9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00
DEİK´in Türkiye-AB ilişkileri etkinliğinde konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Faruk Kaymakcı “Hedef tam üyelik” dedi. Emekli Büyükelçi Selim Yenel ise, daha önce AB´ye üyelik adalet ve temel haklar üzerinden ele alınırken şimdi AB´nin şimdi Türkiye´ye ‘Doğu Akdeniz´de uslu dur´ dediğini hatırlattı.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ‘Türkiye-AB İlişkilerinde 2021 Beklentileri´ webinarı düzenledi. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçisi Faruk Kaymakcı katıldığı panelde Türkiye´nin Avrupa Birliği´ne tam üyelik konusunu değerlendirdi.
Kaymakcı hedefin tam üyelik olduğuna dikkat çekerek “Avrupa Birliği´nin bizi üye yapmama konusunda bazı çekinceleri var, haklı ya da haksız sebepleri de olabilir. Ama bizim de bir türlü üye olma gereklerini yerine getirme konusunda saygın bir politika izleyememe gibi bir durumumuz da var. Bunu kabul etmemiz lazım ki Türkiye´nin bunu başardığı dönemler de oldu. Yapılması gereken bu dönemlere dönmek. Türkiye Avrupa Birliği´ne yarın üye olacak değil, Türkiye Avrupa Birliği´ne üyelik koşullarını yerine getirdiği zaman tam üye olacak. Dolayısıyla o günkü Türkiye de bugünkü Türkiye olmayacak. Stratejik ortaklık, özel ilişki, ayrıcalıklı ortaklık birçok kavram duyduk. Biz bunlara karşı değiliz. Biz bunlara sadece ‘tam üyelikten vazgeçin´ denilirse eğer, biz buna karşıyız. Çünkü hedefimiz tam üyelik” diye konuştu.
‘Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konuları sadece ilişkileri değil, AB´nin stratejik vizyonunu da belirleyecek´
Avrupa Birliği Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay Türkiye ile AB arasındaki Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorunlarının yalnızca ilişkileri değil, AB´nin stratejik vizyonunu da belirleyeceğini söyleyerek “AB Kovid-19 salgınını, kural temelli uluslararası sistemin eksikliklerini ve karşılaştıkları tehlikeleri, kural temelli uluslararası sisteme bağlılığın gereğini ortaya koyduğu gördü. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs ile bunun bağlantısına geldiğimiz zaman, kural temelli uluslararası sistemin ana unsuru hukuka uymayıp bozduğunuz zaman büyük gedikler verdirirsiniz. AB´nin kurgusunda Pisa Kulesi gibi eğri kurduğu argüman, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda oluşturmaya çalıştığı paradigma, birlik dayanışması tescilini Türkiye üzerinden yapmaya çalışırken, uluslararası hukukun ana temeli olan barışçı yollarla çözümü ötelemiş oldu. Aslında bence Aralık zirvesinde aklıselim ülkeler bu kurgu hatasını iyice fark ettiler. Burada Türkiye´ye yapılacak olan haksızlığın ileride uluslararası hukuka saygı normunu zedeleyeceğini gördüler” dedi.
‘Türkiye istikşafi görüşmelere hazır, karşı taraf yaklaşmıyor, üzerine yaptırım önerisi getiriyor´
Türkiye´nin bu sorunlar bağlamında istikşafi görüşmelere hazır olduğunu ancak diğer muhatabın buna yaklaşmadığına işaret eden Bozay “Türkiye diyor ki; böyle bir sorun var, gelin istikşafi görüşmeleri başlatalım. Fakat diğer tarafta başka bir aktör bu görüşmeleri yapmayı reddediyor ve yaptırım önerisi sunuyor. Bu yönde gittiğiniz zaman, stratejik vizyon çizmeye çalışan AB´nin yanlış bir yola sapması anlamına gelir. Mart´ta yapılacak olan zirvede AB´nin yine aklıselim içinde davranmasını bekliyoruz. Bir rapor hazırlanması söz konusu, bunun nezdinde diplomatik girişimlerimizi sürdürüyoruz. Aralık´ta Türkiye karşıtı cephenin beklediğinin tersi çıktı” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye ile ilişkiler demek 83 milyonluk bu ülkeyi ‘nerede görmek istiyorsunuz´ sorusu aslında´
Bozay, Mart ayında yapılacak olan zirvede AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğine yönelik olacağını vurgulayarak 'Diplomasi ve görüşmeler yoluyla çözüm ilkemizden ve egemenliğimizden taviz vermeden çok yoğun bir diplomasi yürütülecek. Mart ayında hazırlanacak raporda Türkiye-AB İlişkilerinin geleceğine ilişkin de çıkarımların olması gerekiyor. Bu ilişkilerin yine sadece siyaset ve dış politika döngüsü içinde şekillendirilmemesinin vurgulanması önemli. Türkiye ile ilişkiler demek ´83 milyon nüfuslu Türkiye´yi nerede görmek istiyorsunuz?´ sorusu demek aslında' değerlendirmesinde bulundu.
‘İlişkileri düzeltmek zor değil, siyasi sorunlar önümüzü kesiyor´
Emekli Büyükelçi ve Global İlişkiler Forumu (GİF) Başkanı Selim Yenel webinarda yaptığı konuşmada Gümrük Birliği´nin 25. yılı olduğunu hatırlattı ve “Kimse bu kadar sürmesini beklemiyordu ama bir takım eleştiriler almasına rağmen çalışıyor. İlişkilerimiz düzeltmek esasında çok zor olmasa gerek ama ne yazık ki siyasi sorunlar önümüzü kesiyor. Bizim için üç tane temel konu var. Üyelik müzakereleri, vize muafiyeti ve Gümrük Birliği. Bu konular ne yazık ki şu an tartışılmıyor. Daha önce bunlardan bahsedildi ama Doğu Akdeniz çerçevesinde bahsedildi. Halbuki eskiden AB´nin ilgilendiği konular adalet, hukuk ve Türkiye´nin Avrupa Birliği´ne daha fazla yakınlaştırılmasıydı. Gümrük Birliği için çizdiğimiz yol haritası artık geçmişte kaldı. Yeşil ekonomiden bahsediliyor, açıkça söyleyelim, biz buna hazırlıklı değiliz. Yeşil mutabakat, dijital ekonomi şart. Bunlara yönelmemiz ve Gümrük Birliği´ni teknik seviyede ele almamız lazım” dedi.
‘Daha önce konular reformlar üzerinden ele alınırken şimdi AB ‘Doğu Akdeniz´de uslu dur´ diyor´
Emekli Büyükelçi Yenel Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinin durmuş olduğuna işaret ederek “Daha önce konular reform üzerinden ele alınırken şimdi ‘Türkiye Doğu Akdeniz´de uslu davranırsa diyaloglarda pozitif bir şekilde yaklaşırız´ diyorlar. Yani diyalogla başlamak bir ödül mü? Üyelik müzakerelerinde bahis dahi yok. Zirve sonuç bildirilerinde Türkiye üçüncü ülke muamelesi görüyor. Tüm bunlar alt alta konduğunda üyelik görüşmeleri bitmiş vaziyette görünüyor. Zaten Türkiye´nin şimdi veya yakın gelecekte olması zayıf bir ihtimal ama bu perspektifin durması lazım” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye´nin adalet, yargı ve temel haklar üzerinde çabalaması gerekiyor, ama anlaşılan bunlar Avrupa Birliği için yeterli olmayacak´
AB-Türkiye ilişkilerini düzeltmek için Türkiye´nin de çabalaması gerektiğine işaret eden Yenel, “Özellikle adalet, temel haklar, yargı konusunda. Ama bunlar anladığım kadarıyla son zirve kararlarında yetmeyecek. Doğu Akdeniz´de Türkiye´nin adım atması gerekiyor. Avrupa Birliği´nin burada tek taraflı davranmaması gerekir. Ama üye değilseniz bu haklardan yararlanamıyorsunuz. Bunu en son Birleşik Krallık gördü. Burada Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin hatalarını görmüyor veya görmemezlikten geliyor. Türkiye´yi devamlı suçluyor. Türkiye´nin farklı bir şekilde davranmalarını istiyorlarsa, Türkiye´yi tahrik edici davranışlarda bulunmamaları lazım” şeklinde konuştu.
‘Türkiye, Avrupa Birliği´nden uzaklaşıyor mu yoksa uzaklaştırılıyor mu´
Yenel sözlerine “Eskiden resmi, gayriresmi toplantılar olurdu, Türkiye´de çağrılırdı. Siz aday olan bir ülkeye böyle davranırsanız, ne bekliyorsunuz? Acaba Türkiye uzaklaşır mu yoksa uzaklaştırılıyor mu? Ben iki tarafın da adım atması gerektiğini düşünüyorum. Yapılacak toplantıları önemli buluyorum, inşallah böyle devam eder. Ben Mart ayında da ciddi bir sıkıntı beklemiyorum, AB´nin elinde çok fazla yaptırım kalmadı. Zaten her şey tıkanmış vaziyette. AB eğer bir adım atmak istiyorsa olumlu yönde atması lazım, Türkiye´nin ilerlediği adımları pozitif bir şekilde değerlendirmesi lazım. Pozitif adımın önce AB tarafından gelmesi gerekir” şeklinde devam etti.
‘Birleşik Krallık ile yaptığımız anlaşmanın iyi bir örnek olmasını temenni ediyorum”
Panelde konuşan DEİK Başkanı Nail Olpak ise yeni gelen yılın Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri güçlendirmesi için kurum olarak çalışacaklarını söyledi. Olpak “Türkiye ile AB arasındaki müzakereler durmuş vaziyette. Zaman zaman yaptırım söylemlerinin olması bizi üzüyor. Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanan son anlaşma Gümrük Birliğimizin yeni nesil serbest ticaret anlaşmalarının çok gerisinde kaldığını hepimizin önüne bir defa daha serdi. Bunun iyi bir örnek olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Panele ayrıca AB Türkiye Delegasyonu´nun Eski Başkanı ve Ekonomiden Sorumlu AB Komiseri Paolo Gentiloni´nin Özel Danışmanı Büyükelçi Stefano Manservisi ve DEİK Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay da katıldı.