• BIST 100

    10643,60%3,14
  • DOLAR

    32,20% -0,22
  • EURO

    34,90% -0,22
  • GRAM ALTIN

    2504,01% 1,55
  • Ç. ALTIN

    3989,88% 1,04

FETÖ´nün Mahiyeti ve Küresel Bağlamı

FETÖ´nün Mahiyeti ve Küresel Bağlamı

Hedef, dünya kendisini yeniden tanzim ederken, Türkiye´nin buna karşı itiraz edemez hale gelmesi, getirilmesidir.

 

Celal TAHİR

Hedef, dünya kendisini yeniden tanzim ederken, Türkiye´nin buna karşı itiraz edemez hale gelmesi, getirilmesidir. Yıkıcı özellikleri artık Batı dünyasından çok kişi tarafından da anlaşılmış olan modern Batı uygarlığının alternatifi, Müslüman Türk Medeniyeti´dir.

FETÖ´nün uzunca zamandır yürüttüğü dinler arası diyalog münasebetleri ekseriyetle Hristiyan misyoner faaliyetleri uzantısı gibi görülmüştür. Ve FETÖ´nün faaliyetinin gayesi, bir Protestan İslam´ı ortaya çıkarma teşebbüsü olarak değerlendirilmektedir. Bunlarda doğruluk payı olabilir, özellikle bir Protestan İslam´ı ortaya çıkarma gayreti ve teşebbüsü aşikârdır.

Lakin dinler arası diyalog çalışmaları Hristiyanlığa benzer bir İslam ortaya çıkarma teşebbüsünden biraz uzak gözükmektedir. Bu, Vatikan´dan ziyade, hedefi tek dünya devleti olan dünyadaki egemen zümrenin yönlendirmesi gibidir. Ve bu zümrenin bu hedefe bağlı olarak organize etmeye çalıştığı tek dünya dininin alt yapısını hazırlama teşebbüsü olarak değerlendirmelidir. Bu, çeşitli defalar gündeme gelen senkretizm teşebbüsüdür. Çeşitli çağlarda peygamberler tarafından tebliğ edilmiş şeriatlara bağlı olan inanışlar, bugün devam etmektedir. Senkretizm çeşitli dinlerden zahiri ögelerin keyfi bir şekilde bir araya toplanmasıdır. Ve bu; insan eli ile beşeri- masonik bir akılla bir tek dünya dini inşa etme faaliyetidir. FETÖ´nün dinlerarası diyalog teşebbüs ve gayretinin sebebi ve anlamı burada saklıdır. Buna bağlı olarak bu yapı, tek dünya dini ve tek dünya devleti hedefi güden bir yapıdır. Bu hususun da özellikle altı çizilmelidir. Bu, geçmişten bugüne Sinarşi anlayışı güdenlerin sahip olduğu bir hedeftir.

Dinler diye bir terim ve kavram zaten yanlıştır, ortada dinler değil tek bir din mevcuttur. Bu,

Kur´an-ı Kerim´de açıkça beyan edilir ve bu din çeşitli defalar Cenabı Allah´ın çeşitli peygamberleri tarafından tebliğ olunmuştur. En son da Efendimiz Muhammed Aleyhisselam tarafından tebliğ olunmuştur.

Tebliğ olunan din aynıdır, çeşitli dinlerdeki farklılıkların sebebi ise, zamana ve mekâna göre şeriatın değişmesidir ve eski şeriatın zaman içinde dejenere, deforme olan yönlerinin ıslahıdır. Dolayısıyla din zaten özünde, hakikatte birdir ve tektir.

TÜRKİYE´YE FORMAT ATILMASI VE 15 TEMMUZ´UN HEDEFİ: İÇ SAVAŞ

FETÖ´ nün doğrudan iktidara el koyması şeklinde bir plan ve beklenti olması mümkündür. Darbe için harekete geçen FETÖ grubu açısından iktidar değişikliği hedeftir. Bu açıdan darbe teşebbüsü bir gerçektir. Ancak FETÖ´nün arkasındaki asıl güç olan uluslar-devletlerüstü küresel güç açısından birincil hedef Türkiye´nin bir iç savaş sürecine sokulmasıdır. Darbe girişiminin birden çok hedefi vardır. Bunlardan birisi, Türkiye´nin artık güvenli bir ülke olmadığını, burada her an her şey olabileceğini göstermektir. FETÖ´yü oluşturan perde arkası küresel güçler açısından 15 Temmuz darbe teşebbüsünün öncelikli hedefinin, bir iktidar

değişikliği olmadığı söylenebilir. İşin içinde ABD, İngiltere, NATO, Gladio iktidar değişikliği hedefiyle olsa, hadisenin seyri farklı olabilirdi.

Esasen bu yanıyla da amaçlanan, Türkiye´de bir iktidar değişikliği ve yeni düzen getirilmesi değil bir kaosa sürüklenmesi olmalıdır. Bu bir miktar başarılmış bir miktar başarılamamıştır. Bu yanıyla da FETÖ´nün arkasında yeryüzüne daha fazla egemenlik kurmayı hedefleyen Devletlerüstü Küresel Oligarşi olmalıdır. Birtakım istihbarat örgütleri ve devletler aradan 

çekildiğinde bunun böyle olduğu görülür.

Burada iki husus önemlidir:

1- Bu yapı Devletlerüstü Küresel Oligarşi ile FETÖ arasında yapısal benzerlik vardır ve uygulanan strateji de küresel gücün kaotik niteliği ve kaos planı ile irtibatlı gibi gözükmektedir.

2- 2- FETÖ yapısal olarak bir başka partinin, kurumun giderek de devletin gücünü kullanarak iş yapmaya alışmış bir yapıdır. Devlet, hükümet, parti ve çeşitli kurumların imkânlarını kullanarak gelişmiş bir yapıdır. Özellikle böyle kodlandığı ve programlandığı için ihtilal yapmaya uygun bir yapı değildir. Daima bir başka güce eklemlenmiştir. Ve bu yapıların üzerinden bir nevi simbiyotik- parazit yaşam biçimiyle varolan bir yapıya benzemektedir. Bu onun muhtemelen başından beri geliştirdiği ve kendisinde başından beri mevcut olan içkin bir hususiyetidir. Dolayısıyla da kendisinden menkul bir erk ve iradesi olması mümkün gözükmemektedir. Yine bu sebepten bir ihtilalci tabiatı, ruhu, dinamiği olması da söz konusu değildir. Dolayısıyla böyle bir yapının doğrudan iktidara el koyması bu hususiyet ile çelişir. Modern Türkiye´nin ihtilalci damarı İttihatçılık damarıdır. FETÖ´nün bu damarla da bir alakası yoktur. Bu darbe girişiminin başarısızlıkla neticelenmesinin en önemli sebeplerinden birisi budur. Bu yüzden 15 Temmuz darbesi ile terör eylemleri, kargaşa ve hatta başaramadıkları iç savaşa benzer görüntülerin ortaya çıkması doğrudan amaçlanmış ve hedeflenmiş olabilir. Kısmen bu görüntülerin oluştuğu söylenebilir

Esasen 2013 yılından ve/veya daha öncesinden beri Türkiye üzerinde böyle bir planın olduğu da bir hakikattir. Ergenekon operasyonlarından beri ordu, yargı, MİT, emniyet yani belli başlı bütün devlet kurumlarında ikilik çıkarıldığı, zaafa uğratıldığı açıktır. Gezi olayları ile ise bu ikilik kitleler düzeyine toplumsal gruplar arasına ve sokağa indirilmiştir. Aynı süreç Kobani olayları ile devam etmiştir. Esasen PKK´nın son bir senedir Güneydoğu´da yürüttüğü şehir-barikat savaşlarının hedefi de budur. PKK´nın buradan önemli bir başarı kazanamadığı ortadadır. Bizatihi PKK´nın üst kadroları Türkiye´de böyle sonuç elde edemeyeceklerini bilirler. PKK´nın yöneticilerinin önemli bir bölümü şehir ayaklanmaları ile Türkiye´den il ve ilçelerin koparılamayacağını esasen bilirler. Bu durumda neden böyle bir sürece girdikleri sorusu akla gelir. Bunun sebebi PKK´yı destekleyen ve yönlendiren büyük güçlerin bu hamle ve süreç karşılığında PKK´ya Kuzey Irak ve Suriye´de bir takım imkân ve imtiyazlar tanınacağı, belki de devlet kurma yolunun açılabileceği sözünün verilmiş olabileceğidir. PKK, almış olduğu bu söz karşısında Türkiye´nin güneydoğusunda iç savaşa benzer bir tablo oluşturmak vazifesini üstlenmiş gibidir. En son FETÖ´nün hamlesi de yine bir iç savaşa 

dönük teşebbüs gibidir. Demek ki Türkiye bir iç savaş ihtimaline karşı azami teyakkuz içinde olmalıdır. 17-25 Aralık soruşturmaları ve daha öncesinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın gözaltına alınmak istenmesi de yine aynı kapsamdadır.15 Temmuz darbe girişimi bunun son halkası olarak değerlendirilebilir, buradan hareketle bu sürecin devam edeceğini tahmin etmek gerekir. Dolayısıyla tüm devlet kurumları ve hükümet buna uygun hareket etmek durumundadır. Bundan sonraki süreçte birçok gelişme eş zamanlı olabilir. Uluslararası güçlerin sürece bir ekonomik krizin eşlik etmesi için uğraşacağı açıktır.

Böyle bir sürecin hedefi, dünya kendisini yeniden tanzim ederken, Türkiye´nin buna karşı itiraz edemez hale gelmesi, getirilmesidir. Kontrollü bir iç savaş sürecinin akabinde Türkiye´ye bir programın dayatılacağı açıktır; çünkü yıkıcı özellikleri artık Batı dünyasından çok kişi tarafından da anlaşılmış olan modern Batı uygarlığının alternatifi, Müslüman Türk Medeniyeti´dir. İşte bu medeniyetin insanlığa seslenebilmesinin bir başka alternatif olduğunu ilan etmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır.



22.1° / 13.7°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor