Tarih: 25.09.2013 13:59

Doğu ile Batı arasında kalmış Türkiye

Facebook Twitter Linked-in

Stanislav Tarasov

Avrupa’ya açılan kapıların Türkiye’ye kapanmasının temel sebebi, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasıdır. Bu durum, rüzgârın nereden estiğinin gayet iyi farkında olan Türk politikacılar için hiç de büyük bir sürpriz değil. Öte yandan, Alman Sosyoloji Kuruluşu Marshall Fund’un verilerine göre, Türk Halkı’nın yarısından fazlası Doğu’ya odaklanmanın ülke menfaatleri açısından daha iyi olacağını düşünüyor. Tabi bu noktada akıllara hemen bir soru geliyor: ‘Doğu hakkında konuştuğu zamanlarda Ankara’nın asıl söylemeye çalıştığı şey ne?’

Türkiye kısa bir zaman önce ‘diyalog ortağı’ statüsünde Şanghay İşbirliği Örgütü’ne kabul edildi. Artık Türkiye için öncelikle enerji alanında olmak üzere, söz konusu örgütün büyük çaplı projelerine ve programlarına doğrudan katılma imkânları ortaya çıkmaktadır. Fakat Suriye meselesindeki pozisyonu, Türkiye’yi, ŞİÖ’nün iki büyük ortağı olan Rusya ve Çin’den daha farklı bir noktaya taşımış ve bu ülkenin Asya’ya yapacağı ekonomik ve ticari atılımların ufkunu tabiri caizse daraltmıştır.

İçinde bulunulan konjonktürde, Türkiye için alternatif bir ekonomik perspektif olarak da Ortadoğu ülkeleri karşımıza çıkmakta. Fakat Arap Yarımadası’nda bulunan bu ülkelerin şu an için ihtiyaç duyduğu ileri teknolojiyi Türk ekonomisi karşılayacak durumda değil. Uzman Gökhan Bacık, Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde Türkiye’nin lider bir rol üstlenmek suretiyle, bu ülkelerin ekonomik kalkınma süreçlerinde etkin bir şekilde yer alabileceğini, yollar, evler, hastaneler ve yeni okullar inşa edebileceğini yazıyor. Fakat bunun için ekonomi ve politika arasında güvenli bir denge kurulması ve bu dengeye uygun politikalar izlenmesi gerekir. Her şeyden önce, Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerdeki tüm politik taraflarla açık bir diyalog süreci kurma ve devam ettirme yeteneğine ve hazırlığına sahip olmak gerekir. Fakat son Mısır örneğinde de olduğu gibi, Türkiye bu konularda her zaman başarılı olamamakta.

Tabi tüm bu gelişmelerin yaşandığı bir ortamda, tam manası ile Batılı ya da Doğulu bir ülke olamamak da Türkiye için rahatız edici bir unsur vasfını taşımaktadır. Ayrıca son zamanlarda ortaya çıkan bazı işaretler, Batı’nın İran üzerindeki ambargoyu adım adım kaldırmaya başladığını göstermektedir. İran’ın sahip olduğu olağanüstü potansiyel düşünülürse, ambargonun kalkması, bu ülkeyi hızla Ortadoğu’nun yeni bir çekim ve rekabet merkezi haline getirecektir. Bu noktada, Ankara’nın dış politika konusunu ciddi bir şekilde gözden geçirip ele alması gerekmektedir. Dış politikanın Türkiye ekonomisini zayıflatmaktan ziyade güçlendirecek perspektifleri içermesi Ankara’nın öncelikli hedefi olmalıdır. Bu da ancak ve ancak politika ve ekonomiyi birbirinden ayrı tutmayı öngören formülün Türkler tarafından benimsenip uygulanması ile gerçekleşecektir kanaatindeyim. (Rus Devlet Radyosu)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —