UNUTMAYALIM
*BAKÜ MEKTUBU*
Bilim adamının görevi kalemiyle milletinin ve insanlığın hizmetinde olmaktır. Bu basit gerçeği inkar edecek hiçbir argüman bugüne değin bulunmadığı gibi bundan sonra kimsenin bunun tersini kanltlamaya çalışacağına inanmıyorum.
Bir bilim adamının kendi ülkesinin toprak bütünlüğüne karşı yönelmiş tehdidi 4-5 dakikalık bir konuşmayla ve elindeki son derece gizli tarihi evrakları açıklayarak önlediğini duydunuz mu? Sakın “Nasıl oluyor” demeyiniz. İşte oluyor, işte kanıtı Azerbaycan”lı bilim adamı, Ord.Prof.Dr. Abbas Zamanov”un Mayıs 1960”da yaptığı ve ortaya koyduğu evraklarla doğup büyüdüğü Nahçıvan bölgesini Azerbaycan”dan kopararak Ermenistan”a bağlama girişimini önleyen konuşması. İnkar edilemeyecek deliller olarak ortaya koyduğu Kars, Gümrü ve Moskova Anlaşmaları. Evet, o Anlaşmalar Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti”nin Azerbaycan”dan koparılma girişimine karşı Türkiye Cumhuriyeti”nin garantörlüğünü devreye sokan ve böyle bir girişim olması durumunda Nahçıvan”ın, Türkiye”ye ilhakını öngören tapu nitelikli belgelerdi. Bakü”de şair Samed Vurgun”u anma toplantısında söz almadığı halde bir anda mikrofonun önüne geçerek “Nahçıvan”ın kaderi çiziliyor, hepimiz buna eğilmemiz gerekir, elimde evraklar var, Nahçıvan”ın Azerbaycan”dan koparılarak Ermenistan”a bağlanması girişimleri ortaya çıkarsa, Türkiye Cumhuriyeti”nin garantörlük hakkı devreye giriyor, bunu işlememiz lazım” diye hem toplantının gündemini değiştirmiş hem de Nahçıvan”ın kaderini Azerbaycan”a ve Türkiye”ye perçimlemişti. Ve boyu bir buçuk metrelik bu adamın 1960”daki o ünlü konuşması sonucunda 28 Mayıs 1992”de Türkiye”yi Azerbaycan”a bağlayan 11 kilometrelik tek karayolu üzerindeki gümrük kapısı açılabilmiş, abluka altındaki Nahçıvan bu iletişim kanalının açılmasıyla rahata kavuşmuş, bir buçuk metrelik boyuyla o adam sadece Azerbaycan”da değil Türkiye”de bir efsane haline gelmşti. Nahçıvan üzerinde Türkiye”nin garantörlük hakkını perçimledikten sonra Abbas Zamanov ikinci adımını atacak, Azerbaycan”ın yazar-şairlerinin, bilim adamlarının kitaplarını Sovyet istihbaratının “Görülmüştür, sakıncalı değildir” yazısıyla Erzurum Atatürk Üniversitesi”nin kütüphanesine yollayacak, bir süre sonra orada “Abbas Zamanov kitaplığı” kurulacak, dünyadan göç etmesinin ertesi yılında (1994.) Üniversite”nin Tebriz kökenli öğretim üyesi Habib İdrisi o kitaplığın 214 sayfalık Kalaloğunu yayınlayacaktı. Haliyle bu hizmetleri Türk Dil Kurumu”nun gözünden kaçmayacak ve kendisi 1971”de Kurumun üyeliğine seçilecekti (ki TDK genelde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bilim adamlarını bu payeye inanılmaz bir cimrilikle layık görmektedir.) Bitmedi. 1970”lerin başlarından Türkiye”den gelen milliyetçi tandanslı yazar-şair-bilim adamları Prof. Dr. Abbas Zamanov”u görmeden Bakü”den ayrılmaz oldular. Yavuz Bülent Bakiler”den Prof. Dr. Ali Yavuz Akpınar”a o, herkesin “Abbas Emi”si idi. Azerbaycan Bilimler Akademisi”nin 1983”de Ord. Prof. Dr. titrine layık gördüğü bu efsane adama 1988”de Konya Selçuk Üniversitesi Fahri doktora ünvanı vermişti. Konya”dan sonra Ankara”ya gitmiş, yanından hiç ayrılmadığı gazeteci-yazar, çevirmen Seyfettin Altaylı”nın yazdığına göre, orada Alparslan Türkeş”le buluşmayı arzu etmiş, çağdaş Türkolojinin duayenlerinden Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun bu efsane adamı Alparslan Türkeş ile tanıştırmış, Zamanov Türkeş”e, Türkeş de Zamanov”a kendi görüşlerini aktarmış ve... Bakü”ye dönünce Abbas Zamanov bir kez daha ermenilerin bize ihanetiyle karşılaşmıştı. Bu kez Karabağ”ı Azerbaycan”dan koparma girişimi. Zaten milli mücadele olmadan adeta canı sıkılan bu efsane adam ilerlemiş yaşına rağmen toplantıdan toplantıya koşmakla yetinmedi, kendini kah Karabağ”da cephenin en ön noktasındaki askerlerin yanında buldu kah doğup büyüdüğü, çocuk esirgeme kurumunda yaşadığı Nahçıvan”ı ermeni saldırlarından koruyan mücahit hemşehrilerinin yanında. Ve seksen yaşındayken,Yazarlar Birliği”nin Mart 1991”de gerçekleşen Genel kurulundaki konuşmasında duygulu biçimde “Bana Karabağ”dan iyi haberler verin. Seksen yaşımdayım, seferberlik neredeyse, bir an önce oraya başvurmak istiyorum” sözleryle salondakileri duygulandırmıştı. Takdir İlahidendir, belki topraklarımızın ermeni işgali altına düşmesini görmeden hayata gözlerini yumması işgali görüp de kahırdan ölmesinden daha hafif oldu. Bir nevi teselli yani...
Aslında seksen iki yıllık yaşamında Ord.Prof. Dr. Abbas Zamanov o erişilemez hızıyla nelere, nerelere yetişmedi ki? Delikanlılık çağlarında ağır koşullarda başlayan çalışma hayatı ilerleyen dönemlerde gazete ofislerinde, savaş cephelerinde, üniversite sınıflarında, Bilimler Akademisi duvarları arasında, kütüphanelerde, bilim-siyaset arşivlerinde, matbaalarda, bilim toplantılarında, tez savunma konseylerinde, Türkiye”ye, İran”a, SSCB”nin farklı noktalarına kitaplar göndermek için uluslararası PTT”de geçti. Bu hızıyla ortaya koyduğu eserler kendisini Azerbaycan”ın olduğu kadar eski Sovyetler Birliği”nin, Türkiye”nin, İran”ın en saygın bilim adamlarından biri haline getirdi, Avrupa”nın farklı ülkelerinde ismi duyuldu, sayısız mektuplar yazdı, mektuplar aldı. Ve tabii bir de canından çok sevdiği hemşehrileri. Üniversite öğrencileri için koşturdu, doktora öğrencileri için koşturdu, kadro alınması için çalmadık kapı koymadı, terfi için komisyonlara ricalarda bulundu... İşte Azerbaycan için, Türkiye için, İran için büyük bir adamı olarak tarihe geçen Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov kendi hemşehrileri için bu özellikleriyle bir idol oldu. İşte bundan dolayıdır ki, günümüz Azerbaycan edebiyat bilimciliğinin önemli ölçüde Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”un “palto”sundan çıktığını söylememiz hiç de abartı olmayacaktır.
10 Ekim 1911”de Nahçıvan”ın Türkiye sınırına yakın Şerur bölgesinin Mahta köyünde doğdu. Önce Nahçıvan”ın, daha sonra Bakü”nün çocuk esirgeme kurumlarında kaldı (1921-1927.) Bakü Eğitim Yüksek Okulundan mezun olduktan sonra çeşitli görevlerde bulundu. 1933”de “Genç işçi” gazetesinde çalışmaya başlayan Abbas Zamanov, ilerleyen dönemde basın ve yayın alanında değişik görevler yaptı. 1939”da Azerbaycan Eğitim Üniversitesi”nin Açık öğretim fakültesinin dil ve edebiyat bölümünden mezun olan Abbas Zamanov, eğitim alanındaki deneyimleri gözönünde bulundurularak aynı üniversitenin öğretim görevlisi kadrosuna atandı. İkinci dünya savaşı yıllarında Kırım cephesinde askeri görevini yerine getirdi. Bir gün şair Resul Rıza”nın kendisinden boş bir şişe istediğini ve bir kağıda yazı yazarak şişenin içine koyduğunu, daha sonra şişeyi Kara deniz”e fırlattığını Resul Rıza”nın oğlu Anar”a anlatmış, Anar ise bu olayı “Sizsiz” romanında yazmıştır. 1948-1960 yılları arasında Azerbaycan Devlet Üniversitesi”nin Dil-edebiyat fakültesinde görev yapan Abbas Zamanov, oradan transfer olduğu Azerbaycan Devlet Üniversitesi”nin Filoloji fakültesinde 1968 yılına kadar çalışmıştır. 1968-1971 yılları arasında Azerbaycan Bilimler Akademisi”ne bağlı Nizami Edebiyat Müzüsei müdürlüğü de yapan Abbas Zamanov, 1971 yılında yeniden donduğu Azerbaycan Devlet Üniversitesi”nden hayatının sonuna kadar ayrılmamış, orada 19-20. yüzyıllar Azerbaycan edebiyatı dersleri vermiştir. Belki geç sayıla bilecek yaşta- 1968 yılında profesörlük tezini savunan Abbas Zamanov”a 1980 yılında Azerbaycan”ın Onursal bilim adamı payesi verilmiştir. Bilimler Akademisi yönetimince 1983 yılında yapılan seçimlerde Abbas Zamanov, Ord. Prof. Dr. ünvanına layık görülmüştür. Şair Resul Rıza ile dünya savaşı cephelerinden başlayan samimi dostlukları Resul Rıza”nın 1 Nisan 1981”de hayata gözlerini yumduğu güne kadar sürmüştür. Resul Rıza”nın yazar oğlu Anar babasının ve annesinin kısa süre arayla vefatından sonra yazdığı ve onların hayatını anlatan “Sizsiz” adlı eserinde “Abbas Zamanov”a Ord. Prof. Dr. payesi verildiğinde Resul Rıza sağ olsaydı kendisine takılarak “Abbas Zamanov, orada doğru dürüst bir bilim adamı bulamadılar mı o titre seni uygun gördüler?”- diye memnuniyetini bu şekilde ifade edeceğini yazmıştır.
Bir bilim adamı olarak Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”un en önemli niteliği kiymetli edebiyat adamlarına ilişkin azami derecedeki titiz çalışmalarıdır. İkinci dünya savaşından sonra edebiyat bilimciliği alanında başlattığı çalışmaların merkezinde 20. yüzyıl Türk aydınlanmasının iki büyük şahsiyeti durmaktadır: 1) Mirza Ali Ekber Sabir; 2)Celil Mehmetkuluzade. Ord. Prof. Dr. Zamanov her şeyden önce bu kalem sahiplerinin hayatına dair arşiv köşelerinde,güncel basındaki detayları bularak bilim dünyasıyla paylaşmayı, daha sonra ise onların eserlerinin edebi özelliklerini tahlil etmeyi uygun bulan bir bilim adamıydı.”Çağdaşları Sabir üzerine” (1962), “Sabir ve çağdaşları”(1973), “Sabir gülüyor”, (1981), “Sabir bugün”(1985), 20.yüzyılın başlarındaki Türk aydınlanmasının öncü şahsiyetlerinin arasındaki fikir ve çalışma ilişkilerini anlatan “Emel dostları” (1979) v.d. kitapları bu metodoloji temelinde kaleme alınmıştı. Bu bakımdan Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”un kaleme aldığı veya yayına hazırladığı kitaplardan hem başkalarının o metodolojiyle yazmalarnın hem de yayına hazırlamalarının imkansız olduğunu görmekteyiz. Örneğin, Celil Mehmetkuluzade”nin doğumunun 100. yılında yayına hazırladığı ve 1967 yılında ışık yüzü gören kitap iki bölümden ibaret olup birinci bölümde Mehmetkuluzade hayattayken güncel basında kendisiyle ilgili kaleme alınmış yazılar, kendisini hayattayken görmüş meslektaşlarının anıları, ikinci bölümde ise dil, edebiyat, felsefe alanındaki ünlü bilim adamlarının Mehmetkuluzade”yle ilgili tahlil yazıları yer almıştır. Günümüzde de o tarz kitapların yayına hazırlandığını görmekteyiz fakat emin olunuz ki, onların hiç biri Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”un hazırladığı gibi kapsamlı ve derin değildir. Mirza Ali Ekber Sabir ve Hüseyin Cavid”le ilgili anıların toplandığı kitaplar da günümüzde kimsenin kendine zahmet verip arşivlerden yaprak yaprak derleyerek geniş okur kitlesine sunamayacağı ender kitaplardır. Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov, edebiyatımızın K. B. Zakir, S. A. Şirvani, A. Hakverdiyev, N. Nerimanov, S. S. Ahundov, S. Hüseyin, S. M. Ganizade ileri görüşlü yazar ve şairlerinin eserlerini derleyerek Azerbaycan Türkçesinin yanısıra Rusça da yayına hazıalmış bir bilim adamı olarak tarihe geçmiştir. Rusçadan çevirerek yayına hazırladığı ve yetmiş seneden beri hatıra türünün en kiymetli eserlerinden biri olarak gösterilen Celil Mehmetkuluzade”nin eşi Hamide Mehmetkuluzade”nin anıları başta Farsça olmakla birkaç dile çevrilerek farklı ülkelerde ışık yüzü görmüştür. Onun kaleme aldığı ve yayına hazırladığı kitapları okurken titiz bir bilim adamının yansıra adeta bir arşiv uzmanının, yetmiş-seksen öncesinin güncel basın derleyicisinin eserleriyle yüz yüze olduğunu hissediyorsun. Ord. Prof. Dr. Zamanov en ufak makalesinden en kalın kitaplarına kadar okuru yazılarının içine çekebilen usta bir kalem sahibi olarak edebiyat bilimciliğimizin tarihinde silinmez izini koymuş bir bilim emekçisidir.
1980”lere gelindiğinde Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”un kaleme aldığı konular iki alan üzerinde yoğunlaşmıştı; 1) Azerbaycan”ın yurtdışında yaşamak zorunda kalan kiymetli insanlarının hayatı ve eserleri; 2) Güney Azerbaycan konuları. Birinci kategorideki insanlar ya Ord. Prof. Dr. Zamanov”u şahsen tanıyor veya yaptığı çalışmalardan haberdar olduktan sonra kendisini son derece itibarlı bir şahsiyet olarak gördükleri için onunla temasa geçiyorlardı.Abbas Zamanov ise hiç tereddüt etmeden onları güncel basının sayfalarından Azerbaycan”a tanıtmayı kendine borç biliyordu. Güney Azerbaycan teması ise Zamanov”un hayatının gençlik yıllarından beri ayrılmaz parçasıydı.Bunun bir nedeni de 1941 yılında henüz savaşa gitmeden önce bir süre Tebriz”de bulunarak güncel basın işleriyle uğraşmasıydı.
Onun hayatını düşünerken insana öyle geliyor ki, Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov tüm çalışmalarında sadecde kendine itibar ediyordu: kendi enerjisine, kendi titizliğine, kendi sorumluluğuna. Zamanov”la ilgili küçük bir anımı paylaşırsam okurların beni haklı çıkaracağına inanıyorum. 1980”lerin sonlarında Yazmalar Enstitüsü Müdürümüz Ord. Prof. Dr. Cihangir Kahramanov beni acil makamına davet etti. Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov gelmişti. Tabii ki, görünce heyecanlanmamam imkansızdı.Yayına hazırladığım 19. yüzyılın ünlü şairi İsmail Bey Gasir kitabımdan istiyordu. Bir sokak o taraftaki evime hangi hızla gidip döndüğümü hatırlayamıyorum. Bende kalan iki kitaptan biri sert, ötekisi yumuşak ciltliydi. Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”a olan sayğımdan dolayı sert ciltli kitabı kendisine armağan ettim. Kitap kendisinde mi kaldı yurtdışına mı gönderdi. Bilemedim. Sadece kitabı alır almaz kalkıp gittiğini gördüm.
Gitmesi gerekirdi.Çünkü o hızdaki bir insanın gitmemesi şaşırtıcı olurdu...
Bilim dünyası Ord. Prof. Dr. Abbas Zamanov”u inanılmaz titizliğinin ve çalışkanlığının yanısıra hem de o erişilemez hızıyla hatırlıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor.
Tabii ki kendisini idol gibi gördükleri hemşehrileri de...