Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Bilim adamı mı hazine mi?

Bir kalem sahibinin dünyaya bırakıp gittiği eserlerinin genel karakteristiği “güven” ise o şahsiyetin aramızda olduğundan kuşku duymak mümkün mü?


 

 

UNUTMAYALIM

Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Yirmi İkinci yazı

*BAKÜ MEKTUBU*

 

Bu kez doğrudan biyografiden başlamak zorundayız. Zira hayatına bilim adamlığı da siyaset adamlığı da üniversite hocalığı da sığdırmış bir insanı anlatacağız. Ve elbette ki her biri bir arşive bedel günlüklerin yazarını.Yazı tarzı itibariyle ünlü Rus yazar Viktor Şklovski”ye çok benzeyen ve ondan sadece 1 sene fazla ömür sürmüş Prof. Dr. Aziz Şerif”in hayatından önemli fragmanları Türk okuruna anlatırken eserlerinin konu derinliğine ve uslup sadeliğine değineceğiz.

Tabii, öncelikli olarak bilim adamı babamdan ve daha sonra üniversite hocalarımdan öğrendiğim üzere Aziz Şerif ismi geçince akıllara evladının kalbini kendi avucunda yoğurarak şekillendirmiş babası Kurban Ali Şerifzade”nin adı geldiği için onu anmadan geçmek yetersizlik olarak görüleceği için oradan başlayalım..

 

/resimler/2020-7/31/0041408724906.jpg

 

Nahçıvan... 19. yüzyılın 70”li yıllarından itibaren çağdaş eğitimin önünün açılması için özel uğraş verilen bir bölge. Eğitim ve kültür uyanışını Rusya”nın “Novoye vremya” (“Yeni zaman”) ve “Rossiyskiye vedomosti” (“Rusya haberleri”) gazetelerinin İstanbul muhabiri Muhammed Ağa Şahtahtinski”nin Osmanlı İmparatorluğu”ndan Nahçıvan”a götürerek toplumu tanıştırdığı örnekler tetikliyor. Aynı yaşta olan (1854) Muhammed Taki Sıtkı ve Kurban Ali Şerifzade bölgenin geleceğinin çağdaş eğitime ve kültüre bağlı olduğunu iyi analiz ederek okullar açıyor, ana dilinde derslikler yazıyor, çocuk tiyatroları kurarak günün taleplerini karşılamak için geceli gündüzlü çalışma hayatının içinde bulunuyorlardı. Mühendis olmasına rağmen manevi hayal gücü bir hayli yüksek olan Kurban Ali Şerifzade havada uçan cihazlar icat etmek için kafa yormanın yanısıra toplumun eğitilmesi için istişare ağı kuruyor ve mektuplaşmalar yoluyla tüm konular tartışılarak gerekenler uygulamaya konuluyordu. 1890”ların başlarında bu iletişm ağına günümüz Gürci stan sınırları içinde bulunan Gori Öğretmen Yüksek okulundan mezun olan dünyaca ünlü yazarımız Celil Mehmetkuluzade de dahil oluyordu, Nahçıvan yakınlarındaki Nehrem köyündeki okulun müdürlüğünü yapan Mehmetkuluzade de Kurban Ali Şerifzade”nin en yakın arkadaşlarından biriydi. İşte Aziz Şerif bölge aydınlarının eğitim ve kültür devrimlerine mesai harcadıkları o dönemde doğdu: 28 Mart 1895, Nahçıvan doğumlu olarak nüfus müdürlüğünde kaydı yapıldı. Rusça eğitim veren okula kaydı yaptırıldı ki çocuklarını yeni tarz okullara göndermemek için, onların sesli alfabeyi öğrenmemeleri için direnen bir bölgede bu, bir devrimdi. Ve sanki küçük Aziz”in kaderi babasının en çok itimat ettiği arkadaşı Celil Mehmetkuluzade ile aynı kağıda yazıldı. 1903 yılında hasta hanımını doktora göstermek için Tilfis”e giden Celil Mehmetkuluzade, orada Rusça “Şark-ı Rus” gazetesini çıkaran Muhammed Ağa Şahtahtinski”ye “Posta kutusu” isimli öyküsünü okutunca  Şahtahtinski kendisinin Tiflis”te kalıp gazetede çalışmasını önerdi, Mehmetkuluzade kaldı. Şahtahtinski gazeteyi satarak siyasete atılınca Mehmetkuluzade bir süreliğine gazetenin başında dursa da daha sonra arkadaşı Ömer Faik Numanzade”yle “Nevruz” isimli gazete çıkardı. Çar İİ Nikola”nın Ekim 1905”de tanıdığı özgürlükler sonrasında Mehmetkuluzade “Molla Nasrettin” isimli mizah dergisi çıkarmaya karar verdi. 7 Nisan 1906”da çıkan dergnin ilk sayısına babasının yanısıra kendisi de abone oldu, gelen dergileri yakın arkadaşına verdi, derginin daha da yayğınlaşması için uğraştı. Henüz delikanlılık yaşlarında adeta “Molla Nasrettin” dergisinin Nahçıvan muhabiri konumuna gelirken başka bir alışkanlık da edindi: günlük tutmak. Onu yakından tanıyanlar hatta 90”lı yaşlarında bile günlük tutma alışkanlığından vazgeçmediğini, edebiyatın içindeki arkadaşlarına “İnsan günlük yazmadan nasıl yaşar, bunu anlayamıyorum?” diye takıldığını not etmişlerdi. Ve kaderin onun yüzüne gülmesine bakınız ki, 1910 yılında babası Tiflis”e okumaya gönderdiğinde barınma yeri olarak “Molla Nasrettin” dergisinin küçük odaları ayrılmıştı. Şans bir delikanlının yüzüne bu kadar güler mi? Nahoş bir olay olmasına rağmen anlatalım: Aziz Şerif henüz 16 yaşında “Molla Nasrettin” dergisinin Tiflis”teki ofisinde kaldığı sırada, Şubat 1911”de Müslüman Şarkı”nın en büyük devrimci şairi, hem “Molla Nasrettin” dergisinin vazgeçilmez yazarı ve hem de Celil Mehmetkuluzade”nin yakın arkadaşı, Türkiye”de de popüler olan “Nerde müslüman görürem korkuram” şiirinin müellifi Mirza Ali Ekber Sabir sirroz hastalığından tedavi olunmak için Tiflis”e geldiğinde yazarı olduğu derginin misafirhanesinde konukluyor, doktor muayenesnden sonra misafirhaneye dönüyordu. İşte Mirza Ali Ekber Sabir”i yaklaşık iki ay boyunca her gün görüp dinlemek Aziz Şerif”in hayatında o kadar derin etki bırakacaktı ki, 80 seneyi bulan bilmsel çalışmalarının ana konularını Celil Mehmetkuluzade ve Sabir oluşturacak, 1956”da savunduğu “Celil Mehmetkuluzade”nn hayatı ve çalışmaları” konulu tezle Prof. Dr. ünvanını alacak, ”Molla Nasrettin nasıl yarandı?” kitabı Bakü”de, Moskova”da yayınlanarak bu alanının en güvenilir kaynağı durumuna gelecekti. Kaldığı misafirhanenn müdavimleri arasında Azerbaycan”ınn ünlü Türkçü şairi ve piyes yazarı, 1905-1909 yılları arasında İstanbul Üniversitesi”nde eğitim gördükten sonra bir süre Tiflis”te yaşamış Hüseyn Cavid de bulunuyordu. İşte 16 yaşlı bir delikanlının o günleri tasvir eden anılarından birkaç satır: ”Büyük şairin hastalığı gün geçtikçe daha çekilemez hal alıyordu. Hiçbir ilaç fayda etmiyordu. Hastanede şairi tedavi eden tabip yeniden bir istişare toplantısı yapmayı önerdi. Şehrin en saygın profesörleri ve tabipleri yeniden tibbi  istişareye davet edildiler. Hastanın detaylı  muayenesinden sonra doktorların bir kısmı yine operasyon yapılmasını önerdi. Yerde kalan kısmı ise operasyonunun zamanının geçtiğini, etkisiz kalacağını, hastanın bünyesinin ise bu operasyonu kaldırmayacağını dikkate alarak aleyhte görüş belirttiler.” Bu şatırlardan da gördüğümüz üzere 16 yaşlı Aziz Şerif, Şark”ın en büyük devrimci şairi Mirza Ali Ekber Sabir”n hayatının son aylarındaki acı verici durumuna bizzat tanıklık etmiştir. Ve delikanlılık dönemine geldiğinde Aziz Şerif”in babasıyla mektuplar üzerinden sıkı iletişim içinde olduğunu da görüyoruz. Babasının “Oğlum, Aziz” diye başlayan mektuplarında dönemin güncel bilimsel ve edebi konuları üzerinde beyin jimnastikleri yapılıyor Kurban Ali Şerifzade oğlunun daha iyi eğitim görmesi ve bulunduğu ortamda kendini daha iyi yetiştirmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Mektuplaşma, hayatı boyunca Aziz Şerif”in sık sık başvurduğu iletişim türü olacak, bilim adamı sağlık sorunları yaşadığı durumlarda bile kendisine gelen mektupları yanıtlamayı ihmal etmeyecekti. Bu bakımdan 1973 yılında Moskova”da tedavi gördüğü bir hastaneden tiyatro  tarihi araştırmacımız Gulam Mehmetli”ye gönderdiği mektup Prof. Dr. Şerif”in bu iletişim türüne verdiği önemi gözlermiz önüne sermektedir. Mektupta Prof. Dr. Şerif, kendisine gönderilen kitapla ilgil şu hususun altını çizmşti :”Ortaya koyduğunuz çalışma gelecek kuşak araştırmacılar için faydalı bir kaynak teşkl ettiği için bundan dolayı size şükranlar sunacaklardır. Vermiş olduğunuz emek sonsuz takdire layıktır.”

 

/resimler/2020-7/31/0042165444389.jpg

 

Tiflis”teki ortam Aziz Şerif”in kendini geliştirmesi için çok iyi bir fırsat oldu ve genç Aziz bunu çok iyi değerlendirdi. 1915-1917 yılları arasında Moskova Ticaret Enstitüsü”nde okudu, Şubat devrimnden sonra yeniden Tiflis”e dönerek devrimci çalışmaların içnde bulundu. 26 Mayıs 1918”de Gürcüstan”ın, 28 Mayıs 1918”de ise Azerbaycan”ın Tiflis”te Cumhuriyet ilan etme süreçlerini yakından izledi. Gürcüstan”ın Şubat 1921”de bağımsızlığını kaybetmesi üzerine ulusalcılığı kabullenmeyen komünistlere karşı çıkmasından dolayı tutuklanarak ölüm cezasına çarptırıldı, cezasının infazına saatler kala komünist Azerbaycan”ın başında bulunan ünlü yazar Neriman Nerimanov”un müdahalesiyle kurtarılarak Azerbaycan”a gönderildi. Adeta kaderine Tifls yazılmışcasına 1922”de o zaman henüz SSCB”ye katılmamış Nahçıvan”ın diplomatik temsilcisi olarak Tiflis”e gönderildi. Nahçıvan”ın bağımsızlığını kaybetmesinden sonra Tiflis”te kalarak çeşitli görevlerde bulundu.1943 yılənda Moksova”daki M.Gorki Dünya Edebiyatı Enstitüsü”nden mezun olduktan sonra Bakü”ye giderek yayıncılık yaptı. 1947”de temelli Moskova”ya taşınarak Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi”ne bağlı Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü”nde çalışmaya başladı. 1956-1962 yılları arasında SSCB Bilimler Akademsi Dünya Edebiyatı Enstitüsü”nde görev yaptı. 1962”den hayata gözlerini yumduğu güne kadar (1 Haziran 1988) SSCB”nin ve günümüz Rusya”sının en prestijli eğitim kurumu olan Moskova V.Lomonosov Üniversitesi Dil-edebiyat fakültesi SSCB halkları edebiyatı bölümünde çalıştı. Kuruluşunda büyük emeği geçmiş bölümde SSCB halkları edebiyatı branşının bir dizi uzmanının yetişmesine yardımcı oldu. Vefatı Azerbaycan”da da elem ve kedere neden olan Prof.Dr. Aziz Şerif için görev yaptığı Üniveersitenin ana salonunda düzenlenen veda töreninin sonunda İslami kurallara uygun biçimde Fatihalar okunarak cenazesi Bakü”ye gönderildi. Bakü havaalanında Prof. Dr. Aziz Şerif”in naaşı Azerbaycan”ın edebiyat insanları tarafından karşılanarak toprağa verilmek üzere doğup büyüdüğü Nahçıvan”a sevkedildi.

Yaklaşık seksen senelk yazı hayatı boyunca Aziz Şerif, Celil Mehmetkuluzade ve Mirza Ali Ekber Sabir üzerine derin incelemeler yapmanın yanısıra üniversiteler için SSCB halkları edebiyatı dersliğini de kaleme aldı, Kafkasya halklarının edebiyatı üzerine kıyaslamalı çalışmaların altına imzasını attı. Rusça dışında Fransızca, Gürcüce ve Farsça da mükemmel bilen Prof. Dr. Aziz Şerif, Rus edebiyatının büyük kalem ustaları Vasili Gogol”un “Evlenme” eserini, sosyalist devrimci yazar Maksim Gorki”nin Türkye”de de çok ünlü “Ana” romanını, ”Düşmanlar” piyesini, Aleksandr Fadeyev”in “Tarumar” romanını Rusça orijinalinden, ünlü Gürcü yazarlar E.Ninoşvili ve N.Mijşişvli”nin eserlerini ise Gürcü dilinden Azerbaycan Türkçesine ustalıkla çevirdi. Profesyonel çevirmen olarak Prof. Dr. Aziz Nesin Azerbaycan yazarları Mirza Fetihali Ahundzade, Celil Mehmetkuluzade, Mirza Ali Ekber Sabir, Abdurrahim Bey Hakverdiyev v.d. ünlü yazarların eserlerini Azerbaycan Türkçesindeki orijinallerinden Rusçaya çevirerek Bakü”de ve Moskova”da yayınlattığı  üniversitelerde okutulmasını da sağladı. Bu bakımdan Prof.Dr.Aziz Şerif, Azerbaycan Türkçesinden Rusçaya edebi eserleri profesyonelce çeviren ilk çevirmen olarak da edebi ilşkiler tarihindeki yerini aldı. Prof. Dr. Şerif”in kaleme aldığı eserler arasında “Molla Nasrettin nasıl yarandı?” (Azerbaycan Türkçesinde ve Rusça), “Babam ve ben”, “Geçmiş günlerden”, “Celil Mehmetkuluzade”nin hayatı ve eserleri”, “Sabir bugün” v.d. inceleme ve hatıra kitapları ön plana çıkmaktadır.

Bir bilim adamı olarak Prof. Dr. Aziz Şerif”in kendine has özelliği içinde yaşadığı ve adeta gözlerinin önünde yaranmış bir edebiyatı teorik bilgileriyle harmanlayarak ortaya mükemmel bilimsel eserler koymasındaydı. Bundan dolayıdır ki, Prof. Dr. Şerif”in incelemelerinde nesnellik ön plana çıkmaktadır. İşte undan dolayıdır ki, bilim ve edebiyat dünyası kendisinin kaleminden çıkmış kitaplardan her daim en güvenilir kaynaklar olarak yararlanmaktadır.

Bir kalem sahibinin dünyaya bırakıp gittiği eserlerinin genel karakteristiği “güven” ise o şahsiyetin aramızda olduğundan kuşku duymak mümkün mü?

 

Aramızdaki Prof. Dr. Aziz Şerif”in hatırasına saygılarımızla...

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti