Dr. Yaşar Kalafat


Beşikten Mezara Anamur ve Bozyazı´da Halk İnanmaları Kültürü

Beşikten Mezara Anamur ve Bozyazı´da Doğum Evlenme ve Ölüm Gelenekleri” isimli karşılaştırmalı saha çalışması bize göre alanda yapılan çalışmalara ciddi katkıda bulunmuştur.


 

 

Yaşar Kalafat(1)

 

 

 

/resimler/2021-12/15/1225319623628.jpg/resimler/2021-12/15/1226111343110.jpg

 

 

GİRİŞ:

 

Genç meslektaşlarımızdan Nevzat Çağlar´ın nefis çalışmasının(2) bize  düşündürdüklerine dair minik açıklamalar yapmak istiyoruz. Bu tür uygulamaların giderek yoğunlaşması ile bölgesel çalışmaların coğrafyalarının genişleyebileceğini ve aynı zaman tespiti yapılan örneklerin artmasının yorum sayısını da artırabileceğini düşünüyoruz. Giderek böylece motif indeksi çalışmalarının yolu daha aydınlatılmış olacaktır.

Yapılan yorumlar kabul görürlerken ihtiyat boyutu doğal olarak gözden ırak tutulmamalıdır. Halk inanmaları değerlendirilmelerinde çok kere keskin virajlarla karşılaşılır. İnanç  içerikli yorumlar, çok kere bilgi katmanlaşmasının ürünüdürler. Mitolojik derinliğe yolculuk yapılırken bidat, şirk ve hurafeden adeta teğet geçilir. Halk inanmaları çalışanı inanç eleştirmeni değildir din önermez. Bu tespitin açıklaması halk inanmalarının tamamen ve tüm önleri ile din olmadığı gerçeği ile de örtüşmektedir. Mevcut verilenlerden hareketle kaynağı şahit göstererek birtakım çıkarmalar yapmaya çalışır. Bu tür çıkarmalar, eleştiriye açık, sürekli teyide ve tekamüle muhtaçtırlar.

Eserde, Önsöz, Girişler bölümünden sonra sosyal normlar bölümlerine yer verilmiş. İkinci bölümde  geçiş dönemleri ele alınmış ve ayrıntılı bir tasnifle bilgi verilmiş, ayrıca konularla ilgili görsellere yer verilmeden evvel çalışmaya zengin bir sözlük eklenmiştir.

Biz çalışmaya dair bazı tespitlerimize yer vermeğe çalışırken daha ziyade doğum safhası üzerinde Yoğunlaşacağız.

Bu tür çalışmaların miktarı arttıkça aydınımız bize, bizi anlatmış, tanış olmamızı ve tanışmamızı sağlamış olacaktır. Bir olmanın birlik olmanın iri ve diri olmanın yolu, kendimizi halkbilimden hareketle  tanıyarak diğer disiplin dallarına ve aleme tanıtmamızdan geçer.

METİN:

Gelinin arpa ve buğday saçarak “ Bir kız bir oğlan diyerek oynaması şeklindeki tespitle ilk defa karşılaşılmıştır.(3)

Ocağı tüttürmek, (4)ocağın  varlığını sürdürebilme anlamındadır. Sönmüş ocak, aile reisi ölmüş, onun yerini alacak erkek kalmamış ocaktır .Ocak, ateş, tütmek ailenin sürdürülebilirliğini anlatıyordu. Kaşkaî Türklerinde  Ata ocağından erkek evlatlar yaş sıralarına göre ayrılırlarken Ata Ocağından alınan ateş söndürülmeden hazırlanan oğulun ocağını tüttürürdü. Göktürklerde ailenin en küçük erkek evladı büyük kardeşlerden ayrıldıktan sonra ailede anne ve baba ile kalırdı. Gültekin/ Kültekin ocağın, külün ateşin tigini, prensi anlamına geliyordu.(5)

Çocuğu olmayan kadınlar ziyaret ve ocaklara götürülür.(6) Halk inançlarında çocuğu olmayan kadınların özel ziyaretlere satıldığı da olur. Mağara içerisinde gerçekleştirilen bu sembolik satışla çocuğu olmayan kadın ocakta, onun anne olmasını önleyen kara iyeden şer güçten kurtarılmış olduğu inancı vardır.(7)

Anne olabilme için bayanların Kara Deli Hoca´nın mezarını ziyaret edip burada bir kara tavuk kesmiş olması tespiti,(8) kara tavuk tespiti itibariyle tamamlayıcıyı bilgi niteliğindedir. Büyü yapılmasında ve büyü bozulmasında kara tavuğun kara teleğinden kara kanı aranır. Halk inancı anlatılarında kara büyüğü kemi, negatifi anlatmaktadır.

Kısırlığın giderilmesi için yörede yapılan dinsel ve büyüsel uygulamalar çoğunlukla mağara  ve inlerde olmakta, bunlar etrafında tavaf edercesine dönülmekte ve bunlar yedi gibi formel sayılarda yapılmış olmakta, adak bezi olarak kuşakların kullanılması, ilgili mekanlardan ayrılırken arkaya bakılmaması, satılmış olmanın simgesi olan yular bağlanması, bazı uygulamaların ayın ilk çarşambasında yapılmış olması, çocuk için hazırlanacak giysinin kumaşının yedi  ayrı evden toplanmış olması gibi tespitler ya semavi dinlerin yansımaları veya bölgesel dinlerin, inançların bakiyelerindendir.(9)

Bu arada yular, bağlantıya, sahibe, sahibi olmaya işaret eder Sahibi olmak koruyanı olmak anlamına gelebildiği gibi sahip kara iye ise  sahiplenilenin kurtarılması ak iye ise sahip için saçı veya kurban uygulaması yapılır. Çamsekisi Türbesinde düşük yapan kadının tedavisi adına o deve tüyünden yapılmış bir iple Çam Sekisi türbesine bağlanır(10) .Böylece bağ atmak, düğüm atmak kurtağzı bağlamada ve at yelesi, kuyruğu bağlanmasında olduğu gibi ak büyü ve kara büyü uygulamasında görüldüğü üzere  sahipli olma ve ait olmama adına da bir fonksiyon içermektedir. Esasen her iki bağ uygulama arasında bir bağlantı da aranabilir. Adak ağacına Adak bezi bağlamış olmak d içerisindeki derinlik bakımından aynı sonuca götürmektedir. Nitekim  Yukarı  Kükürt köyünde çocuğu   kadın değirmenin yanındaki pilsdan ağacına bez bağlar.(11)

Yedi ev uygulaması bazı yörelerde kırk ev olarak işlem görür. Evler tespit edilirken erkek çocuklar için Hz. Muhammet´in (s.a.v)´in kutundan yararlanma amaçlı ismi, “M” ve kız çocuklar için ise keza Hz. Fatma´nın maneviyatından yararlanmış olma adına ev sahibinin ismi “F” harfi ile başlayan evler seçilir. Bu uygulama esnasında konuşmayarak  farklı yörelerde ses orucu tutanlar da olur.

Gök kuşağı bu yörede allım yeşilim olarak bilinmektedir. Allım yeşilimin ve buradaki bazı kutlu mağaralardaki iki sütun arasından geçmenin hikmetine inanılır. Bize göre gökkuşağının altından geçilmesi alem değişme inancı ile bağlantılı olmalı. Zira  Anadolu genelinde   Gök kuşağının altından geçebilen kimsenin günahlarının affolunacağı, cennete gideceği, kız ise erkek olabileceği veya  muradının olacağı inancı vardır. Adeta delikli taşın bir tarafından diğer tarafına geçerek korunan kısma geçmiş olmak gibi bir içerik yüklenmektedir.

Toplanılan bu nenenin ismi, darabulus veya erbişim kuşağıdır. Bu, ipekli saçaklı kuşak ipek böceği ipliğinden dokunmuş bez, şal, ipekli kumaştır.(12) Yazar eserinde halk kültürü içerikli kelimeler için bir de sözlük ekleyerek çalışmasına farklı bir değer katmıştır.

Yazar araştırma bölgesinde  “Al kuşağı ve uşağı”, Ben geldim ocağına çocuk ver kucağıma ”gibi büyülü sözler  tespiti yapmıştır. Bu alanda ululuğuna inanılan mezarlar arasında Kara Deli Hoca, Sarı Saltuk, Hasan Galfe, Dedebeleni, Gelin-Baba-Oğul ve ayrıca çok sayıda Dede mezarı vardır. İslam´da veren de alanda Allah´tır.  Allah´a rağmen yaratılmışlardan varlıklara yükünmek şirktir. Onlarda bir kut var ise o kutu onlara veren de istemesi halinde alabilecek olan da keza Allah´tır.

Doğumun ve sonrasının sağlıklı olması süreli yaşanan düşüklerin önlenmesi için farklı renklerde yedi iplik veya erbişim kuşağı bağlanır yedi evden yedi yeni ayrı renkten toplanan bez parçalarından elbise dikilip evdeki çocuklardan birine giydirilir.(13)

Biz  Doğu  Anadolu´dan yaptığımız tespitler arasında karşılaşmış olduğumuz Yedi renk, yeni gelin, iç çamaşırı içerikli giysinin sırrını bir türlü çözememiştik. Bazı tespitlerde yeni gelin yedi ayrı renkten  iç çamaşırını üst üste giyiyor ve bunlardan beherini bir gece çıkarmış oluyordu. Bazı açıklamalar da  yedi ayrı renkten iç çamaşırını müteakip yedi gece giyiyordu. Bu uygulamaya çağırım yapan Makedonya  Yörükleri arasında da uygulamalar vardır.

Afganistan Türklerinde Mezar-ı Şerif´te, Şıbırgan´da şehit mezarlarına bir gönderin tepesine yedi ayrı renkte şerit bağlarlar. Bozyazı´dan yapılan tespitteki yedi ayrı renkten oluşan bez parçalarından dikilen giyside; korunma, aranmış olma ile ilgili bilgi birikimine  derinlik kazandırmaktadır. Bazı tasavvuf bilgin- lerinin açıklamasında da nurun yedi rengi olduğu veya yedi ayrı renkten nurların olduğu hususu vardır.

İncelenen bölgede düşük yapan kadının düşük parçaları kapının eşiğine gömülür. Kadın eşiğin üzerinden atlayıp geçtiği zaman bundan sonra çocuğunun düşük olmayacağına inanılır.(14) Halk inanmalarında eşiğe basılmaz  eşikte oturulmaz, hanenin koruyucu sahibinin eşiğin altında olduğuna inanılır. Keza kale kapılarının  ve bağ bahçenin de giriş kısmında koruyucularının olduğuna inanılır. Misafir tuz ekmekle  evin veya obasının eşiğinde karşılanır.

Düşmanca büyü yapılacağı zaman da büyü materyali eşiğin altına gömülür. Anadolu´nun bazı yörelerinde bebeğin eşi veya sünnetin parçasınn da eşiğin altına gömüldüğü de olur.

Bu bulgulardan hareketle, düşük-eşik bağlantısını kurmak zor olmamaktadır. Eşikte yerleşebilmiş düşüğe yol açabilen kara iyenin zararına engel olabilmek veya ak iyeye şükran anlamında saçı yapabilmiş olmak için eşiğin altına gömülen düşük parçaları adeta bir nevi girişi kolaylaştıran vize durumunda olmakta ve umaya çağırım yapmaktadır.

Sürekli düşük yapan kadının Menger köyü mezarlığında bulunan meşe ağacının kökünden yedi defa geçirilir,  elbisesinden sıyırtmak koparılıp köke bağlanır.(15) Bu tespit bir inanç yumağı görünümündedir. Bize göre birçok motifi bir arada içermektedir. Meşenin kökünden geçirilme tespitini biz  Kırgızistan´dan Gürcistan´dan ve Anadolu´nun birçok yerinden defalarca tespit edebildik. Her defasında  ağaç meşe olmayabiliyordu. Ağaç kökünden yeni filiz veriyor bu filiz bir daire şeklinde kıvrık oluşturuyor. Adeta delikli taş oluşuyordu. Bu deliğin bir tarafından diğer tarafına geçebilmiş olmak, farklı bir aleme geçmişçesine korunaklı alana geçmiş olarak algılanıyor. Bu delikten geçen öksürüklü çocuğun öksürüğü tedavi olduğuna inanılıyor.

Sıyırtmak, başka bir ağaçtan alınmamalıdır. Kutlu olduğuna inanılan ağacın kutunu taşıyabilmelidir. Makedonya Türklerinde niyetlenen genç kız yatıra bir örtü serer, bu örtünün niyetlenen kız tarafından işlenip hazırlanmış olması aranır. Hakkâri´deki bir ulu olduğuna inanılan zatın ziyaretine giden mahkemede davası olan şahıs, o yatırın sandukası üzerine gömlek türünden bir giysisini bırakır ve mahkeme günü  davaya o gömleği giyinerek gitmesi  gerekli görülür. Divriği´de Cuma salasından evvel kısmetinin açılmasını isteyen kız imama minarede kilit açtırır. Nitelenen kızın kilidi bizzat temin etmiş olması şartı aranır. Kara büyü yapmış kimsenin tespitinde yapılacak tütsü için kullanılacak kumaş sıyrığının şüpheli kimsenin giysisinden alınmış olması şartı vardır.

Niyet ağacına niyetlenip adak bezi bağlayan genç kızlar bağlamak için kendilerine ait olan bir şeyi mesela yazmasını veya mendilini bağlarlar. Keza Hıdırellez´de  şans güvecinden mâni çekilirken niyetli kızlar güvece kendilerine ait bir eşyalarını yüzük, küpe, toka atarlar. Adeta kişi kendisine ait olanlarla bir bütündür. “Sahip, sahiplilik, sahibi olma” inancı ile de ilgili olmalı. Koku ile de bağlantılı olabilir. Don değişme veya donuna girme ile de ilişkilendirilebilir. Hat da şamanın maske kullanarak kendisini saklamak istemesi, kaftan, maske ve takıları gücüne güç katmak istemiş olması bu konu kapsamında düşünülebilir.

Bölgede hamileliği belli olan kadın için böcülemiş denilmesi bize çok anlamlı geldi. Hatmimizi açmış olmayalım, bize bu kelime iki farklı husussa çağırım yaptı. Böceklenen varlık bir zafiyet döneminden sonra çok sayıda canlının yaşaması vasat hazırlayarak böceklenmiş olurlar. Bir başka çağırım yaptığı husus da böcü, çirkini andırır, çirkine çağırım yapar. Korkutulmak istenen kimseye bilhassa çocuklara  “bööö” denir. Bebek beklenin bebeğin cinsiyetine göre bir dönem çok güzelleştiği ve bir dönem de çirkinleştiğine inanılır. Bu yorumları bize halk açıklamaları yaptırmaktadır.

Aşeren kadın istediğini yiyemez ise umar annenin umması karşılanmaz ise doğacak çocuğa zarar vereceği inancı vardır. Muhtemel zararı öneyebilmek için  kadının beline vurulur gibi yapılıp ağzına soğan verilerek amil olan faktör, güç korkutulmak istenir(16)

Ummayı M. Üçer, Lohusa veya emzikli kadınların gördükleri veya kokusunu aldıkları yiyecekleri yiyememesi hallerinde göyüşlerinin şişmesi, sütünün düğümlenmesi sonucu çok acı çekmesi şeklinde tanımlamaktadır (17) Umma, aşerme, yerikleme, nefsi çekme inanç ve uygulamaları halk inanmaları çalışmalarında adeta bir kenara bırakılmış bize göre fevkalade önemli hususlardır. İncelenen inanç sisteminin pek görünmeyen alanına girerler. Buluğ yaşına girecek yaşa kadar da bilhassa erkek çocuklarına nefislerinin çektiği şeyin temin edilmesi konusunda özel hassasiyet gösterilir. Temin edilmemesi halinde “pipisi düşer” denir. Kokusu ulaşan yiyeceğin asgari yedi kapı ötesine kadar ulaştırılması uygulaması da yoksul aileleri, çocukları ve daha ziyade aşeren, uman kadınlar için düşünülmüş olmalı.

Halk kültürü alan araştırmalarında coğrafî tanımlaması ile tarihî tanımlamanın bir kavşak noktası vardır. Anadolu halk inançları muhakkak ki sadece ve halen yaşamakta olan halkın kültür ürünü değillerdir. Sahip aranırken veya bulgular sahiplendirilirlerken bu gerçek yok sayılamaz. Göçlerle Anadolu´ya gelen halklar muhakkak bir kültür de taşımışlardır. Anadolu´da kendilerine miras bırakılan kültürle de tanışmışlardır. Bu tanışmışlık getirilen ve gelinen yerde bulunandan farklı bir kültürel yapı da mayalamış olabilmektedir. Umma inancı etnik kimlik bağlantılı olmaktan ve tamamen coğrafi özellik bağlantısından ziyade insan metabolizması bağlantılı bir tezahür sonucu olmalıdır.

Tespiti üzerinde durulan bu husus sadece insanoğlunun fizikî ve ruhî yapısı arasında bir bağ olmakla kalmayıp insanlar ile  hayvanlar arasında da yarı illegal bir bağ oluşturmaktadır. Nitekim,  aşerme döneminde ayı gören anne adayının bebeğinin vücudu kıllı olabilirken, kiraza aş erip tadamaması halinde  bebeğin veya annenin bedeninde kirazı andıran  lekenin oluşacağına inanılır. Bu hal; insanat-hayvanat ve nebatat alemleri arasında geçişin olabileceği inancına delalet etmektedir.

Bu konu kapsamında ele alınacak benzeri diğer bir konu da Ulu bir zatın türbesine giden hamile hanım elini ziyarete  dokundurur ve sonra da vücudunu kaşır ise kaşınan yerde yatır beni olarak bilinen bir benin oluşacağı inancı vardır.

Konuya derinlik kazandıran, bağlantılı diğer bir tespit de, kutlu bilinen bazı nadir ailelerin vücutlarında daha ziyade  sırtlarında iki omuz kemikleri arasında mühür diye bilinen bir et beni lekesi olmaktadır. Bu ben ailenin tüm fertlerinde olmamakta her nesilden bir fertte devam etmektedir. Bu ben bazı hallerde de iki kaşın arasında bir çukurcuk şeklinde olabilmektedir.

Bu tespit emareleri araştırmacıya şu mesajı vermektedir. Kutlu varlığa kut veren ona işaret de vermek isteyebilmektedir. Bu işaret farklı cinsten canlılar arasına görülebilirken, açığa çıkarılmaya biliniyor da.

Korkutma, irkilmenin sağlanmasında olduğu gibi halk inançlarında bir tedavi şekli olarak bilinir. Keza Güney Azerbaycan Türk halk inançlarında Kurt pençesi ile sırtı masaj yapılan hastanın sırtına aniden pençe ile vurulur. Ayrıca Arpaçay-Akyaka halk inançlarında yılancık hastalığının tedavisinde de hastaya ona şok tesiri yapabilecek bir haber keza aniden verilmesi sağlanır.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında hamile hanım cenazeye bakmaz.(18) Bu inanç da  basma basılma inancı ile ilgili olmalı. Zira yapılabilen tespitlere göre  ölünün kırkı bebek bekleyen anne ve onun bebeğinin kırkını basabilmektedir. Bebeğin anne rahmindeki toplam süresi  kırk ve kırkın katları ile izah edilmekte ve tekâmül bu safhalara göre adlandırılmaktadır.(19)

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında hamile hanımın başka  yerlerde yapılacak her ikramı yememesi gerektiği aksi halde helal olmayan bir şeyin yenilmesi bebeğin haramla beslenmiş olma endişesine ol açabileceği inancı vardır.(20)

Bu endişe halk sofizminde helal haram bahsi münasebetiyle geniş yer tutar. Haramdan sakınılması gerektiğine inanan birçok sofizm ehli kimde büyüyen çocuklarında görülebilecek hikmetle bağdaşmayan halleri için geçmişlerindeki yaşamlarında önleyemedikleri bir hata ararlar.

  

/resimler/2021-12/15/1228373618467.jpg                            

Buta; İlahî aşk iksirinin sembolik resmi dokuma kumaş desenlerinde, ziynet  eşyası takılarda yer alabildiği gibi, mezarların hece taşlarında da motif olarak yer almıştır. Beyreti Mezarlığı-Bozyazı

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında oğlan evine gelmiş gelinin kucağına verilen oğlan çocuğunun başına ”tellik” giydirildikten sonra  ağzına üç defa vurularak ağlaması sağlanır.(21)

Tasavvuf bilginlerinin ilk ve son ağlama konusunda doğum ve ölüm münasebetiyle içerikli açıklamaları vardır. Ancak evlilik safhasında yani hayatın ikinci önemdi dönüm noktasında çocuğun ağlatılması tespiti ile ilk defa karşılaşılmış olmaktadır. Kına gecesinde kız gelinin ağlaması bu açıklama kapsamında algılanabilir. Ancak neden erkek çocuğu ağlatılmış olsun. Gelinin kucağına erkek çocuk verilmesi ve geline koç kaldırması istenmesi ilk bebeğin erkek olması ile izah edilirken,   yeni çiftlerin yorganlarının kaplanması esnasında yorganın üzerinde erkek çocuk yuvarlanmasının sağlanması olması erkek çocuk temennisi bilinirken çocuğun ağlatılmasının bir anlamı olmalı.

  /resimler/2021-12/15/1229479570284.jpg           /resimler/2021-12/15/1230228633475.jpg       

Düşen yaprak, ağaç, makas, kuş motifli mezar taşları -Tekedüzü Mezarlığı-Bozyazı-

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında, doğum geç ve güç olur ise kendisinin ve o esnada orada bulunan diğer kadınların saç belikleri çözülür.(22) Örme, düğüm atma, bağlama halk inanmalarında büyü olarak algılanır, düğüm atılarak kara büyü yapılır veya ak büyü yapılarak büyünün önlenmesi sağlanacağına inanılır. Cin gibi bazı kara iyeler atların kuyruk ve yelelerine düğüm atmaları ile tanınırlar.

 Şaman kadın  halkbilimci Altaist Nadya Yoguşova´ya göre saçın manevi itibar görmesi kişioğlunun kutunun saç köklerinde olduğu inancından gelmektedir.

Kadın saçından hareketle  kadına yapılan saçı onun bütün iradesine hükmetmek için yeterli görülür.

Kız ve erkek bebeğin ilk saçı saklanır. Kız çocuklarını ilk saçları onun dünyaya gelişi ile onun için hazırlanmaya başlanılan onun sandığına koyulur. Bu sandığa ayrıca makas da konur. Konulan şeylerin en üstüne Kur´an-ı Kerin koyulur.

Türkmenistan halk inançlarında çocuğun ilk saç tıraşını dayısı, trasa sağdan başlayarak yapar ve uygulama Saç Toyu ile kutlanır. Saç Toyu, Doğum Toyu, Ad Toyu, İlk Diş  Toyu, İlk  Adın Toyu, gibi hayatın geçiş dönemleri kutlamalarından bir ara kutlama şeklidir.

Uluğ Türkistan´ın birçok bölgesinde olduğu gibi etrafı traş edilmiş saçın arkasında örük oluşturulur. Özbekistan´ın bazı bölgelerinde bu saç Haydar olarak bilinir. Adanmışlık, kutsanmışlık, sahiplenilmiş içerikli bir uygulamadır. Hayat boyu kesilmez veya tamamen kesilmez. Kazakistan kırsalında  ve  Uluğ Türkistan´ın daha birçok yerinde ailenin erkek çocuğun bilhassa ilk erkek çocuğu, erkek çocuğunun saçı kesilince  saçın ağırlığınca fakire sadaka verilir. Saç ilkin gübre ile tartılır, bundan amaç kara iyelerin dikkatlerini çekmeyip onların muhtemel zararların korunmaktır.

 

      /resimler/2021-12/15/1232050557288.jpg/resimler/2021-12/15/1232226026338.jpg

 

                                                                       Beyreti Mezarlıği- Saçörgülü Mezartaşı

 

 

Başını dövüp saçını yolmak, sinesini dövüp saçını yolmak yaslı insan tanımlaması olarak bilinir. Anadolu´nun bazı yarı göçebe halk kesimlerinde aile büyüğü, evin erkeği direği öldüğünde hanımı saç örüklerinden birini keser.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında kucağında çocuğu olan bir kadın, doğumun olacağı bir eve gelirse, çocuğun yakası yırtılır.(23) Bu uygulama şekli olarak bize göre yenidir  Anacak inanç sistemine uygunluğu bakımından bilinen bir husustur . İki Kırklı anne veya iki kırklı bebek, bir araya gelirse birisinin diğerini  basacağı inancı vardır. Onlardan basılan taraf hastalanır, daha ziyade erkek çocuğun kız çocuğu ve biraz da olsa büyük olanın küçüğü basacağı inancı vardır. Basmanın ve basılmasının önlenmesi için alınan tedbirler arasında yakada iğne bulundurmak gibi hususlar da vardır.

Yakayı yırtmak, kapalı, ilikli, bağlı olanı açmak mıdır? Kerem´in gömlek düğmelerini büyü ile iliklenen Aslı´nın büyüğü  papaz amcası onların kavuşmalarını engellemiş olmaktaydı. Doğum yapmakta olan kadının odasına hamile hanımın sokulmamasının izahı da  doğma üzere olan ve  bir süre sonra  doğacak bebeklerin kırklarının karışmasını önlemektir.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında doğum yapacak kadın tavuk, köpek ve kediye eteğinde yiyecek verir.(24) Bu uygulama geçmişin inanç sistemlerindeki bir tür saçı olup temas büyüsü kapsamında algılanabilir. Semavi dinler itibariyle de hayır işlemek sadaka vermiş olmaktır.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında doğumu yapacak kadının evinin önünde tüfek atılır.(25) Bu uygulama Aras Vadisi Türk halk inanmalarında da yapılmaktadır. Kadının eşi  tüfek atar yarı beline kadar akar suya  girip suyu  hançerlemeğe çalışır. Al karsının su kenarında yaşadığı inancı vardır. Zira kara iyelerin  patlama ile çıkan tok sesten öleceklerine inanılır. Nitekim ay veya güneş tutulunca da tüfek hatta top atılır, teneke dibi  dövülür taş taşa vurularak tok ses çıkarılmak istenir İnanca göre halk inançlarında ayı koruyan görevli köpekler uykuya dalınca onları yemek için gelen iki büyük gök ehli nöbetçilerin uyanmalarına çalışır.

Nitekim gece vakti cinlerden  bahsedilince  tahtaya vurularak tok ses çıkarılır ve sohbette yılan sözü geçmiş ise de  “düşmanın boğazına aksın” denir.    

 Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında yapılmış ilginç bir tespitte  doğum  esnasında gecikme olması hali, o esnada kaplanın doğum yapması ile açıklanır.(26) Bu uygulama halk inançlarındaki zamanın sahiplenilmesi inancı ile izah edilebilir. Anadolu halk inanmalarında kurdun doğumu ile ilgilendirilmiş benzeri inançlar vardır. Bayanların sohbet meclisinde ani ve kısa süreli bir sessizlik olmuş ise  bu hal,  dağlarda bir kurt yavru yaptı veya birisinin kız evladı oldu şeklinde açıklanır.

Doğum yapacak kadının karnını ebe “El benim elim değil Fatma Ana´nın eli diyerek  ovalar. (27) Fatma Ana kültü, Türk halk inançları coğrafyasında, doğum, anne ve bebeğin korunması, bereket gibi alanlar da  geniş bir alanda varlığını hissettirir. Ayrıca aynı kapsamda Fatma Ana otu vardır. Çok kere Fatma Ana Otu, Meryem Ana Otu olarak da bilinir. Bu kült Umay Ana kültü ile de ilişkilendirilir. Bu ilişkilendirme   Eş Plasents ile ilgili olarak da yapılır.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında su gibi aksın kolay doğum yapsın inancı ile üç defa banyo yaptırılır suyun üzerinden üç defa geçirilir.(28) Gelin oğlan evine getirilirken köprüden geçilir,  büyü bozmada denizde asgari  üç dalga boyu geçilmesi veya yedi kulaç atılmasına inanılır.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında Nevzat Çağlar Göbek bağı, çocuğun yıkanması ve tuzlanması ile de ilgili inançlara geniş yer vermektedir. Çocuğun gözlerine  kaşların gür ve sağlıklı çıkabilmesi için sürme yapılır. Bunun için  yağlıkara olarak bilinen sürme çekilir.(29)

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında Beşik düğünü yapılır. Bunun için analı kızlı iki kadından birisi beşiğin sağında diğeri solunda oturur. Kadınlar arasında karşılıklı geçen konuşmada bebeğin beşiğine nasıl konulacağı nedenleri ile açıklanır. Bebek beşiğinin üzerinden üç defe alınıp verilmiş olur. Nihayet çocuk ters tarafa belenmiş olur.(30) Bu uygulama şekli Özbekistan ve  Anadolu´nun bazı yörelerinde çocukları yaşamayan annenin çocuğunu  çok çocuklu bir anneye satmasındaki uygulamayı andırmaktadır. Amaç kara iyeleri yanılmak bebeğin korunmasını sağlamak olmalı. Halk inançlarında geniş yer alan  “ters” motifi bu uygulamada da yer almaktadır. Bu uygulamada da formel sayı keza üç yoğun bir olarak yer almaktadır.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında Al Karısının kuş görünümünde olduğuna inanılır. Çocuğu boğarak öldürdüğü inancı çok yaygındır. Halk onu tanımlarken ona  garaguş, uğukuşu demektedir. Onun eylemi de  kuş boğması kuş çarpması karaguş çarpması olarak bilinmektedir. Onun çarptığı çocuğun tırnak diplerinin ve boynunun altı siyah olur. Ondan korunmak için çocuk yalnız bırakılmaz beşiğinin baş tarafına ekmek koyulur. Çocuğa enam takılır. Çocuğun üzerine al yazma örtülür. Bebek ve annenin yastıklarının altına iğne konulur.(31)

Nevzat Çağlar´ın tespitlerinin arasında  Al karısı tarafından ölümüne sebep olunmuş bir bebeğin tekrar hayata dönebileceği hususu vardır. Bize göre bu fevkalade önemli bir tespittir. Evvelce bu konuda yapılmış üç farklı tespitte  Al karısının anne rahminden söküp aldığı ve annenin bebeği ile öldüğü olaylarda  anne ve bebeğin hayata döndürüldükleri ayrıntılı anlatılmaktaydı.(32) Bu yeni tespitteki anlatıya göre, “Eşimin sülalesinden bir kadın gece uyanmış, bir bakmış ki çocuk ölü. Kuş ibriğin içinde şavla oturup dururmuş. O günlerde ibriğin ağzının açık bırakılmaması gerekirmiş. Kadın zaman geçirmeden ibriğin ağzını kapatıvermiş. Kuş çok geçmeden “sal beni sal beni” diyerek kadına yalvarmaya başlamış. Kadın “çocuğu canlandır” demiş. Biraz sonra kadın ağlamaya başlamış. Kuş kadının yedi sülalesine dokunmayacağına dair yemin ettikten sonra ibriğin ağzını açarak onu serbest bırakmış.

Anamur ve  Bozyazı halk inançlarında Uğu diye de bilinen Al Karısından korunmak için öldüreceği kimse için kullanamaması için dışarda su bırakılmaz. Korunma tedbirleri arasında bebeğin yastığının altına ekmek, Kur´an-I Kerim ve ayna da koyulur.

Bu yörede kırklı çocuğun yalnız bırakılmaması, onu şeytanın değiştirebileceği şeklinde açıklanır. Kırk basması genellikle  Kırk karışığı, kırk sıçraması, yaşıtlık adları ile de bilinir.(33) Kırkları aynı döneme rastlayan bebekler için de yaşıt tanımlaması yapıldığı olur. Güney Azerbaycan Türklüğünde ebe bebeğin kırkını yaparken bebeğin kırkının  karışmamasını istediği tüm canlıların kırkından aynı dönemin kırklıları olarak, adeta yaşıt anlamında bahseder.

Kırkların karışmaması için lohusalar ekmek ve tülbent, iğne  değiştirirler, yağlı ekmeği ikiye bölüp karşılıklı yerler.

Kırklı çocuğun giysisinin  asıldığı yerden ay ve yıldız görmeden alınması gerektiğine inanılır.(34)  Çamaşırın ay ve yıldız görmemesi denilmekle güneş battıktan sonra kırklı bebeğin giysilerinin eşiğin dışında kalmaması gerekir denilmiş olmaktadır. Kara iyelerin karanlıkta çok daha faal oldukları bilinirken giysilerin daha güvenli bir ortama alınması istemiş olmak doğaldır. Ayrıca bu yörede  Kırklı bebeğin çamaşırı kırk gün çamaşır makinesinde değil elde yıkanmasına özen gösterilir.

Kırklı çocuğun üzerinden kedi atlamamalıdır.(35) Kedi etrafında oluşan olumlu ve olumsuz halk inanmaları diğer evcil hayvanlardan daha yoğundur. Kedinin cenazenin üzerinden atlaması da çok sakıncalı bulunmuştur.

Lohusanın bulunduğu evde ölüm olur ise lohusa ve çocuğu ölü kırkı basmasın diye salın önünden geçirilirler. Nitekim kırklı kadın cenaze evine gitmez .Kırklı kadınlar çocuklarının kırkı karışmasın basmasın diye çocuğun bezini çalarlar. Kırklı kadın kırk karışmasın basmasın diye kırklı kadının evine üzerli ile gitmez. Kadınların kırklarının karışması  ılgın olarak bilinir. Kırklı bebeklerden birisinin kırkı diğerini bastı ise bebeklerin idrarları değiştirilir. Babalarının yıkandığı yerden çamur ve çalınır çocuğun yıkanma suyuna katılır. Yaşıtlık olan çocuğun kakası veya idrarı bebeğin yıkanacağı suya katılır. Kırkı karışan diğer evden kül alır ve veya o evden çalınmış bireyi yakarak küllü su çocuğa içerilir. Kırklı anneler  bebeklerini yol ayrımında emzirirler. Kırkı basılan çocuğun giysisinden çapak çıkarılır, sudan geçilir, o suda basılmış olan çocuk çimdirilir. Kırk basığı olan hallerde tedavi için yapılan tüm farklı uygulamalar yol ayrımında yapılırlar. Bu tür uygulamaların tümünde uygulamadan sonra bölgeden ayrılırken kesinlikle arkaya dönülmez, arkaya bakılmaz.(36)

Mustafa Sever´e göre kırk suyuna konulan demir taş ve benzerleri güçlendirici konumundadırlar kırk suyunun gücüne güç katmış olmaktadırlar.(37) Bu değerlendirme şekli bizim de anlayışımıza uymaktadır. Zira inanç sisteminin algısına göre yaratılmış her varlığın bir iyesi ve iyenin sahip olduğu bir ak ve karalık da içerebilen kendisine verilmiş gücü vardır.

Kırklamada kullanılacak ıbrık türü eşyalar evvelce kullanılmamış olmalıdır. Bize kullanılmamış olma sahiplilik inancı ile bağlantılıdır. Kullanılan nesnenin sahibi vardır ve o sahip onu kullanmakta olandır.

Kırklamada kullanılmış  Kırklamadan artan suya da adeta ihtiram vardır.  Temizlenilerek kullanılan kırk taş  işleri bitince de temiz bir yere atılmalı, evin içine gömülmeli veya yer olarak köklü bir çınarın  dibi seçilmelidir. Böylece onda da kutun varlığı kabul edilmiş olmaktadır.  

Kırklamadan sonra çocuk kırklamayı yapanlar tarafından giydiler ve serilen temiz bir çarşaf üzerinde yuvarlanması sağlanır.

Yörenin Tahtacı Türkmenlerinde örtünün üzerinde yuvarlanması sağlanan çocuk “Ya Allah, Ya Muhammed Ya Ali tekbiri ile üç defa havaya kaldırılır. Çocuğu olmayan kadınlardan birisi,  çocuk sahibi olması dileğiyle yerde yuvarlanan çocuğu kaparak kucağına alır ve anne o kadına bir yazma verip çocuğunu geriye alır. Kırklama taşı çocuğun kırkı çıkıncaya kadar başka yerde kullanılmaz. Kırklamalardan yirminci günde yapılanın ismi küçük kırk  kırkıncı gün üzerine yapılanın ismi ise büyük kırktır.(38)

 

SONUÇ:

 

Beşikten Mezara Anamur ve Bozyazı´da Doğum Evlenme ve Ölüm Gelenekleri” isimli karşılaştırmalı saha çalışması bize göre alanda yapılan çalışmalara ciddi katkıda bulunmuştur. Bilhassa halk sofizmi-mitoloji bağlantılı yapılan çalışmalar için bir hayli yeni bulgu içermektedir.

Türk halk kültürü sadece  Anadolu sahasıyla sınırlı değilken kültürlerin coğrafyaları olduğu gibi coğrafyaların da kültürleri vardır. Anadolu Türk kültürü genel Türk kültür coğrafyasının asli bir parçasıdır. Anadolu Türk halk kültürü millilik vasfını birlikte yaşamakta olduğu halkların kültürleri ile oluşturmuştur. Bu teşhis Türk kültür coğrafyasının diğer paftaları için de geçerlidir.

 

Genel Kaynaklar;

 

Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi, Ankara 2010

Yaşar Kalafat, Yaşayan Halk İnançlarında Büyü I, Aktif Yayınevi, İstanbul 2020

Yaşar Kalafat, Yaşayan Halk İnançlarında Büyü II, Aktif Yayınevi, İstanbul 2020

Yaşar Kalafat,-Ali Osman Abdurrezzak Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları Mitostrateji, IV, Türk Halk İnançlarında Kara İyeler (Cin -Albıs-Al Karısı), Berikan Yayınevi Ankara, 2019

Mustafa Sever, Mersin ve Yakın Çevresinde Halk İnançları ve Halk Hekimliği, Ankara, Barış Kitap, 2016

Müjgan Üçer, Beşik Eşik Keşik, İstanbul , Kitapevi, 2020

 

 

 

 

 

1.Dr. yasarkalafat@gmail.com  Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi

2.Nevzat Çağlar, Beşikten Mezara Anamur ve Bozyazı´da Doğum, Evlenme ve Ölüm Gelenekleri, Gülnar Yayınları, Ankara, 2021

3. Nevzat Çağlar Age.s.36

4.Nevzat Çağlar Age.s.36

5.Yaşat. Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2010, birçoky erinde

6.Nevzat Çağlar Age. s.37

7.Yaşar Kalafat,  Agy.

8.Nevzat Çağlar Age. s.39

9.Nevzat Çağlar Age. s. 38-44

10.Nevzat Çağlar. Age.S.49

11.Nevzat Çağlar Age.S. 49

12.Nevzat Çağlar Age. s. 317-318

13.A Nevzat Çağlar age. s.49

14.Nevzat Çağlar age. S.48

15.Nevzat Çağlar age.S. 48

16.Nevzat Çağlar   age. S. 31

17.Müjgan Üçer, Beşik Eşik Keşik, İstanbul , Kitapevi, 2020

18.Nevzat Çağlar age.S. 52

19.Yaşar Kalafat,- Ali Osman Abdurrezzak, Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları Mitostrateji, IV, Türk Halk İnançlarında Kara İyeler (Cin -Albıs-Al Karısı), Berikan Yayınevi Ankara, 2010

20.Nevzat Çağlar age.S. 52

21.Nevzat Çağlar, age. S. 53

22.Nevzat Çağlar age.S.56

23.Nevzat Çağlar age.S. 56

24.Nevzat Çağlar age..S. 56

25.Nevzat Çağlar, age. S. 56

26.Nevzat Çağlar, age. S.56

27.Nevzat Çağlar, age.  S.57

28.Nevzat Çağlar, age.  S.57

29.Nevzat Çağlar, age. S.66

30.Nevzat Çağlar, age. S. 76

31Nevzat Çağlar, age. S. 83

32.Nevzat Çağlar, age. S.80

33.Nevzat Çağlar, age. S. 88

34.Nevzat Çağlar, age. S.79

35.Nevzat Çağlar, age. S. 86

36.Nevzat Çağlar, age.  Agy.

37.Mustafa Sever, Mersin ve Yakın Çevresinde Halk İnançları ve Halk Hekimliği, Ankara Barış Kitap 2016

38.Nevzat Çağlar, age.  S. 86-94

 

 

 

Yaşar Kalafat - Õzgeçmiş

Yaşar Kalafat, 1939 yılında Kars´ta Trabzonlu bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldi. Hayata 1962 yılında mezun olduğu Atatürk Üniversitesi´nden ile Ziraat Yüksek Mühendisi olarak atıldı. 1 yıl Muş´ta ve 1 yıl da Arpaçay´da ilk mesleği ile ilgili hizmet verdi. Askerliğini de yaptığı Erzurum´da ayrıca 14 yıl memuriyet hizmetinde bulundu. 1966 yılında ilk ve orta eğitimini almış olduğu Kars´tan ve 1980´de de Erzurum´dan ayrıldı. Başbakanlıktaki görev yıllarında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi´ni de bitirip takip eden yıllarda Kayseri Erciyes, Ankara Hacettepe Üniversitelerinde Dinler Tarihi, Halk Edebiyatı ve müteakip yıllarda Cumhuriyet Tarihi Disiplin dallarında lisansüstü eğitimler aldı. İnkılâp Tarihi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında Türkiye´de ve Kazakistan´da doktora çalışmalarını tamamladı. 1999 yılında devlet memuriyetinden emekli olup 6 yıl kadar Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi´nde Kafkasya uzmanı ve Kültür stratejisi olarak çalıştı.

 

Türk kültür coğrafyasından; Batıda Kıbrıs, Rodos, Bulgaristan, Kosova, Bosna, Makedonya, Romanya´da, Arnavutluk, Batı ve Orta Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde, Ukrayna-Kırım, Moldova-Gagavuzeli, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya´da, kuzeyden RF- Başkurdistan, Çuvaşistan, Tataristan, Hakasya, Altay, Tuva´da, Doğudan- Tacikistan, Afganistan, Özbekistan, Karakalpakistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan´da, Kafkasya´dan Kabartay -Balkar, Karaçay Çerkezki, Dağıstan, Gürcistan, Acara, Osetya, Azerbaycan-Nahcivan´da, Ortadoğu´dan İran, İran, Suriye, Suudi Arabistan gibi yerlerde Türk kültürlü halkların halk kültürleri ile ilgili çalışmalarda bulundu. Çalışma planında Yakutistan, Moğolistan, Doğu Türkistan, Batı Trakya, Arnavutluk, Abhazya, Çeçenistan ve Ermenistan bulunmaktadır.

 

Halen sahibi bulunduğu Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi´nde Türk kültürlü halkların inançlarını karşılaştırmalı olarak incelemekte ve Türk kültür coğrafyası merkezli kültür stratejileri üzerinde faaliyetlerini sürdürmekte, ulusal ve uluslararası bilgi şöleni türü ilmi faaliyetlere katılmakta, çalışmaları makale ve “Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları”, “Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları”, “Türk Kültür Coğrafyasında Halk İnançları” gibi seri kitap setleri halinde yayınlanmaktadır.

 

İki çocuk ve üç torun sahibi olan Kalafat, Ankara´da yaşamaktadır. İrtibat adresi yasarkalafat@gmail.com olan anılan şahıs çalışmalarını www.yasarkalafat.info adresinde toplamaktadır.

 

Kalafat, Avrasya Bir-ASAM Danışma Meclisi Üyesi´dir.

 

 

 

 

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti

Şu bizim "Zengezur Koridoru" vakamız: Açılmasını kim neden ister, kim neden istemez?

Müzakereler son ana kadar devam ediyordu, Netanyahu tek konuşması ile her şeyi mahvetti!