Tarih: 20.10.2014 18:25

Suriye`ye Müdahale Etmemesinin Nedeni?

Facebook Twitter Linked-in

Albert Rohan

Sembol Hâline Gelen Kobani Olayı… Ankara Stratejik Açıdan Zor Durumda Bulunuyor.

Suriye sınırında duran ve sınırın sadece birkaç yüz metre ilerisinde Kürt şehri Kobani’nin “İslam Devleti” milisine karşı hayatta kalmak için nasıl mücadele verdiğini hiçbir şey yapmadan izleyen Türk tanklarının ve askerlerinin resimleri her gün medyaya görünüyor. Herkes, bu insanî trajediyi sonlandırmak için Türkiye’nin neden müdahale etmediğini soruyor. Şehir stratejik öneminden hariç artık barbarlığa karşı zafer ve mağlubiyetin sembolüne dönüştü.

İD’nin, Kürtlerin Suriye’de mücadele ederek kurduğu özerk bölgeleri parçalamasının Türkiye’nin yararına olduğu yönünde yaygın bir açıklama var. PYD (Demokratik Birlik Partisi) şeklindeki Suriyeli Kürt yönetiminin, Türkiye’de terörist olarak sınıflandırılan PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ile sıkı bağları olması ve iki örgütün de bölgede ayrı bir Kürt devletini hedeflemesinden dolayı bu açıklama akla yakındır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından PKK ile iki yıl önce başlatılan barış süreci, Kürtlerin Türk tutumuna ilişkin öfkesinden dolayı başarısızlıkla sonuçlanma tehdidiyle karşı karşıya. Bu yüzden Türk hükûmeti, PKK’nın eline geçebileceği için ağır silahların Kobani’ye gönderilmesini engelliyor. Suriyeli Kürtlerin Türkiye tarafından kurtarılmasının tüm bölgede Türklerle Kürtler arasında tarihî bir barış sağlamasına ilişkin tek fırsat böylece muhtemelen kullanılmayacaktır.

Esad’ın Önceliği Var

Türkiye’nin çekimserliğinin bir başka nedeni ise Erdoğan için Esad rejiminin devrilmesinin öncelikli olmasıdır. İD milislerinin Suriye’deki tek önemli askerî isyancı grup olmasından ve zayıflamasının dolaylı olarak Esad’ın güçlenmesine yol açmasından dolayı İD ile mücadele bu hedefe aykırı olur. İD’nin açıkça sergilediği vahşetin medenî dünya tarafından kabul edilmemesi gerektiği yönündeki itiraza ise Türk tarafı, Suriye ordusunun –bir az daha az sansasyonel şekilde de olsa- İD’den çok daha fazla insanı öldürdüğünü ve uluslararası toplumun müdahale etmediğini belirterek karşılık veriyor. Gerçekten de Türkiye yıllardır bu tür bir müdahale talep ediyor.

Suriye’ye askerî müdahale meselesi, Türk hükûmeti için başka planlardan dolayı da bir ikilem teşkil ediyor. Sınırın hemen yanında saldırgan bir şeriat devletinin varlığı, 90 yıldır var olan Türkiye’nin seküler sistemi için elbette sürekli bir tehdit anlamına gelir. Şeriat devletinin sağlamlaşmasını engellemek Türkiye’nin yararınadır ve Ankara bu alanda kendi payına düşeni yapmalı. Fakat dünyadaki başka hiçbir ülke radikal İslamcıların terör saldırılarından Türkiye kadar yaralanabilecek durumda değil.

Açık Kapı Politikası

Türkiye yıllardır komşularına karşı açık kapı politikası uyguluyor, Suriye’den 1,5 milyon mülteci kabul edildi, ayrıca İD savaşçıları arasında Türkiye’nin çok sayıda vatandaşı var ama Türkiye üzerinden geldikleri ülkeye tekrar geri dönen diğer Avrupa ülkelerinden gelen savaşçılar da var. Bu şartlar altında İD’nin Türkiye’de terör saldırıları düzenleme potansiyeline sahip olduğu ve Türkiye’nin ABD önderliğindeki koalisyonun çatışmalarına aktif şekilde katılması hâlinde İD’nin Türkiye’de bu tür saldırılar gerçekleştirmekten çekinmeyeceği varsayılmalı. Bunun ülke, halkı ve ekonomisi için ne anlama geleceğini tasavvur etmek kolaydır.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmamış askerî müdahalesinde ve Devlet Başkanı Beşar Esad’ın böyle bir durum karşısında defalarca duyurduğu karşı saldırılarında NATO’nun ittifak ortağının yardımına koşup koşmayacağı ve Amerikan, Alman ve Hollandalı personelle donatılmış Türk sınırına yerleştirilen Patriot füzelerini kullanıp kullanmayacağı ise kamuoyunda hiç tartışılmadı. Ayrıca Washington Antlaşması’nın konvansiyonel saldırılar için tasarlanan 5. Maddesinin İD gibi sivil örgütlerin terör saldırılarında ne denli uygulanacağı da bilinmiyor. Ayrıca 11 Eylül saldırılarından sonra İttifak Durumunun kabul edilmesi şimdiye kadar buna yönelik tek işarettir.

Tüm bu nedenlerden dolayı Türk hükûmetinin Suriye’de askerî operasyondan ve İD karşıtı koalisyonun havadan yürüttüğü savaşa açıkça katılmaktan çekinmesi şaşırtıcı değildir. Türkiye ne yaparsa yapsın eleştiri ve muhalefetle karşılaşacaktır. Ülkenin iç ve dış güvenliği, Kürtlerle yürüttüğü barış süreci, komşularıyla ve müttefikleriyle olan ilişkileri her halükârda tehlikededir. Türkiye’nin fazla dikkat çekmeden koalisyona lojistik altyapısını hizmete sunması ve bunun dışında denge oyununu sürdürmesi en muhtemel olasılıktır.(Avusturya, Der Standard - 16 Ekim 2014)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —