• BIST 100

    10276,88%0,67
  • DOLAR

    32,34% -0,07
  • EURO

    34,74% 0,06
  • GRAM ALTIN

    2390,37% -0,26
  • Ç. ALTIN

    3880,65% 0,07

Dünya Düzeninin Çöküşü Mü?

Dünya Düzeninin Çöküşü Mü?

Görünen o ki Moskova, çok-kutupluluğa hazırlıklı değil; keza 19.yüzyılda Rus şansölyelerin oldukça iyi bildiği temel kuralını henüz kavramamış: Diğer güç merkezleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmek üzere münferit konularda ta

 

Hem Rusya´da hem de yurtdışında, Ukrayna krizinin 1990´lı yılların sonunda ve hatta çok daha öncesinde -1945 yılında II. Dünya Savaşı´nın bitiminin ardından- Soğuk Savaş´ın bitiminin ardından kurulan uluslararası ilişkiler sistemini zedelediğine dair yaygın bir kanı söz konusu. Bu kanı, çarpıcı benzerliklerle destekleniyor.

Ardından, ihtilaf konusu; Sovyetler Birliği ile ABD arasında savaş sonrası Avrupa´nın bölüşülmesi oldu. Şimdilerse, Sovyet-sonrası bölgede ve Rusya´dan sonra ikinci en büyük ülke olan Ukrayna´da nüfuz mücadelesi söz konusu. Geçmişte jeopolitik çatışma, komünizm ile kapitalizm arasında uzlaşmaz ideolojik çatışma ortasında gerçekleşmişti. Şimdiyse, yirmi yıllık unutuşun ardından, ideolojik hizipleşme yeniden gündeme geldi – bu kez Rus muhafazakarlığın ruhani değerleri ile Batı liberalizmi arasında (aynı cinsiyetten evliliklerle, uyuşturucu ve fahişeliğin yasallaşması ve esnafça bireyselcilikle bağlantılı olarak). Bu birliktelik, büyük güç duygusunun daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde artması ve Rusya´da Stalinciliğin kötücül bir şekilde yaygınlaşmasıyla daha da güçleniyor. ABD´nin kapitalizm-öncesi ülkelere Amerikan tarzı özgürlük ve demokrasi değerlerini ihraç ederken güttüğü sorumsuzca politika da buna eklemleniyor.

Bugün, küreselleşme ve bilgi devriminin belirleyici olduğu 21.yüzyılın başlangıcında dünyanın 20.yüzyılın ilk yarısı ve hatta 19.yüzyıla özgü jeopolitik savaşlara ve toprak gasplarına geri döndüğü net bir şekilde görülüyor. Gerçekten de şu anda paramparça olan dünya düzeni mükemmel olmaktan çok uzak. Rusya´nın ise, diğer birçok ülke gibi bu konudan sızlanmak için haklı gerekçeleri var. Bununla birlikte, bundan sonraki dünya düzeninin daha iyi olacağı da net değil. Ve şu anda yok olan dünya düzeninin özünün ne olduğu ve niçin yeni bir Soğuk Savaş biçiminin mümkün olduğu da net olmaktan uzak.

BİR SOĞUK SAVAŞ DÜNYASI VE DÜZENİ Mİ?

Uluslararası ilişkiler sistemi, uluslararası hukuk ve kurumları temel almıyor; büyük uluslar, onların ittifakları ve ortak çıkarları arasında bir güç dağılımı ve dengesine dayanıyor. Uluslararası hukuk ve mekanizmalarının ne kadar etkin ve uygulanabilir olduğunu belirleyen de tam olarak bu durum… İkinci Dünya Savaşı´nın bitiminin ardından gelen dönem, bunun en canlı örneği oldu.

O dönemlerdeki dünya düzeni, Yalta, Potsdam ve San Francisco´da 1945 yılında muzaffer olan ülkelerin vardığı anlaşmaları temel aldı. Anlaşmalar, Alman, İtalyan ve Japon imparatorlukların çöktüğü Avrupa ve Uzak Doğu´daki sınırları çizdi; Birleşmiş Milletler´i kurdu ve birçok savaş sonrası meseleyi çözdü. Buradaki ana fikir; büyük güçlerin barışı birlikte koruyacakları ve uluslararası anlaşmazlıkları ve çatışmaları, yeni bir dünya savaşını önlemek üzere BM Şartı temelinde çözecekleriydi. Ancak, bu dünya düzeni hiçbir zaman inşa edilmedi –SSCB ile ABD arasında Avrupa´da, ardından da dünya çapında bir çatışma ortamında derhal paramparça oldu.

Sovyet ordusundan özgürleşen Orta ve Doğu Avrupa´da, Sovyetler Birliği birkaç yıl içerisinde sosyalist bir rejim kurdu ve kitlesel baskılara başladı. Bu durum, karşılığında birçok Batı Avrupalı ülkedeki komünist hareketin bastırılmasına yardımcı olan ABD´yi öfkelendirdi. Almanya´daki işgal bölgeleri, devletlere dönüştü – Federal Almanya Cumhuriyeti ve Alman Demokratik Cumhuriyeti. NATO´nun kurulması ve Batı Almanya´nın NATO´ya alınması karşılığında Varşova Paktı kuruldu. Zaman içerisinde çatışan taraflar barış dönemleri için benzersiz güçte kuvvetler konuşlandırdılar ve Alman sınırının içine her iki tarafa binlerce nükleer savaş başlığı yerleştirdiler.

Alman Demokratik Cumhuriyeti ile Polonya (Oder-Neisse hattı), Batı ve Doğu Almanya, Sovyetler Birliği´nin Baltık devletleri etrafındaki sınırları arasında Avrupa´nın önemli sınırları Batı´da yasal

olarak tanınmadı: ilk durumda, 1970 anlaşmalarına kadar, ikinci durumda 1973 yılına kadar, üçüncü durumda da asla tanınmadı. Batı Berlin´in statüsü, birçok tehlikeli krizin kaynağı oldu (1948, 1953 ve 1958 yıllarında). 1961 yılı Ağustos ayındaki Berlin krizi sırasında Sovyet ve ABD´li tanklar birbirlerine oldukça yakın bir noktaya geldiler ve bu durum neredeyse SSCB ve ABD arasında silahlı bir çatışmaya yol açtı. Berlin meselesi, ancak 1971 yılındaki anlaşmalarla çözülebildi. Soğuk Savaş, BM Güvenlik Konseyi´ni felce uğrattı ve kurumu uluslararası barış ve güvenliği koruyan bir kurum olmaktan propaganda polemiklerine yönelik bir foruma dönüştürdü.

Yazının devamı için  http://asam.org.tr/dunya-duzeninin-cokusu-mu/



17° / 11.3°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor