UNUTMAYALIM
*BAKÜ MEKTUBU*
`Molla Kasım`la Yunus Emre`nin `Makabir`den güzer ettim` şiirini muhteviyat açısından kıyaslayan Selman Mümtaz,aslında Yunus`un eserinin Molla Kasım`a nazire olduğunu ortaya koymuştur`
Bir insanın kaderi aynı derecede uğurlu ve uğursuz olabilir mi?Çocukluktan hayatı bahtsızlıklarla dolu olan bir insan kendi yeteneği,azmi ve mücadelesiyle bilimin zirvesine yükselmişken herşey nasıl ve niçin yüz seksen derece tersine çevrilip bir hayatı tepetaklak eder?Stalin diktasının 1937 yılı Azerbaycan`ın milli bilinçli aydınlarını imha etmek için önceden yazılmış lanetli bir tarihse,niçin yazılmıştı?Bir milletin kimliğinin şekillenme dönemini oluşturan aydın kesimi akıl dengesi yerinde olmayan bir diktatörün yüzünden topyekün suçlu sayıla bilir mi?Bir diktatör böyle saymışsa,bunun sebebi neydi?Tabii ki,bunun müsebbibi ne millet ne de o aydınlardır.Bunun sebebi lanetli bir rejimin,o dünyada da yatacak yeri olmayan bir diktatörün bir millet bilinçli şekilde imha etme politikasının acımasızca uygulanmasıdır.Hem de o millet kendi içinde seni düşman sayarak imha etme görevini seve seve üzerine alan başka bir etnik grubun cellatları tarafından.İşte bugün topraklarımızın işgalcilerden,bölücülerden,soykırımcılardan temizlenmesi için devletimizin yürüttüğü kararlı operasyon aynı zamanda 1937`yi bize yaşatanları yurdumuzdan ebediyen silip atma operasyonudur.İnsan hayatının geri gelemeyeceğine dair gerçeği bilmemze rağmen ilahi adaletin bir nebze de olsun tecelli etmesi yüreğimize su serpiyor.Evet,bunun adı `devlet terörü` olup Moskova`dan gelen direktiflerle maalesef `Sosyalist Azerbaycan`ın polis teşkilatının,savcılıklarının ve mahkemelerinin en yüksek makamlarını ele geçiren ermeni çeteleri tarafından uygulanmıştı.
Gözünüzün önüne bir ağız edebiyatı derleyicisi,bir yazma uzmanı,bir klasik edebiyat bilicisi getirin ki,Rus Şarkiyat biliminin Ordinariüs Prof.Dr.titrli bilim adamları kendisine gıptayla bakarak çalışmalarına sadece hayranlık ifade etmişler,onun çalışmalarından faydalandıkça bir hazine kapasitesindeki o şahsiyet ortaya bilinmeyen yeni yeni örnekler çıkarıp yayınlamış,inceleme yazıları kaleme almış,klasik edebiyatın en değerli yazmalarını arşivinde biriktirmek suretiyle herkesin müracaat ettiği en güvenilir ünvan haline gelmiştir.Çarlık döneminden gelme Rus kökenli o bilim adamları 1930`larda daha da onore edilerek bilim dünyasındaki yerlerini pekiştirmiş,Türk kökenli insanlar soyut,absürt,temelsiz suçlamalarla kurşuna dizilmişlerdi.Rus biliminin Bartold`u,Bertels`i,Samoyloviç` mi diyelim,Türk bilim dünyasının Fuad Köprülü`sü mü? Emin olun ki,derlediği,kütüphanesine ve arşivine dahil ettiği,yayınlattığı eserlerin sayısı ve muhtevası bakımından hepsinden önde diyebiliriz.Bize azcık teselli veren hususlardan biri Rus derin devletinin politikalarını uygulamış Stalin`in kanlı infazlar dizisinin kurbanlarından olmuş bu şahsiyetin Türkiye`de öbür bilginlerle kıyaslandığında bu veya diğer ölçüde tanınmasıdır.
Selman Mümtaz isminin dünya Şarkiyat bilimi tarihinde bir hazineye,bir milli kütüphaneye,bir araştırma merkezine eşdeğer olduğunu ifade etsek okuru asla yanıltmayız.Ve aynı zamanda milli duruşundan zerre kadar geri adım atmayıp yaptığı çalışmalardan asla pişmanlık duymayan,ağzında diş koymayacak derecede işkencelere rağmen kendisini inkar etmeyen eğilmez bir kişilik, milletimize örnek teşkil etmiş bir şahsiyet.Hayatı,çalışmaları,düzmece mahkemesi ve ölümüne ilişkin bilgileri paylaşmadan önce kitaplarım arasında özel önem atfettiğim ve Türkiye`de de yayına hazır olan `Gulam Mehmetli ve Tezkire`si` isimli yapıtımın ön sözünde Selman Mümtaz`ın 1916-1917 yıllarında Aşgabat`ta yaşadığı sıralarda Mehmetli`nin bir bilim adamı gibi yetişmesine yaptığı katkıları hatırlatmakta fayda olduğuna inanıdığımı belirtmek isterim.19 Nisan 1906 tarihinden Tiflis`te yayınlanmaya başlayan Molla Nasrettin dergisiyle Selman Mümtaz ilk kez 1908 yılında tanışarak oraya yazılar yazdığı gibi derginin Türkistan`da yaygınlaşmasında da kendisinin faal rolü olmuştur.O dönemde gerek Molla Nasrettin dergisinin Türkistan`da dağıtılması işlerinde Selman Mümtaz`a yardımlarını esirgemeyen Gulam Mehmetli`nin ilerleyen dönemde derginin imtiyaz sahibi,ünlü yazarımız ve yayıncımız Celil Mehmetkuluzade`yle tanışmasında Mümtaz`ın rolünün olduğunu düşünüyorum.
Belki de dünyanın en iniş çıkışlı ve meşakkatli hayatından bazı fragmanlar..
20 Eylül 1884`de Şeki ilimizde doğdu.Mirza Fethali Ahundzade`den Bahtiyar Vahabzade`ye kadar Azerbaycan edebiyatının ve kültürünün birçok isminin doğduğu,`Suyu arayan adam` kitabının yazarı Şevket Süreyya Aydemir`in bir zamanlar öğretmen olarak çalıştığı kentimiz.Zengin bir tüccar olan babası,Selman henüz 5 yaşındayken vefat edince evleri yanmış,annesi onu Aşgabat`a amcasının yanına göndermek zorunda kalmıştı.Çocukluktan edebiyata ve bilime çok meraklı olan Selman`ın 1893`te edebiyatımıza `millet` kavramını getirmiş ve 1908-1911 Güney Azerbaycan Meşrute Harekatına `Bir ordudan ziyade hizmette bulunmuş` şairimiz Mirza Ali Ekber Sabir ile buluştuğu ifade edilmektedir. Ki o buluşma Selman`ın kendi hayat çizgisini belirlemesinde önemli role sahip olmuştur.Aşgabat`taki edebiyat ve aydın muhitinin etkisi altında kendini geliştiren Selman Mümtaz 17-18 yaşındayken annesinin de Aşgabat`a giderek orada ticari işler kurmasıyla maddi açıdan eli rahatladığı gibi ilişkiler ağının genişlemesine de büyük katkısı olmuştur.Eline gelen paranın önemli kısmını klasik Azerbaycan edebiyatının önemli şahsiyetlerinin yazmalarının alınmasına sarfeden Selman Mümtaz,Tiflis`te yayınlanan Molla Nasrettin dergisinin Türkmenistan vasıtasıyla Orta Asya ve Hindistan`a kadar yaygınlaşmasında büyük görev üstlendiği gibi ilerleyen dönemde kendisi Molla Nasrettin dergisinin faal yazarlarından biri olmuştur.
Dergi ilk sayısında Mirza Ali Ekber Sabir`in de şiirini yayınlamış ve müslüman Şark dünyasının aydınları Sabir`i o dergideki şiirleri vasıtasıyla tanıyıp sevmişti.Sabir`in hemşehrisi ve yakın arkadaşı şair Abbas Sıhhat ile dostluğu bulunan Selman Mümtaz 1913`te Tiflis`te kendisiyle biraraya geldiğinde Sıhhat, ölümünden 1 gün önce Sabir`in kendisine kapalı zarfın içinde birkaç şiir vererek 10 sene sonra açması için yemin ettirdiğini ifade etmiş, tüm israrına rağmen zarfı açmadığını,daha sonra hiçbir zaman Sıhhat`ı görmemesinin üzüntüsünü yaşadığını belirtmişti.Aşgabat`ta bulunduğu yıllarda maddi durumu iyi olan Selman Mümtaz,Çarlık Rusya`sının farklı kentlerinin üniversite ve yüksek okullarında eğitim gören soydaş talebelere ve onların kurdukları cemiyetlere yardımlarda bulunmuştur.Molla Nasrettin dergisinin imtiyaz sahibi Celil Memhetkuluzade`nin ünlü Ölüler trajikomedisinin Aşgabat`ta sahnelenmesi için de büyük emek sarfeden Selman Mümtaz`ın davetiyle Celil Mehmetkuluzade Aşgabat`a gitmesine rağmen emniyet müdürlüğü eserin sahnelenmesine izin vermemiştir.Bu örnek, Türküstan`ın eğitime ve kültüre kavuşmasında Selman Mümtaz`ın ne kadar özverili çalıştığını göstermektedir.
28 Mayıs 1918`de Şark`ın ilk Cumhuriyetinin kurulmasından sonra Azerbaycan`a yerleşen zengin işadamı Selman Mümtaz,Osmanlı ordularının son Başkomutan vekiili Enver Paşa`ya ve Bakü`yü işgalden kurtaran Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa`ya şiirler ithaf etmiştir.Bu şiirler 1930`larda sovyet diktatör Stalin rejiminin aydınlar üzerinde kurduğu baskıların ayyuka çıktığı dönemde Selman Mümtaz`ın tutuklanarak ağır cezaya çarptırılmasında ve daha sonra kurşuna dizilmesinde onun aleyhinde kullanılacak `deliller` olacaktı.Henüz gençlik yıllarında Azerbaycan edebiyatı klasiklerinin yazmalarını ve basılmış kitaplarını alarak arşivine ve kütüphanesine dahil eden Selman Mümtaz,27 Nisan 1920`de Milli devletimizin bolşevikler eliyle feshedilmesinden sonra da bu işi büyük şevkle sürdürmenin yanısıra gazete ve dergi sayfalarında ağız edebiyatından derlediği örnekleri yayınlatmış,klasik edebiyatımızın öncü şahsiyetlerine ilişkin yazılar yazmış,onların kitaplarını yayına hazırlamıştır.
Bu bağlamda Selman Mümtaz,daha önce hakkında yazı kaleme aldığımız Feridun Bey Köçerli`nin açtığı çığırdan kararlılıkla yürümüş ikinci büyük edebiyat bilimcimiz sayılmaktadır.Selman Mümtaz bayatılarımızı ilk kez derleyen bir ağız edebiyatı uzmanı olmanın yanısıra İmadeddin Nesimi`nin ve Şah İsmail Hatayi`nin eserlerini de ilk kez biraraya getirerek kitap halinde yayınlayan edebiyat tarihçisidir.Mümtaz`ın sekiz kitaptan ibaret `Azerbaycan edebiyatı` dizisinde Türk,Arap ve Fars dilli klasik edebiyatın bilinen şahsiyetlerinin yanısıra o zamana kadar bilinmeyen birçok şairinin hayatı ve eserlerine ilişkin hem bilgiler ve hem de derin analizler yer almıştır.Bu bakımdan Selman Mümtaz`ın çalışmaları profesyonel edebiyat bilimciliğimizin temelini atan Feridun Bey Köçerli`nin yarım kalmış çalışmalarını tamamladığı gibi özellikle klasik edebiyatın o zamana kadar tanınmayan isimlerini bilim dünyasına tanıtması bakımından geleceğe açılan kapı niteliği taşımıştır.Örneğin iki ciltten ibaret `El şairleri` kitabında Yunus Emre`nin çağdaşı olan Molla Kasım Şirvani`nin üç şiirini yayınlamasının yanısıra Molla Kasım`la Yunus Emre`nin, `Makabir`den güzer ettim` şiirini muhteviyat açısından kıyaslayan Selman Mümtaz, aslında Yunus`un eserinin Molla Kasım`a nazire olduğunu ortaya çıkarmıştır.
1920`de bolşeviklerin sorğu sualsiz kurşuna dizdiği Feridun Bey Köçerli gibi Selman Mümtaz da yeni Azerbaycan edebiyatının beşiği başında duran şahsiyetin Mirza Fethali Ahundzade olduğunu onaylamanın yanısra Mirza Ali Ekber Sabir,Celil Mehmetkuluzade,Abdurrahim Bey Hakverdiyev v.d. yazar ve muharrirlerimizin faaliyetlerine ilişkn isabetli değerlendirmeler yapmıştır.Selman Mümtaz,Azerbaycan aydınlanma ve istiklal fikrinin yılmaz savunucusu,ünlü dram yazarı Cafer Cabbarlı`nın 31 Aralık 1934`de henüz 36 yaşındayken vefatı üzerine kaleme aldığı yazıda duygularını şu sözlerle ifade etmişti :`Elim titreye titreye bu şatırları kaleme alırken Cafer`in öldüğüne inanamıyorum.Kanımca,Cafer ölmedi,ölmeyecek ve ebedi yaşayacaktır`
İşte 1920-1937 yılları arasında kendini tamamen milletinin edebiyatını derleyip yayınlamaya,araştırmaya adamış,servetinin tamamını bu yolda harcamış bir kalem sahibi,bir gönül adamı 1937`de tutuklanarak ağır hapis cezasına çarptırıldı.Cezasını çekmek için Rusya`nın Oryol kentine sevkedildi.Fakat ona ağır hapis cezası vermekle yüreği soğumayan sovyet diktatoryası 6 Eylül 1941`de kurşuna dizmek suretiyle hayatına son verdi.
Başta Azerbaycan Bilimler Akademisi`nin özel fonu ve Yazmalar Enstitümüzün arşivi olmakla, Azerbaycan`ın diğer arşivlerinde de Selman Mümtaz bölümleri bulunduğu gibi bu büyük edebiyat adamının ismi Türkiye`de daha 1960`lardan tanınmaya başlamış ve gerek Azerbaycan edebiyatı üzerine yayınlanan kitaplarda (Prof.Dr.Ali Yavuz Akpınar v.d.), Atatürk Kültür Merkezi`nin 2004`te yayınladığı Türk dünyası edebiyat tarihi kitabında, Türkiye Diyanet Vakfı`nın çıkardığı İslam Ansiklopedi`sinde O`nun hayatına ve çalışmalarına ilişkin yazıların ve paragrafların yer hepimiz için azcık teselli olmanın yanısıra Selman Mümtaz`ın farklı zamanlarda Bakü`de yayınlanan kitapları ve kendisiyle ilgili kaleme alınan araştırmalar daima yol gösterici niteliğini korumuştur.Bu kısa yazımda Selman Mümtaz`ın Azerbaycan edebiyatı kitabına merhum Doç.Dr.Rasim Tağıyev`in yazdığı Ön söz`den(henüz sovyet döneminde yayına hazırlanan bu kitap 2006`da Avrasya Press yayınevi tarafından latin alfabesinde de basılmıştır.Editörü Yazmalar Enstitümüzün eski müdürü Prof.Dr.Mammad Adilov olup babamın erken yaşta hayata veda eden arkadaşı Tağıyev ve eski mesai arkadaşımız Adilov`un hatırasının hepimiz için aziz olduğunu belirtmem gerekir) ve yine eski çalışma arkadaşımız Prof.Dr.Adalet Tahirzade`nin kitabından yararlandım.Sayın Tahirzade`ye teşekkür borcum vardır.
Bu kısa makale de Selman Mümtaz 2 Ocak 1935`de Cafer Cabbarlı`nın ölümü üzerine kaleme aldığı yazıda ifade ettiği sözlerin dışında nasıl bitirilebilir ki?
`Kanımızca,Selman Mümtaz ölmedi,ölmeyecek ve ebedi yaşayacaktır`