• BIST 100

    10276,88%0,67
  • DOLAR

    32,34% -0,07
  • EURO

    34,74% 0,06
  • GRAM ALTIN

    2390,37% -0,26
  • Ç. ALTIN

    3880,65% 0,07

Orta Doğu`daki Rolünü Ortaya Koyuyor

Orta Doğu`daki Rolünü Ortaya Koyuyor

Orta Doğu`da süregelen krizler, yalnızca Türkiye`nin oldukça önemli jeostratejik konumunun altını çiziyor: Papa Francis, Rusya Devlet Başkanı Vladimir V. Putin ve İngiltere Başbakanı David Cameron`un son birkaç ay içerisinde Ankara`yı ziy

M. Hakan Yavuz, Mujeeb R. Khan

Türkiye onlarca yıl, çoğunlukla Amerika`nın izinden giden itaatkâr bir müttefik oldu. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) 2007 yılında yeniden seçilmesinden bu yana ülke, Orta Doğu`da, genellikle Washington ile ters düştüğü daha bağımsız bir dış politika ortaya koyuyor.

Mısır`daki 2013 darbesi, İsrail-Filistin ihtilafı ve Suriye`ye bir müdahalede bulunulması ihtiyacı konularında keskin fikir ayrılıkları bulunuyor. Türkiye`yi eleştirenler, İslam Devleti olarak bilinen radikal bir Vahabi gruba karşı verilen mücadele de dahil ülkenin bir NATO müttefiki olarak güvenilirliğini sorgulamaya başladı.

Ancak bu endişelerin birçoğu yersiz. Orta Doğu`da süregelen krizler, yalnızca Türkiye`nin oldukça önemli jeostratejik konumunun altını çiziyor: Papa Francis, Rusya Devlet Başkanı Vladimir V. Putin ve İngiltere Başbakanı David Cameron`un son birkaç ay içerisinde Ankara`yı ziyaret etmeleri hiç de şaşırtıcı değil. Ayrıca, kısmen ülkenin sergilediği bu yeni kendine güvenin kaynağını anlamadıkları için Türkiye`yi kötüleyenler aslında bu değişimin, Amerika`nın uzun vadeli çıkarlarına hizmet ettiğini göremiyorlar.

Türkiye`nin yeni dış politikası sıklıkla, 2003`ten 2014`e kadar ülkenin Başbakanlığını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`a atfediliyor. Ancak bunun kökleri, 1980`lerde ülkenin Başbakanı olan Turgut Özal`ın yaptığı -ülkenin demokratikleşmesini ve Anadolu`nun kırsal bölgelerindeki Müslüman orta sınıfın yükselmesini hızlandıran- siyasi ve ekonomik reformlarına dayanıyor.

Türkiye Cumhuriyeti`nin 1923 yılında kurulması sonrasında küçük, laik ve otoriter bir yapı, ülkeyi görkemli İslami mirasından uzaklaştırdı. Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru birçok Türk, Osmanlı İmparatorluğu tarafından ortaya konan birlik ve yönetimi özlemle anar oldu.

Türkiye ayrıca, Osmanlı döneminin sonundan beri bölgeye sıkıntı veren despotluk, ihtilaf ve dış müdahale döngüsünden bölgeyi uzaklaştırmaya çalışıyor. Devlet Başkanı Beşar el Esad’ın 2004’te Türkiye’ye gerçekleştirdiği ilk ziyaretin ardından AKP liderleri, genç devlet Başkanının reform vaatlerini benimsedi ve Suriye ile olan ilişkiler gelişti. Ancak Esad, Türk hükûmetinin reform çağrılarını görmezden geldikten ve Suriyeli sivillere yönelik toplu katliamlar gerçekleştirdikten sonra Ankara onun görevden ayrılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisi 2002’deki seçimin ardından İsrail ile ilişkileri güçlendirerek Türkiye’nin bölgede kapsamlı bir barışa aracılık yapma girişiminde İsrail’e meşru bir ortak olarak davranacağının sinyalini verdi. Fakat 2008-2009’daki Gazze Savaşında yüzlerce Filistinli sivil hayatını kaybettikten ve 2010 yılında İsrail kuvvetleri silahsız bir Türk gemisi olan Mavi Marmara’ya baskın düzenledikten sonra Türkiye, İsrail’in iktidardaki Likud partisinin saldırgan fantazilerinde daha fazla yer almamaya karar verdi.

AKP ayrıca Kürt ihtilafına son vermek için diğer Türk liderlerinden daha fazla şey yaptı. Türkiye, İslam Devletinden kaçan 200 bin Kürt, Hristiyan ve Yezidi de dâhil 1,6 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Ankara, Suriye’de Sünni radikallerle savaşan Kürt peşmergeye askerî yardımda bulundu ve Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), Türkiye’nin en yakın stratejik ve ekonomik ortaklarından biri hâline geldi.

ABD uzun zamandır Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail gibi istemci devletlerin Orta Doğu’da öngörüsüz hedefler peşinde olmasına izin veriyor. Bu, yalnızca despotluk ve çatışma getirdi. Washington’ın Mısır’da Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşlerinin demokratik hükûmetini tamamen desteklememesi, onun düşüşüne ve o zamandan bu yana ülkede vuku bulan istikrarsızlık ve şiddete katkıda bulundu. Ve İslam Devletinin ilerleyişine zemin hazırlayan şey, Başkan Obama’nın Esad’a karşı gerçekleştirilen ayaklanmanın ilk iki yılında Suriye muhalefetini kuşkucu bir şekilde terk etmesiydi.

Bu türden başka felaketlerin önüne geçmek için, Washington’daki ve diğer Batılı başkentlerdeki politikacılar, ters etki yaratan yaklaşımlarını bırakmalı; Türkiye’nin Orta Doğu’ya ilişkin büyüyen ve olumlu müdahilliğini benimsemeliler.(ABD, The New York Times - 11 Şubat 2015)



17° / 12.6°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor