• BIST 100

    10183,38%0,24
  • DOLAR

    32,21% 0,14
  • EURO

    35,08% 0,02
  • GRAM ALTIN

    2473,46% 0,25
  • Ç. ALTIN

    3933,17% 0,00

Türkiye`deki Seçimlerin Mesajı

Türkiye`deki Seçimlerin Mesajı

Kahire ile Ankara arasında yaşanan gerilim, Türkiye’deki seçimlerden ders almamızı engellememeli. Bunun nedeni, sadece bu derslerin bir kısmının işimize yaraması değil, aynı zamanda ülkenin de bizi ilgilendirmesi.

Fehmi Huveydi

Kahire ile Ankara arasında yaşanan gerilim, Türkiye’deki seçimlerden ders almamızı engellememeli. Bunun nedeni, sadece bu derslerin bir kısmının işimize yaraması değil, aynı zamanda ülkenin de bizi ilgilendirmesi.

30 Mart’ta gerçekleştirilen seçimler belediye seçimleriydi, fakat Adalet ve Kalkınma Partisinin popülerliğinin ölçüldüğü bir sınav hâline geldi.

Son seçim, aynı zamanda Parti Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın geleceği ve hırsları için de belirleyici bir seçim oldu. Erdoğan, partisinin, belediyelerin büyük kısmını alamaması hâlinde siyasetten çekileceğini söylemişti. Elde edilen zafer ise ağustos ayında düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kapısını Erdoğan’a açıyor.

Kazanması durumunda -ki olasılık yüksek- partisinin genel seçimlerde zafer elde etmesi için de koşullar elverişli hâle gelecek. Bütün bu aşamalar katedildikten sonra Erdoğan ile partisinin 2023 yılına kadar iktidarda kalma rüyası neredeyse gerçekleşmiş olacak. Bu tarih, Cumhuriyet`in 100. yılı olmasının yanı sıra, Erdoğan’ın dev projelerini tamamlamak için verdiği tarih de aynı zamanda. Söz konusu projelerin, Türkiye’yi, dünyanın en güçlü 10. ekonomisinden çıkarıp ilk altıya alması bekleniyor. Bu projelerin başında da Asya ile Avrupa’yı Boğaz’ın altına döşenen borularla birbirine bağlayan Marmaray geliyor.

Türkiye’nin en önemli kamuoyu yoklaması şirketlerinden Konsensus’un 2013 Eylül’ünde Türkiye genelinde düzenlediği ankete göre -şirket, 2011 seçimleri için en yakın tahmini yaparak öne çıkmıştı- halkın yüzde 50’si, işsizliği en önemli sorun olarak gördüğünü belirtti. İkinci sırada ise yüzde 48 ile terör; son olarak da eğitim, demokrasi, özgürlükler ve pahalılık geldi. Aynı ankette seçmenin yüzde 50’si yeniden Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermeye hazır olduğunu söyledi.

90’lı yılların ortalarında kendisiyle karşılaştığımda Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığına seçilmişti. O zaman Türk halkını ülkedeki diğer bütün siyasilerden daha iyi tanıdığını söylemişti. Erdoğan’ın yaşamı, insanların rüyalarını ve sıkıntılarını en ince ayrıntılarına kadar yaşamasını sağlayan bir arka plan oldu. Belediye başkanlığında başarılı olmasının arkasında da bu bilgi yatıyordu. Erdoğan belediyeyi içine battığı borçlardan ve geri kalmışlıktan çıkardı ve şehir, Avrupa’nın önde gelen belediyelerinden biri ve kültür başkenti oldu.

Bu yılki belediye seçimleri, Erdoğan ve partisi açısından belirleyici olduğu için diğer ana partiler bütün güçlerini bir araya getirdi. En önemli nokta ise Adalet ve Kalkınma Partisinin, seçim kampanyasında son on yılda gerçekleştirilen başarılara; rakip partilerin ise aynı dönemin eksiklerine odaklanmasıydı.

30 Mart’taki seçimin sonuçları sürpriz olmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi oyların yüzde 45,5’ini alarak 2009 yılındaki seçimlere kıyasla yüzde 7 oranında artışa imza attı. En güçlü rakibi CHP ise yüzde 27,8’de kaldı. Seçimle ilgili şu notlar da önemli:

- Bu, çoğunluğun, Erdoğan ve partisini altıncı kez oylamasıydı ve bu oylama Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını koyma cesareti veren bir yeniden yetkilendirme niteliğinde oldu. Bu yetkilendirmenin, bizim ülkemizde olanlardan çok farklı bir meşruiyeti var. Demek istediğim kurgulanmış değil, kendiliğinden olması ve kimsenin tarafsızlığından kuşku duymadığı özgür seçimlere dayanmasıydı.

- İktidarda yolsuzluk olduğundan söz eden kampanyalar, Twitter ile Youtube’un kapatılmasının -ki bu bir hataydı- ardından insanların Erdoğan’ın politikalarından korku duyması, öncesinde Taksim gösterilerinin dağıtılması... Bütün bunlar partinin çoğunluktan aldığı desteği etkilemedi ve öyle anlaşıldı ki insanlar, verilen hizmetlere ve başarılara oy vermiş oldu.

- Belediye seçimleri, siyasi seçkinlerle halk arasındaki kopukluğu ortaya çıkardı. Geçen aylar boyunca medya üzerinden gürültü yapan seçkinlerin, sokağın nabzını ve insanların gerçek özlemlerini ifade edemedikleri açıkça anlaşıldı.

- Bir diğer farklılık da birbirine zıt ve savaşan siyasi güçlerin, aralarında anlaşmaları ve Adalet ve Kalkınma Partisi ile mücadele etmek için kavgalarını unutmalarıydı. Örneğin CHP, MHP ile ittifak kurdu; ABD’de yaşayan gizemli İslamcı lider Gülen de onlarla bir araya geldi. Bunlar, Erdoğan’ın partisini düşürmek veya zayıflatmak için bir araya geldi. Bu durum ise kendi yandaşları arasında bile onlara duyulan güveni zedeledi. Üstelik alternatif bir proje de sunmadılar, aksine Adalet ve Kalkınma Partisinin düşürülmesini, son gayeleri olarak gördüler. Bunun sonucunda da CHP Antalya gibi bir kalesini daha kaybetti.

- Kürtler, Adalet ve Kalkınma Partisinin Kürt sorununu çözmeye yönelik çabalarından istifade etti ve BDP, aralarında altı büyük belediyenin de bulunduğu 13 belediyeyi alarak Anadolu’da hatırı sayılır bir zafer elde etti.

İslamcı Saadet Partisi ise yüzde 1’de kalarak belirgin bir biçimde geriledi. Bu gerilemenin nedeni de partinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin hasımlarına daha yakın bir duruş sergilemesiydi.

Amerikalılar, Türkiye’deki seçimlerin sonuçlarından duydukları hayal kırıklığını dile getirdiler. El Ahram gazetesi de 7 Nisan 2014 tarihli sayısında, Ankara’daki muhabiri aracılığıyla buna işaret etti. Gazetenin haberine göre ABD Başkanı, Erdoğan’ı sonuçlardan dolayı tebrik etmedi. Türkiye’deki ABD Büyükelçisi de sonuçları görmezden geldi.

Bu hayal kırıklığı İsrail’de de yankı buldu. İbrani radyosu 29 Mart 2014 tarihli yayınında, Başbakan Netanyahu’nun, Türkiye’deki seçim sonuçlarından en fazla endişe duyan isim olduğunu ve “Erdoğan döneminin bitmesini istediğini” aktardı.

Bu arka plana, bize bir uyarı olmasını umarak kasıtlı olarak işaret ettim. Zira Türkiye konusunda genel olarak Arap tutumu, özellikle de Mısır’ın tutumu, en azından stratejik bakış açısıyla ABD ve İsrail çerçevesinden uzak olmalı.

Ankara-Kahire ilişkilerini bulandıran şeyler olduğunun farkındayım, ancak dönemsel ihtilafların ayrı tutulması, uzun sürmemesi ve stratejik çıkarlarda çatışmaya dönüşmemesi çağrısında bulunuyorum. Ne yazık ki medya ve siyaset söylemimiz de bu sakıncalı durumun içine düştü. Üzüntü veren konu ise bizdeki bazı büyüklerin Türkiye konusundaki açıklamalarının, Amerikalılar ile İsraillilerin yorumlarından farklı olmamasıydı. Oysa sorulması gereken soru şu: Dönemsel ve anlık ihtilaflarımızı, belirleyici ve stratejik olan şeyleri heba etmeyecek şekilde nasıl idare etmeliyiz? (Katar merkezli El Cezire - 8 Nisan 2014)



23° / 13.4°

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor