Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Dili kelime kelime öğrenen ve öğreten bilim adamı`

“Kendi döneminde bu alanı adeta bir arkeolog gibi kazıdı, açtı, varabildiği kadar derinliklere ulaştı, dilimizin tektonik yapısına ilişkin bulguları sadece Azerbaycan`ın bilim ve eğitim dünyasıyla değil, dünya Türkolojisiyle de paylaştı.”


 

UNUTMAYALIM

 

Türk dünyasının bilim adamları dizisinden altmış sekizinci yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

Doç. Dr. Aybeniz Rahimova

 

“Kendi döneminde bu alanı adeta bir arkeolog gibi kazıdı, açtı, varabildiği kadar derinliklere ulaştı, dilimizin tektonik yapısına ilişkin bulguları sadece Azerbaycan`ın bilim ve eğitim dünyasıyla değil, dünya Türkolojisiyle de paylaştı.”

Dil ve edebiyat alanında yaklaşık yarım asırlık dönemde kıymetli çalışmaların altına imzalarını atmış kuşağını Türk okuruna tanıtma çalışmalarımızda sıra dil bilimciliğimizin önemli kişiliklerinden biri Prof.Dr.Selim Caferov`a geldi.Bir dil bilimcisinin sadece kendi mesleği değil milleti ve tarih önünde taşıdığı sorumluluğa örnek oluşturmuş bir bilim adamına…

Selim Caferov (baba adı Abdullatif) 1907 yılında Çarlık Rusyası sınırları içindeki Dağıstan bölgesinin Rutul iline bağlı Sahur köyünde doğdu.1919`da ailesi o zamanki bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin Zakatala iline taşındığından eğitimini orada sürdürdü1921 yılında üç aylık Öğretmenler kursunu bitirdi ve ertesi sene henüz 15 yaşındayken köyde ilkokul açarak ders vermeye başladı.1926`da Şeki Öğretmen Yüksekokulundan mezun olan Selim Caferov,davet üzerine doğduğu Rutul ilinin milli eğitim müdürlüğü görevini üstlendi.1930 yılında Kuzey Kafkasya`nın nüfuzlu yüksek okullarından biri konumundaki Orconekidze Öğretmen Enstitusü`ne kaydını yaptırdı, 3.sınıftayken yatay geçiş yoluyla Azerbaycan Eğitim Üniversitesi`ne transfer oldu.1927`de Caferov`un o zaman yürürlükteki Arap alfabesinde Azerbaycan Türkçesinde ilk öyküsü yayınlandı.1930`lu yılların başlarından çalışmalarını dil üzerine yoğunlaştıran Selim Caferov 1933`de ilk kez Sahur alfabesini yarattı.Bu dilde dokuz derslik kaleme alan Caferov Sahur edebi dilinin yaratıcısı sayılmaktadır.1934-1937 yılları arasında henüz üniverste öğrencisiyken ünlü dilbilimci A.N.Genko`nun başkanlığında ağız edebiyatı örneklerini derlemek amacıyla kurulmuş ekiple saha çalışmalarına katıldı.1936`da üniversiteden mezun olan Caferov 1953 yılına kadar Azerbaycan`ın farklı üniversielerinde öğretim görevlisi olmanın yanısıra bölüm başkanlığı ve dekanlık yaptı.

 

/resimler/2021-10/11/1023509548897.jpg

 

1946`da doktora,1959`da se profesörlük tezini savundu.Çalışmalarının tamamı Azerbaycan Türkçesinin kelime menşei ve gramer özellikleri üzerine olan Prof.Dr.Selim Caferov 1930`ların sonlarından itibaren bu konularda 5 kitap,150`nin üzerinde bilimsel makale kaleme aldı.1953 yılından itibaren öğretim görevlisi olarak çalışmalarını Bakü Devlet Üniversitesi Dil ve edebiyat fakültesinde sürdüren Prof.Dr.Selim Caferov o çatı altında ana dilimizin ve hatta Türk dillerinin tamamının o zamana kadar henüz tetkik edilmemiş bir kolunun araştırılmasına hayatını adadı; başka sözle ifade etmem gerekecekse Selim Caferov `dil bilimciliğimzin söz bilimcisi` oldu.Kendi döneminde bu alanı adeta bir arkeolog gibi kazıdı,açtı,varabildiği derinliklere kadar ulaştı,dilimizin tektonik yapısına ilişkin elde ettiği bulguları sadece Azerbaycan`ın bilim ve öğretim dünyasıyla değil dünya Türkolojisiyle de paylaştı. İşte bilimde yaratmış olduğu bu farklılık durumundan dolayı 1958`de yayınlattığı `Azerbaycan dilinin leksiği` kitabı 1970`de genişletilerek ve geliştirilerek ikinci kez basıldı ve dört sene sonra Azerbaycan`ın Devlet Ödülünü aldı.Dil bilimciliğimizin tarihinde ve henüz sovet döneminde ana dilimizdeki sözlerin yaranması ve gelişmesi üzerine kaleme alınmış bir çalışmanın Devlet Ödülü alması Filoloji fakültesi öğrencileri olarak o dönemde bizde de büyük heyecan uyandırmış ve bu yoldan yürümemiz durumunda bizlerin de emeklerimizin boşa gitmeyeceğine inanmıştık.

Prof. Dr. Selim Caferov`un dışında üç meslektaşına (bu dizide Prof.Dr.Muhtar Hüseyinzade ve Prof.Dr.Aliovsat Abdullayev üzerine yazılarımız bulunmaktadır) 1970`lerin başında dil bilimciliği alanında Devlet Ödülü`ne layık görülmeleri 1937`nin Stalin infazları sonucunda ağır darbe almış bu alanın otuz sene içersinde yeniden toparlanarak ülkemiz biliminin kaydettiği mühim bir aşamanın geride bırakılması ve ileriye doğru yeni kapıların açılması niteliğindeki bir olaydı.Sonraki dönemlerde de dil ve edebiyat bilimciliği alanlarında Devlet Ödülü almış bilim adamlarımız olmuştur fakat sovet rejiminin `durgunluk` diye nitelendirilen o döneminde ana dilimiz üzerindeki titiz incelemelere verilen ödüllerin ifade ettiği en büyük anlam dilimizin yaşaması,bu dilde öykülerin,romanların,bilimsel eserlerin yaratılmasıydı.İşte bundan dolayıdır ki,bağımsızlığımızı yeniden kazandığımızda en büyük kazancımızın öykülerimizin,romanlarımızın,bilimsel eserlerimizin yazıldığı ana dilimiz olduğunu daha iyi anlamıştık.Bilimsel yapıtlarıyla dilimizin sadece varoluşunda değil aynı zamanda güçlenip gelişmesinde Prof.Dr.Selim Caferov`un bir dil arkeoloğu olarak oynadığı rol zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor,daha fazla değer kazanıyor.Prof.Dr.Selm Caferov çalışmalarını somut hedefler belirleyerek kitap ve makeleler kaleme almış bilim insanları kuşağının önemli temsilcilerinden biridir.Türk dilleri üzerinde incelemeler yapmış bu kabilden bilim insanlarının üstadı kuşkusuz,Kaşgarlı Mahmud olup Azerbaycan profesyonel dil bilimciliğinin babası olarak gördüğümüz Prof.Dr.Bekir Çobanzade o ekolden çıktığı gibi Kaşgarlı`yı temel alan Caferov, Çobanzade`nin yarım bırakmak zorunda kaldığı noktadan bu geleneği sürdürebilmiştir.Bilimsel çalışmaların değeri işte bu bütünlüğün muhafaza edilmesi ve sürdürülmesi durumunda daha iyi anlaşılmış oluyor.Prof.Dr.Selim Caferov`un dilimizin kelime hazinesinin oluşması ve özelliklerine ilişkin kaleme aldığə eserler arasında özellikle şu kitapların ön planda olduğunu görmekteyiz:

 

/resimler/2021-10/11/1024509271415.jpg

 

1) Azerbaycan dilinde fiil yaratan ekler

2) Azerbaycan dilinde kelimelerin leksik yoldan ortaya çıkma süreci

3) Azerbaycan dilinde deyimler

4) İsimlerde hal kategorisine ilişkin bazı notlar

5) Azerbaycan dilinin ekleri.

Üniversitelerin dil-edebiyat fakültelerinde bu konuların daha iyi anlaşılması ve öğretilmesi amacıyla Prof.Dr.Selim Caferov`un kaleme aldığı iki mühim kitabı da burada zikretmemiz gerekmekte olup onlardan birincisi `İsmin öğretilmesinin kuramsal temelleri`,ikincisi ise `Fiilin öğretilmesinin kuramsal temelleri`dir.Genel olarak genç akademisyen-öğretim görevlileri ve öğrenciler için kaleme alınmış bu eserlerde Prof.Dr.Caferov`un amacı öğrenim sürecindeki bilinçsiz ezberlemelerin önünün alınması ve öğretim görevlilerinin ve öğrencilerin dilin özelliklerini idrak etmek ve kavramak suretiyle öğrenmelerine yardımcı olunmasıydı.Aydın üslupta yazılmış bu kitaplar günümüz üniversite öğrencileri için de en mühim kaynak niteliğini korumaktadır.

Prof.Dr.Selim Caferov`un bilim kariyerindeki iki olaya da değinmemiz gerekir.Onlardan birincisi,bilim adamının 1972`de Paris`te yapılmış 29.Oryantalistler Kongresi`nde `Türk dillerinde fiil çeşitleri ve gelişme yolları` konusunda sunduğu tebliğ,ikinci ise 1973`te Ankara`da gerçekleştirilen 1.Uluslararası Türkoloji Kongresi`nde yaptığı `Türk dillerinde eklerin ortaya çıkış yolları` konulu konuşması olmuştur.Dönemin şartlarını gözönüne aldığımızda bizzat SSCB yönetiminin onayıyla seçilerek yurtdışındaki toplantılara katılmalarına izin verilmiş bilim insanları arasında bir dil bilimcisi,bir Türkolog olarak Prof.Dr.Selim Caferov`un da bulunması kendisinin bilim adamı kişiliğine sovet rejiminin verdiği önemi ortaya koymaktaydı.Ankara`da yapılan 1.Uluslararası Türkoloji Kongresi`nin ise sadece önemli bilim insanlarının katılması bakımından değil,bilim alanında Türkiye ile Azerbaycan arasında 1920`lerin sonlarında kopan ilişkilerin yeniden canlandırılması açısından da büyük önemi bulunmaktaydı.Zira 1.Uluslararası Türkoloji Kongresi`nin fikir babası Türkiye Türkolojisi`nin Azerbaycan doğumlu kurucusu (1899-Gence,1975-İstanbul) Prof.Dr.Ahmet Caferoğlu olmuş ve belirli aralıklarla günümüzde de düzenlenen Kongre`nin ilkinin gerçekleşmesinde en büyük emeği de Prof.Dr.Caferoğlu harcamıştı. İşte 1973 yılında ilki gerçekleşen Uluslararası Türkoloji Kongresi`nin tebliğleri yayınlandıktan sonra Türkiye ve Azerbaycan Türkologları ve dilbilimcileri yeniden yakınlaşmak için kapıları araladılar.Hüseynzade Ali Bey ve Köprülüzade Mehmet Fuad`ın da katılımlarıyla 1926`da Bakü`de yapılan 1.Türkoloji Kurultay`ın devamı olarak 1973`te Ankara`da 1.Uluslararası Türkoloji Kongresi yapıldı.Fazla değil 15 sene sonra artık kapılar iyice açılmış ve Temmuz 1988`de görev yaptığım Yazmalar Enstitüsü`nde Türkiye ve Azerbaycan`lı bilim adamlarının katılımıyla Dedem Korkudun kitabı kolokviyumu gerçekleşmiş,Eylül 1988`de ise İstanbul`da 5.Türkoloji Kongresi yapılmış ve Azerbaycan`dan bir hayli dilbilimci katılmıştı.Yolların yeniden açılıp bilim köprülerinin bu kez en sağlam temeller üzerine kurulmasında Prof.Dr.Selim Caferov`un titiz ve derinlemesine çalışmalarının mühim rolü olmuştu.

Bilim ve eğitim dünyasının tarihine kendi mührünü geçtiğimiz yüzyılın henüz ortalarında vuran Prof.Dr.Selim Caferov`un çalışmaları metodolojik yaklaşımlar açısından da Türkiye dil bilimciliği için de her zaman faydalı nitelikte olacaktır diye düşündüğümüzden kitaplarının

Türkçeye çevrilmesi en büyük temennilerimizdendir.Prof.Dr.Selim Caferov`la ilgili kaleme alınmış hatıralardan kendisinin aynı zamanda hassas bir aile reisi olduğunu ve Azerbaycan`ın dışında bulunduğu her gün hanımına mektup yazarak durumunu anlattığını ve durumlara ilişkin bilgiler almaya çalıştığını görmekteyiz.

Hayatının sonuna kadar Azerbaycan Devlet Üniversitesi`ndeki görevini sürdüren Prof.Dr.Selim Caferov geride dünya Türkolojisinin her daim faydalanacağı eserler bırakarak 30 Nisan 1978`de dünyaya veda etti. Bizlere düşen iki görevden kendisini rahmetle anmak, dil bilimcilerine düşen görev ise onun eserlerini hep masa üstünde bulundurmaktır…

/resimler/2021-10/11/1025499599921.jpg

 

 

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım