• BIST 100

    10101,62%0,45
  • DOLAR

    32,26% -0,05
  • EURO

    34,85% 0,08
  • GRAM ALTIN

    2433,32% 0,36
  • Ç. ALTIN

    3919,83% -0,11

Maliye Bakanı Naci Ağbal İle Mülakat

Maliye Bakanı Naci Ağbal İle Mülakat

Maliye Bakanı Naci Ağbal: Yüksek büyüme oranını sürdürmek zorundayız. Tüketime dayanan büyüme sürdürülebilir değil ve sağlıksız. Özel sektör yatırımını ve ihracatımızı artırmalıyız. Dolayısıyla endüstriyel yapımızı de

 

David Gardner, Mehul Srivastava

Türkiye Maliye Bakanı Naci Ağbal, son zamanlarda siyasete atılan, hayatı boyunca bürokratlık yapmış bir isim. Devlet memuru olarak Bakanlıkta geçirdiği zaman, onu, Türkiye´de sık sık yetkilileri çıkmaza sokan bürokratik işlere ve ekonomik reformla alakalı zorluklara aşina hale getirdi.

Ağbal, özel ve kamu sektörü çalışanlarının emeklilik planlarına otomatik kaydını sağlayan bir girişimin meclisten geçmesine önderlik ettikten sonra, 7 Eylül´de İngilizce ve Türkçe verdiği bir mülakatta Financial Times´a konuştu. Bu mülakat ayrıca Moodys´in 23 Eylül´de Türkiye´nin borcunu çöp seviyesine indirmesinden önce gerçekleşti. Bu, iki saat süren görüşmenin düzenlenmiş ve kısaltılmış bir suretidir.

FT: Şu anda sizin için en endişe verici rakamlar neler?

NACİ AĞBAL: Mali politika açısından, ithalat kaynaklı KDV gelirimiz iyi gitmiyor çünkü ithalat, bütçe tahminimizin oldukça altında. Dolayısıyla da gelirimizi azaltıyor.

Turizm sektörü iyi gitmiyor. Turizm gelirleri de bütçemizi etkiliyor. Ama iyi haberler de var. Kurumlar vergisi iyi gidiyor çünkü bankaların kârları artıyor. Daha çok kar elde ettikçe daha çok kurumsal vergi ödüyorlar. Bu iyi bir şey.

Özelleştirme gelirlerimiz de iyi gidiyor, hatta bütçe hedefimizi geçiyor. Bu yüzden de gelir tarafı açısından genel denge, bütçe hedefimizden yüksek.

FT: Peki ya harcamalar tarafı?

AĞBAL: Güvenlik harcamalarından dolayı bazı riskler var. Güvenlik harcaması artıyor ama o kadar da değil, belki 2 milyar TL (678 milyon dolar) veya 3 milyar TL. Mevcut harcamalarımız artıyor çünkü devlet gittikçe büyüyor.

FT: Sizinle en son konuştuğumuzda, mahkeme prosedürleri veya işten çıkarma prosedürlerinden dolayı Maliye Bakanlığında bile Gülencilerle bağlantısı olduğundan şüphelenilen kişilerin uzaklaştırılmasındaki zorluklardan bahsetmiştiniz.

AĞBAL: Öncelikle bu, çok garip bir örgüt. Bu örgütün mensupları gizli. Bütün örgüt, saklı olma ve gizlilik üzerine kurulu. İslam tarihinde Haşhaşiler (suikastçiler) denen kişiler vardır. Bu, böyle bir örgütün somut bir örneğidir.

Mesela, çevremdeki birçok kişiyle çalıştım. Şayet biri bana, 'Bu adam Fethullah Gülen örgütünün üyesi mi?' diye sorarsa hayır derim. Ama güvenlik ve istihbarat bilgilerine bakarsanız, mali işlemlerine bakarsanız, başkalarıyla ilişkilerine bakarsanız, bunu (görüşü) değiştirebilirsiniz. O yüzden bu fevkalade ve çok çok iyi bir örnektir.

FT: Ama bu insanları ne zaman ve nasıl tanımladınız?

AĞBAL: Bu az sayıda kişinin diğer saklı kişileri, saklı çalışanları idare ettiğini fark ettik.

Bunu nasıl fark ettik? Bazı şirketlerle olan ilişkilerine baktık.  Mesela, bu kişiler bazı özel şirketlerden kamu ihalesi almışlar. Eğer bu şirketlere ayrıntılı olarak bakarsanız Fethullah Gülen´in örgütünün holdingleriyle alakalı olduklarını fark edersiniz. Türkiye´de çok büyük holdingleri ve şirketleri var.

Uzun zaman herkes, 'Tamam, bunlar Müslüman insanlar, Allah´a inanıyorlar, Peygamber´e inanıyorlar, çok insancıl kişiler.' diye düşündü. Ancak günün sonunda herkes bunun yalnızca bir dini tarikat olmadığını fark etti. Çok büyük bir örgüt. Şirketleri var, kamu sektöründe çalışanları var. Özel sektörde önemli organizasyonlarda çalışıyorlar.

FT: Aynı şeyin bir daha yaşanmaması için ne gibi önlemler alıyorsunuz?

AĞBAL: Savunma Bakanlığı´nın yapısını yeniden düzenledik. Ordu içindeki personel konularının hepsi Savunma Bakanlığı´nın işi. Askeri okulların hepsini kapattık. Sıradan okullardan olan insanlar Savunma Bakanlığı´nca işe alınacak ve orduya sevk edilecek. Böylece ordu meselelerinde en üst düzey komiteyi değiştirdik. Bu da bir diğer reform. Türkiye´nin bu türden büyük bir reformu yapabileceğini darbeden önce kimse düşünmezdi fakat yapıyoruz. Türkiye giderek demokratikleşiyor, kurala dayalı hale geliyor ve uluslararası toplumun bir üyesi oluyor.

FT: Türkiye, şu anda küresel bir likidite döneminden yararlanıyor. Bu dönemde bilhassa -yüzde 3 veya 4 büyüme gösteren- Türkiye gibi gelişen piyasalar ilgi görüyor. Fakat sizin hükümetiniz bu büyümeyi tüketicilerin ev almasıyla ve kredi kartı harcamalarıyla sağlıyor. Bu durum sadece ithalatı artıran sağlıksız bir model değil mi?

AĞBAL: Bizim de endişemiz bu. Yüksek büyüme oranını sürdürmek zorundayız. Tüketime dayanan büyüme sürdürülebilir değil ve sağlıksız. Özel sektör yatırımını ve ihracatımızı artırmalıyız. Dolayısıyla endüstriyel yapımızı değiştirmeli ve yeni katma değer sektörleri ve ürünleri oluşturmalıyız. Yoksa bu türden bir büyüme sürdürülemez. Fakat küresel şartların geneline bir bakalım: her ülke ekonomik bir büyüme sağlamaya çalışıyor. Çoğu ülkede enflasyon şu anda bir sorun teşkil etmiyor, onlar enflasyon yaratmaya çalışıyor. Yüzde 2 oranında bir enflasyon elde etmeye uğraşıyorlar.

Türkiye de bu şartlardan etkileniyor. Birçok dış sorunumuz var fakat Türkiye hala yüzde 3 veya 4 oranında büyüyor. Mümkün olup faizler düştüğü takdirde bu durum özel sektör yatırımı için çok daha iyi olacaktır fakat faiz oranını düşürmek için olağanüstü veya anormal tedbirler almayacağız. Bizim bakış açımız böyle değil. Bu siyasi bir retorik fakat nihayetinde biz bir hükümetiz. Türk ekonomisinin büyüme trendinin sürmesi gerektiğini düşünüyoruz.(İngiltere,Financial Times-28.09.2016)



18.1° / 10.5°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor