı koymak için gerekli varlığa ve olgunluğa sahiptir. Evet, Türk demokrasisi bir savaşı kazandı o gece. Ancak hayatımızın bu acı bölümünü sona erdirmek için kazanmamız gereken bir savaş daha var.

Dostlarımıza, ortaklarımıza ve müttefiklerimize uzun zamandır Fethullah Gülen ve onun 15 Temmuz´da tecelli eden endişe verici emellerini söyleyip duruyorduk. Bütün karşı çabalara rağmen Gülen´in takipçileri yıllar içinde devletin organlarına gizlice sızmıştır. Özel sektör ve medyadaki varlıklarından bahsetmiyorum bile. Önlenen terörist darbe girişimi inşallah onların kim olduğunu herkese göstermiştir.

Türk Devleti, 15 Temmuz´da önlenen girişimin ciddiyeti göz önüne alındığında kamu düzeni ve güvenliği için gerekli önlemleri almak zorundadır. Doğal olarak bu önlemler, Anayasa´da belirtildiği gibi ilgili yasa ve uluslararası yükümlülükler çerçevesinde yerine getirilmiştir.

Olağanüstü hâl durumunun ilan edilme amacı, ne vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaktır ne de demokrasi ya da hukukun üstünlüğünden ödün vermektir. OHAL´in amacı, FETÖ terör örgütü ile mücadelede en hızlı ve etkili bir şekilde hareket etmek ve en kısa sürede normale dönmektir.

Avrupa Konseyini yükümlülüklerimizi tam bir şekilde yerine getirmek için bu süreç zarfında alınacak tedbirlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) bazı yükümlülüklerine istisnai bir durum oluşturabileceğine dair bilgilendirdik. İhlal bazılarının iddia ettiği gibi durdurma değildir.

Avrupa Konseyinin birçok üyesi son olarak da Fransa AİHS´in izniyle bu hakkını kullanmıştır. Bu hüküm, devletlerin ulusun varlığını tehdit eden acil durumlarda insan haklarını koruması için gecikmeksizin gerekli tedbirleri almasına izin verir. OHAL, 90 gün süreyle ilan edilmiş olmasına rağmen en kısa zamanda FETÖ terör örgütüne karşı mücadelede başarı elde ederek OHAL´i 90 günden önce bitirmek istiyoruz.

Şu ana dek attığımız adımlarda açıkça gözüktüğü gibi aldığımız tedbirler siyasi rövanşçılıkla değil uluslararası yükümlülüklerin yanı sıra Anayasa ve yasalarımıza uygun olarak alınmıştır. Doğal olarak OHAL süresince alınan tedbirlere karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ek olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı da dahil olmak üzere adli çözümler mevcuttur.

AK Parti, 2002 yılında iktidara geldiğinden bu yana demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uyan Türk yasaları, Avrupa Konseyi norm ve standartları ayrıca AİHM içtihatları ile sıkı bir şekilde uyumlu hâle getirilmeye devam edilmiştir. Bu alanlarda çeşitli reform paketleri yürürlüğe girmiştir. Hukukun üstünlüğünü, insan hakları teşviki ve korunması ile iltizam etmek her daim siyasi gündemimizin en üst önceliklerinden olmuştur.

Türkiye´nin işkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans politikası uzun süre takdire şayan görülmüştür. Keza yasalarımız ve düzenleyici çerçevemiz 2004 yılında bu tür mekanizmalara örnek olarak övgüyle karşılanmıştır. Türkiye, tüm uluslararası insan hakları mekanizmaları ile yakın iş birliğini sürdürmektedir ve Birleşmiş Milletler insan hakları kurumlarını Türkiye´yi ziyaret etmesi için 2001 yılından beri davet eden ender ülkelerden birisidir.

Yurt dışında bulunan FETÖ takipçilerinin karalama kampanyasından kaynaklanan bazı iddiaların aksine yukarıda bahsettiklerim Türk Devleti´nin demokrasi ve hukukun üstünlüğü yoluyla insan haklarına saygı çerçevesinde bu acı bölümünü bir an önce sonlandırma uğraşısının kanıtlarıdır. Doğrusu demokratik bir ülke için başka bir seçenek de yoktur. 15 Temmuz gecesinden bu yana hayatın farklı kesimlerinden gelen Türk insanı, politik görüşleri her ne olursa olsun demokrasiye bağlılıklarını göstermek için kent meydanlarında toplanmaya devam ediyor.

Meclisteki siyasi partiler de demokratik değerlerimizi ve Anayasal düzenimizi birlikte savunarak ve siyasi çevrelerdeki kutuplaşma dalgalarına karşı demokratik birlikteliği güçlendirerek aynı şeyi yapıyorlar.

Uygar dünya kendi demokratik evrensel değerlerine karşı daha da büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Aşırılık, şiddetin her şekline yayılmış ve terörizm habis hâle gelmiştir. PKK ve DAEŞ ile kararlılıkla mücadele eden Türkiye, şimdi de demokrasisine karşı terörist askeri bir darbenin üstesinden gelmeyi de başarmıştır. Ancak bizim mücadelemiz kesinlikle demokratik kurallar çerçevesindedir. Bu yüzden FETÖ ile mücadelemizde aceleci sonuçlara varmaktan kaçınılmalıdır.

Bu bağlamda Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk ve Türk dostlarının Türk demokrasisine destek göstermek için darbe karşıtı mitingler düzenlemesinden ötürü belli bahanelerle ciddi zorluklarla karşı karşıya kalması oldukça talihsiz bir durumdur. Türkiye, bu süreçten geçerken yurt dışındaki dostlarımızdan beklediğimiz dayanışma ve anlayıştır. Bunun için yapıcı diyalog için tüm kanallarımızı açık tutuyoruz.(ABD,Newsweek-08.08.2016)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —