Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Bugünün modasıyla değil doğuştan milli olmak

Türk Dünyasının Bilim Adamları dizisinden yetmiş ikinci yazı


Doç. Dr. Aybeniz RAHİMOVA 

 

“Önce hocası, ardından meslektaşı olduğu  bir ekol niteliğindeki şahsiyet Prof. Dr. Mir Celal Paşayev`in hayatını kaybetmesinden sonra üniversitedeki bölümün başkanlığına  Prof. Dr. Celal Abdullah`ın seçilmesi de bilimdeki selef-halef ilişkisinin ne kadar önemli olmasının çok kıymetli bir örneğidir”.

Hep yazdık:`Sosyalist Gerçekliği` teorisinin kurallarının uygulanması zorunluluğunun bulunduğu bir ortamda bilim insanlarının kendi milli kimliklerini muhafaza edebilmesi kahramanlığa eşdeğer bir durumdu. Hele edebiyat bilimcisi ve hele hele eleştiri yazıları kaleme alıyorsanız bundan kaçmanız imkansız gibi oluyordu. Çağdaş edebiyat uzmanlarının birbirlerine yönelttikleri   en acımasız suçlamalar  “Sosyalist yaşamın gerçeklikleriyle bağdaşmayan değerlendirmeler  yapmak” gibi demagojilerle dolup taşarken `Milli`liği muhafaza edebilmenin ne kadar büyük bir meziyet olduğunu tekrarlamaya gerek kalmıyor. İşte Prof.Dr.Celal Abdullah  ilk makalesinin yayınladığı 1956 yılından taa SSCB`nin dağılma süreci olan 1980`lerin sonlarına kadar geçen süreçte adına  `Sosyalist  Gerçekliği` denen o mayın tarlasında tek bir mayına bile basmadan yürümeyi başarmış ve milliliğini muhafaza etmiş bir bilim adamıydı.Herşeyden önce çok samimi bir komşumuz,babamın meslektaşı,en prestijli bilim kurumumuzda bölüm  başkanı,kızkardeşimin akşam yürüyüşü arkadaşı... 

Biyografisinden...

Kafkasya`nın önemli kültür merkezlerinden biri ve 19.cu yüzyılın ortalarından itibaren Azerbaycan entelijensiyasının yetiştiği Gürcistan coğrafyasının Gardabani ilinde 30 Aralık 1930`da doğan Celal Abdullah 1951 yılında kazandığı Bakü Devlet Üniversitesi`nin Filoloji fakültesinden 1956 yılında mezun olunca üniversitenin idari kadrosunda görev aldı.1958`de başladığı doktora öğrenciliğini 1961`de tamamladı, ertesi sene `Samed Vurgun ve halk edebiyatı` konulu doktora tezini savundu. Azerbaycan şiirinin zirvedeki  isimlerinden biri olan Samed Vurgun`un yaratıcılığı yaşamı boyunca Prof. Dr. Celal Abdullah`ı meşgul edecek ve 1974 yılında savunacağı profesörlük tezinin konusu da `Samed Vurgun`un sanatçı özellikleri` olacaktı.

1979 yılında Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji fakültesinin `Sovyet Edebiyatı`(1991`den sonra `Çağdaş Edebiyat`) bölümü başkanlığına seçilen Prof. Dr. Celal Abdullah bu görevi dünyaya veda ettiği  10 Mayıs 2010 yılına kadar sürdürdü. Aynı dönemde Azerbaycan`da doktora ve profesörlük tezleri savunma komisyonu üyeliği ve başkanlığı yaptı. En çok değer verdiği Emektar Öğretim Görevlisi titrini ulu önder Haydar Aliyev`in imzaladığı kararnameyle aldı. 

Yaşamı boyunca yedi kitabı ve yüzlerce bilimsel makalesi yayınlanan  Prof. Dr. Abdullah`ın kaleme aldığı eserlerin tamamı vefatından sonra bilim dünyasının, öğrencilerin ve geniş okur kitlesinin yararlanması için  kısa sayılacak bir süre içinde(2010-2013 yılları arasında) toplam sayfa sayısı iki bini bulan yedi cilt halinde basılmıştır. Yaşamı bilim ve eğitimle özdeşlemiş Prof. Dr. Celal Abdullah`ın Sovyet döneminde ışık yüzü görmüş kitapları arasında kuşkusuz  Samed Vurgun`a,20.ci yüzyıl Azerbaycan edebiyatına ilişkin araştırmaları ve kendi döneminin şair ve yazarlarını inceleyen yazıları dikkat çekmektedir.

Öncelikle şunu hatırlatmamız gerekir ki,1920`lerin sonlarından başlayan süreçte şiir ve dram edebiyatı alanlarında ismi öne çıkan  Samed Vurgun`la ilgili ilk kitabı kaleme almış Ord. Prof. Dr. Bahtiyar Vahapzade`den sonra Samed Vurgun`un eserlerine daha farklı açılardan  bakılması bir zaruret haline geldiğinden bu konuda kalem oynatmaya herkes cesaret edememiştir. Onun için Samed Vurgun konulu doktora tezinin daha onaylanması aşamasında Celal Abdullah dilimizin imkanlarını maharetle kullanmış şairin eserlerinin halk edebiyatıyla ilintili noktalarını mercek altına almanın en doğru yol olacağını görmüş ve çalışmalarını o yönde derinleştirmiştir.

Prof. Dr. Abdullah`ın bu konuda 1960-1980`lerde kaleme aldığı kitap ve makalelerini  incelediğimizde Samed Vurgun gibi görkemli bir sz ustasının eserlerinde kullandığı tüm halk yaratıcılığı örneklerinin niteliğinin  ve eserlerin gücüne ve etkisine verdiği katkının teker teker analize tabi tutulduğunu görüyoruz.`Samed Vurgun`un poetikası` ve `Samed Vurgun`un sanat dünyası`  kitaplarının edebiyat bilimciliğimize getirdiği esas yenilik de  `Yazar ve  halk edebiyatı` temasının her bir kalem sahibinin meziyetlerini ölçmek  için araştırmalarda hep ön planda tutulmasının kaçınılmazlığı olgusuydu.`Yazar ve halk edebiyatı` konusunu  derinlemesine işlemekle Prof. Dr. Abdullah `Sosyalist Gerçekliği` gibi aslında yabancılaştırma  politikasına hizmet eden bir aygıtın bilimi tamamen esir almasının önüne geçmeye çalışıyor ve edebiyatın milli kimlikten kopmaması için bilim adamı-eleştirmen katkısını bu şekilde sunuyordu.

Samed Vurgun üzerine kaleme aldığı iki kitabın dışında yayımlanmış `Lirik şiir ve zaman` kitabında bu yaklaşımın sayısız  örneklerinin Prof. Dr. Abdullah tarafından isabetli şekilde tahlil edildiğini görüyoruz. İşte bir bilim  insanı ve edebiyat eleştirmeni olarak Prof. Dr. Abdullah`ın kendisiyle ilgili yapılan değerlendirmelerde de bu hususa vurgu yapıldığını görmekteyiz:”Samed Vurgun ve halk edebiyatı` isimli kitabında Prof. Dr. Celal Abdullah edebiyat bilimciliğimizde ilk kez bir konuya değinerek bu önemli alanın yolunu döşemiştir.20.ci yüzyılın 60`lı yıllarında kaleme aldığı bu eserinde kendisi o dönemde edebiyatın üzerine çökmüş `Sosyalist Gerçekliği` teorisi ilkelerini  akıllıca bir kenara iterek Samed Vurgun`un şiirlerinin  ve manzum romanlarının halk edebiyatından gıdalanan noktalarını belirlemek suretiyle kıyaslamalar yapmıştır. İnceleme kitabını kaliteli kılan hususların başında işte bu yaklaşım gelmekte olup Komünist ideolojinin baskın olduğu  bir dönemde böyle bir yapıtı doktora tezi olarak savunmaya kalkmak da genç bir insandan cesaret talep ediyordu.

İşte bu cesareti kendinde bulan Celal Abdullah bunu asla sekteye uğratmadığı  çalışmalarıyla pekiştirince sadece doktora tezini savunmakla kalmayıp kendi döneminin edebiyat bilimcileri ve eleştirmenlerini cesaretlendirmesinin yanısıra kendinden sonraki kuşaklara da çığır açıcı bir akademisyen olarak tarihe geçmiştir”.

Aynı kriter Prof. Dr. Celal Abdullah`ın daha sovyet döneminde(1988) yayımlanmış `Azerbaycan Sovyet Edebiyatı` isimli (543 s.) derslik için de geçerliydi. Kıymetli okurlarımızın kitabın ismindeki `Sovyet` sözcüğünü asla önemsememelerini rica ediyoruz. Zira dönemin getirdiği mecburiyetten dolayı bu isimle basılmış  kitabın içinde Azerbaycan edebiyatının yaklaşık yetmiş yılına damgasını vurmuş kalem sahiplerinin yapıtları  `Sosyalist Gerçekliği` teorisinin talepleri doğrultusunda değil hakiki edebiyatın kriterlerine uygun biçimde analiz edilerek öğrencilerin kolaylıkla anlayabileceği bir üslupta kendilerine sunulmuştur.

Bir bilim insanı olarak Prof. Dr. Celal Abdullah hiçbir vakit milli duruşundan ve pozisyonundan taviz vermediğini ve bu duruşuyla meslektaşlarına örnek olduğunu eminlikle söyleyebiliriz. Önce hocası, ardından meslektaşı olduğu bir ekol niteliğindeki şahsiyet Prof. Dr. Mir Celal Paşayev`in hayatını kaybetmesinden sonra üniversitedeki bölümün başkanlığına  Prof. Dr. Celal Abdullah`ın seçilmesi de bilimdeki selef-halef ilişkisinin ne kadar önemli olmasının çok kıymetli bir örneğidir. 

Bir edebiyat eleştirmeni olarak Prof. Dr. Abdullah`ın karakterini nitelendiren mühim noktalardan biri de  yeni çıkmış kitaplarla ilgili güncel basındaki  kapsamlı yazılarıyla görüş belirtmesi ve bunu yaparken eleştirilerini asla gönül kırmadan okurlarla paylaşmasıydı.

İşte bu özelliğiyle de Prof. Dr. Celal Abdullah`ın ismi  edebiyat bilimciliğimizin tarihine  centlmen bir kişilik olarak kazınmıştır. Yarım asrı bulunan üniversite hocalığı Prof. Dr. Abdullah`ın  öğrencilerinin tamamının kalbinde kendilerine hep kol-kanat germiş  güler yüzlü bir hoca olarak yer edinmesini sağlamıştır.

 Kendimizi onun öğrencisi sayan biz mahalle çocukları da kendisinin o güzel karakterini ve güler yüzünü asla unutmayacağımız için rahmet ve minnetle anmayı kendimize borç bilmeye devam edeceğiz.   

 

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım