Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Hayat niçin yaşanıyor,niçin yaşanmalı?` sorusuna iyi bir örnekle yanıt

“Dünyaya onun gibi hoca gelmemiştir.Arkasından gelenler onun pabucunu giyebilirler fakat asla onun gibi yürüyemezlerdi”


 

UNUTMAYALIM

 
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - ellinci yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

 

Bu yazıya nasıl başlayacağımı çok düşündüm ve nihayet Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez`in anılarını kaleme aldığı `Anlatmak için yaşamak` kitabının ilk ilk kelimesi olan `annem` sözcüğünün etkisinden çıkamadağımı hissederek `babam`la başlamaya yönlendirdi beni bilgisayarımın klavyeleri.Evet,onu babamın henüz ortaokuldayken naklettiği anılardan tanımıştım ve o zamandan imgesi hafızama bilim adamlığının yanısıra usta bir hatip,öğrencilerini derslerinde adeta rehin alan bir hoca olarak kazınmıştı.Babamın hocası olmuştu,yapısı itibariyle mükemmelci olup da bana da aynı meziyeti aşılayan babam için tabii ki,hocalarının hepsi kiymetliydi,hepsinin kendine gore yeri vardı kalbinde; kimilerinden ders almıştı,kimileri doktora tezine,ötekileri profesörlük payesini almasına destek olmuşlardı,bilimin en önemli talebi olan kuşakların devamı ilkesine uygun olarak bir çoğuyla daha sonra meslektaş ve mesai arkadaşlığı bulunuyordu.Fakat Prof.Dr.Ali Sultanlı isminin gerek bir bilim adamı ve gerekse hoca olarak sadece babamda değil bilim dünyasındaki saygınlığı ve öğrenciler üzerindeki etkisi vefatından altmış küsür sene geçmesine rağmen konuşulmaya devam etmektedir.”Dünyaya onun gibi bir hoca gelmemiştir.Arkadan gelenler onun pabuçlarını giye bilirler fakat asla onun gibi yürüyemezlerdi.Adeta bir oyuncuydu kendisi,role giriyordu.Dersten onun etkisi altında çıkardık,hepimizi onun dersini daha fazla okumaya çalışırdık”- derdi babam hocası Prof.Dr.Ali Sultanlı`yla ilgili.Ve kendi mesleği konusunda babamla evlatları arasında en iyi anlaşan ben olduğum için Prof.Dr.Sultanlı üzerine konuşmalarından ben de etkilenirdim.Edebiyat bilimcisi olmamda babamın onunla ilgili konuşmalarının önemli ölçüde payı olduğunu itiraf etmekten hep gurur duyarım…

 

/resimler/2021-1/30/1225031086959.jpg

 

25 Aralık 1906`da Türkiye ile 11 kilometrelik kara sınırı bulunan Azerbaycan`a bağlı Nahçıvan`da doğdu. Lise eğitimini tamamladıktan sonra 1923 yılında Nahçıvan Öğretmenler Yüksek Okuluna kaydını yaptırarak 1928`de oradan mezun oldu.Bir süre `Şark kapısı` gazetesinde görev yaptıktan sonra 1929 yılında Büke`ye gelmiş ve Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nin Yabancı ülkeler edebiyatı bölümünde asistanlık yaptı.Azerbaycan`ın çeşitli üniversite ve yüksekokulllarında yabancı edebiyat dersleri veren Ali Sultanlı,1934-1939 yılları arasında Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nde bölüm başkanlığını yaptı,1939-1941 yılları arasında üniversitenin rektör yardımcısı görevini yüüttü.Prof.Dr.Ali Sultanlı ömrünün sonuna kadar Azerbaycan Devlet Üniversitesi Yabancı ülkeler edebiyatı bölümünün başkanlığından hiç ayrılmamıştır.Azerbaycan`lı bilim insanları arasında `Yabancı edebiyat` endeksiyle Filoloji doktoru ünvanını 1939`da savunduğu tezle alan Ali Sultanlı,1946`da savunduğu tezinin SSCB Bakanlar Kurulu`na bağlı Yüksek Terfi Komisyonunca onaylanmasıyla Prof.Dr.ünvanna da sahip olmuş ve Azerbaycan`ın sadece bilim alanında değil üniversite eğitimi sahasında da son derece başarılı çalışmaların altına imzasını atmakla bilim ve eğitim tarihimizde hakettiği yerini almıştır.18 Temmuz 1960`ta erken yaşta hayata gözlerini yuman Prof.Dr.Ali Sultanlı özellikle yabancı edebiyatın Azerbaycan`da araştırılması ve üniverstelere öğretilmesinde bir ekol yaratarak edebiyat bilimciliğimizin birkaç alanına kendi damgasını vurmuştur.Edebiyat ve bilim alanında yaklaşık otuz seneyi bulan çalışmalarının ürünlerini incelediğimizde Prof.Dr.Sultanlı`nın üç yönde aktif çalıştığını görüyoruz:

1) Eski yunan ve Roma dönemi edebiyatlarına ilişkin teorik çalışmalar.Özellikle trajediler üzerinde incelemeler ve filozofların edebiyata bakışlarını irdeleyen kitaplar.Prof.Dr.Sultanlı bu kategorideki çalışmalarını `Roma ve Yunanistan`da edebiyat bilimciliği ve estetik konuları`,(1946) `Antik dönemde edebiyat ve edebiyat bilimciliği konuları`(1946),`Antik edebiyat tarihi`(1958,496 sayfa) kitaplarında bilim ve eğitim dünyasıyla paylaşmıştır.Bu kategorinin bir alt kategorisine eski yunan ve Avrupa edebiyatının Aristo,Boccacio,Shakespare,Goethe,Molliere,Rousseau,Balzac,Hugo,Mopassan v.d.ünlü şahsiyetlerinin hayat ve eserlerine ilişkin kaleme aldığı kitaplar dahildir.Prof.Dr.Ali Sultanlı`nı `Antik edebiyat tarihi` kitabının edebiyat bilimciliğimiz açısından iki önemli özelliği bulunmaktadır.Ki,bunlardan birincisi bu alanda ana dilimizde ilk kitap olması ve Filolojinin farklı alanlarında emek veren insanlar için de masaüstü kitap niteliği taşıması; ikincisi ise dil-edebiyat fakültelerinin öğrencileri için `can simidi` olmasıydı.Öğrencilik yıllarımızın yabancı edebiyat sınavlarında Prof.Dr.Sultanlı`nın bu yapıtının elimizde olmaması durumunda hiçbir şey yapamayacağımız çok iyi idrak ettiğimiz gibi daha sonra bilimin farklı dallarında iştigal etmemize rağmen `Antik edebiyat tarihi` kitabının masamızın üzerinde bulundurmamızın şart olduğunu hiçbir bilim insanımızın inkar edeceğini düşünemiyorum.Zira bu kitap sadece alıntı yaparak isnat etmek için değil,herşeyden önce bilgi almak için her an açıp bakabileceğimiz,bakmamız gereken başucu yapıtlarından biri olarak kalıyor.Yani,sadece alıntı yaparak isnat etmek değil,öncelikle bu konulardaki bilgileri her an bulabilmek açısından da `Antik edebiyat tarihi` başlangıcından buyana edebiyat bilimciliğimize sunulmuş en kiymetli armağanlardan biri olması açısından da hep masamızın üzerindedir.

 

/resimler/2021-1/30/1225484056498.jpg

 

2) Azerbaycan halk edebiyatının en eski dönem örneklerini antik yunan halk edebiyatı örnekleriyle kıyaslamalı analizini ortaya koyan eserler.Kuşkusuz,Prof.Dr.Ali Sultanlı`nın bu kabilden olan çalışmalarının arasında `Dedem Korkudun kitabı` ve yunan destanları` (1946) isimli kitabı ön plana çıkmaktadır.Bu kitabında Prof.Dr.Sultanlı `Dedem Korkudun kitabı`nın `Basat`ın Tepegöz`ü öldardüğü boyu`nu (ilk kez 1815`te alman Şark edebiyatı bilimcisi Heinrich Frirdich von Diez tarafından bulunarak almancaya çevrilmiştir.) yunan mitinin Siklop imgeleri ve Homeros`un eserlerindeki aynı yapı ve karakterdeki imgelerle kıyaslamış,yunan mit,destan ve yazılı edebiyatlarında önemli yere sahip olmuş Tepegöz imgelerinin ortaya çıkmasında Türk mitinin mühim etkisi olduğunu savunmuştur.Sultanlı`nın bu savı daha sonra sadece Azerbaycan`lı bilim insanlarının değil,Türk,Rus ve Avrupa`lı Şark edebiyatı bilimcilerinin de kendi çalışmalarında isnat ettikleri önemli bir noktayı oluşturmuştur.Bu konseptin devamı olarak Prof.Dr.Sultanlı`nın,erken Orta çağ Azerbaycan yazılı edebiyatının zirve ismi Nizami Gencev`nin eserlerinin Batı Avrupa edebiyatları üzerindeki etkilerini inceleyen `Nizami ve Batı Avrupa edebiyatı`(1947) isimli kitabını görmekteyiz.Daha önceki yazılarımızda 12.yüzyılın fars dilli Azerbaycan şairi Nizami Gencevi`nin doğumunun 800.yılının kutlandığı 1941 yılından sonra ortaya çıkmış çalışmaların bu sene Gencevi`nin 880.yılını kutlarken de ne kadar işe yaradığını gündeme getirmiş ve o titiz çalışmaların günümüzde de tek satırına bile dokunulmadan yeniden yayınlana bileceği hususuna değinmiştik.İşte bu bağlamda tereddütsüz yeniden okura sunulması gereken eserlerden birinin Prof.Dr.Ali Sultanlı`nın kaleminden çıkmış `Nizami ve Batı Avrupa edebiyatı`(1947) isimli kitap olduğuna vurgu yapmamız gerektiğine inanıyoruz.

3) Çalışmalarını genel bir konsept çerçevesinde yürütmüş Prof.Dr.Ali Sultanlı`nın kaleme aldığı eserlerin üçüncü kategorisini Azerbaycan dram edebiyatı örneklerini irdeleyen kitap ve makaleleri oluşturmaktadır.Bu bakımdan Prof.Dr.Ali Sultanlı`yı Azerbaycan dram edebiyatının incelenmesi alanının ilk teorisyeni olarak görmemiz gerektiğine inanıyoruz.Onun henüz 1945`te yayınlattığı `Azerbaycan halk dram edebiyatı` isimli kitabında bu alandaki incelemelerine en temelden başladığını görmekteyiz.İlerleyen dönemlerdeki incelemelerinde yazılı edebyatımızın dram örneklerini kapsamlı şekilde tahlile tabi tutan Prof.Dr.Sultanlı `halk dramlarının` yazılı edebiyatın gerek komedi ve gerekse trajedi türleri üzerindeki geleneksel etkilerinin hiçbir vakit gözardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır.İşte bundan dolayı Sultanlı`nın hayatını kaybetmesinden sonra yayınlanan `Azerbaycan dramaturjisinin gelişim tarihinden`(1964,300 sayfa) isimli yapıtının bu alandaki teorik çalışmalar için yön belirleyici olduğunu herkes itiraf etmektedir.

Edebiyat bilimciliğinin en az üç alanında çığır açmakla kalmayıp ekol yaratmaya muvaffak olmuş Prof.Dr.Ali Sultanlı henüz hayatteyken anıt bir kişilik olarak tarihe geçtiği onun üniverste duvarları arasındaki hocalık niteliklerini kızı,Doç.Dr.Nermin Sultanlı`nın bir anısı en iyi şekilde ifade etmektedir.Azerbaycan basınına yaptığı bir açıklamada bayan Sultanlı,”Altı yaşımda babam beni ders verdiği sınıfa götürmüştü,babam konuyu anlatmaya başlar başlamaz onu tanımamıştım..Zira evdeki insanın yerini adeta büyük bir sahne ustası almıştı,dersi o şekilde anlatıyordu” diye babasının farklı kişiliğini bu sözlerle ifade etmişti.Yazıya Prof.Dr.Sultanlı`nın öğrencisi olmuş babamın tespitiyle başlamamın asla yersiz olmadığını bayan Sultanlı`nın babasıyla ilgili sözleri de onaylamaktadır.

 

/resimler/2021-1/30/1226248119647.jpg

 

 

Öyleyse Prof.Dr.Sultanlı`nın bir örnek kişilik,bir ekol şahsiyet olduğunu başka bir örnekle destekleyelim.Yeğeni(kız kardeşinin oğlu),yazar-bilim adamı,Yabancı diller üniversitesi rektörü Ord. Prof. Dr. Kemal Abdulla,henüz dokuz yaşındayken kaybettiği dayısının kendi kaderi üzerindeki etkisini Azerbaycan basınına verdiği demeçte şu sözlerle ifade etmiştir:”Bende `Dedem Korkudun kitabı`na,Azerbaycan ve dünya edebiyatına sevgi onun eserlerini okuduktan sonra yaranmıştır…Ünlü bilim insanlığının yanısıra Ali dayım arkadaşlığa,dostluğa da çok sadık olmuştur…1937`de tutuklanarak Sibirya`ya sürülen ve 5 Aralık 1941de orada hayatını kaybeden dünyaca ünlü yazarımız Hüseyin Cavid`in ağır baskılar ve maddi sıkıntılar içindeki ailesine dayımın telkinleriyle annem gizli şekilde yardım götürür, pardeüsünün altında sakladığı yardım çantasını Mişkinaz hanıma ulaştırdıktan sonra Ali dayım rahatlardı”

İşte bu bakımdan Prof.Dr.Ali Sultanlı`nın kişiliği ve çalışmaları `Hayat niçin yaşanıyor,niçin yaşanmalı?` sorusuna en iyi örneklerden biriyle verilen yanıttır.Kendisine,Prof.Dr.Sultanlı`nın yeğeniyle evil olmuş dünyaca ünlü dil bilimcimiz Ord.Prof.Dr.Ağa Musa Ahundov`a (bu dizide kendisiyle ilgili yazımın bulunmasından mutluluk duyduğumu ayrıca ifade etmeliyim) Allah`tan rahmet diliyor,bu ekol insanların yolundan yürüyen tüm bilim insanlarını can-ı gönülden selamlıyorum.

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti