Tarih: 03.11.2017 14:51

Petrol, Doğalgaz Ve Jeopolitika

Facebook Twitter Linked-in

 

İç çatışmalar, uygun bir noktaya konumlandıklarında, jeopolitik fırsata dönüşebilirler. ABD´nin müttefiki Suudi Arabistan´ın finanse edip kucak açtığı Rohingya´daki isyanlarla ABD, Çin´in petrol tedarikini engellemek için bir şans yaratıyor ve Aung San Suu Kyi´ye Myanmar´ı yeniden Çin´in etkisinden kurtarmak için gereken askeri işbirliğini temin ediyor. 

Son yıllarda, Myanmar (eski ismiyle Burma) haberlerde nadiren yer alırdı. Bunun sebebi, büyük oranda, ABD destekli 1991 Nobel Barış Ödülü sahibi Aung San Suu Kyi´nin 2015 seçimlerinden sonra siyasette yeniden gücünü kazanması ve bir yıl sonra devlet başkanlığı görevine gelmesi sonucunda ülkenin yeni filizlenmeye başlayan demokrasisinin “emin ellerde” olduğu varsayımıydı. Bununla birlikte, uluslararası kamuoyu derhal Suu Kyi´den yüz çevirdi, keza insan hakları aktivistleri, Birleşmiş  Milletler ve diğer birçok Nobel ödülü sahibi, kendisinin şu anda “Rohingya krizi olarak bilinen meseleyi ele alış şeklini güçlü bir şekilde eleştirdiler. 

Kriz, Myanmar´ın kıyısındaki Rakhine eyaletinde (eski ismiyle Arakan) yaşayan ve tarih boyunca zulme uğramış Müslüman bir azınlık olan Rohingyalıların içinde bulunduğu kötü duruma odaklanıyor. Rohingyalılar aynı zamanda herhangi bir devlete sahip değil, keza Myanmar hükümeti uzun zaman boyunca onların bölgeye dair yüzyıllık iddialarını tanımayı reddetti ve birçok vesile ile Rohingyalıların Myanmar yerlisi olmadıklarını, daha ziyade komşu Bangladeş´ten gelen “yasadışı göçmenler” olduklarını ileri sürdü. Vatandaşlıktan ve dolayısıyla temel haklardan mahrum kalan bu halkın yaşadığı mezalim, Rohingyalıları korkutmak ve onları topraklarını terk etmek zorunda bırakmak için askeri gücünü kullanan Myanmar hükümetinin bu tutumuyla birlikte daha da katmerlendi. 

Özellikle bu ay kurumsal medya – ve BM gibi birçok uluslararası kurum ve önde gelen insan hakları örgütleri- bu anlaşmazlığa daha önce görülmemiş bir dikkat gösterdiler. Örneğin geçtiğimiz Pazartesi günü Birleşmiş Milletler insan hakları yüksek komiseri Zeid Ra´ad al-Hussein, Myanmar´ı “etnik temizliğe dair kitaplara konu olacak bir örnek” gerçekleştirmekle suçladı ve Myanmar´ın Rohingyalılara karşı yaptığının uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti. Eylül´ün ilk iki haftası, kurumsal medya kuruluşları kriz hakkında yoğun bir şekilde haber geçtiler. Sadece geçtiğimiz hafta CNN´de Rohingya´lıların içinde bulunduğu kötü duruma dair 13 farklı makale yayımlandı. Myanmar´ın lideri olarak Suu Kyi´ye müdahale etmesi yönünde çağrılar yapıldı. 

Basına yansıyan haberlerin son dönemde artması ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda endişe düzeyinin yükselmesi sonucunda Rohingyalıların Myanmar hükümeti tarafından etnik temizliğe tabi tutulmasının yakın zamanlı bir olgu olduğu sanılabilir. Ancak aslında bu anlaşmazlık yaklaşık bir yüz yıl kadar eskidir ve şu anda krizin tırmanması bu sene değil 2011 yılında başladı ve o zamandan beri kötüleşmeye devam ediyor. Dahası, Suudilerin Yemen´i imha etmeleri ve İsrail´in Filistin´deki etnik temizliği gibi diğer birçok soykırım örneğine kurumsal medya çok fazla değinmedi, ana akım siyasi söylemlerde de bunlardan pek söz edilmedi. 

Peki Myanmar ile bir anda bu kadar ilgilenilmesinin ardındaki gerekçe ne? 

Petrol ve Doğal Gaz boruhatları 

Diğer birçok etnik temizlik vakasında olduğu gibi Rohingya çatışması, aslında kaynaklar – yani petrol ve doğalgaz- üzerinden yaşanan bir anlaşmazlıktır. 2004 yılında, Myanmar´ın askeri cunta liderinin isminin verildi Shwe adlı devasa bir doğalgaz sahası, Myanmar açıklarındaki Bengal Körfezi´nde keşfedildi. 2008 yılında, Çin Ulusal Petrol Şirketi CNPC, doğalgaz haklarını satın aldı ve sahaya kendi şanlı ismini verdi. İnşaat, bir yıl sonra iki adet 1.200 km´lik karadan geçen boruhatları üzerinden başladı. Boruhattı, Myanmar´ın Rakhine devletinden –yani Rohingyalıların ana yurdundan- Çin´in Yunan eyaletine dek uzanacaktı. 

Biri Orta Doğu ve Afrika´dan doğalgaz diğeri de petrolü gemi yoluyla Myanmar´a taşıyan boruhatlarının inşası, öngörülen süre zarfında tamamlanamadı. Doğalgaz boruhattı, 2014 yılında operasyonel hale geldi ve bugün Çin´e 12 milyar metre küpten fazla doğalgaz taşıyor. Petrol boruhattının inşası çok daha zor oldu ve bu sene sonuna doğru tamamlanması öngörülüyor. Tamamlandığında ise Çin´in Orta Doğu ve Afrika´dan petrole erişimini kolaylaştıracak ve bu petrolün taşımacılık süresini yüzde 30 oranında düşürecek. 

Petrole daha fazla ve daha kolay erişim sağlama avantajının ötesinde, Shwe petrol boruhattının Çin´in jeopolitik çıkarları açısından kritik bir stratejik önemi bulunmaktadır. Halihazırda Çin´in ithal ettiği petrolün yüzde 80´i, Malakka boğazları ve Güney Çin Denizi´ndeki tartışmalı alanlar üzerinden geçiyor. Bu mevcut güzergah,  şayet iki rakip ulus arasında düşmanlıklar baş gösterirse, Çin´i, ABD donanmasının 6. Filosu´nun dayattığı potansiyel bir enerji ablukasına açık halde bırakacaktır. Shwe petrol boruhattı operasyonel hale gelir gelmez, Çin´in artık petrol ithalatlarının büyük bölümü üzerinde ABD tarafından abluka konma olasılığından endişelenmesine gerek kalmayacak. Bu da, giderek bozulan Çin-ABD ilişkileri karşısında Çin açısından kritik bir avantaj sunacak.

Yazının devamı : http://asam.org.tr/petrol-dogalgaz-ve-jeopolitika/




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —