• BIST 100

    10279,98%0,03
  • DOLAR

    32,31% -0,06
  • EURO

    34,84% 0,14
  • GRAM ALTIN

    2408,92% 0,65
  • Ç. ALTIN

    3895,03% 0,21

Sivillere Yönelik Saldırılar Durdurulmalı

Sivillere Yönelik Saldırılar Durdurulmalı

Mevlüt Çavuşoğlu: 'Suriye´den Türkiye´ye göçmen akınının, beş yıldan beri devam eden Suriye sorununun yan etkilerinden biri olduğunu hatırlatmak isterim. Bu nedenle ülkemin 2,5 milyon göçmeni misafir etmek ve yasa dışı göçü kontro

 

La Stampa

Suriye krizinde çözümün önündeki en büyük engel ne mi? Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu açısından hiç şüphe yok: Rusya! Çavuşoğlu, ülkesinin stratejik perspektifini bize anlatırken uluslararası topluma özellikle Avrupa´ya Türkiye´nin daha fazla iş birliğine hazır olduğunu ama aynı zamanda sınırların nasıl kontrol edileceğine dair ders almaktan yorulduğunu hatırlatıyor.

FRANCESCA SFORZA: Sayın Bakan, NATO´nun Türkiye´ye sunduğu destek (Türkiye göçmen akınını kontrol etmek konusunda NATO´nun güneydoğu sınırlarının güçlendirilmesine yönelik operasyon önerisi) sizce yeterli mi?

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU: Suriye´den Türkiye´ye göçmen akınının, beş yıldan beri devam eden Suriye sorununun yan etkilerinden biri olduğunu hatırlatmak isterim. Bu nedenle ülkemin 2,5 milyon göçmeni misafir etmek ve yasa dışı göçü kontrol etmek için sarf ettiği büyük gayret insanların ıstıraplarını hafifletmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda NATO´nun Türkiye´nin hava savunmasını güçlendirme kararı, yakın zamanda onaylanan garanti tedbirleri paketi gibi, süregelmekte olan krizin sadece bazı belirtilerini frenleyebilir.

SFORZA: Avrupa Birliği´nden aldığınız ekonomik desteğin ardından yabancı savaşçı akınlarını ve göçmen kaçakçılığını kontrol etmeye yönelik ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

ÇAVUŞOĞLU: Türkiye, yabancı savaşçıların ortaya koyduğu tehditle mücadelesini, Avrupa Birliği´nin bu tehdidin vahametinin farkına varmasından çok önce, 2011 yılından bu yana yürütmüş ve hiçbir ekonomik destek talep etmeksizin uluslararası topluma bu konuda iş birliği çağrısında bulunmuştur. Türkiye´nin sınır güvenliği ve kontrolüne yönelik aldığı tedbirler aslında yabancı savaşçıların kaynak ülkelerden Türkiye´ye girişlerini engellemek ile Suriye ve Irak´a gidiş-dönüşlerini önlemeyi içeren iki alana odaklanmaktadır. Rakamlar her şeyi açıkça ortaya koyuyor… Bu sonuçları elde etmek için havaalanlarında, otobüs terminallerinde ve Suriye sınırındaki yolcu kontrol noktalarında yeni “risk analiz birimleri” oluşturduk.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Eylül 2014´te 2178 no.lu kararı almasının ardından çeşitli ülkelerin aynı tedbirleri almaya başladığını ve diğerlerinin de bu yönde çalışmakta olduğunu gözlemliyoruz. Şayet bu tedbirler daha önce alınmış olsaydı yabancı savaşçı tehdidi bu derece büyük olmazdı. Ayrıca Türk Sahil Güvenlik teşkilatının, 2015 yılında, denizlerde güvenliğin sağlanmasını temin etmek üzere aylık 5 milyon avroya mal olan ve bu maliyeti tamamen ülkemin üstlendiği “Akdeniz´de Güven Harekâtı / Operation Safe Med” ve “Ege Denizi´nde Umut Harekâtı / Operation Aegean Hope” adlı operasyonları başlattığını hatırlatmak isterim. Sonuç mu? 91.612 göçmen denizden kurtarılmıştır. Bunun anlamı nedir, biliyor musunuz? 2014´te denizden kurtarılan göçmenlerin toplam sayısının altı katı. Türkiye´yi göçmen kaçakçılığına karşı yeterince çaba göstermemekle suçlayanlara, Sahil Güvenliğimizin 190 insan kaçakçısını ele geçirdiğini ve 2015 yılında 200 binden fazla göçmenin yakalandığını hatırlatırım. Büyük gayret sarf etmekteyiz ancak düzensiz göçün nedenleri ele alınmadığı sürece bu sınamaya karşı koyacak bir sonuç elde edilemez. Uluslararası toplum, krizin kökenindeki nedenleri ortadan kaldırmak için küresel bir plan uygulamaz ise krizi aşmayı başaracak düzeye gelemeyeceğiz. Bizim için çözümlerden biri yeniden yerleştirmedir ama pek çok ülke göçmenleri kabul konusunda isteksizdir. Daha cömert olmak gerekiyor ancak yasal kanalları açtığımız takdirde göç akınları yönetilebilir hâle gelecektir.

SFORZA: Sizce Rusya, sorunun mu yoksa çözümün mü bir parçası?

ÇAVUŞOĞLU: Rusya, Eylül 2015´te “DEAŞ´a karşı mücadele” bahanesiyle Suriye´ye müdahalede bulundu ama o andan itibaren Suriye rejimine muhalefet edenlere ve sivil halka saldırmaktan başka hiçbir şey yapmadı; yüzde 89´u muhalefete ve sivillere karşı olmak üzere 7.750´den fazla saldırı düzenledi. Bu kadarla da kalmadı. Ruslar, Cenevre görüşmelerini Suriye´de hava saldırılarını artırmak için bir sis perdesi olarak kullandı; okulları, pazar yerlerini, hastaneleri ve diğer kalabalık alanları hedef alıyorlar. Cenevre´deki siyasi süreç işte bu nedenle durdu. Bu saldırıların süreci sabote etmek için özellikle tasarlandığı kolaylıkla gözlemlenebilir. En kötü şey de ne biliyor musunuz? Rusların, DEAŞ hedeflerine yönelik saldırılarının DEAŞ üzerinde hiçbir etkisinin olmaması. Tam aksine muhalefet, Suriye´nin kuzey bölgelerinden DEAŞ´ı püskürtmeyi başardığında Ruslar, onları bombaladı ve çekilmek zorunda bıraktı. Böylece DEAŞ milisleri geri döndüler ve o alanların kontrolünü yeniden ele geçirdiler. Rusya, rejimin yanında ve Suriye halkının karşısında yer alarak bariz şekilde sorunun bir parçası hâline geldi. İvedi bir şekilde istikametlerini değiştirmeleri gerekiyor. Ruslar, çözümün parçası hâline gelmek istiyorlarsa saldırılarını durdurmalı, rejimden siyasi sürece bağlı kalmasını talep etmeli ve Esadsız bir geçiş dönemi başlatmalı. Hâlen Rusya´nın Suriye´de gerçek bir siyasi sürece bağlılığı konusunda ciddi şüphelerimiz var. Sivillere yönelik saldırıların sürmesi, Rusya´nın gerçek niyetini göstermektedir ancak bizim siyasi bir çözüm için gayretlerimiz devam edecektir. Uluslararası toplum, Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararındaki insani hükümleri hayata geçirmek için baskı uygulamalıdır.

SFORZA: Göçmenlere yardım sağlamak üzere “güvenli bölge” oluşturulmasını, Kürtlerin Türkiye´nin güney sınırı boyunca uzanacak bir devlet kurmasını önlemek için bir yöntem olarak görenlere nasıl yanıt veriyorsunuz?

ÇAVUŞOĞLU: Rus bombardımanları nedeniyle on binlerce insan sınırlarımıza doğru yürüyüşe geçti. Misafir ettiğimiz milyonların yanı sıra Azez ile Kilis´teki sınırımız arasında göreceli olarak güvenli olduğu söylenebilecek bir alanda binlerce insan bulunmaktadır. Bu durum, güvenli bölgelerin Suriye krizinin çözümüne yönelik küresel stratejinin bir parçası olduğunun açık bir göstergesidir. Lakin şimdi artık Suriye´nin kuzeyinde bir güvenli bölge için harekete geçilmesi zamanıdır; bunu ısrarla talep ediyoruz. Bahsettiğiniz eleştirilere gelince… PYD/YPG (Demokratik Birlik Partisi/Halk Koruma Birlikleri) terör örgütü Suriye´deki Kürtleri temsil etmemektedir hatta 2254 sayılı kararın içeriğine ayrıca Cenevre ve Viyana´da kararlaştırılan hususlara tamamen karşıt bir “gündeme” sahiptir. PYD/YPG teröristleri tek taraflı bir şekilde ve yalnız başlarına hareket ederek tüm süreci sabote etmeye çalışmaktadır. Ayrıca 17 Şubat Ankara saldırısının PKK/YPG grubu tarafından yapıldığına dair elimizde deliller var; parmak izleri, yöntem ve kullanılan malzeme bunu gösteriyor. Sadece benim Bakanlığımda bir meslektaşımızın eşini kaybettik, arkasında bir eş ve oğul bıraktı. İntihar bombacısı, saldırıdan önce DAEŞ´in İstanbul veya Paris´teki intihar saldırılarından farklı olmayan bir şekilde, Kobani´den Türkiye´ye girmiştir. Türkiye, dostlarının ve müttefiklerinin desteğini sadece sözle değil fiilî olarak da bekliyor. Uluslararası toplumun çifte standarttan vazgeçmesi gerekiyor.

SFORZA: DEAŞ, Akdeniz sahillerinde Kızıldeniz´in istikrarını tehdit ediyor. Türkiye, Libya krizinin çözümüne ne şekilde katkıda bulunabilir?

ÇAVUŞOĞLU: Her şeyden önce Türkiye´nin Libya halkı ile ortak bir tarihe ve kuvvetli akrabalık bağlarına sahip olduğunu, bu ülkede güvenlik ve istikrarın tesis edilmesine büyük önem atfettiğimizi vurgulamak isterim. Bu, en iyi şekilde bir ulusal mutabakat hükûmeti ile gerçekleştirilebilir. BM Güvenlik Konseyinin 2259 sayılı kararında öngörüldüğü üzere uluslararası toplumun Libya´yı destekleme görevi bulunmaktadır. Libya halkının, yeni kurumlarını en kısa sürede tesis etmek için ulusal çıkarlarını diğer tüm hususların üstünde tutmasını ümit ediyorum.

SFORZA: Bu aşamada, İran ile IŞİD´e karşı mücadelede iş birliği imkânı görüyor musunuz?

ÇAVUŞOĞLU: Terörizmin her şekline ve tezahürüne karşı mücadele etmek isteyen ve mücadele edebilecek tüm ülkeler ile iş birliğine hazırız.(İtalya,La Stampa-21 Şubat 2016)

 



17.8° / 9.5°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor