Tarih: 24.08.2022 12:35

Evet mi Hayır mı: Hakkını Vermek Gerek

Facebook Twitter Linked-in

  

Murat Ülker
 
 
'İletişim Tarzım: Az Konuşurum, Ciddiyeti Severim, Dedikodudan Hoşlanmam' adlı yazımın Feedback (Geribildirim) başlıklı bölümünde, 'Benim gibi çok defa ´hayır´ demiyorsanız, neredeyse hiç ´evet´ de demeyince ´ne söyledi´ şimdi Murat Ülker, ´acaba. bunu mu, şunu mu kastetti´ diyenler sarpa sardırıyor,' demiştim. Halbuki ben onlara basitçe evet/hayır demek yerine belki/sonra diyorumdur. Esas istediğim kendilerinin bir kanaate varmış olmalarıdır. Zaten mentörlük yaptıklarım ve uzmanı olduğum konuların (ar-ge, yatırım, teşebbüs/risk) haricinde artık kimseye neyi nasıl yapmaları gerektiğini söylemiyorum, hatta nasıl yaptıklarını anlatınca dinlemiyorumBaşarabildikleri (OKR/KPI) ile ilgileniyorum, çünkü benimle çalışan üst yönetici seviyesinde olmak bunu gerektiriyor. Lafın tamamını söylemek gerekmemeli, hayat o kadar kısa ve yoğun, yapacak o kadar çok iş var ki...
 
 
O yazımın altına Feedback değil de Feedforward (İleriye Doğru Bildirim) vermenin önemli olduğunu söyleyen çok sayıda yorum gelmişti. Şöyle açıklayayım. Teknik olarak Feedforward da bir Feedback ve son yirmi yılda iş yaşamına pozitif psikolojinin uygulanması ile ortaya çıkan bir kavram, bir teknik. Çok karmaşık değil. Diyelim bir çalışanınızın sunumunu beğenmediniz, onun yaptığı sunumun kötü noktaları üzerinden eleştirmek feedback, bir sonraki sunumda dikkat edeceği noktaları söyleyerek elde edeceği iyi sonuçlara vurgu yapmak feedforward anlamına geliyor.
 
Yapılan birçok araştırma feedforward´ın çalışan motivasyonu ve performansı üzerinde daha etkili olduğunu gösteriyor. Mesela rahmetli babam Sabri Bey hem feedforward yapar hem de aynı zamanda nazikçe, sanki kendisi bilmiyormuşçasına veya yetkisi yokmuş gibi bize sualler sorarak cevabı bulmamızı sağlardı. Aynı zamanda istişarenin önemine de vurgu yapmış olurdu.
 
'Evet' ve 'hayır' sözcükleri çok güçlü geribildirimler. Verdikleri sinyal itibarıyla ya bir kapıyı açmanız ya da kapamanız anlamına geliyor. 
 
Gündelik hayatta, çok düşünmeden, alışkanlıkla, o kadar çok evet ve hayır sözcüklerini kullanıyorsunuz ki, bu sıradan gibi gelen iki sözcüğün aslında-çalışma hayatı dahil- tüm hayatınızı etkileyebilecek sözcükler olabildiğini fark etmiyorsunuz. Özellikle de şirketlerin içinde siloların ortadan kalktığı, daha yatay ilişkilerin geliştiği, şirketlerde görevlerin bulanıklaştığı (fuzzy) bir döneme doğru ilerlerken, kariyer basamaklarını çıkmaya başlayanların evet / hayır açısından karşılaştıkları zorluklar vardır.
 
Şirketlerde işlevler sadece dikey değil, yatay ve işbirliği içinde yürütülmeye başlandı. Yukarıdan aşağıya yönetim, yerini bulanık hesap verebilirlik (fuzzy accountability) ve noktalı çizgi raporlamasına (dotted line reporting) bırakmaya başladı ve bu matriks organizasyon yapısı işleri karmaşık hale getirmeye başladı. Bütün gün, ben dahil tüm çalışanlar farklı bölümlerden gelen istekleri yerine getirmeye çalışıyoruz. 
 
Gelen isteklere bakıldığında bunları resmi, gayri resmi veya irili ufaklı olduğunu söylemek mümkün. 
Bilmiyorum şu anda bunlardan kaç tanesi hâlâ benim adım, kaç tanesi de Ali Ülker Bey´in veya Mehmet Tütüncü Bey´in adı kullanılarak isteniyordur! Zaman içinde profesyonelleşerek bu etkiyi kırmaya çalıştığımızı ve bunu da başardığımızı düşünüyorum.
 
Her işe yeni başlayan iş arkadaşıma oryantasyon sırasında bunu anlatırım. Dikkat ediniz, ben konuşmadan konuştururlar. Bizde işler şöyle yapılır, Murat Bey böyle ister, derler. Siz bunları sorgulamaktan çekinmeyin, zira bazen niye böyle yapıyorsunuz dediğimde bana bile Murat Bey böyle ister derler.  Halbuki bu kurumsallaşmaya ve yöneticilerin yetkin çalışmasına manidir. Bilakis yetkinin devri ve delegasyon için yetki/onay tablolarımız vardır. Her işin tanımı, kimin neden mesul olduğu açıkça bellidir.
 
Bu arada doğrudan üst yöneticilerden, ekip arkadaşlarından değil, aynı zamanda organizasyon şemasının her yerindeki, bir süredir iç müşteri olarak adlandırılan bölümler üzerinden muhtelif isteklerin gelmesi mümkün. Bu istekler masanın öbür tarafından ya da telefonla, e-postayla, dijital mesajlarla ve şimdi de Zoom´dan, Teams´den gelmeye devam ediyor. WhatsApp gruplarından her dakika gelen birçok meşgul edici, ilginç fakat lüzumsuz bilgi ve istekleri saymıyorum bile.
 
Bu enformasyon akışı beni kaygılandırıyor. İletişimde bunun adına 'aşırı iletişim yüklenme' (overloading communication) deniyormuş. Çoklu görevlerin stres yarattığı biliniyordu, şimdi bunun üzerine dijital stres eklenmiş görünüyor. Teknolojinin getirdiği farklı görevler, farklı yerlerden gelen isteklerle birleşince dijital stres denilen bir olgu ortaya çıktı. Bilgi ve haber bombardımanı ve beraberindeki beklentiler gerçekten endişe verici hale geldi. 
 
Artık işe yeni başlayanları bırakın, mesleğinin zirvesinde olanlar için bile mesleki başarı ve kişisel refah her zamankinden çok daha fazla sesli, yazılı, görüntülü bilgi ve haber akışını nasıl yönettiğinize bağlıdır. Herkese ve her şeye 'evet' denirse, her şeyi iyi yapmak mümkün değil. Bir keresinde, 'Bu kadar büyük ve farklı işleri nasıl yönetiyorsunuz?' diyen bir arkadaşıma, 'Herkes işini bihakkın yapınca zannettiğin kadar zor değil, benim sadece ´hayır´ deme (veto etme) hakkım var, onu kullanıyorum' demiştim. Ama genel olarak ben 'evet' i de 'hayır' ı da az kullanırım. Çünkü doğuracağı sonuçları biliyorum. (Murat Ülker´in 'Hayatın İpuçları, Zor Konuların Yalın Anlatımı' adlı kitabı, Sayfa 114-116, Sabri Ülker Vakfı Yayınları, 2. Baskı, Eylül 2021)
 
 
 



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —