Düzce ve Çevresinde Atlı Göçebe Bozkır Medeniyetinin İzleri

Düzce ve Çevresinde Atlı Göçebe Bozkır Medeniyetinin İzleri

Bozkır Kültürü, M.Ö bin başlarında Eurasia bozkırlarında İskitlerle başlatılan bir kültürdür. Bozkır kültürü Altay yaylalarında Proto-Türkler tarafından ortaya konulmuştu. Kültürün teşekkül çağı, sosyal yapısı, devlet, ül

 

Yaşar Kalafat

Bu çalışmada, içeriğine dair kısa bilgi verilen Göçebe Bozkır Kültürü´nün Anadolu´daki izlerinin neden arandığı açıklanmakta, Düzce bölgesinin konu ile ilgisini açıklama adına da bölgenin etno-sosyal yapısına dair tanımlamalar yapılmaktadır.

Bozkır kültüründen seçilmiş kültür kodlarının bölgede aranılmasına geçilmeden evvel, bölge halklarından; Anadili Lazca, Abazca, Gürcüce, Çerkezce, Boşnak, Tatar ve Türkçe olan halkın inanç kültürüne dair Kuzey ve Güney Kafkasya ve Anadolu´nun muhtelif yörelerinde yapılmış çalışmalara dair tanıtıcı bilgi verilmektedir.

Böylece Anadolu kültürel kimliğinin halk kültüründen hareketle tanımlanmasında, inanç katmanlaşması ve kültürel sentezlerde, Anadolu´ya Kafkasya üzerinden taşınan Altay inanç kültüründe, farklı ana dilli Anadolu haklarının yerleri ve rollerine işaret edilmeğe çalışılmıştır.

Bozkır Kültürü, M.Ö bin başlarında Eurasia bozkırlarında İskitlerle başlatılan bir kültürdür. Bozkır kültürü Altay yaylalarında Proto-Türkler tarafından ortaya konulmuştu. Kültürün teşekkül çağı, sosyal yapısı, devlet, ülke, halk, hükümranlık anlayışı, siyasi, adlî, ordu ve din yapısı incelenmiştir. Dinî hayat; Totemcilik, Şamanizm, tabiat ve atalar kültleri bakımından irdelenmiş ve Gök Tanrı Dinin bu kültürdeki yeri belirlenmiştir. Ayrıca bu kültürün iktisadî, edebî hayatı da incelemiştir[3]Bu kültürün günümüze gelen uzantılarının tespiti, yaşanılan kültürün bu kültür ile olan yakınlığın tespiti bakımından önem arz etmektedir. Biz bu kültürün Kafkasya coğrafyasını da kapsadığını düşünüyoruz. Anadolu´da yaşamakta olan Kafkas halklarının bu Kültürü Anadolu´ya taşıyanlar arasında olduğu kanaatindeyiz. Bu görüşümüzü Düzce halk kültüründen bilhassa halk inançları kültüründen hareketle örneklemek istiyoruz.

Birkaç bin yıllık bir geçmişin getirdiği inanç tabakalaşmasını aralayarak, geçmiş ile günümüzü ilişkilendirmek hiç de kolay değildir. Bölge halk inançları kültürü, doğal olarak başka dinlerden de inanç geni almışlardır. Bunun için bölgede yaşamış dinlerin sistematiklerinin ele alınıp, halk inançlarında varlıklarını sürdüren inanç tespitlerinin bu sistemlerdeki yerlerine bakılabilir, diye düşünüyoruz.

METİN:

Güngör Uras´ın[4], İlhan Genç-Çiğdem Sütcü-Hilal Zengin´in[5], İsmail Yaşayanlar´ın[6], Faruk Ermemiş´in[7] Sibel Küçükküllahlı´nın[8], Adem Kara´nın[9], Burhan Türkseven´in[10], Fehmi Yetim´in[11] çalışmalarında doğrudan veya dolaylı verilen bilgilerden Düzce´de Lazca, Abazca, Gürcüce, Çerkezce, Boşnakça, Tatarca ve Türkçe anadilli halkların yaşadıkları takip edilebilmektedir.

Bu toplumlardan anadili Çerkezce olan halkla ilgili bizim ilk çalışmamız Kayseri Çerkezlerinin halk inançlarına dair oldu.[12]  Bunu izleyen aynı toplumun halk kültürü ile ilgili çalışmamız Kars-Sarıkamış Oset ve Çerkezlerine dair oldu.[13] Karaçay-Çerkeski ve Kabartay-Balkar Türk halk inançları çalışmamızı ise Kuzey Kafkasya´da gerçekleştirdik[14]. Lazlarla ilgili ilk çalışmamızı Doğu Karadeniz´de[15] ana dili Lazca olanlar arasında ve ikinci olan çalışmamızı Ankara yaptık[16].Gürcü halk inançlarını da Tiflis´te [17]Batum´da[18] iki ayrı çalışmada inceleme imkânı bulduk. Tatar halk inançlarını Kırım´da,[19] Romanya´da[20] ve Altaylar´da[21] inceleme imkanı bulduk. Boşnak halk inançlarına dair farklı çalışmalarımız oldu[22]. Düzce halklarından halk inançlarına en az hulul edebildiğimiz halk kesimi Abhazlar ve Gürcülerdir[23].

Anadolu Kuzey Kafkasya halklarının sürdürülebilen kültürel değerleri daha ziyade halk musikisi ve halk oyunları ile kısmen de halk mutfağıdır. Ahlat ve Muş Çerkezlerinin kültürel değerleri Sarıkamış´ta olduğu gibi tamamen kaybolmamış birlikte yaşanılan komşu halkların kültürlerinden etkilenip onları etkilemek suretiyle adeta onlarla paylaşılmıştır. İnceleme imkânı bulduğumuz Çerkez halk kültürü üç nesil evveli itibarı ile tükenmeğe başlamıştır. Kuzey Kafkasya´da alan çalışması yaptığımız Çerkez aileler arasında müzik ve halk oyunlarından maada yaşayan özgün bir kültürel değere pek rastlamadık. Türkiye´de Kuzey Kafkasya´daki derlemelerde bu kaybın önlenmesi çalışmaları başlatılmış, ancak alınan mesafe halk dernekleri ve fakültelerdeki bölümlerde araştırma konusu olmaktan ileri gidememiştir. Türkiye´de bu alanda yapılan çalışmaların önündeki engel, boyar bazında dil sayısı yoğunluğu ile kalmayıp, halk inançları kültürlerinde de ciddi farklılıklar vardır. Antep Çerkezlerinde damadın eşi olacak adayı kaçırma suretiyle evlenmesi bir kahramanlık olarak görülürken, Sarıkamış Çerkezlerinde kaçarak veya kaçırılarak evlenen kızı ailesi evlatlıktan ret edebilmektedir.

Kafkas halklarının ciddi bir mitolojik ortaklığı vardır. Beher kesimin özel mitolojik söylenceleri olmalarına rağmenMart Destanı Çerkezlere ait olmakla beraber bir anlamda adeta yöre halklarının ortak destanı konumundadır.

Kafkasya´nın az sayılı çok halklı bir toplum olması ve bu yapıdan beher halkın kendi mitolojik geçmişini inşa etmeğe çalışması, alanda çalışma yapanları yanlış metot seçimine yönlendirmektedir. Kafkas Halklarının mitolojik geçmişleri farklılıktan çok aynılık arz eder. Bu itibarla farklı uzak geçmişin değil, ortak yakın ve uzak geçmişin gün ışığına çıkarılması önem arz etmelidir.

Batılı araştırmacılar Kafkas halk inançlarını yazıya yansıtırlarken tespitlerini çok kere kendi dini terminolojileri ile anlatmışlar ve ciddi hatalar işlenmiştir. Tanrı ile tanrısalın karıştırılması, Kafkas halklarının çok tanrılı bir dönemden geçtikleri şeklindeki yanılgılara yol açabilmiştir.

Kafkas halklarının kültüründe yaşamakta olan su kültü, ateş kültü, dağ kültü, ağaç kültü ortak mitolojik geçmişten hareketle izah edilebilmektedir. Bu kültlerin Eski Türk İnanç Sistemi ile örtüşmeleri, cemadat, nebatat ve hayvanata ait bu inançların oluşturduğu kültlerin muhakkak bozkır medeniyeti ile ilişkilendirmesi şüphesiz tek izah şekli değildir. Ancak halk inançlarında yaşamakta olan mevcut veriler daha ziyade çok uzak geçmişteki ortaklığa işaret etmektedir. Bu noktanın açıklık kazanması için ciddi metotlu uzun soluklu alan çalışmalarının yapılması gerekmektedir. İlk adım YÖK kayıtlarından hareketle yöre halk kültürüne dair yapılmış lisansüstü çalışmaları ile bir arşivin oluşturulması olabilir. Bu adım Düzce bibliyografyasının ilk adımı da olabilir.

Çerkez tanımlaması Anadolu Türk kültüründe farklı şekillerde algılanmıştır. Uzun süre Anadolu´da yaşayan Kuzey Kafkasya halklarından ana dili Türkçe olan halka da Çerkez denilmiştir. Karaçaylar, Balkarlar, Kumuklar, Nogaylar gibi Turanî kavimler de Çerkez kapsamında algılanmıştır. Giderek İbero Kafkas ve Hint Avrupa grubuna mensup olan ana dilleri farklı olsa da Turanî olanların dışında kalan bütün Kuzey Kafkasya halkları için Çerkez tanımı yapılmıştır.  Bu ikinci tanımlama şekli Fransız görüşü olarak bilinir. Bu tanımlamaya göre Çeçenler, İnguşlar, Osetler, Lezgiler, Dağlılar ve benzerleri Çerkez olarak bilinmişlerdir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Türk aydını Kuzey Kafkasya halklarını daha yakından ve daha sağlıklı tanıma imkânı bulmuştur. Sayılan halkların farklı anadilli halklar oldukları, parlamento ve başkentleri ile farklı siyasi-idari yapılanmaları oldukları gibi hususları görebilmişlerdir.

Osetya´nın güneyi Gürcistan´da Lezgi[24] Yurdunun güneyi de Azerbaycan toprakları kapsamındadır. Düzce´de Kafkasya halklarından Lezgi, Oset, Kumuk, Nogay, Dağlı, Karaçay, Balkar gibi toplulukların varlığına dair sağlıklı bir bilgiye sahip değiliz.

Yılmaz Öztuna´nın tespitlerine göre Osetlerin % 20-25´i Turanı bir kavimdir. Macar Devlet kurucu hanedanı Arpatlar bu açıklamaya göre köken olarak Türk´türler.

Anadolu iskân tarihinde halklar dinleri ve dilleri bakımından ciddi bir karışım yaşamışlardır. Anadolu´da Oğuz Türklüğü sahne almadan yaklaşık 200 yıl evvel Hıristiyan Kıpçak Türkleri ile Müslüman Oğuz Türkleri arasında ciddi din savaşları yaşanmıştır. Çıldır Atabekleri bölgelerinde 300 yıl hüküm sürmüş Gregoryen Kıpçak Türkleri idiler. Bir kısım Hıristiyan Kıpçaklar İslamiyet´i kabul ederlerken, bir kısmı da Gregoryen mezhebi ağırlıklı olmak üzere Hıristiyanlaşarak Gürcücilik ve Ermenicilik içerisinde erimişlerdir. Hıristiyan Gürcistan ve Ermenistan Türkleri arasında ayrıca İslamiyet´e geçişler de olmuştur. Bu tarihi süreç yok sayılarak birlikte yaşanılan Anadolu halklarını bu arada Düzce halkını kimliklendirmek pek sağlıklı olmayacaktır.

Anadolu´da halk inançlarının İslamiyet´ten evvelki döneme ait kültür genlerinin aranılması, Altaylar-Uluğ Türkistan Kafkasya inanç göçü hattı[25], Uluğ Türkistan-İran inanç göçü hattı[26] ve Körfez coğrafyası-Güneydoğu inanç göçü hattı[27] yok sayılarak sağlıklı tanımlanamaz.

Kafkasya üzerinden Ortadoğu´ya inen halklardan Kürtler den de çok az miktarda da olsa Düzce´de yaşamaktadır[28]. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kürtleri tek tipleştirmeye asimilasyona karşı olduklarından hareketle, 1980´lerden sonra siyasi ve ideolojik mücadelelerini silahlı harekete dönüştürmüşler, kısa süren ateş kes döneminden sonra, mücadelelerini emperyalizm güdümünde ulusal kurtuluş hareketine dönüştürmek istemektedirler. Son tahlilde emperyalizmin desteği yön ve şekil değiştirince, anadili Kürtçe olan halkın üzerindeki silahlı baskıları bölge halkının da tepkisine yol açmaya başlamıştır.

Geçmişte Düzce´de, Çerkezler, Abhazlar, Gürcüler, Selanik Göçmeleri, Boşnaklar ve diğerleri arasında, evliliklerde uyumsuzluk olabileceğinden hareketle bir çekince olurken, şimdilerde bu sınırlama tamamen kalkmıştır[29].

Anadolu´ya kuzey Kafkasya´dan gelen göçler sadece kuzey doğu Anadolu veya Karadeniz üzerinden olmamış Balkanlar üzerinden de Anadolu bu coğrafyadan ciddi göç almıştır. Zira Kuzey Kafkasya´dan Osmanlı devletine yapılan göçü devlet ilkin Balkanlar´a iskân etmiştir. Balkanlar çekilen son sınır olarak planlanıyor, boşaltılması düşünülmüyordu. Böylece bir kısım Kafkas halkı Anadolu´ya bu göçle gelmiş oldular. Düzce Boşnakları ile Düzce Çerkezlerinin Düzce´ye geliş tarihleri, dönemleri ve güzergâhları bu noktayı aydınlatabilir.

Akyazı-Selanik Göçmenleri arasında düğün okuntusu olarak kare veya dikdörtgen şeklinde hazırlanmış, üzeri haşhaş tohumu ve yumurta ile süslenmiş ekmekle yapılırdı. Ekmek bu toplumda da saygı duyulan kutsal kabul edilen bir taamdır. [30]

Okuntu olarak düğünlerde ekmek götürme uygulaması Anadolu Türk kültür coğrafyasının diğer kesimlerinde de görülür. Ekmek Türk kültürlü halklarda bereketin, kutsalın simgelerindendir[31].

Akyazı Selanik göçmenlerinde, gelin baba evinden çıkarken al kuşak bağlanır. Kuşağı anne veya baba değil aileden itibar edilen bir büyük bağlar[32]. Al kuşak, al yazma, al kına takımı, al kurdele, al tabut şeridi Türk renk kültüründe koruyuculuğun rengidir. Al karısına karşı al renk koruyu olarak kullanılır.[33].

Akyazı Selanik göçmenlerinde, gelin sandığının eşikten çıkarılmasında kapı tutulur kapı parası alınır. Sandığın üzerinden kalkılmaz sandık parası alınır.[34]

Gelin alayının önünün kesilmesi ve geline ait eşyaların alınmasının önlenilmesi Türk kültürlü halklarda sık görülen bu uygulamadır. Böyle hallerde yapılan ödemeler bir nevi saçıdırlar. Derinliklerinde geleneksel inançların izleri vardır[35].

Sarıkamış Çerkez ve Osetleri´nde kız evi oğlan evinden başlık parası almaz, ancak Ana Hakkı veya Süt Hakkıolarak ve pazarlık konusu yapılmayan bir ödeme ve daha ziyade hediye alınır. Oğlan evi çeyiz olarak işlenecek örtü, yaygı türü eşyaların kumaş ve ipliklerini temin eder kız tarafı onların dikilip işlenmesini üstlenir. [36].

Açmalar köyü Gürcüleri´nde gelin almaya her tarafı örtülü içerisi görünmeyen öküz arabası ile gidilirdi. Arabayı taşıyan öküzlerin kulaklarına ziller takılırdı. Araba yol boyunca durdurulur damattan para alınırdı. Gelin yeni evinin eşiğinden içeri girerken ayaklarına doğru bir tasla su serpilirdi. Gelin, hayır işe şeytan karışmasın diye iki tarafınabıçak saplanmış kapıdan içeri girerken arabadan indirilirken ilahiler okunurdu.[37]

Halk inançlarında gelinin kem gözlerden sakınmak için bir süre saklanması uygun bulunur ve damat tarafından gelinlik giyildikten sonra zamanından evvel görülmesi sakıncalı görülür[38]. Öküzlerin kulaklarına ziller takılması şeklindeki uygulama ile ilk defa karşılaşılmıştır. Gelin kofiklerine takılan pullar ve zilciklerle kara iyelerden korunmak istenildiği şeklinde değerlendirmelerin yapıldığı bilinmektedir. Kulağa takılan zillerle de aynı amaç güdülmüş olabilir. Zira hayvanların boynuna takılan çanlarla sadece nerede olduklarının tespiti amaçlanmamakta o sesi duyan haşerenin kaçması da sağlanmış olmaktadır.

Kırım Türklerinde evlenecek çiftlerden erkeğin kızdan az da olsa sosyal statü bakımından ileri olması istenirdi. Geline verilecek kaplı yorganın iliklerinin aile hayatında mutlu olan bir kimse tarafından yapılması istenirdi. Kapı parası vesandık tutma parası bu toplumda da vardı[39].

Bu toplumda kına gecesinde kızlar ve erkekler farklı taraflarda otururlar kına ortada kıyılır. Geline giydirme, süsleme işlerinde mutlu bir yaşamı olan kimsenin yapması istenirdi[40].

Gelinin hizmetinde bulunacak kimsenin uğurlu kimse olmasının aranması geleneksel inanç sistemindeki kişioğlu kültü kapsamında incelenebilir. Sistemde dul kadın, birden fazla evlilik yapmış kadın, çocuğu olmayan kadın için uğursuz olduğu gibi bir inanç yaşanmıştır[41].

Abhaz düğünlerinde kapıda görevlendirilen bir kimse getirilen hediyeleri kimden getirildikleri ile birlikte kaydını tutarmış, daha eski dönemlerde ise hediyeler sesli olarak tanıtılırmış[42]. Bu uygulama sesli duyurma şekli ile halen Anadolu Türk kültür coğrafyasında yaşamaktadır.[43]

Düzce´de yaşayan topluluklar arasındaki sünnet, ölüm, bayram gelenekleri, asker uğurlama, Hıdrellez, nevruz, yılbaşı, yağmur duası geleneklerinde zamanla bir ortak uygulama şekli oluşmuştur[44].

Oldukça ayrıntılı inceleme imkânı bulduğumuz Sarıkamış´ın Hamamlı, Bozat, Yukarı Sarıkamış Çerkez ve Oset´lerinin halk inançlarında Bozkır Medeniyetinin halk inançlarına dair daha bariz izler bulabildik. Şimdilerde pek kalmamış olmakla birlikte Kişioğlundan er kişinin kadın kişi yanındaki itibarı çok daha fazladır. Bu itibar inanç içeriklidir. Erkek tarafından küçük bir kız çocuğuna dair gelin gelinlik yapar o oturmadan oturmaz ve o her odaya girdiğinde gelin muhakkak ayağa kalkar. Ayrıca güçlü bir Ata Kültü vardır. Bir anne veya baba yaşları kaç olur ise olsun, aile büyüklerinin yanında çocukları sevemez onlarla ilgilemez. Bu tür haller günah seviyesinde ayıp olarak algılanır[45].

Yörenin Kuzey Kafkasya kökenli halkındaki inanca göre kadın kişi cenaze cemaati ile mezarlığa gitmez.

Bu toplumda Bozkır Medeniyeti inanç kültürünün bir nişanesi olarak kabul edilen kara iyelerle ilgili inançlar vardır. At Binen Cin olarak bilinen Anadolu halk kültüründe de çok yaygın olan varlık bu toplumca da bilinmektedir.

Yılan´ın bu toplumda bir dönemin ongunları arasında olabileceğine dair de emareler vardır. Yılan sözü geçecek ise bilhassa geceler birileri tarafından çekiştirildiklerine inanılır, “gıyap edenlerin boğazına aksın”

denir. Yılan denilmez,yerde sürünen denir.

Gök gürleyince kelimeyi şahadet getirilir ve demir ısırılır, pencerelerden uzak durulur. Cemadat, nebatat ve hayvanatla ilişkilendirilmiş isim koymak özellikle bir dönem çok yaygındı. Demir, Demir Polat, Kaya, Dağhan, Özdemir, Aslan Bek gibi isimler koyulurdu. Bu toplumda da kız çocuğu artık istenmiyor ise gayp âlemine son kız çocuğuna Songül ismi verilerek mesaj verilmek istenirdi. İslam´da gaybı sadece Allah bilir.

Bu toplumda da erkek çocuğu yaşamayan aile çocuğuna yaşar inancıyla, yaşar ismini koyardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu toplumda Turan, Türkan gibi isimler sık görülürken şimdilerde daha ziyade Canbek, Canset, Cankat, gibi isimler yaygındır. Bu isimler sempatik ilişkiler onucu anadili Türkçe olan halkta da görülmeğe başlanmıştır. Aynı etkileşimi Kafkas mutfağının yansımalarında da görmekteyiz. FıççınVelibah gibi Çerkez ve Oset, Gılnış/Cerdingişgibi Çeçen yemekleri anadili Türkçe olan halkın da mutfağına girmiştir[46].

Göçün ilk yıllarında Ak Dağ bu toplumun mevsimlik ziyaretleri ile kutsadığı bir mekândı[47].

Helva ve pişi pişirmek suretiyle cenaze ve kutlu gün ve gecelerde koku çıkarmak inanç ve uygulaması Sarıkamış yöresi Kafkas kökenli halklarda da vardır. Bu kokunun geçmiş ruhların canına değeceğine, onları mutlu edeceğine inanılır[48].

Keza ateşin de bir ruhu olduğu onun kirletilmemesi ve su ile söndürülmemesi gerektiğine inanılır. Çocuklar ateşe çiş ettirilmez. Kaynatılırken taşan sütün ateşin payı/ateş hakkı olduğuna inanılır.

Bu toplumda kına gecesi yapılmazdı. Gelinlerin çeyiz yazma veya sergilemesi gibi uygulamalar da yapılmazdı. Gelin Kırk Gün odasından dışarı çıkmaz damat keza kırk gün sabah erkenden evinden çıkar akşam hava kararmadan evine girmez. Yeni evlenmiş olmak yeni evli olmak adeta saygı adına saklı tutulurdu ve bunun derinliklerinde ayıpla günahın birlikteliği vardı. Bu tür hallere uyulması binin bereketin kaçmaması büyüğün küçüğün ayıbını bilinmesi adına önemli idi.

Anne ve bebeği için doğumun kırkıncı gününde muhakkak Kırklama yapılır. Sarıkamış´ın Oset, Çerkez, Çeçen ve çok az sayıdaki Lezgi´lerinde de Aşerme/Yerikmele inanç ve uygulaması vardır. Bebek bekleyen anne adayının canı bir yiyecek çekebilir onun teminin gerektiğine ihmalinin sakıncalarına inanılır[49].

SONUÇ:

Bozkır kültürünün Düzce´de inanç izlerini aramak maksatlı bu çalışmamızdan amaçlanan hâsıla yüzde yüzlük bir randımanla tamamlanamamıştır. Konunun içerisinde girildikçe alınabilen hâsılanın doğal olduğu görülmüştür.

Zira;

Düzce halk inançları kültürüne dair yeterince malzeme şimdilik bulunamamıştır. Bu konuda maalesef şimdilik tarafımızca Düzce için yapılmış bir alan çalışmamız da yoktur. Bu konuda yapılmış mastır ve doktora tezlerine şimdilik ulaşılamamıştır.

Bölgenin dinî tarihini ve onların sistematiğini bir çalışma ile ilk çalışma ile ve şahıs çalışması ile masaya yatırmak da hayati öneme haiz iken, kolay bir iş değildir.

Bununla birlikte, bölgenin etno sosyal yapısı, bu çalışma ile halk inançları bakımından bir karşılaştırmaya tabi tutulabilmiş, Bozkır Kültürünün halk inançları sistematiğindeki yerlerine az-çok işaret edilebilmiş, tespiti yapılan hususlar sıralanmış ve bu münasebetle konu ile ilgili yapılmış diğer çalışmalar bildiri metnine taşınabilmiştir.

[1] 6–8 Kasım 2016 tarihleri arasında Düzce belediye Bakanlığı ve Düzce Üniversitesi´nce yapılan Düzce Kültürü Sempozyu´a bildri olarak hazırlanmıştır.

[2] Dr., yasarkalafat@gmail.com www.yasarkalafat.info  Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi

[3] İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1977 halk inançları kültürü

[4] Güngör Uras, “1940´ların Düzce´si”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye Kitabevi, s. 24–28

[5] İlhan Genç-Çiğdem Sütcü-Hilal Zengin, “Göçlerle Yurt Olan Şehir Düzce”,  Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi, s. 83–96

[6] İsmail Yaşayanlar, Kafkasya Göçmenlerinin Yolculuğu ve Düzce´de İskânı (1857-1914), Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi,  s. 102-122

[7] Faruk Ermemiş, Kafkasya Göçmeni Düzceli İlim Adamı Muhammed Zahid Kevserî´nin yetiştiği Sosyo-Kültürel Çevre ve Bu Çevrenin Tarihsel Arka Planını Anlama”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi,s.122-131

[8] Sibel Küçükküllahlı, “1950-1960 Döneminde Düzce´de Gündelik Hayat”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi,s. 131-139

[9] Adem Kara, Kafkas Göçmenlerinin Yeni Yurtlarında Karşılaştıkları Sorunlar”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi,s. 131-139

[10] Burhan Türkseven, “Efteni İmamlar Köyünden Gölyaka İlçesine: Geçmişten Bugüne Gölyaka´nın Soysal ve İktisadi Gelişimi”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye Kitabevi,s.159-172

[11] Fehmi Yetim,”Osmanlı´dan Cumhuriyet´e Geçiş Sürecinde Düzcede Sosyal ve İdarî Sorunlar”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye Kitabevi,s.182-188

[12] Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları III-IV, Tatarlar Hakaslar, Karakırgızlar, Boşnaklar, Acarlar, Edigeler, Albanlar, Gregoryanlar, Romanya, Şumnu-Burgaz, Gürcistan-Karaçöp, Kıbrıs, Rodos, Tacikistan, Suriye Türkleri, Berikan yayınları, Ankara, 2006

[13] Yaşar Kalafat, Kırım – Kuzey Kafkasya / Sosyal Antropoloji Araştırmaları (Kırım — Dağıstan-Kuzey Kafkasya Gezi Notları ve Türk Halk İnançları) Ankara 1999

[14] Y.Kalafat-U.Tavkul, Karaçay-Balkarlar Tarih Toplum ve Kültür, Ankara 2003 (Derleme)

[15]Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları IX-X, Makedonlar, Arnavutlar, Torbeşler, Çingeneler, Türkmen-i Sahra, Lazlar, Yörükler, Varsaklar, Çiğiller, Musallalılar, Koçu Babalılar, Çeritler, Berikan yayınları, Ankara, 2007

[16] Yaşar Kalafat-Muhsin Erol, “Anadili Lazca Olan Artvinli Türklerde Halk Kültürü”, Anadolu Halk Kültürü Monografisinden Mitolojik Şifreler I, Ankara, 2015, Berikan, s. 177–225

[17]Güney Kafkasya / Sosyal Antropoloji Araştırmaları, (Kuzey Azerbaycan- Gürcistan Nahçıvan Gezi Notları ve Türk Halk İnançları) Ankara, 2000

[18] Yaşar Kalafat-Muhsin Erol, “Anadili Lazca Olan Artvinli Türklerde Halk Kültürü”, Anadolu Halk Kültürü Monografisinden Mitolojik Şifreler I, Ankara, 2015, Berikan, s. 177–225

[19] Yaşar Kalafat,“Betül Güngör ile” Türk Kültürlü Halklarda Türk Tatar Halk İnançları, Berkan yayınları, Ankara, 2011; Yaşar Kalafat, Cuci Kültür Coğrafyasında Karşılaştırmalı Türk-Mogol Halk İnanmaları,Ankara, 2013, Berikan Yayınları

[20] Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları III-IV, Tatarlar Hakaslar, Karakırgızlar, Bo şnaklar, Acarlar, Edigeler, Albanlar, Gregoryanlar, Romanya, Şumnu-Burgaz, Gürcistan-Karaçöp, Kıbrıs, Rodos, Tacikistan, Suriye Türkleri, Berikan yayınları, Ankara, 2006

[21]Yaşar Kalafat, Altaylar´dan Anadolu´ya Kamizm Şamanizm, İstanbul 2004; Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları V-VI, Hamseler, Horasanlılar, Karabağlılar, Kıpçaklar, Abdallar, Amucalular,Bedreddiiler, Dadaliler/Dedeliler, Kısaslılar, Manavlar, Sıraçlar, Tahtaclar, Karirliler, Çepniler, Karakeçililer, Mutiler/Mutoğulları, Halaçlar, Kazan Tatarları Gregoryanlar, Ortodokslar, Buryatlar, Zazalar, Berikan yayınları, Ankara 2006

[22]Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları III-IV, Tatarlar Hakaslar, Karakırgızlar, Boşnaklar, Acarlar, Edigeler, Albanlar, Gregoryanlar, Romanya, Şumnu-Burgaz, Gürcistan-Karaçöp, Kıbrıs, Rodos, Tacikistan, Suriye Türkleri, Berikan yayınları, Ankara, 2006

[23]Yaşar Kalafat Güney Kafkasya / Sosyal Antropoloji Araştırmaları, (Kuzey Azerbaycan- Gürcistan Nahçıvan Gezi Notları ve Türk Halk İnançları) Ankara, 2000

[24] Yaşar Kalafat, Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları, Dedem Korkut Yukarı Eller, V-VI Lalezar, Ankara, 2008, S. 127–143

[25] Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu´ya İnanç Göçü, Berikan, xııı, Ankara, 2012

[26] Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Orta Asya´dan Orta Doğu´ya İnanç Göçü, Berikan yayınları, Ankara, 2011

[27]Yaşar Kalafat, Batı Türklüğü ve Halk İnanmalarının Mitolojik Kök Hücreleri I, Ankara, 2013, Berikan Yayınları

[28] Mustafa Keskin, “1831 tarihli Düzce Nüfus Sayımı: Düzce´nin Beşeri, Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme”, Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye Kitabevi,s.72-77

[29] İlhan Genç-Çiğdem Sütcü-Hilal Zengin, “Göçlerle Yurt Olan Şehir Düzce”,  Düzce´de Kültür ve Tarih, Editör, A. Ertuğrul, Bursa, 2014, Gaye kitabevi, s. 83–96

[30] İlhan Genç vd. a.g.e

[31]Yaşar Kalafat, “Ağrı Dağı ve Yakın Çevresi Örnekleri İle Türk Kültür Coğrafyasında Ekmek/Nan Kültü”,II.Uluslarası Doğu Anadolu Bölgesi Mutfak Geneksel Mutfak Kültürü ve Van Yemekleri Sempozyumu,Editör Prof. Dr. Oktay Belli, (24-26 Kasım  2010-Van), İstanbul, 2012, s.205-224

[32] İlhan Genç vd. a. g..e.

[33] Yaşar Kalafat, “Türk halk İnançlarında Ak/Ağ-Al” Türk Halk İnançlarında Renkler, Ankara, 201 Berikan, s. 27–65

[34] İlhan Genç vd. a..g.e

[35]Yaşar Kalafat, “Çorum ve Çevresi Merkezli Türk Kültürlü Halklarda Saçı”, Osmanlı´dan Cumhuriyete Çorum Sempozyumu, 23–25 Kasım 2007, Çorum 2008, s. 1139–1149

[36] Yaşar Kalafat “Anadolu Türk Halk Kültüründe Çerkezler” Türk Dünyası Araştırmaları, Ağustos 1997 S. 104 s. 9–29

[37] İlhan Genç vd. a.g.e.

[38]Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü 112 Ankara, 1990

[39]İlhan Genç vd. a .g.e.

[40] İlhan Genç vd. a.g.e

[41]Yaşar Kalafat, “Türk Kültür Coğrafyasında Dul Kadın Kültü”, Aşiretlerimizde Mitolojik Bulgular, Ankara, 2012, s. 67–77

[42] İlhan Genç vd. a g.e.

[43] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü 112 Ankara, 1990

[44] A.g.e.

[45]Yaşar Kalafat “Anadolu Türk Halk Kültüründe Çerkezler” Türk Dünyası Araştırmaları, Ağustos 1997 S. 104 s. 9–29

[46] Yaşar Kalafat, “Anadolu´da Çeçen Türk Mutfağı”, Halk İnançlarında Beslenme, Ankara, 2012, Berikan, s. 321–33

[47]Yaşar Kalafat “Anadolu Türk Halk Kültüründe Çerkezler” Türk Dünyası Araştırmaları, Ağustos 1997 S. 104 sh. 9–29

[48] Yaşar Kalafat, a.g.m.

[49] Yaşar Kalafat, a.g.m.

 

http://yasarkalafat.info/?p=1978



"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Mayis Alizade

Dünya

“TÜRK’ÜN DERGİSİ KIBRIS ÖZEL SAYISI

Avrasya Bir Vakfı Gençlik Merkezi tarafından hazırlanan “Türk’ün Dergisi”nin 3’ncü sayısı yayımlandı.

Türkiye

Suriye denkleminde son durum

Dr. Eray Güçlüer

Dünya

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

Mayis Alizade

Dünya

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

“TÜRK’ÜN DERGİSİ KIBRIS ÖZEL SAYISI

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

"Erdoğan'ın Türkiye'si, herhangi bir büyük devletin yaptığından daha fazla iş yaptı"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

"Cezaevi aracı ring yapıyor, gazeteciler geç kalmasın…"

Emir, demiri keser

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Dünya romanının en isabetli örneklerinden biri 130 yaşında... "Sınırları kapatılmış ölü bir mekan; yel esmez, yaprak kımıldamaz..."

10 Kasım ve Kafkasya jeopolitiğinin değişmeyen doğası

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

Sisli iklim zirvesi

BRICS Zirvesi ve küresel güç dengeleri

Elçibey'in mirası ve Pezeşkiyan'ın seçimi: "Bunları senin namusun için söylüyorum gardaş..."

Prof. Dr. Cemil Hasanlı: Türk Birliği'nden dem vuranlar sadece ses bombası atmayı biliyorlar

MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN AVRASYA BİR VAKFIN'DA 2024 – 2025 DÖNEMİ KONFERANS AÇILINI YAPTI

TUSAŞ'ta sessiz devrim

İlham Aliyev Batı karşıtı cepheyi genişletiyor: Fransa'dan sonra ABD'ye salvolar

AVRASYA BİR VAKFI’NDA YENİ DÖNEM HEYECANI

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

Viktor Şklovski: Siz bizim imparatorluğun 1917 yılında mı dağılacağını düşünüyorsunuz?

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu son yolculuğuna uğurlandı

Poligon komutanı hangi amaçla konuşturuldu?

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Yükleniyor