• BIST 100

    10266,53%-0,01
  • DOLAR

    32,26% 0,07
  • EURO

    34,74% -0,08
  • GRAM ALTIN

    2401,73% -0,30
  • Ç. ALTIN

    3880,31% -0,35

Demokrasiye Yapılan Komployu Alt Etmek

Demokrasiye Yapılan Komployu Alt Etmek

Demokratik değerlere ve evrensel standartlara sadakatlerini kanıtlayarak Türk vatandaşlarının gösterdiği direniş, demokratik değerler için mücadele eden herkes adına bir sembol hâline geldi. Türkiye halkı darbeye karşı muhalefet partiler

 

T.C. Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik

Her ulusun tarihinde büyük dönüm noktaları vardır. Türkiye´nin bir ulus olarak uzun bir tarihi olmakla birlikte yakında Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılını kutlayacağız.

Yüz yıla yakın bu süre zarfında, esas amacımız demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri savunmak ve bütün vatandaşlarımız için en yüksek standartlara ulaşmak oldu. Dolayısıyla AB üyeliği arayışımız da bu bakış açısından görülmeli.

Bu, pürüzsüz bir süreç olmadı. Birkaç zorlu aşamadan geçtik ve demokrasimiz yalnızca ayakta kalmadı aynı zamanda olgunlaştı ancak bunun bir bedeli oldu, bazen bu bedel çok yüksekti.

Bir yıl önce 15 Temmuz 2016 gecesi, Türk ulusu birlik olarak dayanışma içinde hiç tereddüt etmeden Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) menfur darbe girişimine karşı durdu.

Demokratik değerlere ve evrensel standartlara sadakatlerini kanıtlayarak Türk vatandaşlarının gösterdiği direniş, demokratik değerler için mücadele eden herkes adına bir sembol hâline geldi. Türkiye halkı darbeye karşı muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri dâhil bir bütün olarak karşı durdu.

Maalesef Türkiye´nin birkaç darbe ve halkın iradesine karşı çeşitli türden askerî müdahalelerin olduğu acı bir siyasi tarihi var fakat FETÖ´nün organize ettiği bu darbe girişimi başarılı olsaydı demokrasimiz açısından aralarındaki en tehlikelisi olurdu.

Türkiye´de darbeciler ilk defa vatandaşlara doğrudan ateş açtı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı yerleşkesini ve Meclisi bombaladı.

Türkiye´de askerî müdahaleler devrinin sona erdiğine inanmıştık. Türk halkı birlikte karşı koyarak demokrasiyi korumaya olan bağlığını sürdürdü.

Darbe girişimine karışan çok sayıda FETÖ mensubunun itiraflarının hiç şüpheye yer bırakmadan kanıtladığı üzere menfur darbe girişimi hâlihazırda halkın iradesine karşı birkaç girişimde bulunan Fethullah Gülen ve destekçileri tarafından kasıtlı olarak planlandı ve yapıldı. Bu, toplumun her kesimi tarafından hiç tereddütsüz kabul edilmektedir.

--Daha Çok Dönüşüm--

O zamandan bu yana Türkiye, korkunç 15 Temmuz gecesi sırasında FETÖ üyelerince verilen zararı düzeltmek için daha demokratik bir sisteme doğru bir dönüşüm geçirdi. Onların on yıllardır Türk devlet yapısına ve toplumun diğer kesimlerine nasıl sızmış olduğunu fark etmek daha da şaşırtıcıydı.

Türkiye´nin bu tehdidin üstesinden gelmek için bir şok tedavisine ihtiyacı vardı. FETÖ´nin binlerce gizli üyesi kamu hizmetlerinden ağırlıklı olarak da ordu, yargı ve polis gücünden ihraç edildi. Soruşturmalar, devlet yapısını ele geçirmeye ve kendilerini saklamaya dönük taktiklerini açığa çıkardı.

FETÖ´nün devlet kurumlarından temizlenmesiyle birlikte Türkiye şimdi daha da şeffaf hâle geldi.

Böylesine karmaşık bir ağa karşı verilen mücadelede başarılı olmak için atılacak ilk adım olağanüstü hâl ilan edilmesiydi.

Türk Anayasası´nın 120. maddesi kapsamında ilan edilen olağanüstü hâl aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin 15. maddesince de belirtilmektedir ve olağanüstü durumlarla başa çıkmak için gerektiğinde bütün ülkelerce uygulanan tamamen yasal bir önlemdir. Bu, Türkiye açısından meşru olmasının yanı sıra tek seçenekti.

Ordu üzerinde tam sivil denetim sağlamak için sivil makamlar ile ordu arasındaki hiyerarşi yeniden tanımlandı.

Bu benzersiz süreç boyunca Türkiye, olağanüstü hâl sırasında hukukun üstünlüğünü savunma konusunda dikkatli oldu. Etkili çözüm mekanizmaları kuruldu ve gözaltı ile gözaltında tecrit süresi gibi güçlü önlemlerde değişiklikler yapıldı.

Türkiye uluslararası toplumla yakın irtibatını sürdürdü ve Avrupa Konseyinin tavsiyelerine uydu. Gözaltına ilişkin değişikliklere ek olarak Türkiye, kısa zaman önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir iç hukuk yolu olarak kabul ettiği Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunu kurdu.

Üyeleri belirlenen bu komisyon kısa süre içinde aktif hâle gelecek. Komisyona başvurular şeffaf bir şekilde yapılacak ve Komisyonun aldığı kararlar yargı denetimine tabi olacak.

Bütün bunlar Türkiye´nin olağanüstü hâl altında bile demokrasi mücadelesini sürdürdüğünü gösteriyor.

--Referandum--

Cumhurbaşkanlığı sistemi konusunda 16 Nisan´da yapılan referandum bir kez daha Türk demokrasi geleneğinin gücünü ve direncini gösterdi.

Yüzde 86 civarında bir katılım oranıyla Türkiye başka bir demokratik süreç örneği verdi.

Olağanüstü hâl önlemleri, uluslararası toplumun bazı kesimlerinden sert ve haksız eleştiriler aldı. FETÖ´nün darbe girişimindeki rolü bile tam anlamıyla kabul edilmedi. En şaşırtıcı olan ise sokaklarda demokrasiyi savunan insanların haklarından ziyade darbecilerin “demokratik haklarının” bir mesele olarak öne sürülmesiydi.

Kanıtlar gün yüzüne çıkarken şüpheler kayboldu. Olağanüstü hâl önlemlerine duyulan ihtiyaca ilişkin şüphelerin de azalacağından eminiz.

Türkiye açısından darbenin hemen ardından uzun süredir devam eden Batılı müttefiklerinin tam desteğinin eksikliğini hissetmek hayal kırıklığı yarattı. Gerçekten de Türk ulusunun daha çok anlayışı hak ettiğini düşündük. Yine de saldırıyı kınama ve halkımızla dayanışma sergilemeye dönük geç kalmış çabaları takdir ediyoruz.

Her ne kadar Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Parlamentosu darbe girişimine karşı bir duruş sergilese de sonrasındaki çabalarımızı baltalayan adımlar da attılar.

Olağanüstü hâl önlemleri ve anayasal değişiklikler sebebiyle Türkiye´yi siyasi denetim altına almak ve katılım müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulunmak yalnızca bir hata değildir aynı zamanda uluslararası sözleşmelerin yücelttiği temel değerlerin bir inkârı ve darbe girişimi sırasında olanların görmezden gelinmesidir.

 --Terörizmi Kınamak--     

Son zamanlarda dünya genelinde terör saldırıları arttı. Bu ister DAEŞ, PKK ister FETÖ olsun, farklı terörizm türleri ve çeşitli terör örgütleri arasında bir ayrım olmaması gerektiğine inanıyoruz.     

Bize göre Ankara, Bağdat, İslamabad, Paris veya Manchester´daki bir terör saldırısı eşit şekilde kınanmalıdır.     

Türkiye´yi FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı verdiği mücadelede yalnız bırakma girişimleri önyargılıdır, siyasi gerekçelidir ve özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi çok değerli hedefleri gözetme motivasyonumuzu etkileyemez.     

Türkiye; demokrasi, ekonomi, güvenlik ve refah konusunda daha yüksek standartlara ulaşmaya kendini adamıştır. Türkiye´nin başarısı komşularının, bölgenin ve uluslararası ortaklarının başarısı olacaktır.

Unutulmamalıdır ki bu karışıklığa rağmen Türkiye, birçoğu Suriye´den gelen 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapmaya devam etmektedir ve çok büyük bir yükün altına girmiştir.

Darbe girişimi veya diğer terör saldırıları hiçbir zaman uluslararası taahhütlerimizi ihmal etmek için bir bahane olarak görülmemiştir. Türkiye sözlerini tuttu ve ortaklarından da kendi yükümlülüklerini yerine getirmelerini bekliyor.

Darbe girişiminden bir yıl sonra Türkiye, demokrasisini güvenceye almak ve geliştirmek için epey ilerleme kaydetti. FETÖ´ye karşı verilen bu mücadele bitmedi. Bu mücadele ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde sürecektir. Türkiye insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmaktan hiçbir zaman imtina etmeyecektir.

Bu mücadelede uluslararası destek elzemdir. Faillerin çoğu şimdi ABD ve AB üye ülkelerinde yaşıyor ve sığınma talep ediyor. FETÖ üyelerinin iltica başvurularından kabul edilenlerin sayısının arttığını üzülerek görüyoruz. Herhangi bir ülkede FETÖ mensuplarına müsamaha göstermek vahim bir hata olacaktır.

Darbe girişiminin yıl dönümünde ihtiyacımız olan, önyargılı ve mesnetsiz eleştirilerle darbeciler ve terör örgütlerinin üyeleri için sempatiden ziyade daha fazla iş birliği, diyalog ve anlayıştır.

AB üyeliği adayı ve bütün Batılı kuruluşların bir parçası olarak mücadelemizde evrensel değerleri savunmaya daha çok destek verilmesinin karşılıklı güven ve dayanışmayı artıracağına inanıyoruz.(EU Observer-14.07.2017)



19.2° / 10.4°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor