Mojmir Babacek
22 Mart 2012 günü Rus Savunma Bakanı Anatoly Serdyukov şöyle bir açıklama yapmıştı:“Yeni fizik ilkelerini temel alan silah sistemlerinin geliştirilmesi, doğrudan enerjiyle çalışan silahlar, jeofizik silahlar, dalga enerjisiyle çalışan silahlar, genetik silahlar, psikotronik silahlar, 2011-2020 dönemi için devletin silah satın alma programının bir parçasıdırlar” (1)
Dünya medyası, elektromanyetik dalgaların, insan beynine basit sesler aktarmak için kullanıldığı 1960’lı yıllardan beri bilimsel deneylerin yayımlanması suretiyle psikotronik silahların açık kullanımı konusundaki imalara tepki gösterdi. Bununla birlikte, birçoğu, o dönemden beri bu alanda dünya çapında yoğun bilimsel araştırmaların gerçekleştiğini söylemekten de imtina etti. Sadece Kolombiya’da yayımlanan bir gazete olan El Spectador, bu alandaki girişimlerin tümünü kapsayan, kapsamlı bir makale yayımladı.
Britanya’da yayımlanan Daily Mail de, bir diğer istisna olarak, elektromanyetik silahlar üzerindeki araştırmaların 1950’li yıllardan beri ABD ve Rusya’da gizlice gerçekleştirildiğini yazdı ve “düşük frekanslı dalgalar veya ışınlar, beyin dalgalarını etkileyebiliyor, psikolojik durumları değiştirebiliyor veya bir kişinin düşünce süreçlerine doğrudan telkinler ve talimatlar aktarmayı mümkün kılıyor. Yüksek dozdaki mikrodalgalar ise, iç organların işleyişlerine zarar verebiliyor, davranışları kontrol ediyor veya hatta kurbanları intihara dek sürükleyebiliyor.” (2)
1975 yılında, bir nöropsikolog olan ve Veterans Administration Hospital’da Deneysel Nöropsikoloji Laboratuvarları direktörlüğü yapan Don R. Justesen`ın 'yaşayan canlıların davranışları üzerinde mikrodalgaların etkisi' konusunda “American Psychologist”te bir makalesi yayımlandı. Justesen, makalesinde, meslektaşı olup, aynı zamanda Amerikan Donanması’nın gizi bir projesi olan Pandora’da çalışan Joseph C. Sharp tarafından kendisine aktarılan bir deneyin sonuçlarından şöyle bahsetmişti.
'Sharp ve Grove, sesli modülasyonlu mikrodalgalarla, kelimeleri ışın halinde yayarak, dokuz kelimeyi işitip, tespit edip aralarındaki farkı bulabilecek düzeye gelmişlerdi. Yapay ses boruları ile üretilen ve işitilen sesler, insan gırtlağından çıkma seslere çok benziyorlardı.” (3)
10 Ocak 2007’de Washington Post’ta aynı konuda bir başka makale yayımlanmıştı: “2002 yılında, Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı, tam da bu tür bir teknolojinin patentini aldı: Bir kişinin beynine sözcükler göndermek için mikrodalganın kullanımı. Araştırma laboratuvarının enerji bölümünün sözcüsü olan Rich Garcia, bu alandaki patenti veya halihazırda yürütülen ya da ilgili araştırmaları bizimle tartışmaya açmayı reddetti; laboratuvarın, mikrodalga çalışmaları hakkında yorum yapmama konusundaki politikasından söz etti. Bu makale için bilgi almak üzere doldurulan Bilgi Edinme Hakkı başvurusuna yanıt olarak ise, ABD Hava Kuvvetleri, 2002 yılında alınan patente ilişkin gizliliği olmayan belgeleri açıkladı: Açıklanan belgelerde patentin, Hava Kuvvetleri Laboratuvarı’nda Ekim 1994’te bir insan deneyini temel aldığı, bilimadamlarının insanların beynine –ancak marjinal düzeyde bir anlaşılırlığı olan- cümleler aktarabildikleri belirtildi. Araştırmanın en azından 2002 yılına kadar devam ettiği görülüyor. O dönemden beri bu çalışmaların ne noktaya vardığı net değil – araştırma laboratuvarı, gizliliğe işaret ederek, bu konuyu tartışmayı veya ilgili başka materyalleri açıklamayı reddetti.” (4)
Dünya medyası, insanların sinir sisteminin uzaktan denetimine dair araştırmalardaki ilerlemeler konusunda ayrıntılı haberler yapmaktan ısrarla imtina ediyor. İki kez Nobel Ödülü’ne aday gösterilmiş olan Dr. Robert Becker, “Vücut Elektriği” adlı kitabında, 1974 yılında J. F. Schapitz’in gerçekleştirdiği bir deneyden –Bilgi Edinme Kanunu çerçevesindeki bir başvuru sayesinde edinilen bilgiler ışığında- söz eder.
J.F. Schapitz şöyle yazar: “Bu soruşturma sırasında, hipnozcunun sözlü olarak ifade etiği kelimenin, aynı zamanda modülasyonlu elektromanyetik enerji yoluyla doğrudan insan beyninin bilinçaltı kısımlarına da aktarılabileceği görülmüştü. Yani, mesajları almak veya kodlarını çözmek için herhangi bir teknik araç kullanmaksızın ve bilgi girişini bilinçli bir şekilde denetleme şansına sahip olmak kaydıyla bu tür bir etkiye maruz kalmaksızın...” (5)
Bu maksatla yapılan dört deneyden birinde, deneklere yüz soruluk bir test veriliyor ve sorular basitten daha teknik olanlara doğru uzanıyor. Daha sonra ise, denekler, boş bıraktıkları sorulara yanıtlar öneren bilgi ışınlarına maruz kalacaklar, doğru cevap verdikleri bazı sorular konusunda amnezi yaşayacaklar, diğer doğru cevaplar hakkında da belleklerinde tahrifat yaşanacak. İki haftadan sonra testi yeniden geçmeleri istenecek. İkinci testin sonuçları hiçbir zaman yayımlanmadı. Bu deneylerde insanların beynine, beynin algılayabileceği türden, ancak deneğin fark etmediği ultrason frekanslar gönderildi.
Elektromanyetik dalgalar aracılığıyla insan beynine sözlerin aktarılması, araştırmacılar açısından, en zorlu görevlerden biridir kuşkusuz... İnsanların düşüncelerini, karar alma süreçlerini ve davranışlarını motive eden insan heyecanlarını denetlemek, çok daha zor olmalı. Bu tür araçlarla yapılan deneylerden muztarip olduklarını iddia eden insanlar, gaipten sesler duymanın yanı sıra, sahte duygulara kapılmaktan (orgazm da dahil) ve iç organlarında bazı sancılar hissetmekten şikayet etmektedirler. Bu sancıları doktorlar da teşhis edememektedir.
Kasım 2000’de, Rusya Devlet Duması Güvenlik Komitesi, insanların sinir sisteminin uzaktan kontrolünü veya sağlık sisteminde yaşanan sıkıntıların uzaktan denetimini sağlayan yeteneklerin, birçok gelişmiş devletin elinde mevcut olduğunu belirtmiştir. (6) Ancak, Nuremberg yasalarına ters düşecek şekilde, söz konusu teknolojilerin insanlar üzerinde onlar farkında olmadan bir takım deneyler için kullanıldıkları da aşikardır. 2001 yılında, Amerikan donanmasının gazetesi olan Defense News, İsrail’in Filistinliler üzerinde söz konusu silahlarla bir takım deneyler yaptığını yazmıştı.
Devrik Honduras cumhurbaşkanı Manuel Zelaya da, Honduras’taki Brezilya büyükelçiliğine sığındığı sırada, “baş ağrısı ve organların istikrarının bozulmasına” sebep olan “mikrodalgalar eşliğinde elektron bombardımanına” maruz kaldığı yönünde bir şikayette bulunmuştu. (7)
Bu silahların kullanımı uygun zaman istiyor ve siyasi krizler dönemlerinde aniden ortaya çıkıyorlar. Rus gazetelerine göre, Mikhail Gorbaçov’a karşı 1991’de gerçekleşen başarısız darbe sırasında, General Kobets, Rus Beyaz Sarayı’nın korumalarını, zihin kontrol teknolojisinin onlara karşı kullanılabileceği konusunda uyarmıştı. Darbenin ardından, SSCB Bilimadamları Başkan yardımcısı Victor Sedlecki`nin, Rus gazetesi Komsomolskaya Pravda’da bir açıklaması yayımlandı ve burada şöyle dedi:
“Bir uzman ve tüzel bir kişi olarak, psikotronik biyojeneratörlerin üretiminin Kiev’de başlatıldığını beyan ederim, bu, oldukça ciddi bir meseledir. Darbe sırasında tam olarak Kiev jeneratörlerinin mi kullanıldığını elbette net bir şekilde açıklayamam. Bununla birlikte, kullanılmış olabilecekleri bana büyük bir ihtimal dahilinde geliyor. Peki, psikotronik jeneratörler nelerdir? İnsan organizmasında güdümlü denetim etkisi üreten elektronik bir ekipmandır. Özellikle korteksin sağ ve sol yarılarını etkiler. Bu, ayrıca, Amerikan Zombie 5 Projesi’nde kullanılan bir teknolojidir.' (8)
ABD’de halihazırda sinir sisteminin uzaktan manipülasyonundan şikayet eden yüzlerce insan, FBI, Savunma Bakanlığı ve diğer ajanslara karşı şikayet dilekçeleri hazırlıyor; onlardan, kendilerine ilişkin dosyaları açıklamalarını, kendi bedenlerini hedef alan tehlikeli radyasyonları tespit etmelerini ve bu radyasyonların kaynaklarını belirlemelerini talep ediyorlar. Belki de 2000’in üzerinde insan, Rusya’da, 200’ün üzerinde insan Avrupa’da, 300’ün üzerinde insan Japonya’da ve onlarca insan da Çin ve Hindistan’da, bu konuda şikayetlerde bulunuyorlar. Rus Devlet Duması Güvenliği Komitesi’nde çalışan Rus siyasetçi Vladimir Lopatin, bu teknolojilerin kullanımını yasaklayan bir yasa teklifi sundu ve Psychotronic Weapon and Security of Russia/ Psikotronik Silah ve Rusya’nın Güvenliği adlı kitabında da (Sinteg Yayınları, Moskova, 1999) Rusya’nın insanlar üzerinde, onlar farkına varmadan bir takım deneyler yürüttüğünü açıkladı.
Şunu da unutmamak gerekir ki, bu insanların çoğu akıl hastanelerinden geçiyorlar. Vladimir Lopatin, 1999 yılında ABD’yi, SSCB Savunma ve Devlet Güvenliği Meseleleri Yüksek Sovyet Komitesi’nin Askeri Reform Alt-Komitesi başkanı olarak ziyaret etti ve burada Richard Cheney ile görüştü. O dönemde Lopatin, “Sovyet muhaliflerin yeni yüzü ve lideri” olarak tanımlanmaktaydı. Daha sonraları, Rus siyaset dünyasının üst kademelerinden silindi adı ve yok oluverdi.
Peki, bu araştırmalar neden ve nasıl bu zamana dek gizli kaldı? Bunun iki açıklaması var:
1- Süpergüçlerin bu alanda net bir üstünlük elde etmek için rekabet ettikleri ve bu şekilde tüm dünyanın denetimini kendi ellerine almayı istedikleri bir dünyada halihazırda gizli bir silah yarışı süregitmektedir.
2- Hükümetler, yanlış kararlarının sonucu olarak ortaya çıkması muhtemel bir krizi kontrol edemeyecekleri durumlarda kullanmak üzere belli başlı teknolojileri, ellerinini altında hazırda bekletmektedirler.
Her iki durumda da, demokrasi çağı ve insanların özgürlüğü son bulacak. Rusya Savunma Bakanı Anatoly Serdjukov’un açıklamasına göre, 'bu silahların resmi olarak Rus askeri cephaneliğinin bir parçası haline gelmesi için en fazla sekiz yıl kaldı.' Demokrasi açısından bu durum, sonun başlangıcı anlamına geliyor.
Her halükarda, geçmişte Ruslar, tüm bu araçları devreye koymak konusunda kararlı değillerdi. Amerikan sistemi HAARP’in inşasının başlatıldığı dönemde, söz konusu sistemin, gezegenin geniş bölgelerini hedef altına alabileceği netlik kazanmamıştı. HAARP`in deneyinde, beyin frekansları hedef alınmamıştı, ancak HAARP sistemi, pekala beyin frekanslarına da ulaştırılabilirdi.
Rusya, zihin kontrol teknolojilerini yasaklamak konusundaki istekliliğini açıklamıştır. Rus Devlet Duması ve Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesindeki Parlamentolararası Meclis, BM’ye, OBSE’ye ve Avrupa Konseyi’ne, bilgi sağlama amaçlı olarak, zihin kontrol silahlarının geliştirilmesi ve kullanılmasını yasaklayan uluslararası bir konvansiyon önerisi sundu. Rus gazetesi Segodnya’nın Mart 1998’de açıkladığı gibi, bu mesele BM genel sekreteri Kofi Annan ile görüşüldü ve BM Genel Kurulu’nun gündemine alındı.
Ancak ABD bu sözleşmeyi BM`de müzakere etmeyi reddetti ve sonuç itibariyle bu silahlara getirilmesi önerilen yasak, BM Genel Kurulu’nda tartışmaya açılmadı. O dönemde ABD Kongresi`nde de, zihin kontrol teknolojilerinin yasaklanmasını öneren bir yasa teklifi gündeme gelmişti. (9) Ancak tüm bunlar sadece çok kısa bir süre içindi. Yasa tasarısı daha sonra değiştirildi ve yeni tasarıda bu teknolojilere getirilecek yasak, Uzay Koruma Yasa Tasarısı dışında bırakıldı. Ne ABD kongresi ne de ABD Başkanı, zihin kontrol amaçlı silahların yasaklanması doğrultusunda herhangi bir çaba ortaya koymadı. Avrupa Parlamentosu da, insanoğlunun manipülasyonunun yasaklanmasını ve HAARP sistem inşasının başlatılmasına karşı tepki gösterdi.
Avrupa Parlamentosu’nun Bilim ve Teknolojik Değerlendirme Paneli çerçevesinde hazırlanan raporda, “Kalabalık Kontrol Teknolojileri” doğrultusunda Avrupa Parlamentosu’nun ilk önerdiği yasa teklifinden söz edilmekte. Avrupa Parlamentosu bu raporda, “uluslararası bir konvansiyon ve kimyasal, elektrik ve ses titreşimi veya insan beyninin diğer işlevleri hakkındaki bilgileri uygulamak amacıyla gerçekleştirilen ve insanoğlunun herhangi bir şekilde manipülasyonuna sebep olan tüm araştırma ve geliştirme faaliyetlerine –sivil olsun askeri olsun- yönelik küresel bir yasak getirilmesi” çağrısında bulunuyor. Aynı raporda, ABD’nin bu silahların kullanımını destekleyen başlıca ülkelerden biri olduğu belirtilip şöyle deniyor: “Ekim 1999’da NATO, öldürücü olmayan silahlara ve bunların, müttefiklerin cephaneliklerindeki yerine dair yeni bir politika açıkladı. 1996 yılında, Amerikan ordusunun tespit ettiği öldürücü olmayan araçlar arasında, güdümlü enerji ve radyofrekans sistemleri bulunuyor.” (10)
Güdümlü enerji sistemleri, Avrupa Parlamentosu raporunda daha ayrıntılı bir şekilde şöyle tanımlanmıştır: “Güdümlü enerji silahı sistemi, radyofrekans kaynağını, sinaps düzeyinde insan beyninin faaliyetleriyle ilişkilendirmek üzere tasarlanmıştır.' (11)
1976 yılında, Başkan Carter’ın ilerleyen yıllarda Ulusal Güvenlik danışmanı olacak olan Zbygniew Brzezinski, “Between Two Ages, America’s Role in the Technetronic Era” (Penguin Books, 1976, Massachusets) başlıklı, 'İki Çağ Arasında: Amerika’nın Teknektronik Çağdaki Rolü' bir kitap yazmıştır. Kitapta, şöyle bir öngörüde bulunmuştur: “Teknolojinin gelişimini temel alan daha kontrollü ve güdümlü bir toplum oluşacak, burada bir elit grup öncü rol oynayacak, ve bu grup; süregiden sosyal krizlerden avantaj sağlayıp, halkın davranışlarını etkilemek ve toplumu yakın denetim ve gözetim altında tutmak üzere en son modern teknolojileri kullanacak. '
Zihin kontrol teknolojilerinin kullanımı, Amerikan Ordusu Savaş Koleji’nin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından 1994 yılında yayımlanan bir yayında da öngörülmüştü. (12) Enstitü tarafından hazırlanan 2000 yılına dair bir senaryoda, terörizmin artması, uyuşturucu ticareti ve kriminal faaliyetlerin hız kazanması bekleniyor ve şöyle bir sonuca varılıyordu:
“ABD Başkanı, askeri meselelerde devrimin ana çekirdeğini oluşturan psikoteknolojinin kullanımına tabidir. Düşmanların ve gelecekte potansiyel düşmanların zihinlerini ulusal ve uluslararası düzeylerde manipüle etmeyi engelleyecek etik yasaklamaları yeniden düşünmek gerekir. Kalıcı çabalar ve çok sofistike ulusal “bilinç artışları” yoluyla, kişisel mahremiyet ve ulusal egemenliğe dair demode kavramlarda da bir değişim yaşandı. Teknoloji, gücün uygulanma biçimini değiştirdiği için, kişisel cesaret, yüzyüze liderlik ve “savaşçılık” zihniyeti gibi kavramlar da artık anlamsız bir hale geldi.”
“Dünya çapında isyanların potansiyel veya muhtemel destekçileri, kapsamlı bir İstihbarat Ajanslararası Entegre Veritabanı kullanmak suretiyle tespit edildi. Bu kişiler, “potansiyel” veya “aktif” olarak kategorilendirildi; her biri için psikolojik çalışmalar geliştirmek, düzenlemek ve odaklanmak için de sofistike kişilik simülasyonları kullanıldı. Araştırmalara göre, 2000 yılında söz konusu teknolojiler o denli ilerlemiş olacak ki, insanoğlunu özgürlüğünden mahrum etmek, kişiliğini, yönetimdeki elitin arzularına göre şekillendirmek mümkün hale gelecek. Büyük olasılıkla söz konusu teknolojiler, 1994 yılında zaten bu düzeyde.”
Dünya kamuoyunu bu silahların varlığından haberdar etmeye dönük tüm çabalar, sistematik bir şekilde bastırıldı. Vladimir Lopatin şöyle yazar: “Silah yarışı, gizlilik sebebiyle hız kazanıyor. Gizlilik, insanlar üzerinde uygulanan acımasız denetimi, onların yaratıcılığını engelleme biçimlerini ve onları biyolojik robotlara dönüştürme süreçlerini güvence altına almanın ilk aşamasıdır. Ve bu psikotronik savaş, daha şimdiden herhangi bir savaş ilanı olmaksızın gizli bir şekilde gerçekleşiyor.'
Bu teknolojilerin hükümetler tarafından kullanımını cezalandıran hiçbir mevzuat bulunmuyor. Sadece Rusya’da ve ABD’nin bazı eyaletlerinde hükümet-dışı birimlerin bu teknolojilere sahip olmasını veya teknolojilerin pazarlanmasını cezalandıran yasalar var. Örneğin Michigan eyaletinde, bu suçun cezası, kitle imha silahlarına sahip olmak veya ticaretini yapmakla eşdeğer. (Kanada merkezli düşünce kuruluşu Global Research)
Kaynak:
http://www.globalresearch.ca/psychotronic-and-electromagnetic-weapons-remote-control-of-the-human-nervous-system/5319111
Dipnotlar:
1- http://en.ria.ru/military_news/20120322/172332421.html
2- http://www.dailymail.co.uk/news/article-2123415/Putin-targets-foes-zombie-gun-attack-victims-central-nervous-system.html#ixzz2DPaQUNBO.
3- https://docs.google.com/file/d/0B3V8FIUj7brsMzJhOTY4ZWItMGI5OC00MzkzLWJjMDQtMDM0OGE1ZDFhOGFm/edit?authkey=CKnE554O&hl=en&pli=1
4- http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2007/01/10/AR2007011001399_pf.html.
Ayrıca bkz. http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2007/01/10/AR2007011001399.html?nav=rss_business/industries
5- http://www.amazon.com/Body-Electric-Electromagnetism-Foundation-Life/dp/0688069711
6- http://web.iol.cz/mhzzrz/img/dokument-predni.gif
7- http://www.theguardian.com/world/2009/oct/25/honduras-manuel-zelaya-embassy-siege.
8- Komsomolskaya Pravda, 27 Ağustos 1991, “Avtory programy Zombi obnaruzheny v Kieve'
Ayrıca bkz http://web.iol.cz/mhzzrz/img/Authors_of_project_zombie.gif
9- http://thomas.loc.gov/cgi-bin/query/r?c107:chemtrails
12- http://www.strategicstudiesinstitute.army.mil/pubs/display.cfm?pubID=241