Tarih: 20.04.2015 15:56

Ermenistan Nefreti Bırakabilir mi?

Facebook Twitter Linked-in

 

Arman Grigoryan

Gelecek cuma bu ülkedeki ve dünyadaki bütün Ermeniler, tarihlerindeki en felaketli olay olan Osmanlı İmparatorluğu`ndaki atalarının toplu katliamının 100. yıl dönümünü anacak. Merasim konuşmaları, törenler ve yürüyüşler yapılacak. Ermenilerin katlini henüz soykırım olarak tanımayan hükûmetlere bu yönde tutkulu çağrılar yapılacak ve Türklerin inkâr politikası kınanacak.

Bu yıl dönümü farklı türden bir düşünce için de iyi bir fırsat. Ermenilerin hatıra politikalarının nadiren açıkça ve dürüstçe tartışılan ihtilaflı yönleri de var. Bilhassa Ermeniler, siyasetin Ermenistan`a zarar vermesini istemiyor ve Türkiye`nin bir gün soykırımı tanımasını istiyorlarsa böyle bir tartışmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Eğer gerçekten sadece dünyanın geri kalanı değil Türkiye`nin de Ermeni soykırımını tanımasını istiyorsak, ki bu Ermeni`ye göre önemli olan soykırımın tanınmasıdır, o zaman Türklere karşı tutumlarımızı temelden gözden geçirmeliyiz ve her ne kadar bu tutumlar duygusal olarak anlaşılabilir olsa bile. Bilhassa Türklerin kendisine karşı husumet ve nefrete dönüşebilen Türk Devleti`ne karşı eleştirel ve hasmane tutumumuza son vermeliyiz.

Sıradan ve makul Türkler, Türk Devleti`nin soykırımı tanıması için verdiğimiz mücadelede müttefikimiz olmalı. Ancak Türk karşıtı söylem geliştirmeye devam edip 1970 ve 1980`lerde Türk diplomatları öldüren Ermeni teröristleri yüceltmeye veya okullarda ve yaz kamplarında çocuklarımıza Türklerin hunhar bir barbar ırk olduğunu öğretmeye devam edersek Türklerin dayanışmasını kazanmayı ümit edemeyiz. Siyasi olarak aleyhimize işleyen bu yanlış tutumları gözden geçirmeyeli bir hayli zaman oldu.

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunundan dolayı durma noktasına gelen Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi denize kıyısı olmayan, yoksul ve zayıf Ermenistan için hayati önemi haizdir.

Ancak ilk post-komünist Ermeni hükûmeti, Türkiye ile normalleşme yolunu benimseyince en güçlüleri olan Ermeni Devrimci Federasyonu da dâhil olmak üzere diasporadaki bazı teşkilatların amansız kampanyasının hedefi hâline geldi. Normalleşmeyi destekleyenler, bu teşkilatların zelil hedefleri olmaya devam ediyor. Bu sorunlu tutumun sonucu; diasporanın ne kadar yoz ve antidemokratik bir rejim olursa olsun Türkiye aleyhtarı sert bir tutum sergiledikçe Ermenistan`da herhangi bir rejimi desteklemeye istekli olmasıdır.

Ermenistan`ın Türkiye`ye karşı söylemini temelden değiştirip toprak iddialarından vazgeçmesi durumunda Türk Devleti`nin bugünden yarına tutumunu gözden geçireceğini ve Türk toplumunun kökten dönüşüme uğrayacağını düşünecek kadar saf değilim. Bu, bir anda gerçekleşmeyecek hatta belki hiç gerçekleşmeyecek. Ancak böyle bir dönüşüm ihtimali varsa eğer Ermeni kampanyasının geleneksel söylem, talep ve ideolojisiyle bu yolda sadece engeller teşkil ettiği kanısındayım.

Aslında Türkiye, 'Ermeni meselesi' ile ilgili bazı önemli değişiklikler yaptı. Türkiye`de Ermeni soykırımıyla ilgili edebi neşriyat serbest, birçok Türk aydını soykırımı kabul edip kınadı, İstanbul`da her yıl anma törenleri düzenleniyor ve Türk Devleti, anlamsız doğrudan inkâr noktasından Ermeni trajedisini kabul edip taziyelerini sunma noktasına geldi bile.

Ermeniler bu eğilimin devam etmesini teşvik edebilir ve etmeliler. Aynı zamanda Ermeni hükûmetine destek veya muhalefetin Türkiye aleyhtarı söylemden daha fazla şeye dayanması gerektiği hususunda diasporadaki teşkilatlara baskı yapmalılar. Her zamankine benzer faaliyetler Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunları kötüleştirecek ve Ermenistan`ın kötü yönetilmesine neden olacaktır. (ABD, The Washington Post - 17 Nisan 2015)

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —