UNUTMAYALIM
*BAKÜ MEKTUBU*
Ne kadar enteresan bir kader,ilginç bir yazgı.Talebesiniz,dünya savaşı başlıyor,eğitiminizi tereddütsüz yarıda bırakarak gönüllü cepheye gidiyorsunuz,yaralanarak geri dönmek zorunda kalınca köy öğretmenliğine devam ediyorsunuz,savaş bitince eğitiminize dönüyorsunuz,birincilikle mezun oluyorsunuz,üniversite size sınıflarının kapılarını bu kez hoca olarak açıyor,o kadar sıkıntıya rağmen kısa sayılacak süre içersinde doktora tezi savunuyorsunuz,arkasından profesör oluyorsunuz,dekan oluyorsunuz,rektör yardımcısı oluyorsunuz ve en sonda bilim insanları yetiştirmek amacıyla bölümünüzün başına dönerek o görevinizi layıkıyla yerine getiriyorsunuz.Ve bunları yaparken hep hakkın yanında olmanız ahiretinizi de teminat altına almış oluyor; omuzladığınız meslektaşlar ve yetişdirğiniz öğrenciler tabutunuzu taşıyor, hep anılıyorsunuz,hep isnat noktası konumunda kalıyorsunuz…
Babamın sülale büyüklerinin sürüldüğü bölgenin evladı olmasından dolayı ailemizde kendisine büyük saygı vardı,kardeşi de babamın arkadaşıydı.Çocukluğu köyde geçmesine rağmen soylu bir metropol beyefendisini asla aratmazdı; ağırbaşlı,çevresine dikkatli ve saygılı,her kelimesinin sorumluluğunu taşımanın bilinciyle konuşan bir bilim adamı,bir yönetici,bir hocalar hocası.İsminin geçtiği her bir yerde ona duyulan saygının dışında hiçbir şey kimsenin aklının ucundan geçmezdi.İşte bu özelliklerinden dolayı yazının isminde `ağabey` kelimesini kullanmamı da gayet doğal saymanızı rica ediyorum.
Aliovsat Abdullayev.20 Şubat 1920`de Şamahı ilimizin Melik Çobanlı köyünde dünyaya göz açtı.Yani,Cengiz Aytmatov`un ünlü romanının başlığındaki tek kelimeyi değiştirirsek, `Asırdan uzun bir yaşa` sahip` coğrafya da diyebiliriz.`Coğrafya kaderdir` der İbn Haldun.Aliovsat Abdullayev`in ünlü bir bilim adamı,becerikli bir yönetici,centlmen bir beyefendi olmasının da doğup büyüdüğü coğrafyayla bir ilintisi mutlaka vardır. Zira Şamahı, Azerbaycan tarihinde devletlerin kurulmasına da yıkılmasına da defalarca tanıklık etmiş Şirvan bölgemizin başkenti konumunda olmuştur hep. 16 yaşındayken liseden mezun olan Aliovsat Abdullayev aynı yıl Şamahı Yüksek Öğretmen okulunu kazanarak orada 3 yıl eğitim aldıktan sonra 1 yıl köy öğretmenliği yapmış ve bu deneyimle 1940 yılında Bakü`ye gelerek Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nin Filoloji fakültesine kaydını yaptırmıştır.
Yani dönemin en prestijli fakültelerinden birine.Ertesi sene Alman faşizmine karşı vatan savaşı başlayınca eğitimini yarıda bırakaak askere giden Aliovsat Abdullayev,yaralandığı için geri dönmek zorunda kalmıştır.Eğitim alanındaki deneyiminden ve kendisine duyulan ihtiyaçtan dolayı 1943-1946 yıllarında doğduğu Melik Çobanlı köyünde okul müdürlüğü yapan Aliovsat Abdullayev,1946`da Üniversitedeki eğitimine geri dönerek 1950`de mezun olmuştur.Azmin ve kararlılığın en güzel örneklerinden biri. 30 yaşında mezun oluyorsun ve bilim alanına yönelerek çok kısa sayılacak zaman diliminde önce doktor,sonra profesör titrlerine sahip olduğun gibi mezun olduğun fakülteyi yönetiyorsun, üniversite yönetiminde yer alıyorsun,daha sonra Azerbaycan dil bilimciliği bölümünü yöneterek yetenekli öğrencileri adeta bir kuyumcu titizliğiyle seçerek bilime kazandırıyorsun.
1954`te doktorasını savunan Aliovsat Abdullayev,1963 yılında profesörlük tezini savunma başarısını göstermiş,bir önceki kuşağın dil bilimcilerinden farklı olarak o dönem için erken sayılabilecek yaşta Prof.Dr.titrini almıştır.Prof.Dr.Abdullayev`in bu `hızı` ders verdiği öğrenciler için de çok olumlu bir örnek teşkil etmiş ve 1960`lı yıllarda bizzat onun öğrencileri 32-38 yaşları arasında Prof.Dr.ünvanı alma başarısını göstermişler. 42 yaşında ve henüz Doç.Dr.iken Filoloji fakültesinin dekanlığına seçilen Aliovsat Abdullayev`in milli konularda sergilediği hassasiyetin önemlii örneklerinden birini fakülte talebelerinin 21 Mart 1966`da organize etmek için seferber oldukları Nevruz bayramı törenine verdiği destek ve bundan dolayı üniversiteden atılma tehlikesi yaşayan gençleri savunması olmuştu.Henüz ilkokuldayken babam bu olayı evimizde anlatırken bir bilim adamı ve bir fakülte yöneticisi olarak Prof. Dr. Abdullayev`in milletimiz için son derece hassas olan bir olayda öğrencileri savunmasının onuru öğrencilik dönemimde bizim üniversitede de yankılanmaya devam ediyordu.
Nevruz töreni yapmak için organize olmuş öğrencileri savunması Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev`in dekan koltuğunu kaybetmesine neden olmuş fakat istiklal mücadelesi tarihimizin dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçmişti.Galiba Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nin sonraki yönetimi Prof.Dr.Abdullayev`in haksızlığıa maruz kaldığına inanarak kendisini rektör yardımcısı görevine getirmiş fakat milli duruşunu asla terk etmemesinden dolayı Aliovsat hoca 1972`de atandığı görevi 1976`da kendi isteğiyle terk ederek bilim insanları yetiştirmeyi tercih etmişti.1972 yılında Türk Dil Kurumu`nun daveti üzerine Ankara`da gerçekleştrilen Kurultay`a katılan Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev,orada Mahmut Kaşgarlı oturumunun açılış konuşmasını yapmasının yanısıra oturuma da başkanlık yapmış,konuşması Türkçe yayınlanmıştır.Bu durum sovyet rejiminin baskıları karşısında Türkiye`nin,Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev`e hem bir bilim adamı ve hem de bir kardeş olarak verdiği açık desteğin ifadesi olarak değerlendirilmişti. Zaten 1946 yılından İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürlüğü görevinde bulunan Türkiye Türkolojisinin kurucusu,Azerbaycan kökenli Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Rus ve Azerbaycan dilbilimciliği alanındaki gelişmeleri yakından takip ettiği için Ezel Demircizade`den Mammadağa Şiraliyev`e,Aliovsat Abdullayev`den Ağamusa Ahundov`a kadar hepsinin çalışmalarından haberdar olduğu gibi sovyet rejiminin karalama kampanyalarına, tehditlerine rağmen bir kısmıyla ağabey-kardeş ilişkisini sürdürmüştü.
İşte Prof.Dr. Aliovsat Abdullayev`in Türk Dil Kurumu Kurultayı`nda onurlandırılmasının perde arkasında Prof. Dr. Caferoğlu`nun bulunduğu da kuşkusuzdur.Prof.Dr.Abdullayev de çalışmalarında Türkiye dil bilimcilerine isnatları hiç aksatmadı,Azerbaycan Türkçesinden verdiği örneklere mutlaka Türkiye Türkçesinden de örnekler eklemesinin yanısıra Türk dili grameri uzmanlarının kitap ve makalerinden alıntılar yapmak suretiyle meslektaşlarını buna teşvik etti,öğrencilerini Türkçe kaynakları okumaya yönlendirdi.Azerbaycan Türkçesi üzerinde yaptığı derin ve isabetli çalışmalarından dolayı 26 Nisan 1974`te Azerbaycan`ın Devlet Ödülüne layık görülmesi Prof.Dr.Abdullayev`in bir bilim adamı olarak soviet rejimi üzerindeki zaferi sayılmıştı. 1967`de seçildiği Azerbaycan dil bilimciliği bölümü başkanlığından 1985`de kendi isteğiyle ayrılarak vefat ettiği 28 Mayıs 1993 tarihine kadar bölümün fahri başkanı ve öğretim görevlisi statülerinde kaldı.Vatan savunması için üniversite eğitimini bırakarak ön cepheye giden,azim ve kararlılıkla bilimin zirvesine yükselen,soviet rejiminin baskı ve tehditlerine rağmen milli meselelerde hep gençliğin yanında yer alan Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev,ülkemizin yeniden bağımsızlığını kazanmasının (18 Ekim 1991) sevincini yaşadığı gibi Şark`ın ilk bağımsız Cumhuriyeti`nin ilan edildiği gün olan 28 Mayıs`ta hayata gözlerini yumdu.Azerbaycan henüz bağımsızlığını kaybetmediği Şubat 1920 tarihinde doğan Hocalar hocası Aliovsat Abdullayev,yeniden bağımsızlık kazanan ülkemizde yaşama veda ederek öbür dünyaya huzur içinde gitmiştir.
Bağımsız Cumhuriyetimizin 1992`de kendisine verdiği Onursal Bilim Adamı payesini,kuşkunuz olmasın ki,Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev gibi bağımsızlık aşığı bir insan yaşamının en büyük mükafatı olarak kabul etmiştir.Hiç unutmuyorum,Nisan 1991`de Yazmalar Enstitümüzün hemen yanındaki Bilimler Akademisi yönetim binasının toplantı salonuna Türkiye`nin ve o vakit henüz bağımsızlığını ilan etmememize rağmen üç renkli bayrağımızın yanına başka bir ülkenin bayrağının asılmasını öneren ünlü bir bilim adamına Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev çok sert yanıt vermiş ve 2 gün sonra Hocalar hocasının o yanıtı Edebiyat ve incesenet gazetesinde tam sayfa yayınlanarak bağımsızlık mücadelemize desteğin simgelerinden biri şeklinde tarihteki yerini almıştı.Zaten `Millet,bağımsızlık,özgürlük ve bilim` kavramları gündeme gelince Prof.Dr.Abdullayev`in herhangi tavizi sözkonusu olamazdı.
Bir bilim adamı olarak Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev`in de çalışma alanı Azerbaycan Türkçesi gramerinin derin katmanlarıydı.Bunun için talep edilen iki öncelikli özelliğin birincisi hassas gözlemcilik yeteneği,ikincisi ise dünya ölçeğindeki teorileri iyi incelemek suretiyle ana dilinin tektonik yapılarının resmini doğru noktalardan çekmeği becermekti.Prof.Dr.Abdullayev`in ana dilimiz üzerindeki gözlemleri hayretamiz derecede isabetli olduğu gibi incelemeleri de adeta iğneyle kabir kazma kanısı uyandırıyordu.İlk bilimsel çalışmalarını 1950`lerin başlarında Rusça yayınlatan Aliovsat Abdullayev`in ilerleyen dönemde kaleme aldığı eserlerin bir kısmının listesini bu yazıda paylaşırsak,okurun bize hakvereceğine inanıyoruz:
1) Çağdaş Azerbaycan dilinde sintaktik ilişkiler.Bakü,1956
2) Çağdaş Azerbaycan dilinde bağımlı karmaşık cümleler.Bakü,1964
3) Çağdaş Azerbaycan dili (üniversiteler için derslik.) Bakü,1964
4) Çağdaş Azerbaycan dili.Dördüncü kitap.Bakü,1972 (Devlet ödülü bu kitaba verilmiştir)
5) Karaçay-Balkar dili grameri(Rusça).Nalçik,1976
6) Azerbaycan dili meseleleri.Bakü,1992
7) Türk dilinin gelişmesi meseleleri.Ankara,1972
20 kitabın,300`ün üzerinde bilimsel makalenin altına imzasını atmış Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev,kendisiyle ilgili kapsamlı bir makale kaleme alan Prof.Dr..Mehman Musayev`in de doğru tespit ettiği üzere Azerbaycan Dil bilimciliğinde ekol yaratmıştır.Lütfen dikkat buyurun: bir bilim insanı kendi ana dili üzerinde kaç yıl gözlem yapmalı,kaç cümle bulmalı ve nihayet kaç sene emek vermeli ki `Çağdaş Azerbaycan dilinde bağımlı karmaşık cümleler` isimli 450 sayfalık kitabı yaza bilsin? Bir insan kendi ana dilini ne denli sevmeli ki bu kadar titizlik talep eden bir çalışmaya katlansın?
Kuşkusuz,bu soruların yanıtlarını da Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev`in titiz çalışmaları vermektedir.İşte bilim bundan dolayı bilim tarihinin bu insanları yaşattığından,yaşatacağından kimsenin kuşku duymaması gerekir.
Zaten gerçek bilim insanları kuşku duymadğı gibi çalışmalarıyla bir ekol,kişiliği ve milli duruşuyla örnek olan Prof.Dr.Abdullayev`i hem kalplerinde ve hem de kendi çalışmalarında hep isnat noktası olarak yaşatıyorlar.
Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev`i saygıyla anarken bir dönem mesai arkadaşımız olmuş oğlu Tevfik beyi ve bir zamanlar babasının başkanlık ettiği bölümün günümüzdeki başkanı olan kızı Prof.Dr.Senuber Abdulayeva hanmefendiyi saygıyla selamlıyorum.