Tarih: 26.05.2015 15:46

İran-Türkiye Ticaretinde Millî Para

Facebook Twitter Linked-in

 

Alireza Cebbari

Türkiye Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, İran ile Türkiye arasındaki ikili ticarette millî paraların kullanılması konusuna son dönemlerde yetkililerin ilgi duyduğunu belirtti. Bu konu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran ziyareti sırasında İran Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani ile görüşmesinde gündeme geldi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Türkiye Ekonomi Gazetecileri Derneği üyesi birkaç muhabire, bankacılık sisteminden sorumlu yetkililerin, İran ve Rusya ile ticarette millî paraların kullanılması için çalışmaya başladıklarını belirtti.

Türkiye, İran ve Rusya’dan ithal ettiği enerjinin bir kısmını millî parayla ödemek istiyor.

Elbette uzmanlar, Türkiye’nin böyle bir karar almasının çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorlar.

İran ile Türkiye arasındaki ikili ticarette millî paraların kullanılması konusu ciddiyetini koruyor. Türk yetkilerinin söylediğine göre Türkiye ile İran Merkez Bankası yetkilileri, bir süre önce konuyla ilgili görüşmelere başladı.

Hizmet ve ürün alışverişinde millî para veya yatırım fonlarının kullanılması, dünyanın çeşitli bölgelerinde bazı ülkeler arasında ticarette başarılı bir adım olarak denenmiştir.

2007 yılında dünya genelinde ortaya çıkan mali kriz, bazı ülkelerin uluslararası ticaretin yapısında yeni yaklaşımlar sergilemelerine yol açtı.

Bazı ülkeler, ticarette yaygın olarak kullandıkları dolar ve avro yerine karşılıklı yatırım fonu adı altında yeni bir yöntemi seçtiler.

Şu ana kadar 37 ülke arasında 47 yatırım fonu imzalanmış durumda. Bu yeni yaklaşımda ticaret, millî paralarla yapılmaktadır.

Ancak İran ve Türkiye örneğinde, ticaretin millî parayla yapılması hususunda taraflar arasında oluşan iradenin sağlanmasına, tercihli ticaretin uygulanmasının kanıtlanmasına, ilgili grupların oluşturulmasına ve uygulama mekanizmalarını tanımlamak için gösterilen çabalara rağmen yetkililerin göz ardı etmemeleri gereken birkaç nokta var.

İlk olarak İran İslam Cumhuriyeti, Türkiye’nin doğal gaz ve petrol ihtiyacını karşılayan önemli ülkelerden biri ve iki ülke arasındaki 14 milyar dolarlık ticaretin yaklaşık 10 milyar dolarını Türkiye’ye ihraç edilen doğal gaz ve petrol oluşturuyor.

İran ve Türkiye, ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarma hedefini takip ediyorlar. Ancak kısa vadede iki ülke arasındaki ticaret hacmini iki katına çıkarmak ve bankacılık sistemindeki iş birliğini geliştirmek, ikili ticarette bazı mekanizmaların kolaylaştırılmasına bağlı.

Ancak asıl soru şu: Türkiye, bu konuda gerekli garantileri verebilecek mi? Eğer bu garantiyi verebiliyorsa ve yeterli döviz rezervine sahipse Türkiye, İran ile neden millî parayla tercihli ticaret konusunda istekli görünüyor?

Basit bir deyişle Türkiye, iki ülke arasındaki ticaretin bir kısmında neden Türk lirasında ısrar ediyor?

Ankara’nın parasal anlaşmada dikkate alınmasını istediği rakam, İran ile yaklaşık dört milyar dolarlık ihracatın Türk lirasıyla karşılanması. Bu konu, bazı nedenlerden ötürü şu ana kadar İranlı yetkililer tarafından gündeme gelmedi.

Karşılıklı olarak tarafların bankalarında lira ve riyalın birikmesindeki denge ve yeterli dövizin mevcudiyeti söz konusu olduğu zaman artık sorun çıkmayacaktır. Ancak herhangi bir sebepten dolayı tarafların birinde ticari sistemdeki denge bozulur ve istikrarsızlık oluşursa bu, karşı tarafa birçok sorun yaratacaktır.

İran’ın Türkiye’ye yaptığı ihracat, genel olarak petrol, petrokimya, doğal gaz ve bazı gıda maddelerinden oluşmaktadır. Buna karşılık Türkiye, ürettiği her şeyi İran’a ihraç ediyor.

Ayrıca turizm alanındaki döviz değişimi de İranlı turistlerin yoğun bir şekilde Türkiye’ye seyahat etmelerinden ötürü dengesiz bir biçimde Türklerin lehinedir. Uzmanlara göre çeşitli ekonomik alanlarda iki taraf arasındaki bu dengesizlik, tarafların her birinin paralarının dengesiz bir şekilde karşı tarafın bankasında birikmesine neden olacaktır.

Bu nedenle para konusunda tarafların her birinin aldığı her türlü yanlış karar, bu planın başarısızlığına ve ekonomik kırılganlığa neden olacaktır.

Görmezden gelemeyeceğimiz ikinci nokta, İran’a yönelik finansal ve mali alanlar başta olmak üzere uygulanan çeşitli yaptırımlardır.

Üçüncü nokta ise Türk ekonomisinin ve ülkenin serbest piyasaya olan bağımlılığı ile oldukça yoğun bir biçimde çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki varlığıdır.

Bu konu, bir taraftan Türkiye finans piyasalarını güçlendirirken diğer taraftan da yüksek bağımlılıktan kaynaklanan ekonomik kırılganlığı beraberinde getirecek.

Tarafların birindeki parasal durum, döviz kuru karşısında bir dalgalanma yaşarsa karşı taraf, bu dalgalanmaların muhtemel sonuçlarından güvende olmak için bazı mekanizmaları önceden belirlemeli ve farklı dönemlerde o mekanizmaları denemelidir.

Açıkçası tüm bu çabalara ek olarak tarafların bu planın başarısındaki çabaları ve iradeleri, ekonomik alanların tamamında dengenin sağlanması yönünde olmalıdır. Bunun yanında özel yetkilerle donatılmış özel bir grup veya polis ekibi oluşturularak para birimlerinin diğer ülkelere muhtemel kaçışı ve gizli ticareti önlenmeli.

Sonunda bu önlemlerin alınması; bu planın risk faktörünü azaltacak, taraflar arasında kalıcı ticari ilişkilere ve sürdürülebilir kalkınmaya neden olacaktır. (İran, IRNA – 23 Mayıs 2015)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —