Yaşar Kalafat(1)
Aydoğmuş´un Haritadaki Yeri Aydoğmuş´un Köy Sınırları
GİRİŞ:
Bu çalışmada, Aydoğmuş köyü kısaca tanıtıldıktan sonra köyün halk inanmalarına yer verilip onlar genel Türk halk inanmaları ile karşılaştırılmaları cihetine geçilip var ise mitolojik derinliklerine ulaşılmaya çalışılacaktır. Çalışmada, “Aydoğmuş Köyü Kültürel, Sosyal Yapı ve Yaşayış”(2) isimli eserdeki bilgiler esas alınmıştır. Keza, köyün harita ve krokisi de aynı eserden alınmıştır.
Aydoğmuş ve yakın çevresi iskân yapısını kesin sınırlarla Yörük köyü veya Yörük bölgesi şeklinde ayırmak fazla mümkün değildir. Özellikle halk inanmalarında bu ayırımı yapmak da kolay değildir. Bir rahatsızlığın halk tababeti ile tedavisi Yörük veya Türkmen Türk kesimlerde başvurulan ocaklar itibariyle de doğal olarak fark etmemektedir. Göçer yolu olarak bilinen yol aynı zamanda Yörük Yolu olarak da tanınırdı.
Kaynak eserde ayrıca, Aydoğmuş, Yer Adları, Jeoloji, İklim, Nüfus, Sağlık, Ekonomi, yöneyim, eğitim, Halk Hekimliği, Ulaşım, Çeşmeleri Mağaralar, Sosyal hayat, Alkışlar-Kargışlar, Efsaneler, Çocuk Oyunları, sportif Hayat, Giyim Kuşam, hayatın doğum evlilik ve ölüm safhaları, Halk takvimi, Zirai hayat El sanatları, Mutfak kültürü, edebi hayat da ayrıntılı olarak ele alınmıştır
METİN:
İçinde ay hecesi olan yer ve insan isimleri Anadolu Türk halk kültüründe de oldukça yoğundur. Ordu´nun Aybastı ilçesinin isim etimoloji yapılırken benzerlerinde olduğu gibi onun ismi de Aya İrini gibi isimlerle ilişkilendirilmişti(3) Giderek halk inançlarındaki , etrafında oluşan inançlar ve Türk mitolojisinde Cangoloz/Calmauz inancı ile olabilecek bağlantısı üzerinde durulmasıyla başlanan süreçte farklı alternatif görüşler de taraftar bulmaya başlamıştır.(4) Kars´taki Kalafatlar ailesinin erkek çocuklarından birisinin ismi Aydoğdu idi .
Akdağ´daki Şirşir Çeşmesi´nin ve Şıklar Yaylasındaki suyunun şifalı ve çok yararlı olduğuna Oyralı yaylasındaki su kaynağının ekzamaya iyi geldiğine inanılırdı. Midesi bulanan, başı dönen kimse Koruk Suyuna tuz ve ezilmiş sarımsak karıştırıp içerlerdi(5) Köyde cevizin yedi yıllık derdi depreştirdiğine inanılır. Ceviz sağlık bağlantılı bir inanç da Nahcivan halk inançlarında yaşamaktadır. Bu inanca göre ceviz ağacının dibinde gündüz uyuyanın baygınlık geçireceği veya öleceğine inanılır.(6)
Yukarı yayla Erikli yolu güzergahındaki Delikli Taşın öksürüğe iyi geldiğine inanılır. Oraya niyet edilip gidildikten sonra taşın etrafında üç defa dönülüp taşın deliğinden karşı tarafa üç defa geçilir. Oradaki çalılara adak bezi bağlayanlar da olur. Oradan ayrılırken arkaya bakılmaması gerektiği inancı vardır.(7)
Delikli taş ile ilgili onun deliğinden geçmek şeklindeki inanç yaygındır. Daha ziyade öksürük tedavisi ile ilişkilendirilir. Adeta taşın geçilen tarafının korunmalı alan olduğu intibaı bırakır. Uygulamanı üç defa yapıldığı ve taşın etrafında dönülmesi gerektiği şeklindeki uygulama ile ilk defa karşılaşılmıştır. Arkaya bakmadan o yöreden ayrılma kurşun döktürülür, şeklindeki uygulama da semavi dinlerin bir inanç yansıması görünümündedir.
Bölgede, nazarın giderilmesi ve ondan korunmak için Ocak olarak bilinen kimselere Kurşun döktürülürdü.
Kırk basmasına uğramış çocuğun tedavisinde çocuk Kurtağzı´ndan geçirilirdi. Kurtağzı kurdun ağız kısmının kesilerek alınmış derisinden olurdu. Buradan çocuk ilgili sureler veya Türkçe, “altmış yetmiş çıkmış gitmiş “ gibi dualar üç defa okunarak geçirilirdi. Bu tedavinin de ocakları vardı. (8)Kurtağzından çocuk geçirme uygulaması Doğu ve güneydoğu Anadolu´da da vardır.(9)
Kan aldırma da bir tedavi şekli idi bunun için hastanın başına ustura ile çeltik atılır oraya bir tülbentle soğan sarılırdı.(10)
İlancık (Yılancık) Hastalığı bu çevrede bacaklarla, omuzlarda yanma şeklinde bilinen bir hastalıktır Tedavisi için ocağına gidilir ve orada ustura ile korkutulup hafif çeltilir, iki özel taş çentilen yerlere yapıştırılırdı. İlancık varsa taş yapışır yoksa yapışmaz düşerse, bu taşlar bir kutu içerisinde korunurdu. Bu işlemi muhakkak ocaklısının yapması gerektiğine inanılır.(11) Yılancık tedavisi taş bağlantılı bu tespitle ilk defa karşılaşılmıştır. Taş etrafında oluşan inançlar arasında yoktu.(12)
Yılancık hastalığını Anadolu ve Azerbaycan halk tababeti diğer bölgelerinden de tanınmaktadır.
Korkutma, irkilmenin sağlanmasında olduğu gibi halk inançlarında bir tedavi şekli olarak bilinir. Keza Güney Azerbaycan Türk halk inançlarında Kurt pençesi ile sırtı masaj yapılan hastanın sırtına aniden pençe ile vurulur. Ayrıca Arpaçay-Akyaka halk inançlarında yılancık hastalığının tedavisinde de hastaya ona şok tesiri yapabilecek bir haberle keza aniden verilmesi sağlanır.
Anamur ve Bozyazı halk inançlarında hamile hanım cenazeye bakmaz.(13) Bu inanç da basma basılma inancı ile ilgili olmalı. Zira yapılabilen tespitlere göre ölünün kırkı bebek bekleyen anne ve onun bebeğinin kırkını basabilmektedir. Bebeğin anne rahmindeki toplam süresi kırk ve kırkın katları ile izah edilmekte ve tekâmül bu safhalara göre adlandırılmaktadır.(14)
Aydoğmuş halk inançlarında Yel Otu ile Zatürre hastalığı tedavisi yapılmaktaydı. Bu ot sütle karıştırılıp lapa halinde sırta sürülürdü.(15)
Bölgenin ilginç halk tababeti yöntemlerinde birisi de Kasidei Bürdei gibi kasidelerin okunması ile yapılırdı. Bu tespitteki ilgi çeken husus Şaman tedavide büyülü sözler kullanmaktadır. Adeta Felak ve Nas surelerinde aranan şifa Allah kelamında bulunur iken, bir anlamda bir sürekliliğin sözlü kültürde devamlılığı gözlenir. İlahi kelamlardan içerik de ihtiva ettiğine inanılan kaside bu konuda türünde örnek teşkil edebilmektedir.
Temreği, yüzün ağız etrafında oluşan sulu veya kuru yaralara bu isim verilir. Diğer tüm rahatsızlıklar gibi bunun da ocağı olurdu. Ocaklı Terme Ocağı´na gelen hastaya duasından sonra yaranın etrafını mürekkepli bir kalemle çizerdi.(16) Bu tespitte bize göre üzerinde durulacak husus, ocaklı sınır çizmekle okuduğu dua ve kendisine verildiğine inanılan yetenekle güvenli bir bölge oluşturmaktadır. Buradan hastalığa yol açan amili, kara iyeyi kovmakta orayı korumasına almış olmaktadır. Adeta delikli taşın bir yüzünden diğer yüzüne geçilmesi uygulamasında olduğu gibi bir uygulamadır.
Halk inanmalarında vergili olma diye bilinen bir tipleme vardır. Bunlar akrep, yılan, çıyan gibi haşereye karşı efsunlu olarak bilinirler. Bunlar bir evi veya odayı veya bedenin bir organını haşereden koruma adına sınırlarını çizerek korunmalı bölgeye belirlerler ve o bölge artık korumalı bölge olur ve korunur. Bu hal de bir ocaklılık halidir.
Aydoğmuş sözlü kültüründe alkışlar ve kargışların da geniş yeri vardır. Bunların birçoğu örtülü ifadeler şeklinde kültürde yer almıştır.
“Aksakalın zemzemle yıkansın”, “Al başınla gir de akbaşınla çık”, “Al başlı gelinler al inşallah”, Allah bir yazı -yastık daha göstermesin”, “Allah dört gözle büyütsün”, “Allah elinden avucundan eksik etmesin”, ”Allah yolunu yolsuza çattırmasın”, “Allı pullu gelin olasın”, “Ayak ucun pınar baş ucun göl olsun.” “Bir kazan bin bul”, “Dirseğinde ak tüyler bitsin”, “Hıdır Yoldaşın olsun”, “Hızır elini batırsın yerine yine getirsin”, “Kızınla komşu oğlunla oba ol”, “Ocağı tütesice”, “Yere düşersen bir avuç altınla kakasın” alkış türleridirler.
Aydoğmuş kargışlarında da örtülü ifade çoktur. “Anın sanın kalmasın”, “Ardın Yurdun ıssız kalsın”, Başına taş ciğerine ataş düşecise”, ”Boyu devrilesice”,Büyük gömlek yanında küçük gömlek serecesice”, “Cehennem kütüğü olasıca”, “Çenesi çekilesice”, “Defteri dürülesice”, “Ekmeğini it yakasını bit yiyesice”, “Gelmez yollara gidesice”, “Ocaksız bucaksız kalasıca”, bunlardandır.
Aydoğmuş´ta çocuğu doğup da yaşamayanlar Akdağ´ın tepesindeki zirveye bağlanır adak adarlardı Dedeye bağlanan kimse duasını yaptıktan sonra mezarının yanına tülbentle biraz para bırakırdı. Daha sonra kız çocuğu olursa ona Sultan (Cebel-i Sultan), erkek olursa “Mehmet” koyulurdu. Çocuğu olmayan aileler ise Dinar´a bağlı Arap Işık´ta denilen Bülüç Alanı köyünde Şıh Arap Türbesine gider bağlanır, adakta bulunur, dua eder, çocuk olursa ismini Işık koyarlardı. Adakta bulunulmuş ise kurban olarak teke veya erkeş kesilirdi.(17) Bağlanmış olmak, intisap etmiş, hükümleri Kabul etmiş olmak, atmosferi teneffüs etmek anlamındadır.
Ulu zatların mezarını dağ tepelerine inşa edip defnetmek Kut kaynağına yakın olma, O´nun en yukarına olduğunu düşünme inancından kaynaklanıyor olmalıydı. Bağlanmak, manevi himayesine girmek, keza bu güçten güçlenmek anlamındadır.
Çocuk doğunca 7 günlük olduğunda akika kurbanı kesilir. Eti bütün olarak kemiklerinden ayrılmadan tencere konulup pişirilir. Hısım akraba ve hoca çağırılır yemek yenilir sofra duasından sonra hoca ezan ve kamet okur ve çocuğa ismi koyulur.(18) Kurbanın etinin parçalanmadan bütün olarak pişirilmesi, tümüyle adanmış olması ile izah edilebilir mi? Zira adak kurbanın eti adanıldığı amacın dışında kullanılamaz .Adağın sahibi adanılandır, şeklinde bir inanç vardır.
Etin bütün olarak işlem görmesi keza sahiplilik inancı ile de ilişkilendirilebilir. Nasreddin Hoca´nın ulu zatlarla ilgili bazı anlatılarda pişirilip yenildikten sonra kemiklerine okunan üflenen hayvanın her defasında tekrar canlandığı bir defasında bir ayak kemiğinin muziplik adına saklanması üzerine hayvan topal olarak bedenlenir. Etin parçalanmadan pişirilmesinin sebebi bu noktada aranabilir.
Keza, mezarların bir süre sonra yerinin değiştirilmesi halinde ölünün en ufak kemiğine varıncaya kadar taşınmada ihmal edilmemesine itina gösterilir.
Çocuğun göbeği kuruyup düşünce bu parça çocuk dinine bağlı olsun diye bir beze sarılıp camı duvarının dibine gömülür.(19) Vücuttan bu şekilde ayrılan parça ile çocuğun geleceği arasında devam eden bir bağın olduğuna inanılır. Bu inanç sünnet parçası, bebeğin eşi, dökülen saç için de geçerlidir.
Damadın giydirilmesine caminin imam nezaret eder, imam ortaya serilmiş bir kilimin üzerine ayakta durmakta olan damadın duasını yapar, ona ceketini paltosunu giydirir, poşusunu bağlar, herkes hediyesini sergiye atardı(20)
Gelin yanı gelinin oğlan evine indiğinin eresi gün kız evinde yapılan merasim ve uygulamalardır. Burada, gelinin ekmek mendiline çokça ekmek ufakları doldurulur. İçine bir bıçak bir de tarak koyulur, gelin mendili bir kenarından tutarak sonra içini eliyle araştırmaya başlar, üç defa çevirir eline tarak gelirse ilk bebeğinin kız, bıçak gelirse oğlan olacağına inanılır. Her ikisini birden bulursa ikiz bebeğinin olacağına inanılır.(21)
Bu esnada,
“Çam ağacı kab´olur “kaba”
Hem kürek hem yab olur “yaba”
Gelinimiz şallah “inşallah”
Altı aya varmaz gebe olur.” şeklinde maniler söylenir.
Daha sonra bir kadın eline oklavayı alır, duvağı kenarından tutar yukarıya sarar gibi kıvırarak oklavaya sarmağa başlar, böylece duvağı açmış olur. Bu esnada
“Ayna attım çayıra
Şavkı düştü bayıra
Göğde hakkın çattığını “
Yerde kimse ayıra” denilerek duvak açılır Gelinin eline kız evinden getirilmiş bir çanak buğday verilir. Gelin onu girdiği gelin odasına serper, sonra toplar süpürür bir kaba koyar. Bu ekim mevsimi ekilecek tohuma karıştırılır bereket vereceğine inanılır.(22)
Halk inanmalarında yeni evli çiftlerin ilk gecelerinde de özel bir kut olduğu inancı vardır. Özel gecelerinde damat imamlık yapar, gelin cemaat olur, damat dua eder gelin amin, der.
Keza, gelin saçıcısından, genç kızlar kısmetlerinin açılması için alırken, saçıdaki bozuk paralar bereket getireceği inancı ile cüzdana koyulur.
Mehmet Tekin hocanın hassasiyetle derlediği bu inanç içerikli bilgiler bu alandaki bilgileri fevkalade zenginleştirmiştir.
Bize göre bu uygulamalar kadim dönemim büyüsel işlemleri ile semavî dinlerin harmanlanmış şekilleridir. Bariz bir şekilde temas büyüsü anlatımı içermektedirler. Bir dönemin büyüsel sözleri ile dini söylem adeta yoğrularak dua olarak yaşatılmaktadır. Bu doğal özelliği benzeri uygulamaların tümünde az-çok görmek mümkündür.
Aydoğmuş´ta çocuk bir yaşına geldiğinde saçı kesilir, saçının ağrılığınca gümüş veya altın karşılığı fakire sadaka verilir.(23)
Bu uygulama şekli de eski Türk İnanç Sisteminin bir devamı niteliğindedir. Türklerde kutun saç köklerinde olduğu şeklinde bir inanç vardı. Erkek çocukların saçları kesilmiyor örülüyordu. Bu uygulama daha ziyade manevi himaye görme için yapılıyordu. Ayrıca halk inanmalarında erkek çocuğu yaşamayan aileler yedi veya dokuz hat da kırk yaşına kadar saçlarını kestirmiyor örüyorlardı. Örme bir kara büyü şekli ve bazı hallerde de büyü türü kara iyelere karşı bir korunma şekli idi. Bahadırların atlarının kuyruklarını örmelerinde de bu inancın olabileceğini düşünüyoruz. Nitekim ahırlarda bağlı atların bir kara iye tarafından binilip terletildiği bu arada kuyruk ve bilhassa yelelerini ördüğüne dair inançlar vardır.
Uluğ Türkistan halk inanmalarında bilhassa erkek çocuğu yaşayamayan aileler kesilen saçın ağırlığında altını sadaka olarak verirler. Ancak bu uygulama kara iyelerden saklanma adına saç ilkin gübre ile tartılır sonra gübrenin ağırlığınca altın karşılığı olarak sadaka verilir.
Erkek çocuklara belirli bir yaşa kadar daha ziyade 9 yaşına kadar kız elbisesi giydirilmesi, saçlarının uzatılması onlara Bokbay gibi çirkin isimlerin koyulması onların değersiz ve erkek olmadıkları inancı ile ilişkilendirmek içindir.(24)
Aydoğmuş´ta gece ölen kimsenin evine, gece evi denir ve komşuları 0 eve yemek götürürler yemek birlikte yenilir, yatsı namazından sonra ölenin ruhuna Kur´an okunur. Ölümün yedinci gününde yedi pişisi yapılır kolu komşu akrabaya dağıtılır. Elli İkisi´nde mevlit okunur yemek verilir.
Pişi, hazırlanınca yağ kokusu yayılır. Kokunun ruhları besledikleri şeklinde bir inanç vardır. “Tavadaki buradakileri havadaki oradakileri besler” türünden demeler vardır.
Aydoğmuş´ta sütü kesilen kadının Keçiborlu´daki ocak olan İncir Ağacı´na götürülürlerdi. Ağacın bir tarafında çocuğun annesi diğer tarafında ocak olan kadın olurdu. Anne çocuğu Sağ tarafından ocak lan kadına verir kadın anneye ne istediğini sorar anne süt istediğini söyler. Sonra Ocaklı kadın çocuğu sol tarafından dalaştırıp anneye verir. Böylece annenin sütünün geldiğine inanılır anne ocaklı kadına bir miktar para verir.(25) Bu uygulamayı ilk defa M. Tekin tespit olmalı biz yazılı kaynaklarda ilk defa görebildik
Bu uygulama Anadolu halk inançlarında yaşamakta olan satma- alma uygulamasının bir benzeridir. Yaşamayan bebekler ilgili uygulama ile çok çocuklu bir anneye satılır. Keza bebeği olamayan hanımlar eşleri tarafından ilgili kutlu mağaralarda eşlerini sembolik olarak satarlar[i].
Aydoğmuş´ta Diş toyu uygulamasında dişi çıkan çocuğa bir atlet yaptırır giydirildi Bu şenlik için Diş Hedigi´dir, dişlik pişirilir ve komşulara ikram edilir Diş Hediği burada dişlik olarak bilinmektedir. Burada doğum hediyesinin ismi de Doğu´dur(26)
Aydoğmuş halk inanmalarından yapılmış tespitler arasında araştırmacıyı günümüzden mitolojik döneme götürebilecek başka bulgular da vardır.
Bunlardan ay tutulması, kapı eşiğine oturulmaması gibi bazılarına ilgili bölümlerde değinildi. Oluk altına oturulmaz şeytanın orada oturduğu şeklinde bir inanç vardır. Bu inanç Kızık Türkmenlerinde de vardır. Al Karısının evlerin oluklarında soluklandıkları inancı vardır ve bu yerlereler tekin sayılmazlar.(27)
Gece ıslık çalınmaz şeytanların toplanmasına yol açar inancı vardır.(28) Bu inanç da çok yaygındır. Bilhassa kapalı yerlerde özellikle gece ıslık çalınması uygun bulunmaz. Atlara su verilirken ıslık çalınması ve atların kara iyelere karşı koruyucu gücü olduğu inancı ile ilişkilendirilir.
Küllüğe oturulmaz, “erişirler” denilir.(29) Bu inanç od/ateş kültü ile ilişkilendirilmiştir. Külün tekin olmadığı inancı vardır Müjgan Üçer tarafından ayrıntılı çalışılmıştır.(30) Evlerin küllükleri ile çöplükleri ayrı olurdu. Küllüye çocukların çiş yapmaları da yasaklanmıştır. Birçok yerde küllüye besmelesiz basılmaz bir şeye uğranılacağı, çarpılma ihtimalinin olduğu inancı bilhassa kırsal kesimde yaşamaktadır.
Keza yanan ocağın söndürülmesi su ile yapılmaz. Bize göre Aydoğmuş´ta yaşayan bu inanç sahiplilik inancı ile ilgilidir. Ocakta yanmaya başlamış yakıt, odun ateş iyesi tarafından sahiplenilmiştir. Ateşin henüz ulaşamadığı yanmaya başlamamış mesela odunu kurtarabilirsiniz, yarısı yanmış oduna tekrar yakmanın doğru olmadığına inanılır.
Aydoğmuş halk inanmalarında da çocuğun kırkı ve annenin Kırkı, gelinin kı, cenazenin kırkı, Kırk basması ve kırkların karışması inançları vardır. Kırkı içindeki çocuğa kırklı denilir. Kırk basmasından korunmak için onun yastığının altına tarak ve bıçak koyulur. Su kaplarının ağzına oklava sokulur bacanın içine orak asılırdı.
Gelin Alayı geçerken kırklı bebek getirilmez Gelini kırkı, kırklı bebeği basar, köyde cenaze var ise kırklı bebek kırklı anne ve kırklı bebek köyün yukarı kısmına doğru götürülür, defin yapılmadan getirilmez. Kırklı kadınlar kırkları karışmasın basılmasınlar diye bir araya getirilmez. Kırklı bebekler bir araya getirilir ise kırklı kız bebek kırklı erkek bebeği basacağı için getirilmezler.(31)
Bizim çalışmalarımızdan çıkarılan sonmuşlar ile Aydoğmuş´tan yapılmış olanlar tamamen birbirlerini tutmaktadırlar. Bizim tespitlerimize göre insanat, nebatat ve hayvanatın doğum ve ölüm kırları vardır. Ayrıca insanlar için evlilik kırkı da vardır. İnsanlar için tespiti yapılan evlilik kırkının hayvanlar ve bitkiler için de tekabül ettikleri bir kırktan belki bahsedilebilir ancak bulgular bizim için şimdilik oldukça fulüdür.
Kırkı çıkmamış anneler birbirlerini basabildikleri gibi bebekler de basabilmektedirler. Biz bebeklerden erkek bebeğin kız bebeği bastığı sonucuna karineyle ulaşıyorduk. M. Tekin´in tespitleri ile gerçeğe daha fazla yaklaşmış olduk.
Kırklı bebek ve kırklı anneyi hayvanların kırkları basabilmektedir. Keza onları bitkilerin kırkları da basabilmektedir. Zira kırklı anne ve bebeğinin yanına taze et ve meyve taze sebze getirilmez. Kırklı anne ve bebeğini bulunduğu eve taze getirilecek olur ise kırklı anne ve bebeğin evin veya odanın üst katına çıkarılır.
Cuma günü öğleye kadar ev süpürülmez.(32) Süpürge-çöp ve al karısı ile de bağlantı kuran inançlar vardır. Al karısının en fazla çekindiği bitkinin süpürgeotu olduğuna inanılır. O yavrusunun yakınındaki çöpe bile süpürgenin dokunmasına katlanmaz, Birçok yatırın ziyaretçisi için süpürgeden geçirilme şartı aranır. Bu yatırlara ziyaretçileri süpürge getirirler. Bunlar, dergahlarında ziyaretçilerin özel sedirlerde süpürülerek kabul görmelerinde kullanılır. (33)
Uğursuzluk getireceği inancı ile kumru ve güvercinlere dokunulmaz,(34) gece baykuşun ötmesinde uğursuzluk aranır, evin önüne konan karganın haber getireceği inancı vardır.
Gece aynaya bakılamayacağı, gece tırnak kesilmeyeceği, yemek tenceresinin altını sıyıranın düğününün güzün olacağı, ayakta yemek yemenin doğru olmadığı, çeşitli ihtiyaçlar için muska yapıldığı inancı gibi çok işlemiş inançlar Aydoğdu´da da yaşamaktadır.
Aydoğmuş´ta geçmişte evlere üzerlik asılır, ayrıca tütsüsü de yapılırdı. Nazar boncuğu inancı da olduk yaygındı.(35)
SONUÇ:
Halk inanmaları çalışmaları arttıkça alandan derlenen bulgular çoğaldıkça, inançla göçün şifrelerini çözülmesi kolaylaşmakta geçmişe yolculuğun yolu aydınlanmaktadır.
1.Dr. yasarkalafat@gmail.com
2.Mehmet Tekin, Aydoğmuş Köyü Kültürel, Sosyal Yapı ve Yaşayış, Isparta 2021
3.Yaşar Kalafat, “Aybastı Yer Adı ve Türk Halk İnançları”, II.Aybastı Kabataş Kurultayı, (17-18Temmuz 2001 Ordu) (Editör: Bahaeddin Yediyıldız) Ankara, 2002, s. 39-41
4.Yaşar Kalafat, “Keleki´de Dört Gün Üç Gece ve Nahcivan Halk İnançları”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 104 (Ekim 1996).s 9-32
5.M. Tekin age.s. 30
6.M. Tekin age s.31
7. M. Tekin age S. 31
8.M. Tekin age S. 33
9.Yaşar Kalafat, “Kurt ile ilgili Türkeçarelerde/Tababetinde İnanç ve Uygulamalar”,1. Uluslararası Türk TıpTarihi Kongresi, (20-24 Mayıs 2008), Konya 2008
10.M. Tekin age S. 33
11.Tekin age S. 33
12.Yaşar Kalafat, “Ağrı ve Çevresi Örnekleri ile Türk Kültürlü Halklarda ‘Taş Kültü´ III. Uluslararası Ağrı Dağı Sempozyumu, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi yayınları, İstanbul 2011 s. 358-359
13.Nevzat Çağlar age.S. 52
14.Yaşar Kalafat,- Ali Osman Abdurrezzak, Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları Mitostrateji, IV, Türk Halk İnançlarında Kara İyeler (Cin -Albıs-Al Karısı), Berikan Yayınevi Ankara, 2010
15.M. Tekin age 33
16.M. Tekin age S. 34
17.M. Tekin age S.126-127
18.M. Tekin age S.127
19.M. Tekin age S.127
20.M. Tekin age S. 133
21.M. Tekin age S.135
22.M. Tekin age s.190
23.M. Tekin age s 127
24.Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 2010 Berikan Yayınları, Ankara 2010
25.M. Tekin age s 127
26.M. Tekin age s 127128
27.Yaşar Kalafat, Karaman Kızıkları, Oğuz Boylarından Kızıklar ve Halk İnançları”i Editörler; Yaşar Kalafat, Ali Osman Abdurrezzak, Oğuz Boylarından Kızıklar ve Halk İnançları, ASAM Yayınları, İstanbul 2021 s. 149-159
28.M. Tekin age 189
29.M. Tekin age 189
30.Müjgân Üçer, Beşik Eşikk,Eşik (…), İstanbul, 2020, birçok yerde
31.M. Tekin age 128
32.M. Tekin age agy.
33.Yaşar Kalafat, A.O.Abdurrezzak, Mitostrateji 4 Anadolu Türk Halk Kesimlerinden İnanç Örnekleri, İstanbul, 2020 ASAM Yayınları, s. 25, 71,103
34.Yaşar Kalafat, Türk Halk İnanmalarından Hayvan Üslubunda Mitolojik Devri Dayım II Berikan Yayınevi Ankara 2015
35.M. Tekin age agy. S. 190