Tarih: 07.11.2014 21:44

Paris Büyükelçisinin Değerlendirmeleri

Facebook Twitter Linked-in

France 24

SUNUCU: Terörizmle mücadele konusunda, İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, Avrupalı mevkidaşlarını ve aynı zamanda Kanadalı ve Türk içişleri bakanlarını bir araya topladı. Türkiye`nin Paris Büyükelçisi Sayın Hakkı Akil bizimle birlikte.

İyi akşamlar, bizimle birlikte olduğunuz için teşekkürler. Siz Türkiye`nin Fransa’daki Büyükelçisisiniz. Türkiye`nin terörizme karşı bu mücadelede kilit bir rolü mevcut, bilhassa da Suriye ile ortak bir sınırı olması nedeniyle. Bernard Cazeneuve ile sizin İçişleri Bakanınız arasındaki ikili görüşmeye tanıklık ettiniz. Terörizmle mücadele konusunda ne söylendi? Kararlar alındı mı?

HAKKI AKİL: Tabii ki, iki bakan birbirlerini, birimlerimizin terörizm ve cihatçılara karşı yürüttüğü mücadeledeki iş birliği düzeyinden ötürü kutladı. Dolayısıyla çok dostane bir görüşmeydi ve söylediğim gibi her iki taraf da iş birliklerinin seviyesinden memnunlar.

SUNUCU: Peki birbirlerini kutluyorlar ama bizim sonuçta birkaç endişemiz, hatta şüphemiz var. İyi bir iş birliğinden söz ediyorsunuz ama bir başarısızlık da var, bildiğiniz gibi 23 Eylül`de, önemsiz de değil. İzleyicilerimize hatırlatalım, Türk yetkilileri üç Fransız’ı, cihatçı olduğu farz edilen üç kişiyi Fransa`ya gönderdi. Onları uçağa bindirdiniz, Fransız yetkilileri onları sorgulamak için Paris`te bekliyordu ve onlar Marseille`e indiler. Kayıplara karıştılar ve en sonunda kendi iradeleriyle teslim oldular. Fransız-Türk iş birliğinde işte bir başarısızlık, bunu söyleyebiliriz. Neler oldu?

AKİL: Siz, bardağın boş kısmını görüyorsunuz. Dolu tarafı var.

SUNUCU: Evet ama eğer bardağın boş kısmına bakarsak o zaman bize neler olup bittiğini anlatabilir misiniz? Birbirinizle konuşmuyor musunuz?

AKİL: Hayır hayır, konuşuyoruz. Normalde Paris`e gelmeleri gerekiyordu. Fakat son anda uçağın pilotu, eşlik edilmedikleri için uçağına terörist olduğu farz edilen üç kişiyi almak istemedi, onları almayı reddetti. Marseille`e giden başka bir uçak olduğundan Türk hava ve sınır polisi onları başka bir uçağa bindirdi...

SUNUCU: Peki Paris`i aramıyorlar mı o anda? Sonuçta, pilot cihatçı olduğu farz edilen üç kişiyi almak istemedi. Türkler onları başka bir uçağa bindirdik demek için Paris`i aramıyor mu? Çünkü sonuçta bunlar tehlikeli olduğu farz edilen kişiler...

AKİL: Mantıken, elçilik görevlileri tarafından eşlik edilmeleri gerekiyordu diye düşünüyorum. Onlara uçağa kadar eşlik eden bir havaalanı polisinin tüm ayrıntıları bilebilmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki.

SUNUCU: Bernard Cazeneuve ile bu konuyu konuştunuz mu?

AKİL: Konuştuk, eksik olan hususlar vardı ama şu anda her şey düzene kavuştu. Bir de size söylediğim gibi çok iyi bir iş birliği seviyesi var. Son olarak da tüm Avrupa`yı otomobille geçmiş olan 16 Fransız’ı da aynı zamanda geri verdik. Tüm Avrupa`yı otomobille geçmişler. Şunu söylemek gerekir: Fransa`dan çıkıp da tüm Avrupa ülkelerinden geçerek Türkiye`ye kadar nasıl geldiler? Türkiye`de de durduruldular ve onları geri gönderdik.

SUNUCU: Dolayısıyla bu, iyi bir iş birliğine bir örnek...

AKİL: Evet kesinlikle.

SUNUCU: Peki somut olarak, nasıl iş birliği yapıyorsunuz? Ortak bir veri sisteminiz mi var? İzleyicilerimize bu iş birliğinin somut olarak nasıl yapıldığını anlatabilir misiniz?

AKİL: Bizim istediğimiz şey, cihatçı olduğu farz edilen kişilerin listesinin bize gönderilmesi. Türk polisinin bir turistle cihatçı farz edilen bir kişi arasında ayrım yapabilmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki? Bu çok zor. Dolayısıyla, Avrupa ülkelerinin birinden gelecek bilgilere veya iş birliğine ihtiyacımız var. Son olarak, son haftalarda bu iş birliğinin daha iyiye gittiğini düşünüyorum. Listeler alıyoruz, hâlihazırda binden fazla cihatçı olduğu farz edilen kişiyi geri gönderdik.

SUNUCU: Hangi milliyetten?

AKİL: Hepsinden biraz vardı.

SUNUCU: Çok Fransız var mıydı?

AKİL: Aynı zamanda Fransızlar da vardı.

SUNUCU: Çok mu?

AKİL: Çok derken, bu değişir...

SUNUCU: Evet ama 1000 kişiden kaçı, ne kadar mesela, 500 mü?

AKİL: İstatistikler yanımda değil.

SUNUCU: Konuşulması gereken bir diğer yakın zamanlı konu ise -çünkü bu iş birliği içerisinde önem arz ediyor- hepimiz Irak`ta Musul`da İslam Devleti örgütü tarafından kaçırılan 46 Türk rehineyi hatırlıyoruz. İngiliz gazetesi Times tarafından ileri sürülen, Le Monde`un da aktardığı ve Fransız diplomatik kaynaklarınca teyit edilen bilgilere göre, bu 46 Türk rehinenin cihatçı olduğu farz edilen kişiler karşılığında serbest bırakıldığı iddiası var. Dolayısıyla, Türkiye`nin bunları serbest bıraktığı ve bunlar arasında cihatçı olduğu farz edilen üç Fransız’ın olduğu ileri sürülüyor. Bu konuda, bu cihatçı olduğu farz edilen üç kişinin serbest bırakılması konusunda Paris`in uyarılmadığı ileri sürülüyor. Bunu teyit ediyor musunuz?

AKİL: Bu soruyu...

SUNUCU: Size soruyorum.

AKİL: Hayır hayır, bu soruyu bu tür ifadelerde bulunan gazetecilere sorunuz. Büyükelçilik olarak bu verileri teyit eden herhangi bir bilgimiz mevcut değil.

SUNUCU: Türkiye, sizin sınırınıza birkaç kilometre ötede bulunan Kobani mevkisi konusunda hâlen oldukça `bekle ve gör` bir pozisyonda kalmaya devam ediyor. Bu Kobani mevkisi, dürbünlerle bakıldığında görülebiliyor. Burada Kürtler, İslam Devleti örgütünü püskürtmeye çalışıyor. Türkiye neden bugün Kürtlerin yardımına koşmuyor?

AKİL: Fransız kamuoyuna yanlış veya kötü bilgiler verilmekte olduğunu düşünüyorum. Türkiye`yi Kürtlere yardım etmemekle suçluyoruz değil mi? Türkiye sanıyorum ki Kürtlere yardım eden ilk ülkedir. Yani DAİŞ ilerlediğinde biz sınırlarımızı açtık ve 200 bin Kürt’ü kabul ettik: çocuklar, yaşlılar, kadınlar. Dolayısıyla onların hayatını kurtardık. Biz 200 bin kişiyi kurtardık ve şu anda onları misafir ediyoruz, besliyoruz, onlara bir sığınak veriyoruz. Gelen tüm bu mülteciler için 4,5 milyar dolar harcadığımızı söylemek istiyorum. 1 milyon 600 binden fazla kişi geldi. Şayet bir karşılaştırma yaparsak bu bizim GSYİH`mizin yüzde 0,5`ine tekabül ediyor. Yani Fransa için 10 milyar avro. Türk halkı tarafından ortaya konan tüm bu gayretleri görmüyor ve diyorlar ki sınıra üç kilometre uzaklıkta Türk tankları var, neden müdahale etmiyorlar. Ama böyle bir şey, Suriye`ye savaş açmak demektir. Orası bir Suriye toprağıdır. Türkiye, hangi meşruiyet ile Suriye topraklarına tanklarıyla saldırabilir? Hiçbir BM kararı yok, hiçbir BM Güvenlik Konseyi kararı yok. Türkiye`nin kendi başına ordusunu Suriye`ye göndermesini nasıl bekleyebilirsiniz? Yani Suriye`ye savaş açmasını nasıl beklersiniz?

SUNUCU: Yani dolayısıyla şu anlama mı geliyor bu. Biliyoruz ki siz, Beşar Esad rejimiyle savaş hâlindesiniz. Bana Beşar Esad`ın rejimini sonuçta hâlâ meşru olarak kabul ettiğinizi mi söylüyorsunuz?

AKİL: Hayır, kesinlikle değil ama bir ülkeye savaş açmak bir şeydir, meşruiyetini tanımamak ayrı bir şeydir. Biz Fransa ile birlikte ve koalisyonun başka ülkeleriyle birlikte ılımlı Suriye muhalefetine yardım ediyoruz. Onlara yardım ediyoruz ve hatta işte konuları birbirine karıştırmayı da o noktada yapıyoruz. Türkiye`yi cihatçılara yardım etmekle suçlayan bazı kimseler var. Türkiye muhalefete yardım ediyor...

SUNUCU: Evet, bilhassa el Nusra cephesi cihatçılarının geçmesi için gerçekten de sınırları açık bıraktığınız söyleniyor...

AKİL: Hayır hayır, biz sınırlarımızı ılımlı Suriye muhalefeti için açtık. Ama ılımlı Suriye muhalefeti diye kime deniyor? Bir gruptan diğerine çok fazla transferler oldu. Yani ılımlı Suriye muhalefetinin bir bölümü, maalesef Batı’dan bekledikleri desteği alamayınca el Nusra, el Kaide hatta DAİŞ tarafına geçmeyi tercih etti.

SUNUCU: Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürtlerin sonuçta İslam Devleti örgütüne mensup radikal İslamcılar kadar tehlikeli olduğunu söylüyor. Bu doğru mu? Buna evet diyor musunuz?

AKİL: Kürtler ile PKK`yı karıştırmamak gerekir. Bu tıpkı Müslümanlar, DAİŞ kadar tehlikelidir demek gibi bir şeydir. Cihatçılar ile Müslümanlar arasında ayrım yapmak gerekir. Kürtler ile PKK arasında ayrım yapılması gerekir. PKK Avrupa Birliği, Fransa, Birleşik Devletler ve herkes tarafından terörist örgüt olarak tanınan bir örgüttür. Sizler, maalesef gazeteciler...

SUNUCU: Ama PKK Kürtlerinin Suriye Kürtleri ile bağları olduğunu biliyoruz. Bazıları, Suriyeli Kürtlere yardıma gelmenin, bir nevi...olacağından, bundan ötürü Kobani`ye yardım etmediğinizi ileri sürüyor.

AKİL: Kobani Kürtlerini kurtaran biziz. 200 bin kişi. Eğer sınırlarımızı o sivillere açmasaydık, katliama uğrayacaklardı. Şu anda bugün Kobani`de olup biteni söylemek gerekir. DAİŞ teröristlerine karşı savaşan PYD`nin 1000 gerillası var. Artık sivil yok, siviller bizim ülkemizde güvendeler. Onlar bizim misafirlerimiz. Onları biz ülkemize aldık, artık tehlikede değiller. Koalisyonun hava saldırılarının kurtardığından daha fazla Kürt’ü kurtardık çünkü artık sivil kalmadı. Çünkü bir buçuk ayda, Agence France Presse`in bir raporuna göre, DAİŞ tarafında yaklaşık olarak 460 kişi hayatını kaybetti, PYD tarafında 220 kişi ve 20 sivil hayatını kaybetti. Siviller, Türkiye`nin misafirperverliği sayesinde Türkiye`de güvende,...

SUNUCU: Evet ama eğer Kobani kenti düşerse -sonuçta stratejik bir kent- siz de çok iyi biliyorsunuz ki bugün koalisyon için İslam Devleti örgütünün bu kenti ele geçirmesi ağır bir darbe olur.

AKİL: Size söylediğim gibi, Kobani vazoda yalnızca bir damladır. Çünkü DAİŞ maalesef Irak topraklarının hâlihazırda yüzde 40`ını elinde tutuyor. Suriye`nin büyük bir bölümünü elinde tutuyor. Musul, Cerablus, Rakka, Telafar düştüğünde kimse bundan söz etmedi. Binlerce kişi hayatını kaybetti...

SUNUCU: Şimdi bana söylediğiniz şu: Sonuçta Kobani düşerse, bu önemli değil mi diyorsunuz? Başka kentler de düştü mü diyorsunuz?

AKİL: Dünyanın sonu değil, yani Kobani düşerse DAİŞ savaşı kazanacak veya Kobani kurtarılırsa DAİŞ`in sonu olacak anlamına gelmiyor. Böyle bir şey yok. Kobani, DAİŞ için diğerlerinden farksız bir kent. Bundan daha önemlisi, eğer Kobani düşerse DAİŞ Halep`e doğru ilerleyecek ve Halep çok daha stratejik bir nokta. Bugün maalesef Halep, DAİŞ`in boğaz kesenleriyle Beşar`ın patlayıcı dolu varilleri arasında sıkışmış durumda. Eğer Halep düşerse 300 bin mültecimiz daha olacak çünkü şu anda Halep`te 300 bin sivil var. Halep şu anda kuşatılmış durumda ve Beşar Esad rejimi tarafından her şekilde bombalanıyor. Birçok sivil ölüyor ve maalesef kimse bundan bahsetmiyor. Hiç kimse Halep`ten söz etmiyor.

SUNUCU: Laurent Fabius bahsetti...Fransız Dışişleri Bakanlığının oturumlarından birinde bundan bahsetti.

AKİL: Kamuoyunun Halep`te olup bitenden ve bunun öneminden haberdar olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Halep düşerse akabinde DAİŞ Lübnan`a, Akdeniz`e doğru ilerleyecek. Dolayısıyla çok daha önemli ve çok daha stratejik olan şeyler var...

SUNUCU: Kobani`ye kıyasla sizin için...Bunu çok iyi duyduk.

AKİL: Hayır, hayır. Kobani`yi şehit kent hâline getirdiniz, size söyledim,...

SUNUCU: Sonuçta şehit kent değil mi Kobani?

AKİL: Başka bir sürü şehit kent oldu, insanların neden Kobani`ye odaklandıklarını bilmiyorum. Elbette ki insanın yüreğini acıtıyor, tıpkı diğer tüm kentler gibi ama yalnızca Kobani yok, başka kentlerde çok daha fazla hayatını kaybeden insan var.

SUNUCU: Çok teşekkürler, Hakkı Akil, Türkiye`nin Fransa Büyükelçisi. France 24 stüdyosuna geldiğiniz için teşekkürler.

AKİL: Ben size teşekkür ederim.(France 24 - 06 Kasım 2014)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —