Tarih: 10.09.2013 12:46

Orta Asya Cumhuriyetlerinde Nüfuz Savaşı

Facebook Twitter Linked-in

Ali Macit

SSCB`nin yıkılmasının ardından, aralarında Rusya`nın da olduğu 15 yeni bağımsız devlet oluştu. Orta Asya bölgesi enerji yönünden zengin bir bölge ve önemli bir stratejik konuma sahip. Öyle ki bu onu, büyük ve yükselen devletler arasındaki rekabetin hedefi hâline getiriyor. Üstelik uluslararası gerilim hatlarının kesişme noktasında bulunuyor. Bu bölge, hayati çıkarların kesiştiği bir alan olduğu kadar, enerji potansiyeli ile Rusya ve Çin için de bir cazibe alanı. Üstelik devletlerin yapısında büyük zaaflar, sorunlar ve tek kişi iktidarlarıyla yönetilen rejimler var.

Türkiye ve İran`ın bölgeye nüfuzlarını yayma çabaları hâla zayıf. Türkiye`nin yeni politikasının ana hatları ise açık ve net. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bölge ülkelerini ve Türkiye`yi kapsayan federal bir birlik kurmaktan söz ediyor. Bu birliğin ekonomik ve kültürel boyutu da var. Gül, 'Biz altı devlet ama tek milletiz.' diyor.

'Yeni Kemalizmin', 'çok kutupluluk' üzerine kurulu uluslararası ilişkilerin, küresel olarak güç merkezlerinin yeniden dağıtılmasının, Türkiye`nin siyasi ve ekonomik yükselişinin ve etkin bir uluslararası güce dönüşmesinin gölgesinde Türkiye, SSCB`nin yıkılmasının ardından Rusya`yla varolan ilişkilerini farklı alanlarda geliştirmeye yöneldi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu`nun da dediği gibi, 'Rusya önemli bir role sahip değerli bir ortak ve bölgesel iş birliğinde ana oyuncu.' Ayrıca Rusya, Türkiye ile birlikte, istikrarı ve barışı destekleyecek bir ikili oluşturuyor. Enerji ve ekonomi alanlarındaki işbirliği de Türkiye-Rusya ilişkilerinin itici gücünü oluşturuyor.

Türkiye`nin Orta Doğu`da önemli bir ekonomik ve siyasi güce dönüşmesini göz önünde bulunduracak olursak, Rusya`nın bu ülkeyle işbirliği yapması kendisi açısından yararlı. Üstelik Türkiye, Arap-İsrail hattında aktif durumda ve barışçı çözümün yanında yer alan bir ülke. Bu durum, Rusya`nın tutumuyla da uyumlu. Ancak Güney Kafkasya`ya yönelik ilgi, Türk dış politikasının öncelikleri arasında olmaya devam ediyor ve buradaki nüfuzunu yaymak için Rusya ve ABD ile rekabet etmeye çalışıyor. Türkiye bu durumu, güvenliğe ve istikrara olan ihtiyacı ile gerekçelendiriyor.

Güney Kafkasya, çözümü kolay olmayan ciddi ihtilaflardan mustarip. Türkiye de Ermenistan`la ilişkilerini iyileştirmekten âciz görünüyor. T. Torosyan`a göre Güney Kafkasya`nın stratejik öneminin farkında olan Türkiye, aynı zamanda birden çok zor meseleyi de çözüme kavuşturmak zorunda. Bunların ilki, Azerbaycan-Rusya yakınlaşması. Türkiye, bu güçlü yakınlaşmanın kendisi için kazançlı olmadığının farkında, zira bu yakınlaşma, karşılıklı ilişkilerdeki rolünü zayıflatıyor.

İkincisi mesele ise şu: Türkiye, Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasındaki kavganın Amerika`nın görüşüne uygun olarak çözümlenmesini aksatma çabalarını destekliyor; çünkü bu çözümün başarılı olması etkisi ve nüfuzunu zayıflatacaktır.

Rusya`nın, Abhazya ve Güney Osetya`nın bağımsızlığı için uluslararası destek bulma çabaları, Güney Kafkasya`daki durumu iyice karışık hâle getirdi ve Türkiye`nin dış politikasının da önünde engel oldu. Rusya`nın bu iki yeni devletin bağımsızlığını tanıma isteğine de yanıt vermeyen Türkiye, bölgeye girebilmek için -Türkiye, Rusya ve Kafkas cumhuriyetlerinin üçünden meydana gelen- bir konsey oluşturma fikrini ortaya attı. Konsey bölgedeki sorunların çözümüne yardımcı olacaktı, ancak bu duyan bir kulak bulamadı. (İngiltere`de Arapça yayınlanan El Hayat gazetesi)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —