Dr. Yaşar Kalafat


Erzincan Hak İnançlarından Notlar(1)

Taşın bir tarafından diğer tarafına geçmiş olmak adeta alem değişmek konumudur.


    

 

Yaşar Kalafat(2)

 

Erzincan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı´nda yapılan görüşmenin notları;

Bizler Alevileriz, bizde babalık kurumu yoktur. Bizde dedelik, Bektaşilerde babalık vardır. Dedelik soydan gelir. Şu anda dede yoktur. Dedelik adına görev alır hizmet verilir.(3)

Ana, kadınlar arasında itibarlı kadın konumundadır. Kadınlarla ilgili sorunlara cevap arar, çözüm bulur. Dedelik adına açıklama yapar. Ana, Dede kadar itibarlıdır. Daha ziyade olağanüstü hallerde hizmet verir.

Babalarla dedeler arasındaki ihtilafları Dede çözer. Dedeler arası ihtilafları “Düşkünler Ocağı” çözer. İhtilaf konusuna göre ocakların belirlenmiş ihtisas alanları vardır, onlar çözerler. Darda ceza almış kimse bir alevi veya Bektaşi savcılığa başvurup dava açamaz. Cemde önce kadınlara söz verilir. Cemde söz hakkı sahibi olabilmek için akli baliğ olunması gerekir.

Rızalık´da gelir temin edilir, dede o parayı dergâha getirir, canlara gösterir bu meblağın bir kısmı dergâha gelir kayıt edilir, bir kısmı ise dedeye verilmiş olur.

Sünni inançlı bir Müslüman, Alevi olmak ister ise, bir dedeye gidilir, ona başvurulur, neden bu yola girmek istediği sorulur. Dede o şahsa Alevilikte Allah, Peygamber, Ehlibeyt, Kuran, 12 İmam anlayışını izah eder ve yolun kurallarını anlatır. Dede ona Alevilerden bir musahip seçmesi için süre verir. Aday musahiple birlikte ceme gelir ve gelirken bir lokma getirir. Bu bir kurbandır. Adayın kabul görebilmesi için dedenin ve musahibin kararları yeterlidir.

Alevilerde ölünün kırkı yapılır. Ölümün 40. Gününde, ölen kimsenin dedesi, musahibi, aile fertleri ve yakın çevresi bulunurlar. Musahibi varsa onu alıp birilerine borcu var ise, birileri ile arasında kırgınlıklar yaşanmış ise, onlardan helallik alınır. Bunlar dardan indirmede çözümlenirler.

Alevi inançlı bir Müslüman hayatta iken katılmış olduğu her cemdekilerden helallik almış olur, helallaşılmadan cem başlamış olmaz. Musahibin bu konuda konuşma hakkı vardır, Alacağı vereceği konusunda sözcülük yapar.(4)

Musahip çocukları arasında evlilik olmaz. Bu toplumda ihtilaflı taraflardan birisi Sünni inançlı Müslüman kesimden ise o şahıs da dinlenilmek üzere ceme çağrılır, o ceme gelmez ise dede ona gider onu dinler.(5)

Alevilerde doğumun da kırkı yapılır. Doğum Kırkı´nda 40. Gün toplu yemek yenilir, yemekte dede dua eder. Evlilik kırkı diye bir kırklama merasim olarak bilinmemektedir.(6)

 /resimler/2022-2/17/1041131238348.jpg

Bu toplumdaki inanca göre, Al Karısı, haksızlık yapmış olduğu için al karısının saçları Allah tarafından öğle diken diken yapılmıştır. Çok çirkin olarak bilinir. Dağda bayırda yalnız kalanlara zarar veren bir kadın olarak bilinir. Al Karısı kırkı çıkmamış kadınları yatağında basar, basılan kadının sesi kısılır, ağzını açamaz, bağıramaz.  Al Karısı tarafından basılmış bir kadın neye uğradığını konuşarak anlatamamış, el-kol işaretleri ile saçları karışık göyüşleri uzun bir kadın tarif edip çok geçmeden birkaç gün sonra da ölmüştür.(7)

Bu çevrenin Alevileri de at binen cin olarak da bilinen ahırda bağlı aygırları binip koşturduğu için onları terletip, onların yelelerini ören ve insanlar tarafından yakalanmalarında atların sırtına katran sürmek suretiyle atın binilmesi halinde ata yapıştığı için yakalanan varlık ile aynı mahluk olarak kabul edilmektedir.(8) Atın sırtına yapışmış al karısı oradan kurtarılırken, kaçmaması için yakasına bir iğne takılır.(9)

Bu noktada hatıra gelen şu husus vardır, bu varlığın muradı herhangi bir binit yakalamak mıdır? Al karısının katır veya merkep bindiğine dair hiçbir anlatı yoktur. Çok kere de atlardan kısrak değil de aygırı seçmektedir. Atın cinsiyeti gelişi güzel mi açıklanmış olmaktadır.

Örmek ile düğüm atmak tamamen aynı şeyler değildir. Türk kültürlü halklarda kahraman atının kuyruğuna düğüm attırır. Adanan çocuğun o belirli bir yaşa gelinceye kadar ve hatta bütün ömrü boyunca haydar olarak da bilinen saçının arka kısmı örülür. Düğüm atmak daha ziyade büyü içerikli bir uygulamadır. Kurtağzı bağlanırken ipe düğüm atılır, çiftliğin dağda kalan hayvanı dönünce, düğüm çözülür ve kurt yeme içmede serbest kalmış olur. Adeta düğüm atmakla ak büyü yapılarak kara büyüye karşı tedbir alınmış olunur.(10)

At etrafında oluşmuş inançlar onun koruyucu özellikleri ile ilgilidir.(11) Bu kimliği ile at, ak iye özellikli bir varlıktır. Kara iye olarak bilinen al karısı, bağlı olduğu için korunamayacak konumda olan ak iyelerden intikam mı almaktadır?

Alevi inançlı toplumda al karısından kırklı hanımı korumak için yastığına sarımsak koyulur, iğne takılır, kırk gün onlar orada öğlece kalırlar.(12)

Yakalanmış olan Al Karısı, çok hamarattır. Hala çirkin olarak görünmektedir. Bir anlatıya göre, omuzlukla su taşırken yakasındaki iğnenin çıkarılması için bir çocuğu “Ben çok yoruldum ellerin de dolu yakamdaki iğneyi çıkarıver.” Diyerek kandırır. İğnenin çıkarılmasını sağlayınca hürriyetine kavuşur kaçar, kaybolur.(13)

İki kırklı kadın ve kırklı çocukları bir araya gelemezler. Taraflardan anneler ve bebekler diğer tarafça basılabilirler. Basılan taraf hastalanır çocuklardan basılan çocuk gelişemez. Kasıtlı olarak basıp zarar verilmek istenmiyor ise, kötü niyet yok ise taraflar arasında ekmek veya iğne değişimi olur.(14) Basılmayı önlemede ekmeğin koruyucu fonksiyonu ilk defa bu toplumda tespit edilmiştir.

Kırklı hanımları çiğ etin basabileceği inancı Alevilerde de yaşamaktadır. “Kırklının odasına kurban eti dahi sokulmaz” şeklinde bir inanç vardır.(15) Çiğ et, taze et, yeni kesilmiş hayvanın eti, yani kırkı çıkmamış hayvana ait et anlamındadır. Buradan hareketle hayvanların ölüm kırklı ile insanların doğum kırkının karışabileceği sonucunu çıkarabiliyoruz, Bu inanç Anadolu´nun diğer inançlardan kesinlerinin halk inançlarında da yaşamaktadır.(16)

Keza hayvanların doğum kırkı ile insanların doğum kırkının karışabileceği inancından hareketle, insanoğlunun bebekler için kırkı çıkarılırken, bebeğin kırkı hayvanların kırkı ile karışmasın diye, kırkı döken kimse bildiği bütün hayvanların ismini sayar.(17) Bu uygulama Alevilerde olduğu gibi Sünni inançlı kesimlerde de aynıdır.(18)

Alevi toplumun halk inançlarında bebeğin kırk döneminde inek de buzağılamış ise o buzağıya tuz, ekmek ve su verilir.(19) Bu toplumda Kırk dökmek bir açıklamada 40 günün sayılması şeklinde olurken, bir anlamda da “kırk” bir paklanma miadıdır. Doğumun üçü ve doğumun yedisinde de kırk dökülür. Kız çocuklarının kırkları onların otuzuncu günlerinde erkek çocukların kırkları ise onların kırkıncı günlerinde dökülür. Bu durum erkek çocukların doğum sürelerinin 10 gün daha fazla olması ile izah edilir.(20)

Bebeklerin üçü yapılırken lokma dökülür, kolu komşuya dağıtılır. Dağıtılırken dağıtan kimse ikramı yaptığı kimseye 3 defa “Benim lokmam mı daha ağırdır senin lokman mı” diye sorar ve karşı taraftan “senin lokman daha ağır” cevabını alır. Keza yedisi ve kırkı yapılırken de aynı uygulama tekrarlanır. Uygulamada bebeğin kız veya erkek olması fark etmez.(21)

3 defa soru cevap şeklinde yapılan bu uygulama bebeği yaşayamayan annelerin bebek satma ve eşi bebek yapamayan anne adaylarının “satılıp-alınması” şeklindeki pratikle paralellikler arz etmektedir.(22)

Kırk Suyu´na 40 adet buğday, 40 adet ufak taş, kırk kaşık su koyulur. Hazır olanlar içlerinden “Yer, gök şahit olsun ki senin kırkın çıktı sen gün yüzüne çıktın” der. Kırk suyu temiz bir yere dökülür ve buğdaylar da bir ağacın altına serpilir.(23) Yer ve göğün şahit olarak gösterilmiş olması, yer ve gök iyeleri inancına çağırım yapmaktadır.

Bu toplumda da bazı kadın kişilerde kut olmadığı inancı vardır. Eşini kaybettiği için dul kalmış kadın kişi, başından birkaç nikah geçmiş kadın kişi, evlenmesi çok gecikmiş kadın kişi bir kısım hayır işlerine götürülmez veya götürülmek istenilmez.(24)

Bu toplumun halk inançlarının derinliğinde er kişinin farklı bir kutunun olduğuna inanılır. İşine giden er kişi karşıdan karşıya geçilerek onun yolu kadın kişi tarafından kesilmez. Durup beklenilip ona yol verilir, aksi halde onun işlerinin o gün ters gidebileceğine inanılır ve bundan sakınılır.(25) Bu inanç ve uygulama Sünni inançlı Müslüman kesimde de vardır.

Erzincan Alevilerinde çocuk 1 yaşına gelince onun saçları dede tarafından kesilirdi. Şimdilerde berber kesmektedir. Çocuğun ilk saçını annesi sandıkta ölünceye kadar saklar.(26)

İlk diş patlayınca diş hediyi yapılır. Hediye nohut, ceviz içi gibi yenilecekler de koyulur ve çocuğa bir hediye alınır. Çocuğa ismini babası koyar isim seçiminde bir özellik yoktur.(27)

Evlenebilme çağı gelmiş kız kardeşlerden, bekar ablaları var iken kısmeti çıkan küçük kızın evlendirilmesinde bir sakınca görülmez. Onun evlenmesinin ablalarının kısmetini basacağı şeklinde bir inanç yoktur. Böyle olaylarda ablalardan rızalık alınır.(28)

Zamanı gelmiş olmasına rağmen ayağını yere basamayan çocuklar için bu bu toplumda da özel simit hazırlanır. Emsalleri toplanırlar. O simit koparılıp kapışılır. Adına merasim yapılan çocuğun da koşmak için gayret göstermesine çalışılır.(29)

Çocuğu yaşayamayan veya erkek çocuğu yaşayamayan anne adayı kız çocukları olunca ismi “F” ile başlayan 40 kapıdan kumaş parçası toplar, onlardan bebeğine kuşak yapar beline bağlar. Bu kuşağa kilit asılır. Bu uygulamada kilit bebek doğuncaya kadar orada kalır. Çocuk erkek ise bu defa ismi “M” ile başlayan 40 kapıdan kumaş toplayıp aynı uygulamayı yapar. “f” harfi ile Hz. Fatna Ananın ve “m” harfi ile de Hz. Muhammet (s.a.v.) hürmeten onların kutuna sığınılır, yardım alınacağına inanılır. Bunlar anne adayı tarafından toplanılırken anne konuşmaz muradını işaretle anlatır ve bu uygulama ilgili çevrece bilinir.(30) Kuşak ve kilidin bu uygulamada yer aldığı tespiti ile ilk defa karşılaşılmıştır.

Karadeniz´in Kuman/Kıpçak kesiminde bekaret kemerine kilit takıldığı bilinmektedir. Kemerin kilidinin işlevi evlilikten sonra biter. Yukarıdaki bulgudan sonra kilidin görünmeyenlere karşı da koruyuculuğu teyit edilmiş olmaktadır. Nitekim kısmet açıp kapama ve kurtağzı bağlayıp açma büyülerinde de kilit kapatılıp açılır. Kilidin hükmü ağzı bağlanan hayvan çiftliğine dönünce sona erer..(31)

Bu uygulamada Sünni inançlı kesimlerde de toplanılan kumaşlardan kundak bezi veya giysi yapılmak şeklinde uygulanır.(32)

Erzincan Alevilerinde çocuğu yaşayamayan anne adayı güneşin doğma saatinde 40 çeşmeden su toplar, bu sudan eşi ve kendisi içerler. Bu sudan yaşamayan çocukların banyosunda da yararlanır. Bu suyun onların yaşamalarında şifa verici olduğu inancı vardır.(33) Nahcivan Türk kültür coğrafyasında güneş doğmadan alınan suya gün görmemiş su denir bu suda şifa ve bereket olduğuna inanılır.(34)

Alevi Kültür Derneklerine Bağlı Mollaköy Cem Evi´nde ve yakın çevre mensupları ile yapılan görüşmelerin notları;

Bizde kabir ziyaretine önem verilir, bu ziyaretler Bayram günlerinde, arifelerde ve cuma günleri gerçekleştirilir.(35) Ayrıca cenazelerin sene-i devriyesinde de kabir ziyareti yapılır. Evlerde Kur´an-ı Kerim okunur, kabristanlara yemek götürme şeklinde bir uygulama yoktur. Üç gün cenaze olduğu zaman mezarlığa gidilir. Cenazeye katılanlar bu süre zarfında yas evine gelir ve yemek getirirler. Ölen kimsenin mezarı senesinde yapılır. Bu işlem için bir yıl geçmesi beklenir Ölüm işlemlerindeki merasimi hoca da yönetebilir dede de. Geçmişte yeteri kadar yetişmiş sayıda dede yoktu, alevi defin işlemlerinde Sünni hoca görev alırdı. Şimdilerde Alevilerden de bu konularda personel yetişti.(36)

Bu toplumda nikahı dede de hoca da kıyabilir. Bebeklere isim verme işlemini dede de yapar ailenin büyüklerinden birisi de yapabilir.(37)

Dede ayrıca talipleri irşat eder, cemi yönetir. Dedenin diğer ismi  Pir” dir. Dar´a kaldırma işlemini dede yapar. Dedenin kararına ortak olanlar da kararı takip etmek durumundadırlar. Bu arada dedenin kararları, onun perestişi eskiden olduğu kadar artık güçlü ve geçerli değildir.(38)

Bu toplumda kelimeyi şahadet getirilince “aliyul veliyullah” eklemesini yapanlar da yapmayanlar da vardır. Alevilerde duaların sonunda “amin” yerine amin niyetine “Allah, Allah, Allah” denilir. Hz. Ali Velayetin ve imametin başıdır.(39)

Çocuklarının sayısı veya cinsiyeti sorulan alevi onların kendisine ait olduğunu açıklayan ifadeden kaçınır. Onların ve her şeyin sahibinin Allah olduğu tefekkürü vardır.(40)

Evliliklerde gelin veya damat belirlemede mezhep farklılığı aranılmaz, gerektiğinde gayri Müslümlere de kız verilebileceği, onlardan gelin alınabileceği görüş ve inancında olan çok kimse çıkabilir.(41)

Kurban, Kurban Bayramı´nda kesilir. Ayrıca Muharrem ayında, Kerbala olayında Zeynel Abidin´i bize bağışladığı için “Şükür Kurbanı” kesilir.(42) Namaz esnasında Kerbala toprağından getirilmiş toprağın kıbleye konulması, secde edilirken alnın ona koyulması türünden uygulamalar yoktur. Hac mevsiminde Mekke´ye gidenler de ayrıca Necef´e Kerbela´ya ziyarete gidenler de olmaktadır.(43)

Dede ve babalarla yapılan sohbetlerin sufistik lezzet olmaktadır. “Şeytan diye bir şey yoktur, şeytan kişinin içindedir. Hepimizin içimizde şeytan vardır”(44)

Molla Ömer köyü Tepecik Mahallesi Geyikli çeşme, geyiklerle ilgili efsane doğum döneminin safhaları ile efsaneler yüklüdür. Buranın suyu sütü kesilen lohusa anneye içirilmektedir Bir dönemin iki pirinin geyik donuna girdikleri gayp alemine göçtükleri anlatılır. Buradaki su haziran ve temmuz aylarında suyunun kesilmesi üzerine halkın kurban kestiği bilinmektedir. Burada havuza para atılmakta ve atılan paralar kimseler tarafından alınmamaktadır. Buradaki balıklar Urfa´daki kutsal kabul edilen balıklar gibi yakalanmamakta, yenilmemektedirler.(45)  Burada farklı niyetler için lokma yapılır ve dağıtılır.

 /resimler/2022-2/17/1041595770773.jpg

Suyu kesilen, azalan çeşme ve su kuyularına kurban kesme uygulaması Erzurum köylerinden de örneklenebilmektedir.(46) Böyle haller için “suyu küstü” denir. Hakkâri´den derlenmiş bir efsanede de yeraltı suyunun yeryüzüne çıktığı yerlerde kilisenin çan sesini veya caminin ezan sesini bastırması üzerine su anlatıya göre Allah´a şikâyet edilir, taraflar dinlenirler su için her yıl bir kurban kesilmesi kararı verilir.(47)

Al karısı tarafından basılan hanıma ağırlık çöker, uyanmak ister uyanamaz, lohusanın ciğerini almak ister. Lohusa 40 gün yalnız bırakılmaz, bulunduğu yerde eğlenceler düzenlenir, onun başına al/kırmızı yazma, bebeğin başına sarı yazma bağlanır.(48)

Bebeğin başına ayrıca onu sarılıktan korumak için sarı yazma bağlanır.(49)

Al Karısı ile at binen cin olarak bilinen varlığın ilişkilendirilmesi, aynılaştırılması inancı Molla Ömer köyü Alevilerinin halk inançlarında da vardır. Bu köyde de onun yakalanması için atın sırtına zift/kara sakız sürülmesi şeklindeki yöntem bu köyde de bilinmekte, anlatılmaktadır. Yakalanan al karısının kaçmasını önlemek için onun giysisine çuvaldızı takılır. Bunu al karısının kendisi çıkaramamaktadır.(50)

Bu toplumda bebeğin üçünde, yedisinde ve kırkında kırklaması yapılır. Kırklama bu anlamda kırkıncı günü beklemek anlamında değil muayyen süre ve vesilelerde temizlenme anlamındadır. Bunun için kırk adet arpa alınır, bunlardan beherine bir ihlas okunur. Su bunların üzerinden bebeğin ve annenin üzerine dökülür..(51) Anadolu´nun bazı yörelerinde yağmur duasına çıkanlar da dere yatağın kırk çakıl toplar bunların beherine bir ihlas okurlar.

Kırklı iki aileden kırklı anne, diğer kırklı anneyi ve bebeğini basabilir bu hal basılan çocuğun ölümüne dahi yol açabilir. Kasıtlı yapılmıyor ise, kırklı annelerden birisi bebeği ile birlikte o odadan çıkarılır. Ya da Kırklılar odaya birlikte girerler. Ayrıca kırklı aileler komşuluk yapma adına birbirlerinden bir şey alıp vermezler.

Kars´ta, Bayburt´ta Sürmene de pislik bulaştığından şüphelenilen kap-kaçak kırklanır. Bu fiziki paklamaya ilaveten tekrar kullanabilir hale getirmek için yapılan farklı bir temizlemedir. Kars´ta Bayram temizliğinde fazla abartılı davranan gençlere ailenin büyükleri şaka yollu takılırlar “yeter kızım evi nerde ise kırkladınız” derler.

Molla köy Alevilerinde cenazenin de kırklı çocuğu ve annesini basacağı inancı vardır. Kırklı bebeğin bulunduğu evin önünden cenaze geçecek olur ise, kırklı bebek basılmasın diye evin damına çıkarılır.(52) Anadolu´nun inancı Sünni veya Alevi olsun halk inançlarında kırklı bebeğin bulunduğu eve taze et getirilecek ise bebek salonun üst tarafına götürülür ve imkân nispetinde yukarıya aldırılır. (53)

Molla köy Alevilerinde cenazenin, yani yeni ölmüş henüz kırkı içerisinde olan kırkı çıkmamış bir kimsenin kırkı gelini de basabilir. Gelin evliliğinin kırk dönemi içerisinde kabul edilir. Cenaze gelin evinin sokağından geçirilmemeye çalışılır, o anlarda gelinin kapıya bacaya çıkmamasına özen gösterilir.(54)

Arap Alevilerinde geline ait giyecekleri diğer kullandığı eşyaları da yıkanarak kırktan çıkarılmış olurlar. Gelin normal sıradan bir banyo yapar.(55) Bu toplumda ölüm vuku bulduğunda ona ait olan eşyalar keza yıkanarak kırklanmış, kırktan çıkarılmış olurlar.(56) Bu uygulamalar ve inanç da kırklamanın maddi ve manevi paklanma olduğunu göstermektedir.

Bu toplumda gelin kâbus görmesin diye “lanet şeytana” der. Ayrıca zamanın bozulmuşluğu anlatılınca “şeytan yeryüzüne çıkmış artık yeraltında değil” denir.(57) Halkın anlayışında şeytan şerdir. Yeraltı şerlerin kötülerin yeridir. Melekler yukarıda gökyüzünde olurlar.

Şeytan, cin ve benzeri varlıklar kara iye konumunda olan varlıklardandır. Totem´in (58) özelliklerinden birisi de onun aynı zamanda tabu oluşu dokunulmazlığıdır.

Molla köy alevi halkının ziyaret ettiği kutlu kabul yerler arasında Delikli Taş ziyareti de vardır. Başını tutamayan çocuklar bu taşın deliğinden bir taraftan öteki tarafına üç defa geçirilir. Bu esnada Dede okur, çocuk şifa bulunca da hasta sahibi olan aile lokma döker orada, Delikli Taşın yanında dağıtır.(59)

Taşın bir tarafından diğer tarafına geçmiş olmak adeta alem değişmek konumudur. Kara iyelerin hakimiyet alanından çıkılıp taşın koruması altındaki alan olarak kabul edilen aleme geçişmiş olunur. Bu çeşitli örnekleri ile yaşayan bir inançtır.(60)

Arap Aleviliğinde gelin kırktan çıkma süresi zarfında cenazeye gidebilir, ancak mezara kadar varamaz, ayrıca türbe ziyaretine de gidemez (61)

Adana´da yaşamakta olan ve Arap Alevisi olarak bilinen kesim de sünnetin de kırkı olur, kırkı dökülür, kırk paklanmasına gidilir. Yeni sünnetli çocuklar birbirlerini basabilirler, bunlar için de kırk bakısından sakınma kuralları geçerlidir.(62)

Bu tespit bize, kırkılık döneminin maddi ve manevi kirden arınmayı gerektirdiği kanaatini güçlendirmektedir. Anlaşılabilen kadarı ile derinliğinde kan vardır. Zira sünnette de zifafta da Al karısının ölüme yol açtığı lohusalık döneminde de kan, kan akıtmak, kanın akması söz konusudur.

Molla köyü Alevi inançlı Müslüman halk kesiminde dul kadın, evliliği gecikmiş olarak bilinen kız kına gecesine gidebilir. Ancak eline kına yakamaz.(63) Kına yakmakla bir anlanma adeta o anı yaşatana “halimden mutluyum” Hamt anlamında bir uygulamadır. Ramazan orucundan sonraki bayram namazı gibidir. Şükür ile hamt arasındaki anlam farkına benzetilebilir. Evlenebildiği veya evlenme dileği olduğu için yapılan yönelim ile evde kalma hali için yapılanın farklılığı türündendir. Her ikisi de isyana kapalıdır, ancak hamt ile şükür her zaman eşanlamda değildir.

Molla köyü Alevi inançlı Müslüman halk kesiminde de gelin kişinin kutu olduğuna inanılır ve onun pabucunun altına bekar kızlar kısmetleri açılsın diye bu köyde de isimlerini yazarlar.(64)

Çocuğu olmayan veya çocukları yaşamayan annelerin çocukları çok çocuklu kadınların entarilerinin yakasından geçirirler.(65) Bu uygulama bize göre delikli taşın deliğinden güvensiz taraftan güvenli tarafa geçme türünden bir uygulamadır. Çocukları yaşayan kadın ak iyelerce korunan kutlu kadın konumundadır. Uygulamanın derinliğinde kara iyeler ona zarar vererek bebeklerinin ölüne yol açamamaktadır, inancı vardır

Sahibinin ismi “M” harfi ile başlayan kırk ayrı kapıdan toplanmış kumaş parçalarından dikilmiş giysi ile yaşamayan bebeklerin yaşamamalarının gerçekleşeceği şeklindeki inanç bu toplumda da vardır.(66) “M” harfiile Hz. Muhammet (sav) anlatılmış olurken, bu ismi taşıyan kimselerin arasında da kutlu kimsenin olabileceği inancından hareketle kuttan yararlanmak istenmektedir.

Erkek ve kız çocukların kesilen ilk saçları anne tarafından sandıkta saklanması inancı bu toplumda da vardır.(67)

Molla Köy Tepeçik mahallesinde “Çeşme” diye bilinen yerde çeşme başında her gece bir gelin görünüp kaybolurmuş. Halk oraya çadır kurar ve bekçi tutar, zamanla gelin artık görünmez olur. Adak sahipleri şimdi orada lokma dağıtmaktadırlar. (68)

 

 

 

 

 

1.Bu çalışma, 26-28 Ekim 2019 tarihleri arasında Erzincan´da Binali Yıldırım Üniversitesi tarafından yapılan Uluslararası Erzincan Tarihi Sempozyumda münasebetiyle gerçekleştirilen 2 Cem evi ziyaretinde yapılan temaslardan derlenmiştir. Kapsamlı bir alan çalışmasından ziyade belirli sorulara cevap aranması şeklinde olmuştur.

2.Dr. Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, yasarkalafat@gmail.com

3.Kaynak Kişi: Sadık Düzgün Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Erzincan Merkez Şubesi Başkanı

4.Kaynak Kişi: Sadık Düzgün

5.Kaynak Kişi: Sadık Düzgün

6.Kaynak Kişi: Sadık Düzgün

7.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

8.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç, Erzincan Alevi Ocağı personelinden 54 yaşında, okur yazar, Erzincan´ın Bağlar köyünden, Alevi inançlı bir hanım

9.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

10.Yaşar Kalafat, “Akçaabat ve Yakın Çevresinde Büyü”, Uluslararası Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu, 12-14 Ekim 2019, Akçaabat´        

11.

12.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

13.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

14.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

15.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,Brikan yayınevi, Ankara, 2010

16.Yaşar Kalafat, “Mezbahalar ve Kırklama/Kırk Basması”, Türk   Halkbilimi İnanç Araştırmaları, IV, Mitoloji, Berikan yayınevi, Ankara, 2018s. 41-49, 

17.Yaşar Kalafat, Türk Haalkbilimi İnanç Araştırmaları I Memoratlar-Assral Dünya Mitolojik Boyut, Berikan yayınevi Ankara, 2018

18.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

19.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

20.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

21.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

22.Yaşar Kalafat, “Akçaabat ve Yakın Çevresinde Büyü”, Uluslararası Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu, 12-14 Ekim 2019, Akçaabat´        

23.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

24.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

25.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

26.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

27.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

28.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

29.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

30.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

31.Yaşar Kalafat, Türk Mitolojisinde Kurt, Berikan yayınevi, Ankara, 2012

32.Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2010

33.Kaynak Kişi: Naciye İlgeç,

34.Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Mitik-Mistik Kavşakta Su, Berikan Yayınevi, Ankara, 2015

35.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas Cem Evi yöneticisi, Molla Köyünden 68 yaşında emekli, ilkokul mezunu bir kimse.

36.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

37.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

38.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

39.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

40.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

41.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

42.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

43.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

44.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

45.Kaynak Kişi; Şükrü Elmas

46.Yaşar Kalafat, Harezmî´den Hakkâri´ye, Hakkari´den Golan´a Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları, Berikan Yayınevi, Ankara, 2009

47.Yaşar Kalafat, Anadolu Türk Halk Sufizmi: Zazalar, Kırmançlar ve Türkmenler (Erzurum Ziyaret Yerlerinin Tasnifi ve Halk Bilimi İtibariyle Önemi”, Avrasya Bir Vakfı Yayınları, İstanbul, 1997

48.Kaynak Kişi; Şengül Elmas, 67 yaşında, ilkokul mezunu Molla Köyü Tepecik mahallesi Alevi inançlı halkından ev hanımı

49.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

50.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

51.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

52.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan, Adana´da yaşamakta olan ve kendisini Arap Alevisi olarak tanıtan Molla köyüne anadili Türkçe olan Alevisi olan akrabalarını ziyarete gelmiş orta yaşlı bir ev hanımı

53.Yaşar Kalafat, Türk Haalkbilimi İnanç Araştırmaları I Memoratlar-Assral Dünya Mitolojik Boyut, Berikan yayınevi Ankara, 2018

54.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

55.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

56.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

57.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

58.Yaşar Kalafat-, Ali Osman Abdurrezzak, Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları II Totem, Berikan yayınevi, Ankara, 2018

59.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

60.Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Mitik-Mistik Kavşakta Yer, Berikan Yayınevi, Ankara

61.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

62.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

63.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

64.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

65.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

66.Kaynak Kişi; Sevcan Özcan

67.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

68.Kaynak Kişi; Şengül Elmas

 

 

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti