• BIST 100

    10082,8%1,69
  • DOLAR

    32,44% 0,12
  • EURO

    34,75% -0,05
  • GRAM ALTIN

    2427,94% -0,28
  • Ç. ALTIN

    3907,21% 0,00

Rakka: Çözüm mü, Düğüm mü?

Rakka: Çözüm mü, Düğüm mü?

Fırat Kalkanı harekatı başladığında Türk yetkililer Suriye´nin kuzeyinde yer alan El-Bab, Münbiç ve Rakka´yı DEAŞ´tan temizlenecek öncelikli yerleşimler olarak ilan etmişti.

 

Fırat Kalkanı harekatı başladığında Türk yetkililer Suriye´nin kuzeyinde yer alan El-Bab, Münbiç ve Rakka´yı DEAŞ´tan temizlenecek öncelikli yerleşimler olarak ilan etmişti. Fırat Kalkanı harekatının ilk kritik aşaması olan El-Bab´a ulaşıldı ve şehir savaşı başlamış durumda. Şehrin çok da uzun olmayan bir vadede DEAŞ´tan temizlenmesi ve kontrolün Türk ordusu ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bileşenlerine geçmesi bekleniyor. Fırat Kalkanı´nın kuzeyden El-Bab´a ilerlemesine paralel olarak, Suriye rejimine bağlı güçler de güneyden El-Bab´a doğru ilerleme çabası içine girdi. Neticede El-Bab-Halep yolunun rejim ve ÖSO arasındaki sınırı teşkil edeceği yeni bir durum oluşuyor. Bu durum Fırat Kalkanı´nın artık DEAŞ bölgeleri ile sınırının kalmaması anlamına gelecek. Dolayısıyla Fırat Kalkanı´nın yeni hedefi artık YPG olabilir.

Türk ordusu ve ÖSO´nun El-Bab´a yaklaştığı dönemde, ABD de 2016 yılının Kasım ayında Rakka operasyonunun başlayacağını duyurmuştu. Aradan geçen üç ay içinde, ABD desteği altındaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG)/YPG Fırat nehri boyunca kuzeyden güneye doğru ilerledi ve Rakka şehir merkezi kuzeyden ve kısmen batıdan kuşatıldı. Rakka operasyonunun ikinci aşamasıyla birlikte, SDG/YPG şehri doğudan kuşatmak için çabalarını yoğunlaştırdı.

ABD´nin Rakka operasyonu, tam da Türkiye´nin El-Bab ve Münbiç´ten sonraki hedefinin Rakka olacağını açıklamasını takip eden süreçte gerçekleşti. ABD desteği altındaki YPG operasyonunun coğrafi gidişatına bakıldığında da, Fırat Kalkanı harekatı doğuya yönelmeden önce, Türkiye ve ÖSO´nun DEAŞ ile sınırını ortadan kaldırarak Rakka´ya doğru yönelmesinin önünü almaya çalışıldığı görülüyor. İkinci amaç ise YPG´nin nihai hedefi olan, yaşayabilir ve savunulabilir ‘devletimsi´ bir yapı için coğrafi derinlik kazanmaya çalışmak ve su kaynaklarını, barajları kontrol etmek gibi görünüyor. Netice itibarıyla, hem rejimin El-Bab´a ilerlemesi hem de ABD ve YPG´nin Fırat nehri boyunca güneye ilerlemesi, diğer bazı nedenlerin yanı sıra Türkiye ve ÖSO´nun El-Bab ve Münbiç´ten sonra doğrudan Rakka´ya yönelmesinin önünü almak için gerçekleştirilmekte.

Bütün bunlara rağmen, Türkiye´nin hem irade hem de fiziksel olarak Rakka´ya yönelme seçeneklerinin tamamen ortadan kalkmadığı söylenebilir. Rakka konusundaki tartışmaları alevlendiren gelişme, Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın ABD Başkanı Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi ve CIA Direktörü Mike Pompeo´nun Ankara ziyareti oldu. Bu görüşmelerin ana gündem maddelerinden birini Rakka´nın DEAŞ´tan temizlenmesi planları oluşturdu. Ayrıca Türk tarafının ABD´ye Rakka konusundaki somut planlarını sunduğu bilgisi de basına yansıdı.

Rakka´nın Türkiye için önemi
Rakka şehir merkezi esasen Türkiye sınırına nispeten uzak bir bölgede yer alıyor ve Türkiye açısından acil bir tehdit oluşturmuyor. DEAŞ´ın buradan Türkiye´yi hedef alma şansı yok. Ancak yine de DEAŞ´ın Türkiye açısından tehdit olmaktan tam anlamıyla çıkarılabilmesi için, Rakka´nın örgütten temizlenmesi çok önemli. Bu başarılabilirse, DEAŞ Türkiye sınırlarından çok uzakta, tamamen Suriye çöllerine hapsedilmiş bir örgüt konumuna düşecek ve bitirilemese dahi kontrol altına alınmış olacak.

Rakka´nın Türkiye için asıl önemi ise DEAŞ sonrası şehri askeri olarak kimin kontrol edeceği ve nasıl bir sivil idare kurulacağı ile ilgili. Türkiye Rakka´nın DEAŞ´tan kurtarılması sürecinin içinde yer almadığı takdirde, şehrin YPG´nin ana bileşeni olduğu SDG tarafından kontrol edilmesi ve YPG kontrolü altındaki ABD nüfuz alanının genişlemesi muhtemel görünüyor. Bu durum Türkiye açısından büyük bir tehdit. Zira Türkiye Rakka için ön almazsa, DEAŞ sonrası boşluğun farklı ve daha tehlikeli bir terör örgütü tarafından doldurulacağını düşünüyor.

İkincisi, Fırat Kalkanı´nın başlangıcından beri Türkiye, hedefin sınır bölgelerini “terörden arındırmak” olduğunu ifade etti. Bu bölgede kimin terörist olduğu konusunda taraflar arasında anlaşmazlık olmakla birlikte, Türkiye açısından YPG-PKK bağı konusunda bir şüphe bulunmuyor; hatta Türkiye arada bir fark olduğuna inanmıyor. Bu nedenle “terörle mücadele” vurgusu öncelikle YPG´yi hedef alıyor.

ABD ve Batı tarafından gündeme getirilen “Rakka operasyonu SDG ile yürütülüyor, Rakka kurtarıldıktan sonra YPG unsurları şehirden çekilecek” argümanları ise Türkiye açısından inandırıcı değil. Arap karakteri ağır basan Münbiç ve Tel Abyad´da da aynı argümanlar dile getirilmiş, ancak YPG çekilmeyi reddetmişti. Hatta Tel Abyad ve çevresinde hem Araplar hem de Türkmenler zorunlu göçe maruz bırakılmıştı. Daha önemlisi YPG bu bölgelerde Arapları PKK ideolojisi çerçevesinde endoktrine etmeye çabaladı. Bu açıdan en trajikomik gelişmelerden biri Münbiç´te yaşandı. Münbiç´in Arap halkının “Öcalan´a özgürlük” yürüyüşü düzenlediğine ilişkin görüntüler yakın zaman önce basına yansıdı. YPG kontrolü altındaki bölgelerde eğitimin de tamamen Türkiye karşıtı unsurlarla beslenen PKK ideolojisine dayalı olarak yapıldığı biliniyor. Bu tecrübeler Rakka´nın SDG/YPG kontrolüne geçmesi durumunda yaşanacaklara ışık tutuyor. Hal böyle olunca da Türkiye, güney sınırı boyunca, kendisine karşı düşmanca duygularla yetişmiş nesillerle yaşamak istemiyor.

Haberindevamı için:  http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Analiz/5069?s=orsam|turkish



16.1° / 13.7°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor