UNUTMAYALIM
*BAKÜ MEKTUBU*
Hayır,bu dizideki sıralamayı hiçbir zaman düşünerek yapmadım,yazılar gibi sıralamalar da kendiliğinden oluştu.Bir önceki yazıda topraklarımızı düşman işgalinden kurtaran ordumuzun Aras nehri üzerindeki birlik simgemiz olan çokasırlık Hüdaferin köprüsünde üçrenkli bayrağımızı dalgalandırmasına Prof.Dr.Hamid Memmedzadenin hayatını ve bilimsel çalışmalarını anlatırken atıfta bulunmam da bir doğaçlamanın ürünüydü,bu yazıda ünlü dil bilimcimiz Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`nin hayatını ve çalışmalarını kaleme alırken Hüdaferin köprümüzü gündeme getirmem de özel düşündüğüm bir durum olmayıp Aras`ın iki kıyısı arasında gözetmediğimiz farkın göstergelerinden biri sayılmalıdır.Zira bu dizide şimdiye kadar hayatını ve yapıtlarını kaleme aldığım yaklaşık on beş bilim adamının aşağı yukarı aynı kaderi paylaşması,kuşkunuz olmasın ki,Azerbaycan`ın birlik ve bütünlüğünü simgelemektedir.Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`yi de onlardan ayıramayacağımız için ortak simgeleri hatırlamamız da kaçınılmaz olacaktır...
Biyografisinden.21 Mart 1900 yılında Güney Azerbaycan`ın Merend vilayetinin Zunuz köyünde dünyaya geldi.Şu bir tarihi gerçek ki,1828 yılında Çarlık Rusyası`yla Kaçar İmparatorluğu arasında imzalanan anlaşmayla ikiye bölünen Azerbaycan coğrafyasının Kuzey kısmında çağdaş anlamda eğitime,kültüre ve bilime önem verildi.19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık Rusya`sı Güney Kafkasya`nın o zaman `Tatar` diye tabir edilen Azerbaycanlı Türkü çocuklarının en yeteneklilerini arayıp bularak okutmakla kalmadı,kimilerini Sankt-Petersburg ve Moskova kentlerinde yüksek eğitime de tabi tuttu.Aynı süreç Güney Azerbaycan`da yaşanmadığı için oradaki eğitim arzu edilen düzeye gelemedi.İşte bundan dolayıdır ki,Bakü ile Tebriz arasındaki kültürel anlamdaki kalkınmışlık durumunu kıyaslayan Oğuz coğrafyasının ünlü şairi Tebrizli Muhammed Hüseyin Şehriyar şu tespitte bulunmuştur:
Ora bizim kızıl Kabe Bakü`dür
Şanlı bakıcılar hak-i pakıdır
Güzel sanatların ab ü hakidir
Orda hüner madenler tek(gibi) kazılıp
Meşedi İbad,Arşın malçı yazılıp
İşte Bakü`nün yolunu ekmek için tutup da daha sonra bilimin mümtaz şahsiyetlerinden biri haline o gelmiş o `hemşehrilerimizden` biri Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade idi.Fakirliğine rağmen aydın düşünceli bir insan olan babası Hüseyin bey oğlunun okumasını çok istediği için daha Zunuz`dayken onu dini okula kaydettirmişti.13 yaşındayken babasıyla Bakü`ye gelerek amelelik yaptı,daha sonra Tiflis`e giderek babasıyla orada birlikte çalıştılar.1917`de Gence kentimize taşındıktan sonra uygun işi bulmalarının yanısıra Muhtar bey lise lise açık eğitimini orada tamamlaya bildi.Rusya`da gerçekleşen 1917 Ekim devriminden sonra açılan işçi kurslarında ve fakültelerinde eğitimini sürdüren Muhtar Hüseyinzade 1927`de Bakü`ye gelerek Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nin Şark bilimleri fakültesine kaydını yaptırdı ve 1931`de fakülteden başarıyla mezun oldu.
Ünlü Türkolog Prof.Dr.Bekir Çobanzade`nin talebesi olması gerek doktora öğrencisi olarak eğitimini sürdürmesinin ve gerekse kimi yüksek okullarda ders vermesinin yolunu açtı.1935`e gelindiğinde ise hocası ve tez yöneticisi Prof.Dr.Bekir Çobanzade kendisini Azerbaycan Devlet Üniversitesi Genel dilçilik bölümünde çalışmaya davet etmesiyle Muhtar Hüseyinzade,Azerbaycan`ın en prestijli yüksek okulunda ders vermeye başladı.Yani,dünkü hocasıyla şimdi mesai arkadaşı olmuştu.Bu yazı dizisinde `Mezarı bulunmayan bilim adamı` olarak nitelendirdiğimiz Prof.Dr.Bekir Çobanzade`nin 13 Ekim 1937`de `milliyetçi` damgasıyla kurşuna dizilmesi ana dilimizin ses ve gramer özelliklerini inceleyen genç bilim adamları Muhtar Hüseyinzade,Ezel Demircizade ve Mammadağa Şiraliyev`i bir anlamda endişeye sevketmesine rağmen onları yollarından döndürememiş, bir yandan bilimsel çalışmaların altına imzalarını atan bu gençler öte yandan üniversiteler için dersliikler yazmak suretiyle 1950`lerin başlarından itibaren bu alana gelmek isteyen yetenekli öğrencilerin yolunu açmıştılar.Bakü Devlet Üniversite`si Genel dil bilimciliği bölümünde hocalık yapan Muhtar Hüseyinzade 1941-1945 yıllarında sovyet ordusu saflarında karargah çevirmeni olarak görev yapmıştır.İlginçtir ki,vatan savaşının sona erdiği 9 Mayıs 1945`ten birkaç ay sonra Hüseyinzade`nin doğup büyüdüğü Güney Azerbaycan kendi bağımsız devletini ilan etmiş,bir bilim adamı olarak oradaki gelişmeleri yakından izleyen Muhtar Hüseyinzade `Bağımsız devletimizin ayakta kalması durumunda okul ve üniversitelerde dilimizin özelliklerini benim kitaplarımdan öğrenecekler` diye duygularını heyecanla ifade etmesine rağmen Aralık 1946`da Tahran rejimi tarafından Milli devletin varlığına son verilmesi Hüseyinzade`nin kendi gücünü Bakü`deki çalışmalara sarfetmesine neden olmuştur.Dil bilimcisi öteki arkaraşlarıyla kıyaslandığında 1946 yılında geç bir yaşta doktora tezini savunan Muhtar Hüseyinzade`nin 1950`lerin başlarında yayınlanan kitapları sözün gerçek anlamında Azerbaycan dil bilimciliğine yol gösterici niteliği taşımıştır.
Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere asırlarca konuştuğumuz dile 1937 yılında Stalin`in başında durduğu rejim tarafından `Azerbaycan dili`,kimliklerimizde ise milletimizin isminin `Azerbaycanlı` olarak kaydedilmesinden sonra bilim insanlarımızın esas görevi o kavramlar kapsamında hem dilin bünyesini sağlam tutmak hem de yabancı etkilerden korumak için geceli gündüzlü emek vermek olmuştur.Bu bakımdan Muhtar Hüseyinzade`nin `Azerbaycan dili` genel kavramı altında yaptığı incelemelerin müstesna yeri bulunmaktadır.Zira o çalışmalarda ana dilimizin ses ve gramer özellikleri derinlemesine incelendiği gibi kelime ve cümle yapıları genel dil bilimciliğinin kuralları bakımından ilk kez araştırılıyordu.Örneğin dil bilimciliğimizin tarihine baktığımızda dilin gramer yapısının temelini oluşturan `Tayini söz birleşmeleri` üzerindeki incelemelerin 1950`li yıllarda Muhtar Hüseyinzade tarafından yapıldığını görüyoruz.Dil üzerindeki derin gözlemleri Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`nin `dayanıklılık ve ebedi yaşarlık` kavramlarınıyla ilgili kanılar oluşturmasında destekleyici nitelik taşıyordu.Prof.Dr.Hüseyinzade`nin düşüncesine göre dilin dış etkilerden aşınmamasının ve yıpranmamasının ana koşulu onun gramer yapısının sağlam olmasıyla ilintilidir: `Dilin dışardan gelen asimilasyon tehlikelerine karşı dirençli ve dayanıklı olmasının ana koşulu onun gramer yapısının güçlülüğü ve yüzyıllar boyunca hayati önemini kanıtlamasıyla ilintilidir.Böyle bir dil asırlara direnç gösteren uzun bir sürecin sonucu olan `çiftleşmeden` zaferle çıkarak kendi sözlük hazinesini `yenilen` dilin kelime fonu üzerinden zenginleştiriyor.Bu kriterlere uygun olan dillerden biri Azerbaycan dilidir.` Kuşkusuz, bir bilim adamının bu şekilde genelleme yapabilmesi içindilin iç yapı dinamitlerini titizlikle incelemesi gerekirdi.Prof.Dr.Hüseyinzade bunu kendi ana diline sonsuz değer veren bir bilim adamı hassaslığıyla gerçekleştirdiği için kendisinin varmış olduğu kanılar tartışma niteliğinde olmayıp temel yol açıcı karakteristiği taşıyordu.Bundan dolayıdır ki, Prof. Dr. Muhtar Hüseyinzade`nin hizmetlerini sadece dil bilimciliği çerçevesinde değil `Milli bilinç` kavramının sınırları içersinde değerlendirmek doğru olacaktır.
Bugün baktığımızda belki çelişkili gözükecektir fakat Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`nin dilimizin özellikleri üzerine yaptığı titiz çalışmaları daha sosyalist döneminde Azerbaycan`ın Devlet ödülüne layık görülmüştü.Bu durum o dönemin mucizeye eşdeğer örneklerden biri sayılırdı.Çünkü sosyalist ideolojinin `milli,ulusal` gibi kavramları büyük ölçüde arka plana iterek baskı altına aldığı dönemde Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`nin de yazarlarından biri olduğu `Azerbaycan dili` kitabının 1973 yılında Devlet ödülü alması galiba eski SSCB sath-ı mailinde emsali bulunmayan bir örnekti.Kuşkusuz burada öncelikli faktör Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade ve arkadaşlarının `dil ile yatıp dil ile kalkmaları` olmuş,Azerbaycan`ın o dönemdeki siyasi otoritesi de bu bilim adamlarının emeğine hakettikleri değeri vermesini bilmişti.Prof.Dr.Hüseyinzade`yle ilgili anılardan okuyoruz ki,bir düğünde damat ve gelinin değil `Azerbaycan dilindeki fiillerin şerefine` kadeh kaldırırken `O fiillersiz biz de yokuz` diye sözlerine açıklık getirmeyi de ihmal etmemişti.Devlet ödüllü `Azerbaycan dili` kitabının Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade tarafından yazılan cildinin günümüze kadar altı baskısının yapılması da bilim tarihimizin emsaline ender rastlanan örneklerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.Prof.Dr.Hüseyinzade`nin dilimizin gerek genel ve gerekse özellikle gramer yapısına ilişkin özel çalışmalarının listesine baktığımızda özellikle şu kitaplarının isimlerini de not etmemiz gerekiyorr:
1) Çağdaş Azerbaycan dili.1.cilt,270 s.,1963 ;2.cilt,1973,355 s; 3.cilt,1983,319 s.
2) Azerbaycan dilinde tayınedici söz birleşmeleri.1961
3) Çağdaş Azerbaycan dilinde tektaraflı ve karmaşık tayinedici söz birleşmeleri.1957
Hayatı boyunca 20 kitabın,200`ün üzerinde bilimsel makalenin altına imzasını koyan Prof.Muhtar Hüseyinzade`nin ortaokul ve liseler için kaleme aldığı `Azerbaycan dili` kitapları da milletinin geleceğini düşünen bir bilim adamının taşıdğı sorumlulukları layıkıyla yerine getirmesinin en iyi örnekleridir.Prof.Dr.Hüseyinzade`nin millet karşısında taşıdığı sorumluluğu en iyi biçimde yerine getirmesinin başka önemli örneğini de 1950`lerin başından itibaren yetiştirdiği üstün nitelikli bilim adamlarının Azerbaycan dil bilimciliğinin gelişmesine yaptıkları katkılar ve filoloji bilimimizin bu dalını sırtlayarak çok çok ireli noktalara taşımalarıdır.Nitekim 1980`de Bakü Devlet Üniversitetinden 80 yaşında emekli olduğunda da ve 100,110,120 yaşlarının kutlandığı yıllarda da öğrencilerinin kendisine olan minnet ve şükran borçlarını kaleme aldıkları yazılarda en içten duygularla ifade etmişler.Biraraya getirildiğinde öğrencilerinin Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade hocalarıyla ilgili yazılarının ciltler teşkil edeceğinden kuşku duymamak gerekir.5 Ekim 1985`te hayatını kaybeden Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade`nin Azerbaycan dil bilimciliği tarihinde yarattığı ekol her daim en sağlam şekilde ayakta kalacaktır.
Ana dilinin şerefini ve namusunu kalemiyle korumuş bir bilim adamının,bir hocanın hatırasına bundan daha saygılı nasıl davranılır ki?