9470,18%1,09
34,56% 0,25
36,03% -0,55
2994,82% 1,12
5006,23% 1,01
Bağırsakların beyne, hormonlara, cilde ve böbrek üstü bezlerine kadar vücudun tüm bölümlerini etkilediğini belirten Uzman Diyetisyen Tuğçe Yılmaz, 'Vücudun toprağı bağırsaklardır. Diyet modeli olarak Akdeniz diyetini benimsemeliyiz. Tabağımızda rengarenk sebzeler, meyveler, zeytinyağı bulunmalıdır. Batı tarzı diyet modelinden uzak durmalıyız. Sorunlar metabolizmanın en zayıf yerinden dışa vurur. Ondan sonra gelsin ilaçlar ve ızdıraplı bir hayat” dedi.
Son yıllarda yapılan araştırmalar bağırsakların insan sağlığında çok büyük rol oynadığını ortaya koydu. İkinci beyin olarak adlandırılan bağırsaklar, bağışıklık sisteminden sindirim sistemine, beyne, hormonlara, cilde ve böbrek üstü bezlerine kadar vücudun hemen bütün sistemlerini ve bölümünü etkiliyor. Uzman Diyetisyen Tuğçe Yılmaz, bağırsak sağlığının nasıl korunması gerektiği hakkında bilgi verdi. Bağırsakların vücudun tüm sistemine etki ettiğini belirten Yılmaz, “Son yıllarda yapılan araştırmalar bağırsakların insan sağlığında sanıldığından çok daha büyük rol oynadığını ortaya koydu. Artık biliyoruz ki sağlıklı bir hayat, sağlıklı bağırsaklar olmadan mümkün değil. Bağırsaklar bağışıklık sisteminden sindirim sistemine, beyne, hormonlara, cilde ve böbrek üstü bezlerine kadar vücudun hemen bütün sistemlerini ve bölümünü etkiliyor. Bu da bağırsakları insan sağlığında etkili unsurlar arasında ilk sıraya oturtuyor. Otoimmün hastalıklar, kalp hastalığı, kanser veya duygusal sağlık sorunları gibi kronik bir hastalık etiyolojisinde bağırsak sağlığının oynadığı roller artık daha fazla araştırmanın konusu haline geldi” ifadelerini kullandı.
“VÜCUDUN TOPRAĞI BAĞIRSAKLARDIR”
Vücudun toprağının bağırsaklar olduğunu belirten Yılmaz, “Bir benzetme yapacak olursak, vücudun toprağı bağırsaklardır. Tıpkı verimli, sağlıklı toprağın bol ürün, zengin hasat vermesi gibi sağlıklı bağırsakların bize yansıması da aynen öyle sağlıklı ve mutlu bir hayat biçiminde olur.”
Beslenme şeklinin ve kontrolsüz ilaç kullanımının bağırsak sağlığını olumsuz etkilediğini ifade eden Yılmaz, “Bebeklikten yetişkinliğe giden süreçte bağırsak mikrobiyotası (mikroskobik canlıların oluşturduğu koloni) değişim gösterir. Bu değişim beslenme ile yakından ilişkilidir. Düşük lif tüketimi, az su içme, trans yağlar, işlenmiş gıdalar, kontrolsüz ilaç kullanımı (özellikle antibiyotik), sezaryen doğum, toksinler, ağır metal, stres gibi birçok faktör mikrobiyotayı olumsuz etkiler. Sağlıklı bağırsak mikrobiyotasının bozulması sonucunda disbiyozis gelişir. Yani o koloninin dengesi, kimyası bozulur. Bağırsak hücreleri hasara uğrar. Bu yüzden yiyecekler iyi sindirilemez ve bağışıklık sistemi devamlı uyarılır. Bunun sonucunda da otoimmün hastalıklar ortaya çıkar. Sorunlar metabolizmanın en zayıf yerinden dışa vurur. Ondan sonra gelsin tetkikler, ilaçlar, gelsin düşük yaşam kalitesi, gelsin ızdıraplı bir hayat” diye konuştu.
Modern hayatın sunduğu koşullarda yararlı bakterilerin çoğunun kaybedildiğine vurgu yapan Yılmaz, “Modern yaşamın bizlere sunduğu koşullarda mikrobiyotamızdaki probiyotik bakterilerin çoğunu kaybetmiş durumdayız. Peki, olumsuz etkilenen bağırsak mikrobiyotamızı düzeltmek için neler yapmalıyız? Diyet modeli olarak Akdeniz diyetini benimsemeliyiz. Tabağımızda rengarenk sebzeler, meyveler, tam tahıl, yağlı tohum, ölçüsünde protein, temel diyet yağı olarak zeytinyağı ve baharatlar bulunmalıdır. Batı tarzı diyet modelinden uzak durmalıyız. Fermente besinler (turşu, yoğurt, boza, sirke, vb.) bağırsak mikrobiyotasında bulunan probiyotik bakterileri arttırır, bu da sağlığımıza olumlu yansır. ´Intermittent fasting´ (IF) diğer ismiyle aralıklı oruç bir diyet çeşididir. Belirli bir süre aç kalarak ve yeme süresini sınırlamak sağlığı iyileştirmeyi amaçlar. Yapılan çalışmalar, aralıklı oruç yönteminden bağırsak mikrobiyotasının olumlu etkilendiğini göstermektedir. Kronik bir rahatsızlığınız varsa aralıklı orucu uygulamadan önce mutlaka diyetisyeninize danışın” ifadelerini kullandı.
“BAĞIRSAKLAR HASTA İSE VÜCUDUN GERİ KALAN KISMI DA HASTADIR”
Bağırsaklar hasta olduğunda vücudun geri kalanının da etkilendiğini belirten Yılmaz, “Stres yönetimini sağlamalısınız. Stres hayatın normal bir parçasıdır ancak sürekli olduğu durumlarda hem psikolojik hem de biyolojik sorunlara neden olabilir. Sağlıklı bir sirkadiyen ritme sahip olmalısınız. Sirkadiyen ritm, organizmanın biyolojik saatini, vücut işlevlerinin düzenli olarak işleyişini ifade eder. Sağlıklı bir sirkadiyen ritme sahip olmak için günlük 7-8 saat uyumaya, uyku öncesi elektronik aletlerden uzak durmaya, akşam yemeğini çok geç yememeye, saat 17.00´den sonra kafeinli içecek tüketmemeye özen gösterilmelidir. Alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır. Bu ikisi bağırsak mikrobiyotasının dengesini bozan başlıca faktörler arasında yer alır. Ilımlı düzeyde egzersiz yapılmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü´nün önerisine göre haftada en az 150 dakika egzersiz yapılmalıdır. Antibiyotik, streoid gibi ilaçların mikrobiyota üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Gerekirse akıllı ilaç, vitamin, mineral alımı yapılmalıdır. Vitamin, mineral alımınız kontrollü olmalıdır. Kanıta dayalı probiyotik, prebiyotik kullanılmalıdır. Dost mikroorganizmalar olarak adlandırılan probiyotikler, FAO/WHO tarafından yeterli miktarda tüketildiklerinde insan sağlığına yararlı etkileri olan canlı mikroorganizmalar olarak tanımlanmaktadır. Hipokrat´ın söylediği gibi ´Bütün hastalıklar bağırsakta başlar. Bağırsaklar hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır.´ Bağırsakların ikinci beyin olduğu, daha iyi bir sağlık için bağırsak mikrobiyota çeşitliliğinin korunması gerektiği unutulmamalıdır” dedi.