Tarih: 20.01.2016 15:12

Türkiye Terör Karşısında Sarsılmayacak

Facebook Twitter Linked-in

 

Ahmet Davutoğlu

Ülkem, Potansiyelini Terörün Nihilizmine Heba Ettirmeyecek Kadar Büyük İlerlemeler Kaydetti--

Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk kez iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye´nin ekonomisi başarı ve istikrarla birlikte anılıyor. Bu başarı, içeride ve dışarıda birçoklarının, Türkiye´nin, 1990´ların mali belirsizliğini simgeleyen uluslararası makroekonomik zorlukların üstesinden gelemeyeceğine inanmasına rağmen yakalandı.

AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği yapısal reformlar sonucu Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütüne (OECD) üye ülkeler arasında en hızlı büyüyen ekonomi hâline gelerek 2010-2014 arasında ortalama yüzde 5,4´lük bir büyüme kaydetti. Yalnızca geçen yıl Türk ekonomisinin kaydettiği yüzde 4´lük büyüme benzer birçok yükselen ekonominin büyümesinin iki katından fazlaydı.

Geçen 10 yılda sağlanan başarı daha ileri gitme yönündeki kararlılığımızı azaltmadı. Bu yıl güçlü iç talep ve önemli ticaret ortağımız Avrupa Birliği´ndeki toparlanmayla yüzde 4,5´lik büyüme hedeflemekteyiz.

Büyümeyi daha kapsayıcı hâle getirecek, yeni iş imkânı sağlayacak ve yaşam standardını yükseltecek dönüm noktası niteliğinde bir yapısal reform gündemini uygulayacağız. AB üyelik süreci reformlarıyla birlikte bu gündem Türkiye´de sürdürebilir büyüme için gereken koşulları oluşturacak.

Türkiye´nin ekonomik başarı hikâyesinin küresel ölçekte değerlendirilmesi gerekir. Ülke, ekonomik angajmanları her zaman uluslararası ilişkiler yönetiminin merkezine koymaktadır. Uluslararası ekonomik ve ticari ilişkilerde bölgesel iş birliğinin önemi hafife alınmamalıdır.

Bu nedenle 2000´li yıllarda Türkiye´nin küresel ekonomiye entegrasyonu önemli ölçüde hızlanmıştır. Türkiye´nin ithalat ve ihracatının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2000 ile 2014 yılları arasında yüzde 31´den yüzde 50´ye çıkarak önemli bir yükseliş kaydetmiştir.

Türkiye, altı ayda bir yapılan Türkiye-AB zirveleriyle desteklenen ithalat ve ihracatın ve sermayeye erişimin kapsamını büyütmek yoluyla AB ile ekonomik entegrasyonu derinleştirecek adımlar da atmaktadır. AB ile Gümrük Birliği Anlaşması´nı hizmet sektörü, kamu alımları ve tarımı da içerecek biçimde geliştiriyoruz. Bu konu mevcut hükûmet yönetiminde önem verilen bir alan olarak kalacaktır.

Devam eden başarımız, serbest ekonominin ve ekonomik büyümenin tam olarak işleyen bir demokrasi olmadan var olamayacağı inancıyla sağlanmaktadır.

Bir tarihçi ve diplomat olarak değişimin sadece sözlerle sağlanamayacağının farkındayım. Bu nedenle ekonomik büyümeden bütün toplumun yararlanması için çaba harcıyoruz. Bu, hükûmetimizin siyasette Türk halkının ihtiyaçlarını yansıtan yeni bir yaklaşım, yeni bir siyasi üslup ve yeni bir diyaloğu arzulamasının bir yansımasıdır.

Bu itibarla Türkiye´nin ekonomik büyümesinin benzersiz kapsayıcı bir boyutu var. Bu boyut, 2007´den bu yana 7 milyon yeni iş imkânı oluşturulmasında; daha aktif iş gücü politikaları sayesinde Türkiye´nin iş gücü piyasasına katılımın artmasında ve eğitim oranının önemli ölçüde yükselmesinde görülebilir.

Bu kapsayıcı yaklaşım Türkiye´nin sığınmacı krizinde verdiği benzersiz destekte de görülebilir. Türkiye tek başına, Beşar el Esad rejiminin barbar katliamından kaçan 2,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparak dünyadaki diğer bütün ülkelerden daha fazla sığınmacıyı barındıran ülkedir.

8 milyar dolardan fazla para harcayan ve sığınmacılar için en iyi imkânları hazırlayan Türkiye´nin krize verdiği yanıtın bir benzeri yoktur. Türkiye´de çalışma izni almalarına imkân tanıyan son bir kararnameyle ihtiyacı olanlara destek olmaya devam edeceğiz.

12 Ocak´ta İstanbul´da meydana gelen trajik olay, fikir birliği odaklı bir yaklaşıma varılması gerekliliğini her zamankinden daha net gözler önüne sermiştir. Bu son terör saldırısı, Suriye krizi ve terörizmin küresel yükselişi karşısında koordineli uluslararası tepki verilmesi gerekliliğinin altını çizmiştir.

DAEŞ veya sözde İslam Devletinin tarihî mabede bu kadar yakın saldırı düzenlemesi kendilerinin dinle ilgilerinin olmadığını göstermektedir. Bunlar ölüme tapan ve hayatı reddeden nihilistlerdir. Bir kez daha altını çizmek isterim ki terörün ne dini, ne milliyeti ne de değer yargısı vardır.

Geçen hafta düzenlenen barbar saldırının kurbanlarının yasını tutarken küresel terörün yayılmasına karşı kolektif kararlılığımız güçlenecektir. Türkiye, sınır ötesinde bu tehdidi yok etmek için her türlü adımı atmaya ve koalisyon ortaklarıyla beraber bu tehditle savaşmaya devam edecektir.

Bir neslin potansiyelinin terörün nihilizmiyle heba olma ihtimali bağışlanamaz bir durum olurdu. Bu riski nihai olarak yok etmek, müşterek ve tarihsel sorumluluğumuzdur.(ABD,The Wall Street Journal-19 Ocak 2016)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —