Rusya Federasyonu Parlamentosu'nun alt kanadı Duma, 17 Aralık'ta şimdiye kadar "terör örgütü" olarak gördüğü ve ülke topraklarındaki çalışmalarını yasakladığı Taliban ve Heyet Tahrir aş-Şam'ı (HTŞ) "terör örgütleri" listesinden çıkarma kararı aldı.
Afganistan'da iktidarı elinde bulunduran Taliban ile ilgili karar tasarısının geçtiğimiz yaz aylarından itibaren parlamentoya sevk edileceği konuşulurken (Dışişleri bakanlığından gelen tasarı olarak) HTŞ'nin listeden çıkarılmasını, Suriye'deki 53 yıllık aile iktidarının ikinci kuşak temsilcisi Beşşar Esad'ın ülkede 27 Kasım'da başlayan isyanın sonucunda 8 Aralık'ta devrilmesi koşullandırdı.
İşin garipliğine bakar mısınız: Rusya Federasyonu'nun selefi olmuş Sovyetler Birliği, 1979 yılında girdiği Afganistan'dan 1989 yılında İslamcı mücahitlerin yaklaşık 9 yıl süren direnişiyle çıkmıştı.
Şimdi o direnişin ideolojik-siyasi mirasçılarını Moskova, "terör örgütü" listesinden çıkarmakla kalmayıp, bir zamanların can düşmanıyla işbirliği içine girmeye hazırlanıyor.
O ideolojik-siyasi mirasın bir kanadı, Suriye'deki aile iktidarını devirince Moskova, kendi uçağıyla alıp götürdüğü ve kucak açtığı Beşşar Esad'ı bir tarafa atarak Şam'da iktidarın başına geçmiş HTŞ ile daha ilk günden temaslara başlıyor.
Bunun esas sebebi Rusya'nın Suriye'deki hava ve deniz üslerinin yanı sıra, karadaki varlığının akıbetidir.
Doğru adım mı?
Reelpolitik ve konjonktür bakımından doğru adım olduğu kuşku götürmezken, yeni Suriye yönetiminin zaman içinde alacağı tavırların belirleyici olacağını da şimdiden tahmin etmek için mikroskopa ihtiyaç bulunmuyor.
Rusya Federasyonu yönetimi bu kararları alırken Rus basını, Suriye sahasındaki mevcut durumu nasıl değerlendiriyor?
Ülkenin iki önemli gazetesinde yayımlanmış iki yorumu Independent Türkçe okurlarıyla paylaşıyoruz.
Suriye Türk himayesine giriyor
Şam'ın düşüşü, bölgesel güç dengesini Ankara lehine değiştirdi
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump, Türkiye'nin Suriye'de iktidara gelen militanları kontrol ettiğini söyledi. Bu yorum, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ı devirmedeki ve silahlı muhaliflerinin en radikal kanadını desteklemedeki rolünü açıkça kabul etmeyi reddeden Ankara'nın söylemiyle açıkça çelişiyor. Ankara'nın Suriyeli gruplar üzerindeki nüfuzu, ona sadece Suriye'de değil, bölge genelinde konumunu güçlendirme şansı veriyor.
Bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şam ile irtibat kurma girişimlerinin sonuç vermemesi üzerine yaşandı. Dövüşçülerin getirdiği sebep şuydu: "Diplomasi yolu çıkmaza götürüyor, farklı bir seçeneğin denenmesi gerekir."
Şimdi açık olan tek şey var: Suriye sahasında Türkiye'nin pekişen etkisi, İran'a yakın hareket ve ülkelerin garyi formal kulübü konumundaki 'Direniş Ekseni'nin halkaları için lojistik abluka oluşturmuştur. Esad'ın Suriye'si de o kulübün içindeydi. Böylece Şam'ın yeni sahipleri, artık ülkede faaliyetleri bulunan Filistin birliklerine silah bırakma, kendi talim-tatbikat alanlarını kapatma ve dövüşçüleri serbest bırakma emri verdiler.
Bu durumda Pentagon'un kendi teröre karşı operasyonlarında 2014 yılından bu yana destek aldığı Kürt grupların statüsüne ilişkin ABD ve Türkiye'nin anlaşma sağlaması durumunda Amerikan askeri kontenjanının bölgeden çekilmesine ilişkin senaryo fantastik sayılmayacak. Diğer bir sorun ise daha kısa süre öncesine kadar etnik-dini azınlıkları, onların etki alanı olan Kuzey Suriye'de faal biçimde sıkıştıran İslamcı platformların, ülke için önerecekleri yeni sistemin Kürt grupları tatmin edip etmeyeceğidir.
Düşmanımın dostu: İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor
Ankara, Tel Aviv'in Kürt güçleriyle iddia edilen temaslarından endişeli
Suriye'de, son dönemde ilişkileri kopma noktasına gelen Türkiye ile İsrail'in çıkarları kesişiyor. Ankara, Gazze Şeridi'ndeki savaşın ortasında Tel Aviv'le diplomatik ilişkilerini kesti. Ancak şimdilerde Kürt birlikleriyle temas kurduğu iddiaları yangını körüklüyor. Kuzeydoğu Suriye'nin kontrolünde olan Kürt güçlerinin Tel Aviv'den yardım alması halinde, yerel medyanın yazdığına göre Türk yetkililer, İsrail uçaklarının vurulması seçeneğine izin verecek.
Türkiye Cumhuriyeti'ni daha fazla rahatsız eden başka bir husus, Suriye'nin Kuzeydoğu'sunu kontrol eden Kürt grupların askeri destek kanallarını açması için İsrail'e müracaatta bulunmasıdır. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'ye akınlar düzenleyen İsrail uçaklarına saldırı düzenlenebileceğini istisna etmiyor. Bu, her şeye rağmen Tel Aviv'in Kürt grupları destekleme kararı alması durumunda yaşanabilir.
İsrail gerilimi artırmazsa ortam istikrara kavuştuğunda Türkiye ile İsrail arasında ilişkiler yoluna girebilir, zira iki ülke de ekonomik partnerler olarak ilişkilerin gelişmesini çok istiyor.
Bu ülkeler arasındaki ilişkilerde defalarca gerilimin yaşanmasına rağmen ardından ortam sakinleşmiş ve ekonomik çıkarlar ağır basmıştır. Aynı şey şimdi de yaşanabilir. Zaman geçecek ve Türkler aynı şekilde yine İsraillilerle işbirliği yapacak, bu işbirliği zaman içinde onarılacak, çünkü iki ülkenin de burada çıkarları var.
Taktik değil de stratejik perspektifte, ABD, Ortadoğu'da Kürt devletinin kurulması eğilimindedir.
ABD 1-2 ve hatta 10 yıl içinde Kürt devleti kurulmasına ihtiyaç hissetmiyor. Ancak böyle bir proje mevcut. Kuşkusuz Türkler bu projeyi çok büyük ilgiyle takip edecekler. İsrail, Kürt devletinin kurulmasının Arap ve İslam dünyasını ciddi biçimde zayıflatacağını biliyor.