Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Gam çekme,bulursun şeref-i vuslatı ey dil...

XİX yüzılın ikinci yarısının esas kültür merkezi Şuşa idi


 

 

Doç. Dr. Aybeniz Rahimova

 

`Şuşa`lı kalem sahipleri` dizisinden altıncı yazı

 

“İşte o zaman Şuşa,`Kafkasya`nın kültür ve edebiyat merkezi` ünvanını boş yerden kazanmadığını dünyaya kanıtlayacaktır.”

Rusya işgalinden sonra Kafkasya`nın sadece idari değil aynı zamanda kültür merkezi haline gelen Tiflis müslüman Şarkının gelişmesinde önemli rol oynadı.1860`ların başından itibaren ise Katabağ bölgesinin Şuşa kenti edebiyat ve sanat alanında Tiflis`in üstlendiği misyon ortak oldu.Hem de sadece kalem sahiplerinin bireysel katkılarıyla değil kurumsal yapılarıyla da.Azerbaycan edebiyatını örnek aldığımızda şairlerin biraraya gelerek edebi toplantılar düzenleme geleniğinin daha Xİİ yüzyıllara kadar uzandığını söylememiz gerekir.Orta çağlarda saraylarda,tekkelerde organize edilen şiir okuma toplantıları zamanın talepleri de hesaba katılmak suretiyle yerini şairlerin bizzat kendilerinin örgütlediği `Şiir Meclisleri`ne bıraktı.Rusya işgalinden sonraki örgütlenmelerin örneklerine baktığımızda 1820`lerde Gence`de Mirza Şefi Vazeh`in kurduğu `Divan-i hikmet` ve Abbas Kulu Ağa Bakıhanov`un Kuba`da kurduğu `Gülüstan` meclisinin popüler olduğunu görüyoruz. Bunların etkisiyle diğer bölgelerimiz olan Kuba,Lenkeran,Şamahı,Bakü ve Kafkasya`nın yönetim merkezi Tiflis`te kurulan şiir cemiyetlerinin gerek şairlerin buluşma yerleri olmaları ve gerekse toplumun edebiyata olan ihtiyacını karşılamaları bakımından önemli yerler olmuştur.Lenkeran`da 1850`de Mirza İsmail Gasir`in önderliğinde kurulmuş `Fevcü`l fusaha` (`Hatipler toplantısı`) rahmetli babamın araştırmalarına konu olmasının yanısıra doktora tezimde ben de konuyu belirli ölçüde irdeleme fırsatı bulmuştum.

Şiir-sanat çalışmaları merkezlerinden biri de Şuşa`da kurulan `Meclis-i Üns`tü.Sadece Şuşa`nın değil Kafkasya`nın tamamının edebiyat ve kültür hayatında çok mühim bir yere sahip olmuş `Meclis-i Üns` XİX yüzyılın sonlarına doğru geniş bir bölgenin kültür hayatında Şuşa`nın ön plana çıkarak bir nevi kültür başkenti durumuna gelmesinde dinamo rolünü oynamıştır.Öte yandan günümüzde toplumumuzun yakından tanımadığı klasik edebiyat şairlerinin bir kısmının izlerini `Meclis-i Üns`te bulmamız mümkündür.

`Meclis-i Üns` Türkçede `Arkadaş Toplantısı` anlamını taşıyor.1864 yılında Şuşa`da müderris Mirza Abdul Kasım`ın medresesinde Mirza Rahim Fena ve Hacı Abbas Agah`ın girişimleriyle kurulmuştur.Bu edebiyat cemiyetinin medresede kurulması öğrencilerin edebiyata daha fazla ilgi göstermesini de sağlamıştır.Yaklaşık sekiz sene boyunca Hacı Abbas Agah`ın evinde yapılan şiir etkinlikleri Hurşid Banu Natavan`ın katılmasıyla saflarını genişletince Şuşa`nın son derece etkili bu kadınının isteği üzerine çalışmaların ünvanı onun sarayı olmuştur.Bu edebi cemiyet `Meclis-i Üns` ismini de çalışmalarını Natavan`ın sarayına taşıdıktan sonra almıştır.`Meclis-i Üns`ün üyeleri arasında dönemin sadece Karabağ`da değil Kafkasya çapında ünlü olmuş şairlerinden Hacı Abbas Agah`ın,Mirza Rahim Fena`nın,Hurşid Banu Natavan`ın,Memo Bey Memai`nin,Mirza Sadık Piran`ın, Ağa Hasan Yüzbaşov`un,İsmail Bey Daruce`nin,Muhammed Bey Mehfi`nin,Mehti Kulu Han Vefa`nın (Hurşid Banu Natavan`ın birinci evliliğinden olan ve babasının ismini verdiği büyük oğlu),Mahmud Bey Vezirov`un,Mirza Ali Asker Nevres`in ve Bihud`un isimlerinin zikredilmesi gerekmektedir.

Bu şairlerin bir kısmının Türk ve Fars dillerinde kaleme aldıkları şiirlerinden ibaret yazma nüshaları Yazmalar Enstitümüzün hazinesinde muhafaza edilmektedir.Bu dizide yayımlanmış `Ki ben öz kanım ile derdime derman ettim` başlıklı yazımızda Hurşid Banu Natavan`ın,`Meclis-i Üns`ü yirmi sene yönettiğini ve maddi destek verdiğini ifade etmiştik.Şaire edebiyat tarihimizin önemli eserleri arasında kendine yer bulmuş şiirlerinin bir kısmını `Meclis-i Üns`ü yönettiği dönemde kaleme alarak ilk kez şiir toplantılarında okumuştur.`Meclis-i Üns` üyeleri sadece Azerbaycan coğrafyasının değil Tiflis,Rusya`nın Orenburg,Heşterhan,Orta Asya`nın Buhara,Merv,Hindistan`ın Bombay,Kalkutta kentleriyle ilişkiler kurmuş ve karşılıklı edebi istişarelerde bulumuşlardı.Bunun yanısıra Azerbaycan`ın farklı bölgelerindeki edebiyat cemiyetleriyle mektuplar vasıtasıyla yapılan tartışmaların sadece edebiyatın değil fikir hürriyetinin gelişmesine de önemli katkıları olmuştur.

/resimler/2022-3/19/1145410062677.jpg

`Meclis-i Üns` üyesi şairlerin şiirlerinde sadece klasik Şark edebiyatının değil Batı tarzı yeni edebiyatın etkileri de açık gözükmekteydi.Karabağ bölgesini temsil etmesine rağmen yeni edebiyatın getirip-geldiği özelliklere çabuk tepki veren `Meclis-i Üns` öbür cemiyetlere nazaran bir adım öne çıkmış oluyordu.Asla birinin ötekinden yüksekte görme anlamında ifade etmiyoruz ama yeni tarzdaki edebiyat türlerinin(komedi,trajedi gibi) kimi yazarlarının yanısıra profesyonel edebiyat bilimciliğinin yaratıcısının da Şuşa`dan çıkmasında `Meclis-i Üns` üyelerinin edebiyatı toplumda yaygınlaştırma çalışmalarının rolünü kimse inkar edemez.Yaklaşık doksan üyesi bulunan `Meclis-i Üns` üyelerinin bir kısmı Farsça,öbür kısmı ise Türkçe gazel,kaside,muhammes,rubai ve diğer türlerde eserler kaleme alıyordu.Farsça yazan şairler Firdevsi,Hakani,Nizami,Ömer Hayyam,Emir Husrev Dehlevi,Cami gibi şairlere rağbetle yaklaşmış,Hafız ise onların yaratıcılığını en çok etkileyen şair olmuştu.Türkçe yazan şairler ise Muhammed Fuzuli`nin yolundan yürümeyi tercih etmişti.Fuzuli`den etkilenen bu şairler Arap ve Fars kelimelerini sık kullandıkları için şiirlerinin bir kısmı günümüzde zor anlaşılmaktadır.Bu bakımdan `Meclis-i Üns`e önderlik etmiş Hurşid Banu Natavan`ın şiirlerinin dilinin çok sade olduğunu ve bu gibi özellikleriyle aynı cemiyetin saflarında bulunduğu kalem sahiplerinden daha farklı karşılandığını ifade etmemiz getrekir.

Diğer bölgelerde olduğu gibi Karabağ edebi muhitinde Muhammed Fuzuli etkisi güçlü olduğundan onun şiirlerine yazılan nazire ve taklitlerin çokluğu dikkat çekmekteydi.Dönemin şairlerinin din-tarikat konularında şiirler kaleme almalarına rağmen yeni edebiyatın etkisinin toplumda gün geçtikçe daha yaygın hale gelmesi o şiirlerin haliyle arka planda kalmasına neden olmuştu.Ancak buna rağmen edebi cemiyetler kültür alanında toplumun bir kısım ihtiyaçlarına cevap vermiş olacaktı ki,`Meclis`i Üns`ün yaranmasından bir süre sonra Şuşa`da ünlü alim ve şair Mir Muhsin Mir Ahmed oğlu Ağa Mirzade Navvab`ın öncülüğünde `Meclis-i Feramuşan` (`Unutulmuşların Meclisi`) isimli ikinci bir edebi cemiyet kurulmuştu.Bu cemiyetin üyeleri `Meclis-i Üns`ün `feramuş ettikleri`,-yani unuttuklarıydı.Bu cemiyetin ikinci ismi olan `Meclis-i Hamuşan`ın anlamı ise `Sessizlerin cemiyeti` olup Mir Muhsin Navvab`ın evinde toplanmaktaydı.`Meclis-i Feramuşan` ve `Meclis-i Hamuşan`ın aktif üyeleri arasında dönemin ünlü gazel-kaside şairleri olmuş Abdullah Bey Ali Bey oğlu,Mirza Hüseyin Salar,Said Ocak Kulu oğlu Sani,Kerbelayi Kulu Muhammed oğlu Yusuf Harrat,Ebül Hasan Şehid,İbrahim Bey Azer,Molla Halil Şaki,Fatma Hanım Kemine,Mirza Muhammed Katip,Mirza İsmail Mahzun,Meşedi Eyüp Baki,Hasan AliHan Karadaği v.d. isimlerinin anılması gerekmektedir.`Meclis-i Feramuşan`ın kurucusu Mir Muhsin Navvab aynı zamanda edebiyat tarihimizin önemli kalem sahiplerinin şiirlerinin toplandığı ünlü tezkirenin yazarı olarak tanınmakta olup bu dizide Navvab`ın hayatını ve çalışmalarını ayrıca yazacağız.

XİX yüzyılın ikinci yarısında Şuşa`da kurulmuş iki cemiyet edebiyatımızın ve kültür hayatımızın daha da zenginleşmesine önemli katkıları bulunmuş merkezler olarak sadece Karabağ`ımızın değil Kafkasya`nın kültür tarihinde yaşamaktadır.Yirmi sekiz sene ermeni işgalinde kalan Şuşa`mızın kırk dört günlük vatan savaşımızın sonunda 8 Kasım 2020`de Türkiye`nın koşulsuz kardeş desteğiyle kurtarılmasıyla oradaki kültür hayatının yeniden ivme kazanması yapılan çalışmaların çok yakın gelecekte meyvelerini vermesini bekliyoruz.İşte o zaman Şuşa, `Kafkasya`nın edebiyat ve kültür merkezi` ünvanını boş yere kazanmadığını dünyaya kanıtlayacaktır.

 

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım