Bağışıklık sistemimizde 2 savaşçı hücremiz var: B ve T hücreleri. CAR-T yöntemiyle T hücresinin genetiği ile oynuyoruz ve DNA´sına bir şifre ekliyoruz. Böylece ‘Silahlan ve şu hücreye saldır´ diyoruz.
KANSERLE hücre bazında mücadelede hastalara umut olabilecek yeni bir perde açıldı. Müjdeyi Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş verdi. Altuntaş, bağışıklık sisteminin savaşçı T hücrelerinin genetik olarak modifiye edilerek daha güçlü hale getirilebildiğini ve hastalara yeniden nakledildiğini söyledi. ‘CAR-T´ denilen bu Tedavi yönteminin başarı oranının şu ana kadar yapılan çalışmalarda çok yüksek olduğunu belirten Altuntaş, “Artık Kanser tedavilerinde kişiye özel, hücresel tedavilerin kullanılmaya başladığını söyleyebiliriz” dedi. Altuntaş, çalışmanın detaylarını Hürriyet´e şöyle anlattı:
DNA´YA ŞİFRE EKLİYORUZ
“Bağışıklık sistemimizde hücre bazında bakarsak 2 savaşçı hücremiz var. Bunlar B ve T hücreleri. CAR-T yönteminde T hücresine bir reseptör ilave ederek güçlendiriyoruz. T hücresinin genetiği ile oynuyoruz ve DNA´sına bir şifre ekliyoruz. T hücresine diyoruz ki ‘Silahlan ve şu hücreye saldır´. Bunun sonucunda da vücut kanserle daha iyi mücadele ediyor. Uygulama için öncelikle hastadan kan alınıyor daha sonra T hücrelerine laboratuvar ortamında genetik şifre yüklüyoruz ve bunu çoğaltıyoruz.
Bu çoğaltma yaklaşık 3 haftalık bir süreç. Tedavi edici etki yaratana kadar çoğalttıktan sonra ise hastaya tekrar naklediyoruz. Birçok kanserde ve ayrıca otoimmün hastalıkta kullanılabilecek bir yöntem. Amerika´da bu şekilde 6 ürün FDA´dan onay alırken, Avrupa´da ise 1 ürün Avrupa İlaç Ajansı´ndan onay aldı.”
KAN KANSERİ TÜRK HASTADA DENEYEBİLDİK
Başarı oranlarının şu anda gayet iyi göründüğünü belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, şöyle devam etti: “Uzun dönem sonuçlarını ise görmek lazım. Biz 2 yıl önce 63 yaşında hematolojik kanseri olan bir erkek hastamızda denedik. Bazı sorunlar ile karşılaşsak da şu anda tedavisinde iyi sonuçlar aldığımızı söyleyebiliriz. Ancak dediğim gibi uzun dönem sonuçlarını görmemiz gerekir.”