• BIST 100

    10183,38%0,24
  • DOLAR

    32,21% 0,14
  • EURO

    35,08% 0,02
  • GRAM ALTIN

    2473,46% 0,25
  • Ç. ALTIN

    3933,17% 0,00

Merkel´den 330 milyarlık ´boşanma davası´

Merkel´den 330 milyarlık ´boşanma davası´

Almanya Başbakanı Angela Merkel´in ´Avrupalılar kaderini kendi ellerine almalı´ sözlerini yorumlayan uzmanlar, ABD ve Avrupa arasındaki ilişkilerde yaşanacak değişikliklerin dikkate alınması gerektiğini, gelişmelerin Rusya açısından il

 

 

G7 zirvesinden jeopolitik gerilim filmi beklenirken jeopolitik melodramın ortaya çıktığını belirten ekonomi uzmanı ve Crimson Alter bloğunun yazarı İvan Danilov, Almanya Başbakanı Angela Merkel´in Avrupa´nın kaderini kendi ellerine alması gerektiği yönündeki ifadelerinin ABD´ye karşı boşanma davası açıklamasına benzediğini belirtti.

Merkel´in ABD Başkanı Donald Trump´ın karakter uyuşmazlığının yanında, Avrupa´nın 21. yüzyıl küresel politikada nasıl bir yer alması gerektiği konusunda görüş ayrılığı yaşadığını belirten Danilov, RIA Novosti için kaleme aldığı yazısında, 'Aslında Rusya için iyi haber ama gerçek şu ki etkisi büyük ihtimalle ertelenmiş olacak' dedi. 

´MERKEL İLİŞKİLERİN KORUNMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ AMA…´

Danilov yazısında şu görüşlere yer verdi:

Bazı uzmanlar, ‘aşıklar kavga ederek aşklarını yeniler´ mantığıyla Alman liderinin bu çıkışının hiçbir anlam taşımadığı söylemekte acele etse de Avrupa yöneticilerinin geçtiğimiz günlerdeki eylemleri ve açıklamaları, ABD için olumlu olan bu yorumlara uymuyor. Gerçekten de Merkel, Avrupa Birliği´nin ABD ve İngiltere ile dostça ilişkileri koruması gerektiğini söyledi ama bu ifadeler de boşandıktan sonra bile dile getirilen geleneksel ‘arkadaş kalalım´ dileğine benziyor. Transatlantik dayanışmanın Washington-Brüksel hattında karmaşık kökene sahip krizin hem ideolojik hem de finansman sebepleri var. Maalesef uzman ve kamuoyu tartışmalarında ideolojik sebepler orantısız biçimde daha fazla konuşuluyor, bu yüzden de finansman sebeplere özel dikkat çekmek gerekiyor. Uygulama şunu gösterdi ki, hesap tablosu Batı partnerlerimizin tüm ideolojilerinin temel kaynağı oluyor.

TEMEL SORUNLARDAN BİRİ ÖDEMELER

AB liderleri ile Trump´ın görüş ayrılığı yaşadığı temel sorunlardan biri net fiyat: Yıllık 330 milyar euro.

Bu rakam, AB´nin 2015 yılındaki gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 2´sine tekabül ediyor. Bu, Trump´ın Avrupa ülkelerinden ortak savunma ‘kumbarasına´ yatırmalarını talep ettiği rakam. ‘NATO finansmanı´ ile ‘savunma harcamalarının´, arkasında ABD savunma sanayisine ve bir ölçüde Pentagon´a yapılan ödemelerin saklandığı birer edebikelam olduğunu söylemeye gerek yok. Trump, seçim kampanyası sırasında, savunma sanayisinin oligarklarına açık açık onlar için para bulacağına dair söz verdi. Bu sözünü maksimum derecede tutarlı yerine getirdiğini kabul etmek lazım. Avrupalılar için sorun sadece para değil, yeni ABD yönetiminin Avrupa güvenliğini sağlanma karşılığında haraç toplamaya çalışması. Trump´ın, örgüte üye ülkelerin silahlı bir saldırıya uğrayan herhangi bir üye ülkeye yardım etmelerini öngören NATO antlaşmasının 5. maddesine bağlığını açıkça teyit etmekte sergilediği isteksizlik Avrupa ve ABD uzmanları arasında gerçek sersemliğe yol açtı. 

´AVRUPA´DAN ÖDEME İSTENİYOR AMA HİÇBİR GÜVENLİK GARANTİSİ VERİLMİYOR´

Nüfuz sahibi Foreign Policy dergisinin köşe yazarlarından biri, uzmanların ABD Başkanının eylemlerine ilişkin tepkisini şu sözlerle formüle etti: 'Trump´ın 5. madde konusunda susması, genel olarak tüm NATO´ya yönelik saldırı'. Bu duruma Avrupalıların gözüyle bakarsak, onlara her yıl 330 milyar dolar ödemeleri teklif ediliyor ama karşılığında hiçbir güvenlik garantisi verilmiyor ve eğer bir şey çıkarsa Avrupalılar tek başlarına ve kendi gücüyle sorunu çözmesi gerekecek. Şunu itiraf etmek gerekir ki 1930´lu yıllarda mafyanın esnaflara dayattığı şartlar bile Trump´ın Avrupalı partnerlerine teklif ettiğinden çok daha müsamahalı ve daha az onur kırıcıydı.

Bu bağlamda AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker´in uzun zamandır desteklediği ‘ortak Avrupa ordusunun kurulması´ fikri çok aktüel görünüyor. 

Geçtiğimiz kasım ayında Avrupa Birliği Silahlı Kuvvetleri´nin kurulmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Juncker, 'Avrupa ordusu dahil ortak savunma birliğine ilişkin konuyu gündeme almalıyız. Bu, geleceğin müziği ve şimdiden çalıyor ama çoğu Avrupalı henüz duyamıyor' demişti. Başkan, Washington´un gelecekte Avrupa güvenliğini sağlamaktan imtina edeceğini kaydetmişti.

´TRUMP DÖNEMİNDE ÇATIŞMA KONULARINDA ARTIŞ OLDU´

Avrupa Birliği´nde, 330 milyar euro´nun ABD´nin hırsları için değil kendi ihtiyaçları için harcanabileceği fikrinin yeterli sayıda destekçisi olduğu ortada. Ama Washington´un bu fikri sevmeyeceği de açık. Belli ki bu çatışma tek başına tam jeopolitik ayrılığı kışkırtmak için yeterli değil ama Trump´ın Beyaz Saray´a gelmesiyle ABD-AB ilişkilerinde çatışmaların sayısı hızla artıyor.

İkili ilişkilerindeki ciddi rahatsızlık faktörlerinden biri de ABD liderinin Alman ekonomisinin ‘kutsal ineklerinden´ biri olan otomobil üreticilerine karşı açtığı savaş. Trump, Alman üreticileri ABD pazarını kapatma veya erişimi zorlaştırmakla tehdit ediyor. Trump idaresi, bu tehdidin Alman mevkidaşlarıyla görüşmelerde kullanıldığını reddetse de mevcut durumda aksini iddia eden medyaya inanmak için sebepler var. Benzer tehdit daha önce ABD lideri tarafından geçtiğimiz ocak ayında da dile getirilmişti. ABD´ye otomobil ihracatında yüzde 35´lik vergiyle karşılaşma olasılığı Angela Merkel ve Alman işadamları arasındaki destekçilerini sevindiremez. Böyle bir olasılık, Merkel´in potansiyel seçmenlerini daha fazla üzmüştür, zira Almanya´da bu yıl seçimler yapılacak. Bu çatışma münferit olsaydı Avrupalılar bunu çok daha kolay katlanırdı ama Washington ile ilişkilerde çok çatışma birikti ve sayısı giderek artıyor. 

´SADECE MERKEL´E ÖZGÜ FİKİRLER DEĞİL´

ABD´yle aşırı yakın jeopolitik ilişkilerin artık Avrupa Birliği´nin çıkarlarına uymadığı fikri sadece Angela Merkel´e özgü değil. Davos´taki son forumda Euro Grup Başkanı ve Hollanda Maliye Bakanı Jeroen Dijsselbloem, The New York Times´a açıklamasında, ABD´yle mevcut ilişkiler bağlamında Çin´in ‘Avrupa Birliği´nin temel dostu´ rolünün çok ciddi adayı olduğunu söylemişti. Dijsselbloem, 'Çin´in yatırım anlamında Avrupa´ya ilgisi çok yüksek ve giderek genişliyor. Eğer sen dostlarını kendinden soğutup uzaklaştırıyorsan bu dostların yeni dost aramasına şaşırmamalısın' ifadelerini kullanmıştı.

Gerçekten de ABD açık açık Avrupa´yı şantaj ederken Çin´in yatırımları ve ‘Tek kuşak tek yol´ projesi AB için çok daha cazip geliyor. 

AB ile ABD arasındaki jeopolitik ayrılığın hızlı ve parlak geçeceği beklenmemeli. Atlas okyanusunun iki yakasını birbirine bağlayan çok şey var ve Avrupa´nın ABD´den uzaklaşması oldukça uzun zaman alabilir. Maalesef Avrupa ve ABD´nin Rusya´ya yönelik tutumundaki boşluğun yakın gelecekte ciddi rol oynaması pek olası değil. Gerçi Brüksel ile Washington arasında Rusya konusunda belli farklılıkların varlığı aleni olarak kayda geçmti.

ÇÖZÜLMESİ GEREKEN KİEV SORUNU

Bunun yanında Avrupa Birliği liderleri ile Beyaz Saray idaresinin çözmesi gereken acil bir jeopolitik sorun var. Bu iki tarafın, jeopolitik birlikteliklerinin çocuğu olan Kiev rejimine kimin ‘nafaka´ ödeyeceğini nasıl belirleyeceğini gözlemlemek çok ilginç olacak. Halihazırda ne ‘anne´ ne de ‘baba´ evlatlarını tam himaye altına alma ve ‘problemli çocuğun´ davranışlarından sorumlu olmakta istekli davranmıyor.

ABD ve AB´nin boşanması, jeopolitik anlamda imkanlar yelpazesini açtığı için Rusya´ya yararlı. Biz zamanlar yıkılmaz Batı koalisyonu içindeki ayrılıklar Moskova ve Pekin için geniş bir oyun alanı açıyor. AB ve ABD, güçlerini rekabet ve karşılıklı çelmelere harcarsa bu uzun vadede Rusya´ya, Batı´nın direnciyle karşılaştığı her yerde çıkarlarını arama fırsatını sağlayacak.



18.3° / 11.9°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor