Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Altıncı yazı
BAKÜ MEKTUBU
Azerbaycan Dil blimciliğinin ikinci kuşağının kaderinde iki faktör belirleyici role sahip olmuştur: Birincisi, liseden mezun olur olmaz köy-kasaba okullarında öğretmenlik yapmak; ikincisi ise 26 Şubat-6 Mart 1926 tarihleri arasında Bakü”de yapılan Birinci Türkoloji kurultayı. Onur konukları arasında Prof. Dr. Hüseyinzade Ali Bey, Prof. Dr. Fuad Köprülü, Ord. Prof. Dr. V. V. Bartold bulunuyordu. Azerbaycan”ın ve Türkiye”nin Latin alfabesine geçmesinin yolunu açan o toplantı, aynı zamanda Sovyetler Birliği”nin Türkiye ile Azerbaycan”ın arasına demir perde çekmesinin esas nedenini teşkil etmişti. İşte bu yazının kahramanı ünlü dilbilmcimiz, Hocaların hocası Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade o demir perdenin çekildiği 1926”da Öğretmen okulundan yen mezun olup göreve başlamıştı. Fakat kader kendisine bir Türkolog, bir akademisyen Dilbilimcisi görevi biçmişti, onun peşinden koşacaktı.
Ezel Demircizade 1909 yılında Azerbaycan”ın kadim bölgelerinden olan Şeki”de doğdu. Kent, Kafkasya”nın ve Şark”ın sadece ticaret merkezlerinden biri gibi değil aynı zamanda eğitim ve kültür noktalarından biri olarak ünlüydü. İlk, ortaokul ve lise eğitimini doğduğu kentte tamamlar tamamlamaz ööretmenliğe başlamış, ilk şiir ve öykülerini de aynı dönemde yazarak yayınlatmıştır. Fakat kendisine yaratıcı dünyanın bilim dalı daha cazip geldiği için 1929”da başkent Bakü”ye gelerek Azerbaycan Devlet Üniversitesi”nin Eğitim bölümüne öğrencilik kaydını yaptırmıştır. Azerbaycan profesyonel Dil bilimciliğinin yaratıcısı Prof. Dr. Bekir Çobanzade”nin (bu şahsiyetle ilgili ayrıca yazımız olacaktır), ünlü yazar ve eğitimciler A. Hakverdiyev”in, A. Şaik”in, Y. V. Çemenzeminli”nin derslerini dinleme fırsatı bulmuştur. Ülkenin en büyük eğitim kurumundan mezun olur olmaz kentine dönerek öğretmenliği sürdürmesine rağmen bilime olan rağbeti yeniden başkente geri gelmesini sağlamıştır.
1933”de kaydoduğu Azerbaycan Devlet Eğitim Enstitüsü doktora öğrenciliğinin bitmesinden sonra oradaki öğretim görevlisi kadrosuna alınmıştır. 1940-1943 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi”nde çalışan Ezel Demircizade 1943”de yeniden Eğitim Enstitüsü”ne dönerek orada kurduğu Azerbaycan dil bilimciliği bölümünün başında hayatının sonuna kadar bulunmuştur. 1936 yılında çıkardığı “Türk dili” kitabı sadece bilim tarihimizin değil, millet olarak kimliğimizin tesçili bakımından günümüzde de en mühim referans noktalarından birini oluşturacaktı. Zira Sovyetler Birliği”nin o korkunç 1937 yılı bizim “Türk”lüğümüzü elimizden alarak kimliklerimize “Azerbaycanlı” yazmaya başlayınca bu durum ulusal bilincimizi belirli ölçüde etkilemiştir. İşte Ezel Demircizade”yi öteki bilim insanlarından farklı kılan önemli özelliklerden biri de bu olmuştur: Devir değişerek “Türk” kimliğinin sıkıştırlmasına kimi durumlarda şeklen uymak zorunda kalan bilgin 1936 tarihli kitabında ortaya koyduğu pozisyonu içerik olarak hiçbir zaman değiştirmemiş, dilimize dair yazdığı 20”nin üzerindeki araştırma kitabı, 200”ün üzerindeki bilimsel makalenin tamamının temelinde “Türklük” bilinci yatmıştır.
Bir bilim adamı olarak Ezel Demircizade”yi farklı kılan hususlardan bir tanesi de kendisinin 1938”de yayınlattığı “Azerbaycan edebi dili tarihinin özetleri” kitabının ünlü Rus Şarkiyat bilimciler Y. Bertels, S.Malov ve İ. Dmitriyev tarafından doktora tezi olarak önerilmesi ve kendisine o kitaptan dolayı bilim doktoru payesi verilmesidir. Prof. Dr. titrine 1945”de kavuşan Ezel Demircizade, Azerbaycan Bilimler Akademisi yönetimince 1955”de yapılan seçimlerde “Ord. Prof. Dr.” titrine layık görülmüştür. Sadece Azerbaycan”ın değil eski Sovyetler Birliği”nin Türkoloji alanındaki en saygın bilim insanları arasına girmeyi başaran Ord. Prof. Dr. Demircizade 1973”de basılan dört ciltlik “Azerbaycan dili” kitabının yazarlarından biri olarak ertesi yıl Azerbaycan”ın Devlet Ödülü´nü almıştır.
Ord.Prof.Dr.Ezel Demircizade”yi bilim dünyasının hem “Üstad”ı ve hem de “amelesi” olarak nitelendirmemizin nedenini merak ediyorsanız, şunu söylemem gerekecektir: Dilimizin özelliklerine ilişkin bir dizi temel teorik çalışmalara öncülük etti, yazmakla yetinmeyip yetiştirdiği doktora öğrencilerine yazdırdı, tartışmaların hep merkezinde bulunmaktan hiç kaçınmadı.Örnek verecek olursam: ”Azerbaycan dilinin tarihi” (1948),”Azerbaycan edebi dilinin gelişim yolları”(1959), “Kitabi-Dede Korkud destanının dili”(1959), “Azeri edebi dilinin tarihi”(1967), ”Azerbaycan dilinin tarihi grameri” (1967) ve ölümünden sonra yayılanmış “Azerbaycan edebi dilinin tarihi”(2.cilt) v.d. eserlerinin Türkolojiye kattığı değeri kitapların isimlerinden bile görmeniz zor olmayacaktır. Bu yapıtları Ord. Porf. Dr. Demircizade”yi bilim tarihimizin “Üstad”lar kategorisinde görmemiz için yeterli olduğu halde kendisi dilimizin en küçük meselelerini bile e ufak broşürlerde, makalelerde ifade ederek gerek bilim ve gerekse eğitim dünyasına sunmaktan hiç yorulmamış, bıkıp usanmamıştır. Bu nitelikleriyle bilim dünyasının “Üstad”ı, eğitim dünyasının bu “Hocaların hocası” adeta değinmediği hiçbir konu bırakmaksızın bilime ve eğitime “amele”lik yapmanın zevkini yaşamıştır. Örneğin 1962”de “50 kelime” adı altında yayınlanan etimoloji kitabı bu alanın anahtar eserlerinden birini teşkil ederek sadece dilbilimcilerin değil, tarihçilerin, antroplogların, sosyologların lierleyen dönemlerdeki çalışmalarına yol gösterici nitelik taşımıştır.
Ordinaryus titrine rağmen yüksek lisans ve doktora öğrencileriyle yorulmaksızın en yakından ilgilenmesi onu bilimin hem “Üstad”ı ve hem “amele”si yapan başka bir niteliği olmuştur. Ezel Demircizade”ye bilim ve eğitim dünyasında istisnasız olarak herkesin “Profesör” diye hitap etmesinin nedenini de kendisinin bu yelpazenin tamamında yerinin bulunması ve gerek bir “Üstad” gerekse bilim “amelesi” olarak o yelpazeyi baştan sonra kapsaması teşkil etmişti. Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade Dil bilmciliğimizin ve Türkolojinin bir çok alanda çığır açmış kilit isimlerinden biri olarak kalmayı sürdürmesinin yanısıra lisans,yüksek lisans ve doktora talebelerinin kalbindeki yerini günümüzde de korumaktadır. Bilim hayatımın iştigal alanı olan Türk dilli destan yazmalarıyla ilgili olaraksa destanı Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade”nin kişisel arşivinde bulmamı burada not etmem gerekir. Hoca”nın arşivinde bulunan “Battal Gazi destanı”nı günümüz alfabesinde yayına kendim hazırlamışım. İlginçtir ki, 19. yüzyıldan beri Avrupa”lı Oryantalistlerin sık sık bahsettikleri “Battal Gazi destanı”na Hocamın ne dil tarihi ne de tarihi gramer çalışmalarında değinilmiştir. Bu da Sovyet ideolojisinin Türk dilli dini-kahramanlık yazılı anıtlarına önem vermemesinden ve hatta kimi durumlarda onları yasaklamasından kaynaklanmış olabilir. Ki bundan dolayı Demircizade Hocamın da “Battal Gazi destanı”na ilgisiz kaldığını düşünüyorum.”Battal Gazi destanı”nı Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade”nin arşivinden bularak günümüz alfabesinde yayınlatmamın şahsım için büyük simgesel önemi olduğunun burada da altını çızmenin gururunu yaşıyorum.
Benim de hocamdı. Daha doğrusu, benden önce babam, Prof. Dr. Mustafa Mustafayev”in hocası olmuştu. İki bilim emekçisi olarak babamla bir-birlerini çok severlerdi, ikisinin kalpaklı fotoğrafı annemin oturduğu babamdan hatıra evimizde muhafaza ettiğimiz resim albümünde muhafaza edilmektedir. Rahmetli babamla annemin Hazar denizinin Doğu yakasındaki Türkmenistan”ın Krasnovodsk kentinde bulunan akrabalarını ziyarete giderken merhum Ezel Demircizade”ye (1979 yılında 70 yaşında iken vefat etti.) dönüşte hediye olarak kalpak getirdiklerini çok iyi anımsıyorum. Babam hayatının sonuna kadar onun hatırasını hep aziz tuttu.
Şimdi aynı şeyi ben kendi görevim addediyorum. Çok muhterem Hocam, Türk dünyasının seçkin bilim adamı Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade”nin üniversitimizin oditoryumundaki dersleri 43 sene geçmesine rağmen hala hafızamdaki tazeliğini koruyor.
Rahat uyuyun, muhterem Hocam.
Bilim dünyası da eğitim dünyası da size her zaman borçlu, her daim minnettardır.
İşte bu kısa yazıyı o minnet duygusunun bir ifadesi olarak lütfen kabul ediniz.