Rus basını, Batı'daki Rusça yayın yapan medya ve İsrail'deki Rusça basın, Suriye'deki son durumu nasıl görüyor?
Suriye'de 53 yıllık kanlı aile iktidarı tarihe karışırken, Rusça dilli medya ülkedeki gelişmeleri çok yakından takip ediyor.
Tahlillerde, Suriye'nin yeni yönetiminin atacağı adımların yanı sıra, Rusya'nın bu ülkedeki askeri varlığının akıbeti de mercek altına alınıyor.
Herkesin herkese karşı savaşı
Nikolay Surkov, devlet başkanı Esad'ın devrilmesinden sonra Suriye için tehlikeleri yazdı:
"Anayasa referandumu ve ülkenin yeni yönetiminin seçiminin yapılabilmesi durumunda, o zaman yenilenmiş Suriye, kuvvetle muhtemel günümüz Irak'ındaki gibi bir federasyona dönüşecek. Yani, formalitede tek bir devletin bir parçası, kendi silahlı güçleri, yarı özerk ekonomisi ve kendi diliyle Kürt Otonomisi olacak. Merkez ve Batı Suriye'de, dini mensubiyete göre şekillenecek partilerin esas rol oynayacağı bir parlamenter cumhuriyet ortaya çıkabilir. Bu durumda yeni Suriye'de, dış güçlerin siyasete aktif müdahalesi ve farklı etnik-dini grupları desteklemesi söz konusu olacak. Ki bu da istikrar getirmeyecek.
Özel bir soru: Eski isyancılar, dağılmış ülkeyi efektif biçimde yönetebilecek mi? Çünkü Suriye'nin onarımı için gereken onlarca milyar dolar parayı, Esad karşıtı yurtdışındaki finansörlerinin hiçbir tanesi karşılayamayacak. Tunus ve Mısır deneyimi genelde seçimlerle ve güzel vaatlerle başlayan yönetimlerin, ekonomik kriz ve askerlerin siyasete müdahalesiyle sonlandığını gösteriyor.
Moskova'nın rolüne gelince: Şam'dan gelen Kremlin'le ilişkileri bozmamaya ilişkin sinyallere rağmen, iyimserlik için neden azdır. İktidara gelmiş insanların, Rusya hava-uzay kuvvetlerinin saldırılarını unutacaklarını düşünmemek gerekir. Ülkenin yeniden onarımı için aşırı cömertlik sergileme pahasına dostluk edinmeyi ise Moskova'nın istemesi imkansız görünüyor."
Herkesin başbakanı olacak: Suriye'de yeni hükümet başkanından memnun olan az insan var
İktidarın değiştiği sırada, ülke topraklarında Türkiye yanlısı silahlı birliklerle Kürtler arasında acımasız çatışmalar başladı.
Suriye Tayfa ve Kabileleri Yüksek Konseyi Başkanı Mudar al-Asad, İzvestiya'ya yaptığı açıklamada, "Yeni bir ülkenin kuruluş sürecinde, Suriye'deki tayfa ve kabilelerin önemli rol oynaması, tartışmaların çözümü ve Suriye'de sivil ve toplumsal barışın oluşması için biz silahlı gruplarla temas halindeyiz" ifadelerini kullandı.
Suriye'ye istikrarın ve emniyetin gelmesi için bugün kabilelerin üzerine büyük sorumluluk düşüyor ve tüm bunlar Arap, Kürt, Alevi, Druzi, Türkmen ve özellikle de Asur Hristiyan cemaatlerinin işbirliğiyle mümkün.
Kuşkusuz, Esad'ın ve müttefiklerinin şahsında genel bir düşman var iken, muhalif gruplar ayakta kalabilmek için birleşmişti. Ancak Şam'ın kontrol altına alınmasından sonra, kaçınılmaz biçimde iktidarın ve kaynakların paylaşımı gündeme geldi. Başbakanın atanması kararı artık muhaliflerin saflarında rahatsızlık yaratmıştır. Görüldüğü üzere, bu adım diğer grupların onayı alınmadan atıldı.
Başta durma iddiası buluan Heyet Tahrir aş-Şam'ın iktidarı diğer fraksiyonlarla paylaşmasının söz konusu olacağı düşünülmemeli. Bunun yanı sıra, örgütün lideri Ahmet aş-Şeraa muhtemelen her tür rekabet girişimini bastıracaktır. Bu da yeni anlaşmazlıklara yol açabilir.
Esad'dan sonra: Suriyeliler ülkelerini geri alabilecek mi?
Uluslararası ortak düşünce, Beşşar Esad'ın zayıf olması, Rusya ve İran'dan asılı durumda bulunması ve kendi aile iktidarını muhafaza etmek adına parçaladığı ülkenin başında duruyor olması. Ancak buna rağmen kendisi, Ortadoğu yaşamının bir elemanı sayılmak için yeterince güçlüydü ve hatta belki yararlı olabilirdi.
Esad'ın en yakın müttefikleri kendisini kurtaramadı, çünkü İsrail, Hizbullah'a ve İran'a büyük zayiat verdirdi (ABD'nin desteğinden emin olarak ve Amerikan silahlarının yardımıyla). Biden'ın Ukrayna'ya sevk ettiği silahlar ise Rusya'nın zayıflamasına neden oldu.
Ancak Biden ve Netanyahu, son ana kadar İran'ı durdurma ve zarar verme noktasında Esad'ı kendi stratejilerinin bir parçası olarak görüyorlardı. Ve Suriye devlet başkanının gece Rusya'ya firar etmesine sadece birkaç gün kaldığına bir saniyeliğine bile inanmamışlardı. Onlar Esad'ın sonunun gelmesine bilerek değil, daha ziyade tesadüfen katkı sundular.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olup bitenlerden memnun olmalı.
Erdoğan'ın Türkiye'si, herhangi bir büyük devletin yaptığından daha fazla iş yaparak, HTŞ'nin askeri güce dönüştüğü ve görünürde Suriye'nin derin abluka altında olduğu dönemlerde İdlib'deki otonomiyi muhafaza edebildi.
Erdoğan, nüfuzunun Gazze savaşı nedeniyle ilişkileri zehirlenen İsrail sınırlarına kadar uzandığını görebiliyordu.