Tarih: 06.12.2016 09:10

Fırat Kalkanı´nda Kritik Eşik: El-Bab ve Sonrası

Facebook Twitter Linked-in

 

Türkiye´nin Suriye´de başlattığı Fırat Kalkanı operasyonunun ilk aşaması sınır hattının DEAŞ unsurlarından temizlenmesiydi. Türk ordusu destekli Özgür Suriye Ordusu´na (ÖSO) bağlı güçlerin Cerablus´u alarak sınır hattı üzerinden Çobanbey´e ulaşmasıyla ilk aşama başarı ile tamamlanmış ve DEAŞ ile Türkiye arasındaki sınırdaşlığa son verilmişti.

Operasyonun ikinci aşaması fiili güvenli bölgeye güneye doğru derinlik kazandırılmasıydı. Bu çerçevede Fırat Kalkanı operasyonu köy köy ilerledi ve sınır üzerindeki ince hat güneye doğru genişlemeye başladı. Türkiye operasyonun en başından itibaren nihai hedeflerin El-Bab ve Münbiç olacağını ifade etmişti. Kasım 2016 sonu itibarıyla Fırat Kalkanı operasyonu El-Bab kapısına dayandı.

Türkiye ve ÖSO´nun El-Bab´a ulaşması ile o tarihe kadar nispeten bir uzlaşının olduğu Fırat Kalkanı konusunda itirazlar yükselmeye başladı. Bunun temel nedeni El-Bab´ın coğrafi anlamda stratejik önemi. El-Bab´ı ele geçiren güç, batıda Afrin, doğuda Rakka ve Münbiç ve güneyde de Halep şehir merkezine ulaşmak için çok kritik bir köprübaşı ele geçirmiş olacak.

Türkiye´nin Fırat Kalkanı operasyonu ile temel hedeflerinden biri PKK´nın Suriye kolu PYD/YPG´nin Türkiye sınırlarında bütüncül bir bölge oluşturmasını engellemekti. Operasyonun bu hedefe hizmet etmesi açısından El-Bab´ın ele geçirilmesi zorunlu zira YPG´nin halen El-Bab veya daha güneyi üzerinden Afrin-Kobani bağlantısını sağlama imkanı bulunuyor. Ancak Türkiye açısından El-Bab´ın ele geçirilmesi ile sorun bitmiyor. Türkiye El-Bab´ı ele geçirmeyi sonraki aşamalarda Münbiç, Afrin ve hatta Rakka´daki YPG varlığı ile mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Dolayısıyla Türkiye açısından El-Bab hayati ama nihai hedefe giden yolda sadece bir aşama. 

Rejimin askeri operasyonları dış güçlerin kontrolünde

Türkiye´nin El-Bab sınırlarına dayanması ve YPG´yi de hedef alması ile birlikte o döneme kadar ciddi bir karşı çıkış sergilemeyen Suriye rejiminin pozisyonunu değiştirmeye başladığına şahit olundu. Suriye ilk olarak Ekim 2016 ayı içinde “hava sahalarına girecek Türk uçaklarının düşürüleceği” tehdidinde bulundu. Bundan yaklaşık bir ay sonra da El-Bab kırsalında gerçekleşen hava saldırısı sonucunda 4 Türk askeri hayatını kaybetti. Bu saldırıya ilişkin olarak ilk akla gelen soru Suriye rejiminin bunu Rusya desteği, yönlendirmesi ya da en azından onayı ile mi gerçekleştirdiğiydi. Zira bu tespit El-Bab´a ilerlemesi planlanan Fırat Kalkanı´nın geleceği açısından kritik öneme sahip. Türkiye ve Rusya arasında yapılan görüşmelerde saldırıda Rusya´nın dahli olmadığı anlaşıldı.

Suriye rejimi 6 yıla yakın süredir devam eden iç savaşın ardından giderek zayıfladı ve dış destekçilerine olan bağımlılığı arttı. Bu bağımlılık o denli fazla ki belli devlet kurumları ve sahada yürütülen askeri operasyonlar tamamen ülke dışı güçlerin kontrolüne geçti. Zaman içinde rejimin kendi içinde farklı fraksiyonlar doğdu. Dolayısıyla Suriye´nin davranışlarını anlamaya çalışırken rejim içindeki çelişkiler bağlamında değerlendirme yapmak açıklayıcı olabilir. 

Suriye´de ´Haşdi Şabi´ hazırlığı

İran bir taraftan Esed rejimine destek olurken diğer taraftan rejimin giderek zayıflamasının verdiği imkanlardan faydalanarak ülkedeki konumunu güçlendirdi ve askeri varlığını artırdı. DEAŞ´ın Irak´ta yarattığı fırsatı kullanan İran, Şii milis güçler (Haşdi Şabi) üzerinden Irak´ı neredeyse yönetir hale gelmişti. İran benzer bir durumu Suriye´de de yaratma peşinde. İran, Suriye ordusunun milis güçlere artan bağımlılığından faydalanarak kendi kurduğu, finanse ettiği, yönlendirdiği birçok farklı ülkeden milis gücü Suriye sahasına sürdü. Son olarak kasım ayının ortasında İran destekli Hizbullah, Lübnan sınırları dışında ilk kez Suriye´de çok büyük bir askeri geçit töreni yaptı. Bunu takiben Suriye´de Iraklı Haşdi Şabi benzeri bir yapılanmanın kurulacağı haberleri basına yansıdı.

Bu yapının Hizbullah başta olmak üzere İran destekli diğer yabancı milis güçlerden oluşacağı açıklandı. Bu muhtemelen Rusya´nın da uzun vadede görmek istediği Suriye değil. Dolayısıyla İran ve Rusya rejime destek verse de her iki aktörün Suriye´nin geleceğine ilişkin bakışlarında farklar var. Nitekim Suriye muhalefeti zayıfladıkça bu çelişkiler daha görünür hale geliyor. Bu tespit ve Türk askerlerinin hayatını kaybettiği saldırı sonrası Rusya´nın pozisyonu bir arada düşünüldüğünde bunun Rusya desteği olmaksızın gerçekleşmiş olma ihtimali yüksek görünüyor. 

İran, rejim ve YPG´nin çıkarları örtüşüyor

Haberin devamı için : http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Analiz/5022?s=orsam|turkish




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —