Tarih: 14.08.2013 14:03

Mandela’nın hapse girmesinde CIA`nın parmağı var

Facebook Twitter Linked-in

Brian Becker

20 Temmuz Nelson Mandela’nın 95.yaşgünü; ancak Amerikan hükümetinin Mandela’nın kötüye giden sağlığına dair döktüğü timsah gözyaşlarını hiç de ciddiye almayın. Tüm şeker kaplamalı aşamalarıyla emperyalist diplomasi, tarihi bir yalan beyandan öteye geçmiyor.

Nelson Mandela’nın 1962 yılında tutuklanması sonucunda Robbins adaları’nda 27 yıllık hapis hayatı yaşaması, CIA’in işiydi. CIA ve Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, ırkçı, apartheid rejimin ahlaksız askeri ve istihbarat servisleriyle ortak olarak çalışmıştı.

Mandela, Güney Afrika’nın beyaz ırkçı apartheid rejimine karşı silahlı bir mücadele ve sivil bir direniş örgütleyen Afrika Ulusal Kongresi ANC’nin lideriydi.

Mandela, ABD –ve dolayısıyla tüm ANC- tarafından “terörist” olarak yaftalanmıştı. 2008 gibi erken bir tarihte bile Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Mandela veya herhangi bir ANC liderinin Amerika Birleşik Devletleri’ne olası bir ziyareti için özel feragat belgeleri çıkarmak zorunda kalmıştı; keza hem kendisi hem de ANC halen “terörist izleme listesi”nde yer almaktaydı.

ANC’nin Siyahilerin çoğunluk yönetimi ve apartheid rejimin tasfiyesine dönük mücadelesi, Küba’dan, Sovyetler Birliği’nden ve diğer sosyalist ülkelerden kritik destek aldı. ANC, Siyahi çoğunluk yönetimi mücadelesinde Güney Afrika Komünist Partisi ile aktif bir ittifak kurdu.

Apartheid hükümetin devrilmesinden sonra bile ABD için vizeye başvuran ANC üyeleri, sorgudan geçirildiler ve ülkeye girmek için özel izin almaya mecbur bırakıldılar. ANC’nin eski başkanı Tokyo Sexwale’in 2002 yılında vize başvurusu reddedildi.

2007 yılında ise, Güney Afrika’nın ABD büyükelçiliğini 2006 yılına dek yapmış olan Barbara Masekela, ABD’de yaşayan kuzeninin ölümü üzerine ülkeye giriş yapmak istemiş; ancak vize başvurusu reddedilmişti.

Amerikan emperyalizmi, Afrika’nın Özgürleşmesi’nin düşmanıdır

CIA ve NSA’nın casusluk hizmetleri –IBM, Kodak gibi birçok ulus-ötesi şirketlerin de tam dayanışması ile- apartheid lehinde ve sürekli olarak öldürülen, işkenceye uğratılan ve Güney Afrika’nın cehennem diplerinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Afrika Ulusal Kongresi Aktivistleri’ne karşı yıllar boyu tüm düzeylerde çalıştılar.

ANC, terörist ve Komünist-yanlısı bir örgüt olarak CIA ve ondan sonra gelen Amerikan yönetimleri –Demokrat olsun Cumhuriyetçi olsun- tarafından etiketlendi ve bu şekilde bir muamele gördü. Kongre de gezegenin açık ara en ırkçı rejimiyle bu denli mide bulandırıcı bir ortaklığa girilmesinde, heyecanlı bir amigo gibi davranıyordu.

Temsilciler Meclisi de, Nelson Mandela’nın hapisten çıkarılması yönünde 1986 yılında bir çağrıyı oylamıştı; keza o tarihte artık faşist apartheid rejimin sayılı günleri kaldığı açıkça ortaya çıkmıştı. Bu durum ise ABD ve Britanya’yı, geminin rotasını değiştirip beyaz üstünlükçü sistemin müzakere edilmiş bir şekilde son bulmasında aracı rol oynamaya yöneltmişti. Dünya çapında apartheid-karşıtı kitlesel bir hareket, Güney Afrika’yı tamamen dünyadan izole etmişti. Dick Cheney, 1986 yılında Temsilciler Meclisi’nin kararı aleyhine oy kullandı ve Amerikan hükümetinin ANC’yi halen resmi “terörist listesi”nde bulundurduğunu anımsattı.

Amerika ve Britanya, hiç yenilmez sanılan ordusu en sonunda Angola ordusu ve binlerce Kübalı gönüllü karşısında tarihi Cuito Canavale muharebesinde yenilgiye uğradığında, apartheid hükümetinden sağladıkları faydanın artık sona erdiğinin farkındaydılar.

Mandela’nın ifade ettiği gibi: “Afrika aradığında, Küba cevap verdi.”

Utanmaz ikiyüzlülük

Utanmaz bir ikiyüzlülük örneği olarak, Mandela hapisten çıktığında, birbiri ardı sıra gelen iki Amerikan yönetimi de, ABD’nin her daim Mandela’nın hapis cezasına karşı çıktığı ve apartheid rejimine karşı onun safında yer aldığını iddia etmişti.

Mandela ise, hapisten çıktıktan sonra, 25 Haziran 1990 tarihinde ABD Başkanı George H.W. Bush’u ziyaret etmek üzere ABD’ye geldi. Irkçılığa karşı mücadelede bir kahraman ve şampiyon olarak yere göğe sığdırılamıyordu. Kurumsal medyada propagandacılar yoluyla çalışan Amerikan hükümeti, bir zamanlar apartheid rejiminin savunucusu oldukları ve Mandela’nın hapse atılmasında birincil dereceden sorumlu oldukları gerçeği karşısında toplum çapında bir unutkanlık yaratmaya çabaladılar.

Ancak, muhabirlerden biri, günün birinde, önceden bildirilmemiş bir soruyu sormak suretiyle herkesi üzüntüye boğdu.

25 Haziran günü Bush ile gerçekleşen toplantıdan birkaç gün önce Bush’un basın sorumlusu Marlin Fitzwater’a, Başkan’ın, Mandela’dan, tutuklanmasında Amerika’nın rolünden dolayı özür dileyip dilemeyeceğini sordu.

Fitzwater sinirlendi; keza gafil avlanmıştı. “İnsanlar, siyahiler veya Mandela hakkındaki emellerimiz konusunda sorguladıklarında bundan hoşlanmıyorum; çünkü 20 yıl önce olan bir vaka, bir başka ABD Yönetimi’ni bağlar.”

Bugün Mandela’nın 95.yaşgünü ve Amerikan hükümeti Mandela’yı tebrik ettiğinde, kurumsal medyadan herhangi birisi çıkıp da CIA, NSA veya Amerika’nın diğer istihbarat servislerinin Afrika özgürlük hareketine karşı savaşlarında oynadıkları kanlı rolü gözler önüne çıkaracak mı?

Nelson Mandela, ezilmişler için bir “deniz feneri”dir. O, bir kahramandır ve bu şekilde anımsanacaktır. Irkçı apartheid rejimi için casusluk hizmeti veren ve Mandela’nın yakalanmasını sağlayıp yoldaşlarının öldürülmesinde rolü olan CIA ve NSA için ise bu iddia hiç de doğru değildir. (Kanada merkezli düşünce kuruluşu Globalresearch)

Kaynak: http://www.globalresearch.ca/it-was-the-cia-that-helped-jail-nelson-mandela/5343409




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —