Tarih: 28.11.2014 00:32

Türkiye`de Kaolik Bir Din Adamı Olmak

Facebook Twitter Linked-in

Alberto Fabio Ambrosio

Çoğunluğun Müslüman olduğu bir toplumda, Türkiye Katolikleri, Hristiyan azınlıklar arasında ekalliyet sayılıyor. Eski Konstantinopolis, yani İstanbul’da kalan Rum Ortodokslardan belki sayıca fazla olabilirler. Latinler muhtemelen Katolik cemaatin çoğunluğunu oluşturuyor. Birkaç bin kişiden söz edilebilir. Ancak ister Filipinli, ister Afrikalı, Iraklı veya Latin olsun en önemli günlerde bile hepsini bir arada görmeyi beklememeliyiz. Kilise kurumu neredeyse sadece yurt dışından gelenlerden oluşuyor: İtalyan, Romanyalı, Polonyalı, Fransız, Kongolu vesaire. Sayıları yüz kişiye bile anca ulaşıyor.

Saydığımız bu rakamların tamamı, Türkiye’de ve özellikle de İstanbul’da, Katolik Kilisesi’nin yabancılara ne kadar ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki Katolik din adamları, papazlar söz konusuysa eğer tamamıyla Türkiye Dinler Birliği tarafından belirleniyor. Bu durum çelişkilere yol açıyor. Örneğin Fransız Piskopos Louis Pelatre, yabancıların da papazı sayılıyor.

Bu cemaat böylece Papa Francis’in yaklaşan ziyaretini heyecanla bekliyor. Bu süreçte hareketli günler yaşanıyor: Roma Piskoposu olan Papa’nın Türkiye ziyareti çerçevesinde İstanbul Piskoposu ile görüşmesi bekleniyor. Bu görüşme, daha önce de Papa Francis’in selefleri Altıncı Paul, İkinci Jean-Paul ve 16. Benedikt ile gerçekleşmişti.

Bütün bu yıllar içerisinde Türkiye çok gelişti ve neredeyse radikal anlamda değişti. Ancak bazı ilkeleri değişmedi: Resmî olarak hâlâ laik bir devlet. Türkiye’deki din adamları tam da bu hassas dönemde Papa’yı karşılamaya hazırlanıyor. Bu ziyarete de modern Türkiye’nin sosyoekonomik ve siyasi değişimlerine ilişkin çeşitli toplantı ile konferanslarla hazırlanılıyor. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsünden gelen Fransız araştırmacılar, Türk meslektaşlarıyla bir araya gelerek nüfus bilimi, gençlik olayları gibi ilgi çekici bir dizi konu üzerine çalıştı.

Asıl mesele -sosyal, demografik veya siyasi açıdan- her anlamda hızla değişim gösteren bir ülkede, dinî ve etnik azınlıkları nasıl bir gelecek beklediğinin tahmin edilmesidir. Bu meselenin önemini ve önceliğini anlamak için bahsi geçen iki topluluğu ele almak yeterli olacaktır. Herkesin gerçek anlamda vatandaş gibi sayılmadığı, farklı yüzlere sahip bir Cumhuriyet’te azınlıkta olan Latin Katolikleri ve din adamlarını nasıl bir gelecek bekliyor?

Akıllarda pek çok soru işareti beliriyor. Papa Francis’in vereceği yanıtlar ve öneriler, iyi yönde ilerleme kaydetme yolunda sağlam bir temel oluşturacaktır: Ekümenik diyalog kuşkusuz başlıca ele alınması gereken meseledir. Bu konuya dinler arası diyalog da eklenecektir. Papa Francis de kuşkusuz, sınırlardaki kamplarda veya Anadolu’ya dağılmış olan mültecilerin tamamına dualarında yer verecektir.

Bir avuç Katolik, okyanustaki damla misali, Fransa’nın bir buçuk katı büyüklüğündeki Türkiye’de ne yapabilir ki? Burada yaşayanlar çok iyi bilirler ki “Hıristiyan tabiri ilk defa Antakya’da kullanılmıştır.” Papa Francis bunu mutlaka hatırlatacaktır. (Fransa , La Croix - 26 Kasım 2014)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —